Macron Afrika ülkelerini “iki yüzlülük” ile suçladı
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ikinci kez seçilmesinin ardından 27 Temmuz’da üç günlüğüne, üç farklı Afrika ülkesine bir tur düzenledi. Rusya’nın Afrika’daki etkisini elden geldiğince azaltmak için Kamerun, Gine Bisau ve Benin’e gitti. Macron, Rusya’nın Afrika’da fazla etkili olmasını istemiyor. Rusya’yı, Fransa’nın ve genel olarak Batı’nın Afrika’daki çıkarlarına karşı bir tehdit unsuru olarak görüyor. Oysa Macron’un bilmediği bir şey var, o da Afrika, Fransa’yı çoktan gözden çıkarmış. Belki de biliyor ama sindirmekte güçlük çekiyor.
Neden üç ülkeyi̇ seçti̇?
Jeopolitik ve jeostratejik perspektiften baktığımızda, Fransız Afrika uzmanlarının “pré carré” dedikleri ülkeler artık kendi yollarını çiziyor. En basit örneği, Kamerun çok yakın zamanda Rusya ile askerî işbirliği anlaşması imzaladı. Macron’un diplomatik gezisi, Rus dışişleri bakanının turuyla da örtüştü.
Uzmanlar bu üç ülkenin özenle seçildiğini söylüyor. Bu üç ülkenin, en az Fransız karşıtı duygulara sahip ülkeler olduğu düşünülüyor. Diğer ülkeler seçilseydi yaşanacaklar belliydi. Fakat seçilen üç ülkede de Macron pek iştahla karşılanmadı. Daha ziyade küçük çocuklar, o da devlet büyüklerinin talimatıyla yollara dizildi.
Hâlbuki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afrika gezilerinde sokaklar, yollar insanlarla dolup taşıyor ve güzel karşılama mesajları taşıyan pankartlar göze çarpıyor. Macron’un ziyaretinde görüldü ki, sanki bir ülkenin cumhurbaşkanı değil de bir dernek başkanı gelmiş gibiydi.
Kamerun 40 yıldır demir yumrukla yönetiliyor. Fransa’nın sömürgecilik döneminde çaldığı önemli eserleri iade etmesinin ardından Macron, Benin’de sıcak bir karşılama umuyordu, ancak hayal kırıklığına uğradı.
Afrika'yı rahat bırakmıyor
BM şartlarına bakmaya da gerek yok. Avrupa tarihinde yaşanan 30 yıl savaşının ardından imzalanan Westfalya anlaşması net bir şekilde açıklıyor. Buna göre devletlerin egemenliği ve self determinasyon hakkı vardır. Yani;
- Her devlet kendi geleceğini belirleme hakkına sahiptir.
- Devletlerarası eşitlik prensibi esastır, her hangi bir devlet diğerinden üstün değildir.
- En önemlisi, bir devlet diğerinin iç işlerine karışmamalıdır.
- Bu anlaşmanın taraflarından biri de Fransa’dır.
- Ve Fransa’nın Afrika politikasına bakıldığında, bizzat imza attığı prensiplere hiçbir vakit uymadığı görülecektir.
Macron’un ne haddineyse, Afrika ülkelerinin BM’deki tepkilerini “ikiyüzlülük” olarak nitelendiriyor. Ona göre Afrika her zaman Batı’nın yanında durmak zorunda. Batı ne istiyorsa Afrika onu yapacak, onu benimseyecek. Macron’a sormak gerekiyor o vakit. 2. dünya savaşında Afrika ülkeleri Batı safında savaştı, peki kazanan kim oldu? Afrika mı yoksa Batı mı? Elbette Batı. Afrika ne kazandı peki? Borç, yağma ve sömürüden başka ne kazandı Afrika?
Fransa'yı kim kurtardı?
Macron cevabını versin. Fransa’yı Nazilerden kim kurtardı? 2. dünya savaşında bir milyon Afrikalı Fransa safında savaştı ve Fransa’yı resmen uçurumdan aldı. Savaş bittiğinde Fransa nasıl teşekkür etti peki? Afrikalı savaşçıların ücretlerini ödemeyi reddettiği gibi birçoğunu kurşuna dizerek katletti.
Belki de tarihte ilk kez Afrika ülkeleri Batı’nın iradesiyle değil de kendi iradeleriyle oy verdiler. Bu gayet normal bir şey. Devletlerin en önemli özelliği egemen olmaları, başka bir devletten buyruk almadan bağımsız bir şekilde hareket etmeleri değil mi? Fakat maalesef egemen Afrika devletleri, BM’de kullandıkları oy nedeniyle Macron tarafından eleştiriye maruz kalıyorlar. Peki, Macron bir söylesin hele, Batı’nın savaşı Afrika’nın savaşı mıdır? Batı’nın düşmanı Afrika’nın düşmanı olmak zorunda mıdır?
Uganda Devlet Başkanına buradan teşekkürlerimizi iletiyoruz. BM oylamasıyla ilgili Batı’nın Afrika’ya yağdırdığı tepkiye cevaben şöyle demişti:
Herkesin düşmanı kendine
“Batılılar! Düşmanlarımızı siz belirlemeyeceksiniz. Sizin düşmanlarınız bizim düşmanımız olmak zorunda değil. Herkesin kendi düşmanı veya arkadaşı vardır. Herkes kendi düşmanını kendisi belirler. Kendi düşmanlarınızı bize düşman olarak belletmeyi artık bırakın!”
Rusya söz konusu olunca Macron Afrika ülkelerini ikiyüzlülük yapmakla suçlayıp duruyor ama acı çeken, öldürülen, tecavüze uğrayan ve kafası kesilen milyonlarca Kongolu söz konusu olunca sesi içine kaçıyor, gıkı dahi çıkmıyor. Batı ülkeleri demokrasiden bahsediyor, insan haklarından bahsediyor, yeri gelince mangalda kül bırakmıyorlar fakat söz konusu Afrika ülkeleri olunca nedense bütün bu havalı sözler mânâsını yitiriyor. Afrika’nın tercihlerini sorgulamaya, Afrika’ya had bildirmeye kalkışıyorlar. Fransa başta olmak üzere Batı ülkelerinden çok şey istemiyoruz. Bundan yaklaşık 400 yıl önce Westfalya’da imza attıkları şu üç prensibe adam gibi uysunlar yeter.
Neydi bu prensipler, tekrar hatırlatalım.
- Devletlerin egemenliği ve self determinasyon prensibi (kendi kararını/kaderini kendisi belirleme)
- Devletlerarası eşitlik prensibi
- Bir devletin başka bir devletin iç işlerine karışmaması prensibi