Muhammed Musaddık ve Şahların petrolleri

Muhammed Musaddık ve Şahların petrolleri
Muhammed Musaddık ve Şahların petrolleri

Gulam Muhammed Musaddık 1951 yılının Nisan ayında İran’da başbakanlık görevine atanan ve 26 ay süresince başbakan olarak görev yapan ve İran siyasi tarihinde çok özel yeri olan bir kişi.

Musaddık’ın başbakanlık görevine atandığı Nisan ayı içerisinde İran Meclisi’ne sunduğu “İran petrolünü millileştirme” yasasını, İran Meclisi de aynı ay içerisinde onaylamıştı.

Yine 1951 yılının Mayıs ayı içerisinde yani meclisin onayından bir ay sonra da İran Şahı, petrolün millileştirilmesi yasasını onaylamıştı.

1951 yılının Haziran ayında Şah’ın yasayı onaylamasından bir ay sonra da İngiltere bu yasanın iptali için konuyu Lahey Adalet Divanı’na götürmüştü.

Gulam Muhammed Musaddık.
Gulam Muhammed Musaddık.

Ülkenin adının 1935 yılında bir hükümet kararnamesiyle Persia’dan İran’a dönüştürülmesinden sonra Anglo-İranian Oil Company (AİOC) olarak anılan meşhur petrol şirketi, 1. Dünya Savaşı’nın bitmesinden sonra çok sayıda sebepten ötürü Britanya İmparatorluğu için daha hayâtî bir ehemmiyet kazanmıştı.

İran’da petrolün tarihi, siyasi tarihte şöhretiyle daha uygun bir ifadeyle “kötü şöhretiyle” tanınan D’Arcy İmtiyazı’yla başlar. Aslen İngiliz olan, sonradan göç ettiği Avustralya’da önce altın spekülatörlüğü daha sonra da petrol girişimciliği yapan William Knox D’Arcy, 1901 yılında İran Şahı’ndan Rusya sınırına yakın olan eyaletler dışında, İran’ın her yerinde 60 yıl boyunca petrol arama, çıkarma, arıtma ve ihraç etme yetkisini almıştı.

Bu imtiyaz karşılığında D’Arcy, Şah’a nakit olarak 50 bin sterlin ödemiş, hatırlı kişilere de 20 bin sterlin tutarında hisse dağıtmıştı. Dahası yıllık net kazancının yüzde 16’sını da İran devletine işletme payı olarak ödeme sözü vermişti. D’Arcy, Kral Leopold’un meşhur “anlaşmalar olabildiğince kısa ve öz olmalı ve oranın yerlileri her şeyi bize birkaç maddeyle hibe etmiş olmalı” ilkesini izliyordu. Yıllar sonra kamuoyu, bir petrol şirketinin başkanı D’Arcy’yi, Cecil Rhodes, Benjamin Disraeli ve Winston Churchill’i bütün zamanların en ünlü emperyal kahramanları arasında sayacaktı.

Emperyalist ahlâkı işte tam da böyle bir şeydi.

İlk petrol 1908’de o tarihlerde Arabistan (sonradan Huzistan) denilen eyaletteki Mescid’i Süleyman’da bulundu. Kısa süre sonra da D’Arcy haklarını, Burmah Oil Company’ye (Burma Petrol Şirketi) sattı. Bu şirket, Burma ‘da yeterince başarılı olamamıştı. İngiltere Deniz Kuvvetleri Bakanı (First Lord Admiral) John Fisher, şirketi İran’la ilgilenmesi için teşvik etmeye çalışıyordu.

“Petrol manyağı” olarak tanınan Fisher o tarihlerde “denizlerin hâkimi” olan İngiliz Donanmasını kömürden petrole geçirmeye kararlıydı. Bir yıl sonra Burma şirketinin adı Anglo-Persian Oil Company (APOC) olarak değiştirildi. Bu sırada İngiltere bir petrol arıtma tesisi kurmak üzere İran’ın güneybatısında Arapça konuşan büyük bir aşiretin reisi olan Şeyh Hazal’la pazarlık yapıyor ve Abadan adasının sahibi olan şeyhi, adasını kiralamak için ikna etmeye çalışıyordu. O dönemde ıssız bir ada olan Abadan, Dicle ve Fırat nehirlerinin birleştikten sonra Basra Körfezi’ne döküldükleri yerde ve stratejik bir konumdaydı. İngiltere (APOC) şirketinin yönetiminde %52.5 oy hakkı ve kendi belirlediği iki müdürle kesin bir üstünlük sağlamıştı! Her iki müdürün de yönetim kurulundan geçen kararları veto etme hakkı vardı.

Dahası bu iki müdürün biri doğrudan İngiliz donanması mensubuydu. İngiliz hükûmeti gerekli gördüğünde yönetim kurulunu değiştirebilecek özel haklara da sahipti. Dillere destan olan meşhur İngiliz Emperyalizmi hegemonyasını işte böyle sağlama bağlıyordu.

İngiliz emperyalizminin hegemonya oyununu, bugünkü ABD emperyalizminden hem çok daha zekice hem de çok daha incelikli oynadığına dikkat edilmelidir.

İngiliz donanmasının kömürden petrole geçişini tamamlayan bir sonraki Deniz Kuvvetleri Bakanı Winston Churchill, Parlamento’ya hükûmetin petrol kaynakları üzerindeki denetiminin garantiye alınması gerektiğini söylemiş ve devletin özel şirketin işlerine müdahale etmeyeceği konusunda tam güvence vermişti. Churchill daha sonra “Bu bize en renkli rüyalarımızdaki periler ülkesini de aşan bir ödül kazandırmıştır” diyerek övünmüştü!

William Knox DArcy.
William Knox DArcy.

1. Dünya Savaşı başlarken İngiliz hükûmeti, petrol tesislerini Osmanlı Ordusundan ve İttifak Devletleri’ne destek veren yerel aşiretlerden koruyabilmek amacıyla ilk önce İran’ın güney batısına, sonra da Mezopotamya’nın güney sınırına birlikler konuşlandırmıştı. İngiltere 1.Dünya Savaşı sırasında İran’ın bir bölümünü ve Irak’ı aynı amaçla işgal etmişti. Ünlü Tarihçi Christopher Hill, tarih yazımı üzerine verdiği konferanslarında dinleyicilerine ve öğrencilerine, hükümet belgelerinde gördükleri her şeye her zaman inanmamalarını öğütlerdi.

Misal olarak da İngilizlerin 1941’deki İran işgaliyle ilgili olarak yaptıkları açıklamalarda “petrolden hiç söz edilmediğini” vurgular, sonra da bu işgalin asıl sebebinin petrol olduğunu eklerdi. Christopher Hill o tarihlerde İngiliz Dışişlerinde çalışıyordu ve sözünü ettiği açıklamayı da kendisi hazırlamıştı. İngiltere Başbakanı Churchill 1. Dünya Savaşı tarihini yazarken 1941 işgalinin, Almanların petrol endüstrisi tesislerine yönelik İran’da ve Irak’ta giriştikleri sabotaj girişimleri nedeni ile gerekli görüldüğünü itiraf ediyordu.

Ülkenin adının İran’a dönüştürülmesinden sonra APOC şirketinin adı da Anglo-İranian Oil Company AİOC olarak değiştirilmişti.

Mescid-i Süleyman çevresinde sağlanan Ağacari, Geçsârân, Neft-i Sefid, Lâlî, Kasr-ı Şirin ve Heftgil adlı yeni petrol yatakları, Texas’ın dışında kalan dünyanın en geniş petrol alanını oluşturuyordu. AİOC, bu alandan günde 357 bin varilden fazla petrol çıkarıyordu. O dönemde İran’daki petrol rezervleri, dünyadaki üçüncü büyük rezerv olarak hesaplanmıştı. Petrol üretiminde ise o dönemde Ortadoğu’da ilk sırada, dünyada da ABD, Sovyetler Birliği ve Venezuela’dan sonra 4. sıradaydı.

Daha sonraki yıllarda dünya petrol piyasasına hâkim olan dev petrol şirketleri “Yedi Kız Kardeş” diye anılmaya başlandı. Bu şirketler Exxon, Gulf Oil, Mobil, Texaco, Socal, British Petroleum ve Royal Dutch Shell’di. Yukarıda anlattığımız Anglo İranian Oil Company, İran’daki büyük değişiklikler sonrası İran ile ilişkilerinin kopması nedeniyle British Petroleum (BP) ismiyle çalışmalarına devam etti. İşte o BP şimdi Türkiye’den de çekildi.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım