Kudüs Mitingi’nden yansıyan fotoğraf
Fotoğrafta Karamollaoğlu, Davutoğlu, Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu gibi geçmişleri itibarıyla Filistin ve Kudüs davasında yolları birleşmeyen kişiler, bugün Kudüs Mitingi’nde birlikte fotoğraf verebiliyor. Mitingi destekleyenler arasında özellikle İHH ve ÖNDER gibi STK’ların adı geçmesine rağmen onları temsil edenlerin fotoğraf karesine girmemiş olmaları da ilgi çekicidir.
Kudüs mitingleri geçmişte de çok önemliydi. 12 Eylül’e beş kala Konya’da yapılan Kudüs Mitingi darbenin gerekçeleri arasındaydı. İsrail, bu olaydan birkaç ay önce Kudüs’ü ebedî başkenti ilan etmiş ve Türkiye sert tepki göstermişti. Rahmetli Erbakan, Türkiye’nin resmî devlet politikası olan bu kararı davaya dönüştürdü ve Konya’da büyük bir miting düzenledi. Miting alanına giden yolda büyük bir gösteri yürüyüşü yapılmıştı. Bu yürüyüşteki manzaralar 12 Eylül’ün mazeretlerinden biri olarak gösterildi.
Bugün yaşı atmışa dayanmış olanların hafızasında canlı hatıralar şeklinde iz bırakmış olan bu önemli hâdisenin üzerinden kırk yıl geçmiş. Erbakan ve arkadaşları mahkemelerde yargılanırken 12 Eylül’ün etkili isimleri, bugün FETÖ olarak tescillenmiş yapının önünü açmakla meşguldü.
Sabra ve Şatilla katliamının yaşandığı günlerde Türkiye’de Kudüs mitingi düzenleyen bir lider, siyaseten yasaklıydı. Erbakan Kudüs mitingi düzenlemekten hiçbir zaman vazgeçmedi, İntifada 1987’de başladığı zaman da siyasî bir hareketin lideri olarak Filistin’in yanındaydı.
Türkiye’de sol hareketlerin Filistin’e ilgisiz olduğunu söyleyemeyiz. 1970’lerde en üst seviyeye çıkan bu ilgi zamanla sönümlenmiş ve seksenlerde yok denecek düzeye inmişti.
MSP geleneğinin ilgi artışı ile sol hareketlerin ilgi azalmasının aynı döneme denk gelmesi üzerinde düşünülmeye değer bir durumdur. Aynı dönemde Filistin’de de bir şeyler değişmekteydi. Filistin hareketine öncülük eden Marksistler de geriye çekilmişti. Hamas’ın bildirilerinin yayımlandığı günlerde İntifada, Filistin davasına yeni bir heyecan getirdi. Yaser Arafat ilk başlarda soğuk davransa da kısa bir süre sonra taş atan çocuklar için “benim küçük generallerim” dedi. Sol hareketlerin Filistin davasından uzaklaştığı yıllarda Türkiye liberalizme teslim olmuştu.
CHP’nin temsil ettiği siyasî çizgi 1980’lerden sonra Filistin ve Kudüs davasına hiç ilgi göstermedi. Türkiye’nin Filistin konusunda resmî devlet politikası da çok belirgin değildi. Dönemsel olaylar üzerinden siyasî partilerin İsrail’e birtakım tepkileri oldu fakat onlar da bunu bir siyasî çizgiye dönüştürmedi. En belirgin ayrışma ve çatışma “dinî gruplar” arasındaydı. Özellikle siyasî İslam olarak nitelendirilen Erbakan hareketi ile FETÖ’nün temsil ettiği sözde dinî hareket arasında çok belirgin bir çatışma yaşanmaktaydı.
FETÖ’cü yapılanmanın tercihi İsrail’den yanaydı. Bu tercih, 28 Şubat Süreci’ne kimlik kazandırmıştı. Bu süreçte Ecevit, İsrail’in vahşetine yönelik cılız bir itirazda bulunsa da 28 Şubatçılar, Kudüs toplantılarını gayr-i meşru olarak tanımlamış ve Türkiye’yi Siyonizm’e teslim etmişlerdi. FETÖ elebaşının darbecilerle teması ise gizlenmiyordu.
Erbakan hoca en olumsuz şartlarda dahi Kudüs ve Filistin dâvâsını terk etmedi.
Temsil ettiği kitlelerde tarih ve coğrafya şuuru oluşmuş ve bu şuura dayalı olarak yakın coğrafyamızdaki gelişmelere karşı duyarlı bir ideolojik bakış açısı oluşmuştu. Bunun yeni bir kimlik inşası olduğu açıktı. FETÖ gibi yapılar ise Siyonizme bağlıydılar.
Geçen hafta İstanbul’da düzenlenen Kudüs Mitingi’nden basına yansıyan fotoğraf da yukarıda tasvir etmeye çalıştığım çerçeve içinde anlaşılabilir. Fotoğrafta Karamollaoğlu, Davutoğlu, Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu gibi geçmişleri itibarıyla Filistin ve Kudüs davasında yolları birleşmeyen kişiler, bugün Kudüs Mitingi’nde birlikte fotoğraf verebiliyor. Mitingi destekleyenler arasında özellikle İHH ve ÖNDER gibi STK’ların adı geçmesine rağmen onları temsil edenlerin fotoğraf karesine girmemiş olmaları da ilgi çekicidir.
Bu fotoğrafın ortaya çıkmasına zemin teşkil eden siyasî gerçekliği konuşmak gerekir.
Yeni bir kurgusal gerçekliğin inşa edilmek istendiğini düşünüyorum. Milletimizin derin Filistin ve Kudüs sevgisi, yeni bir kurgusal gerçekliğin inşası bakımından araca dönüştürülmektedir. Daha açık ifade etmek gerekirse Filistin ve Kudüs sevgisi üzerinden yeni bir kimlik inşası ya da inşa edilmiş kimliklerin aşındırılması gibi bir görüntü söz konu. Hem derin bir ayrışmanın hem de kimlik aşınmasının tasarlandığı anlaşılıyor.
Bunun bir çatışmaya zemin teşkil etmesi de tasarlanmış olabilir.
Erbakan Filistin ve Kudüs davası ile sahici bir kimlik inşa etmişti. Coğrafya bilinci ve siyasî ufuk neredeyse bütün Türk ve İslam dünyasını kuşatıyordu. Bugün Türkiye’nin yeni emperyalist saldırılar karşısında ürettiği direnç de buradan besleniyordu. Türk-İslam dünyasında küresel ile yerli ve millî kimlikler arasındaki mücadeleyi göz önünde bulundurduğumuzda anlamlı bir fotoğraf ile karşı karşıya olduğumuz açıktır.