Mülteci kampları ve plandemi
Covid19 şu ana kadar Suriye kamplarında yok denecek kadar az diyebiliriz. Ama bütün dünyaya hızla yayılan bu virüs, tek bir vakanın kamplara girmesiyle çabucak yayılabilir. Tedavi merkezi çok az, solunum cihazı ise yok denilebilir.
2019 Kasımında Çin'in Wuhan şehrinde tespit edilen Çin virüsünün on binlerce kişinin bir arada yaşadığı mülteci kamplarını nasıl etkiledi? Bir başka ifadeyle mültecilerin son durumu ne?
Mart ayında ülkemizde ilk vak’anın ortaya çıkmasıyla Türkiye, tedbiren hemen bütün sınır gibi Suriye kamplarına giden gümrük kapılarını da kapattı. Acil hastalar ve görevliler hariç kimsenin kamplardan çıkmasına ve kamplara girilmesine izin verilmedi. Normal zamanda bile sağlık hizmetlerine kolaylıkla ulaşamayan kamp sakinleri bir salgın başlaması durumunda ne yapacağını aslında bilemiyordu. Mülteci kamplarında öncelikle okullara ara verildi. Zaten doğru düzgün eğitim alamayan çocuklar yaşadıkları çadırlarda kendi kendilerine eğitim hayatlarına devam etmeye çalıştı.
Tedavi Merkezi Az, Solunum Cihazı Yetersiz
Bazı sivil toplum görevlileri bir salgın olması halinde neler yapabileceklerini, kendilerini nasıl koruyabileceklerini özellikle İdlib'e bağlı Atme gibi büyük kamplarda yaşayanlara hem şifahen, hem de hazırlanan kitapçıklarla anlatmaya çalıştı.
Şu an Suriye kamplarında çok şükür bir salgından söz edemeyiz fakat ya bir salgın baş gösterirse, işte o zaman zaten savaş yorgunu bu insanların tam olarak neler yaşayabileceğini hayal bile edemeyiz. Çünkü Suriye kamplarında milyonlarca insan iç içe çadırlarda yaşamaktadır. Sosyal mesafe kuralı bu kamplarda bir hayal olabilir. En küçük bir hastalıkta bile sağlık kurumlarına ve ilaca ulaşmakta zorluk yaşayan bu insanlar, Covid19 salgını olması durumunda nasıl tedavi edilecek, bu sorunun cevabı çok zor. Korunma için gereken hijyen şartlarını her ne kadar şahsî uygulamaya çalışsalar da onca kişinin yan yana, iç içe yaşadığı bu kamplar fizikî mesafe kuralına izin vermiyor.
Şükürler olsun ki Çin virüsü şu ana kadar Suriye kamplarında yok denecek kadar az. Ama bütün dünyaya hızla yayılan bu virüs, tek bir vak’anın kamplara girmesiyle çabucak yayılabilir. Tedavi merkezi çok az, solunum cihazı ise yok denilebilir.
Bırakın El Yıkamayı, İçmeye Su Bulmak Mesele
Sağlık çalışanları, kendilerini hastalıktan korumak için gerekli araçların yanı sıra kendilerini virüsten korumak için gerekli ilaç ve ekipmandan da yoksunlar. İdlib Sağlık Müdürlüğü, tıbbi tesislere yapılan hava saldırıları nedeniyle, şehrin sadece 105 yoğun bakım yatağı ve 30 solunum cihazına sahip olduğunu söyledi. Müdürlük başkanı Dr. Munzer Al-Khalil, yaptığı açıklamada,
"Ventilatörlerimiz her zaman yüzde 100 dolu ve bugün bir tek korona vak’ası için dahi hazır tek bir yatağımız yok. Kamplar, virüs için mükemmel bir üreme alanı ve yüzde 400 fazla kapasite ile on veya daha fazla kişi bir çadırı paylaşıyor. İnsanların, bırakın ellerini yıkamayı, içmek için bile yeterli suyu yok" diyor.
El-Khalil geçen yıl boyunca Suriye'nin kuzeybatısında 76 sağlık tesisinin rejim güçlerince zarar verildiğini veya tamamen yok edildiğini, bu durumun da geriye kalan sağlık tesislerine daha fazla yük getirdiğini söylüyor. Ayrıca, "sağlık personellerimiz öldürüldü, tutuklandı veya sürgün edildi. İdlib'deki sağlık sektörü kaçınılmaz bir salgınla başa çıkamaz" diyerek durumun vehametini anlatıyor.
- Tüm dünyada uygulanan “Evde Kal” çağrısı Suriye halkı için geçerli değil, çünkü hali hazırda bu insanların kalacak bir evleri yok. Hayatlarına tüm dünyanın bildiği gibi çadırlarda devam ediyorlar. Bir salgın olması durumunda çadırlar insanları ne kadar koruyabilir, bu bir muamma.
Yunanistan Bilgi Vermiyor
Yunanistan'da bulunan mülteci kamplarına baktığımızda hiçbir şekilde dışarıya sağlıklı bilgi verilmediğini görüyoruz. Mart ayının son günlerinde hamile bir mültecinin doğum için hastaneye götürüldüğünde hastanın şikâyeti üzerine yapılan test sonucu Covid19 teşhisi koyulmuştu. Bu kadın binlerce kişinin yaşadığı Atina'nın kuzeyindeki Ritsona mülteci kampında yaşamaktaydı ve sonrasında kadının yakın çevresinden 63 kişiye yapılan testlerden 20 kişinin Çin virüsü hastası olduğu tespit edildi. Sonrasında bu hastalar tedavi edildi mi, daha kaç mültecide bu hastalık var bilinmiyor. Binlerce mülteci bu hastalıktan hayatını kaybetmiş olabilir. Yunanistan’ın kamplarda nasıl bir tedbir alındığına dair bir açıklaması yok.
Halihazırda zaten istenmeyen bu insanlar, herhangi bir salgında kendilerini o ortamda nasıl koruyacaklar? Bu sorunun da maalesef bir cevabı bulunmuyor. Ayrıca Atina'ya 354 kilometre uzaklıkta bulunan Nea Smyrni kampında yaklaşık 10 kişide Covid-19 tespit edildiği belirtildi. Kamp görevlileri, diğer kamp sakinlerine de test yapılacağını açıklasa da sonrası için sağlıklı bir bilgi edinemiyoruz.
- Kamplarda yaklaşık 110 bin kişinin bulunduğu Yunanistan’da yardım kuruluşları, aşırı kalabalık olan sığınmacı kamplarının boşaltılması için hükümete çağrıda bulunuyor.
Arakan Kimin Umurunda?
Son olarak Bangladeş'te bulunan ve Rohingyalı Müslümanların yaşadığı kamplardan da biraz bilgi verebiliriz. Kamplar salgının dünyaya yayılmasının hemen ardından Bangladeş Hükümeti tarafından giriş çıkışa kapatıldı. Zaten zor şartlarda yaşamaya çalışan Arakan halkı, kendi haline terk edildi diyebiliriz. Heks ve Who gibi kuruluşların geçtiğimiz günlerde yayınladığı raporlara göre, 900 bin kişinin yaşadığı Rohingya Mülteci Kampları'nda ilk Covid19 vak’aları ortaya çıkmış bulunmakta. Her kampta olduğu gibi bu kamplarda da temiz içme ve kullanım suyuna ulaşım yetersiz. Kamplar çok kalabalık ve evler iç içe. Tüm kamplar için ortak söyleyebileceğimiz şey ise genç nüfusun çok fazla olması.
Ramazan ayında toplu iftarların yasaklandığı kamplarda yardım organizasyonları da iptal edildi. Türkiye'den TİKA gibi kurumların ancak gıda dağıtımları yapabildiği kamplarda geçtiğimiz günlerde bir de büyük yangın yaşandı. Bölgedeki en büyük mülteci kampı olan ve Cox’s Bazaar’da bulunan Kutubalang Kampı'nda bir kişinin mutfağından çıktığı tespit edilen yangın kısa sürede tüm kampa yayıldı ve 800 ev tamamen yandı. Dört kişinin hayatını kaybettiğini belirten yetkililer, zaten zor şartlarda yaşayan insanların bu yangınla birlikte yeni bir sorunla karşı karşıya kaldıklarını söylüyor.
Mültecilere Sahip Çıkılmalı
Dünyada 60 milyondan fazla mülteci olduğu söyleniyor. 60 milyon, kocaman bir ülke nüfusu kadar insan demektir. Topraklarında özgürce yaşamalarına izin verilmeyen veya daha iyi bir hayat özlemiyle yollara düşen bu insanlar dünyanın bir gerçeğidir hem de çok yakıcı bir gerçek. Ve her insan bir gün mülteci olma durumuna düşebilir. Hepimiz birer mülteci adayıyız. Gaybı yalnızca Allah bilir, yarın başımıza neler geleceğini bugünden kestirmek zor. Bu yüzden mültecilere hayatımızda yer açmalı ve onların neler yaşadığı ile ilgilenmek durumundayız. Çin virüsünün hiçbir mülteci kampına uğramadan, tüm insanlığın yakasını bırakması ve hayatımızdan yok olup gitmesi duamızdır.