Kuşatmayı yarma vakti

Okumak marifet değil, önemli olan neyi okuduğunuzdur!
Okumak marifet değil, önemli olan neyi okuduğunuzdur!

Maddî refahı birinci hedef yapıp, diğerlerini ihmal eden toplumların ve özellikle de Allah’ın kendilerine dünyevî ve uhrevî hedefler tayin ettiği ve buna memur kıldığı milletlerin yanlış hedef seçmesi ve ihmalleri acıklı neticeler doğurur.

Dünyanın bütün zamanları gariptir, çünkü insan garip bir varlıktır. Hakkı olana razı olmaz, kötülük yapmadan duramaz. Terbiye edilmemiş nefsi, etrafını kuşatan şeytan ve şeytanlaşmış olan ḫannās tarafından kuşatılmıştır. Bu kuşatma onu, yaptığı her kötüyü iyi gibi takdim ederek, daha kötüye daha da kötüye doğru sürükler.

Bugün Akdeniz, Kıbrıs ve Adalar meselelerinde yaşadıklarımız, İsveç’te ırkçı bir kişinin Kur’an-ı Kerim’i yakma girişimi, Rothschildlerin kanatları altına aldıkları Charlie Hebdo adlı alçak mevkutenin Rasulülllah (s.a.v.)’e yönelik rezilâne yayınları ve ülkemizden ismi yazmaya değmez bir kadının bunlara destek için yazdığı alçakça ifadeler ve hatta Deva Partisi’nin kurucusunun Rothschildlerin yayın organına verdiği destek, kendisinden beklenenden daha izzetli bir yönetim sergileyen Pakistan başbakanı İmran Han’a yönelik Körfez’in kukla prenslerinin darbe hamleleri, BAE adlı Arap kılığına bürünmüş Siyonist yapının Kudüs’e, Filistin’e, Türkiye’ye, Yemen’e, Libya’ya ve İslam’a yönelik ihaneti, Rothschildlerin güdümlü piyonu Macron’un akılsız hamle ve sözleri, Amerika’nın Kıbrıs Rum kesimine yönelik silah ambargosunu kaldırması, Putin’in rüyalarını süsleyen Çarlık hülyaları ve bu amaca mâtuf hamleleri, ‘Hizbullah’ adını kullanarak İslam’a özelde de Ehli Sünnete yönelik düşmanlıklarda bulunan Lübnan mahreçli akımların davranışları, kifayetsiz müflis Yunanistan’ın şımarıklıkları, kanserojen MSG propagandası, BAE ve Suudî Arabistan’daki yabancı işçilere reva görülen zulüm, Mısır zindanlarında yaşananlar, FETÖ’cülerin iflah olmaz halleri, şehidlere değil de teröristlere sahip çıkan baroların ahvali, şeyh kılığına girip Müslümanları ifsat ederken cinsel sapkınlıktan suçüstü olan ajanın davranışı ve hâsılı gerekçesi ne olursa olsun insana yakışmayacak tavırlar söz konusu kuşatılmışlığından kaynaklanıyor.

Gerçek Hayat'ın 1037. sayısı yine gündemi değiştirecek yazılarla dikkat çekti.
Gerçek Hayat'ın 1037. sayısı yine gündemi değiştirecek yazılarla dikkat çekti.

Öte yandan ülkemizde birbiri ardına patlayan çocuk kitabı skandalları da bunlardan bağımsız şeyler değil. Şüphesiz ki çocuklar; ülke, millet ve âilelerin ifsadına asla göz yummamaları gereken mânevî sermayeleridir. Sermayesini heba edene ‘müflis’ denilirse, nesil sermayesini heba edene ne denir? Ne yazık ki, toplum olarak çocuklarımızı internet, kitap, televizyon ve okul gibi modern dadılara emanet edip, işin içinden sıyrılmaya çalışıyoruz.

At sahibine göre kişnediğine göre, bu modern dadıların sahibini bilmeden yapılan emanetler mânevî sermayenin hebasından başka bir şey olamaz.

Kitap almak marifet değil, önemli olan kimin kitabını aldığınızdır!

Okumak marifet değil, önemli olan neyi okuduğunuzdur!

İnterneti kullanmak marifet değil, önemli olan ne amaçlı ve nerelerde dolaştığınızdır!

Televizyon izlemek marifet değil, önemli olan kimin ürettiğine baktığınızdır!

Okula gitmek ve meslek sahibi olmak marifet değil, önemli olan sizi kimin eğittiği ve neye hazırladığıdır!

Kabul edelim, bu hususlarda tek gözlülerin büyüsü altındayız ve kendimize düşen mükellefiyetleri ihmal ediyoruz. Tek gözlüleri büyük göstermek gibi bir gayemiz yok. Aramızdaki fark onların daha gayretli olduğu ve görevlerini kâmilen ifa etmeleri, bizim ise millî ve mânevî şuurdan mahrum bir şekilde davranmamızdır.

  • Maddî refahı birinci hedef yapıp, diğerlerini ihmal eden toplumların ve özellikle de Allah’ın kendilerine dünyevî ve uhrevî hedefler tayin ettiği ve buna memur kıldığı milletlerin yanlış hedef seçmesi ve ihmalleri acıklı neticeler doğurur. Bunu anlamak için sadece bir-iki asır geri gitmeye gerek yok, 1980 sonrasına bakmak yeterli. Dünyevileşmenin dindarları nereye sürüklediğini görmek akıl sahipleri için kâfidir.

Hâsılı diyoruz ki, bazı ihmallerin telafisi mümkün olabilir, lakin bazılarının ki asla mümkün olmaz. Tıpkı iman ve nesil ihmalinde olduğu gibi. Batıyı öğrensinler diye Fransa’ya eğitime gönderilen üç beş ahmağın ektiği tohum, koca Osmanlıyı yere serdi. Tek gözlülerin dadılarına nesli teslim etmek, sadece dünyamızı değil ebedi hayatımızı da mahvedecek bir hata. O yüzden herkesin aklını başına devşirmesi gerekiyor.

Sadece devletin değil, milletin ve Müslüman âilelerin de…

Vesselam!