Korona salgınında ülkeler ve insanlar
Aç kalma korkusuyla çalışmak zorunda bırakılan fakir yabancılar ile mültecilere tedavi desteği sağlanması, bu insanların hastaneye gitmesine engel olan ikamet uygulamasının bir an önce düzeltilmesi gerekiyor. Bu kesimi “yolda kalmışlar” zümresinden görüp hayır kuruluşlarını buraya yöneltmek lazım. Zira hayatta kalmaları için bütün yollar şu an tıkanmış durumda.
Bu yazı 20 Nisan 2020 tarihinde, Gerçek Hayat dergisinin 1017. sayısında yayınlanmıştır.
Almanya’daki karona vak’alarında epey miktarda hastalığı atlatan olduğuna şahit oluyoruz. -Şaibeli- Robert Koch Enstitüsü’nün kayıtlarına bakıldığında geçen pazar itibariyle 60.200 iyileşen hasta olmuş.
Buna mukabil pozitif vak’a sayısı 57.606 olarak gerçekleşmiş.
Almanya’da genel karantina dönemine geçeli tam bir ay oldu. Toplam vak’a sayısı 128 bin olarak görülürken ölenlerin sayısı 3 binleri buldu. 10 Mart ile 27 Mart arası en kritik eşik olarak aşılırken pozitif vak’a sayısı günlük 20 kat artış gösterdi. 2400 rakamıyla günlük vak’a sayısında görülen düşme ise ancak 12 Nisan’da gerçekleşebildi. Almanya’nın mevcut durum itibariyle salgına karşı mücadelede örnek bir seyir gösterdiği söylenebilir.
Test Sayısı 100 Binlere Yükseldi
Bu başarının ardında günlük test sayısının artırılması ve devlet imkânlarının bu yönde seferber edilmesi yatıyor. İki hafta öncesine değin 25 binli rakamlarda bulunan günlük test sayısının 100 binlere ulaştığına şahit oluyoruz. Sadece 165 laboratuarın bu işe tahsis edildiğini gözden kaçırmayalım. Yine de diğer devletlerle kıyaslandığında bu rakamın çok fazla olmadığı ortada.
Kamu ve özel sigorta şirketlerinin, günlük analizlerin maliyetini ödemek, mevcut vak’aların tedavisine destek vermek ve virüsün yayılmasını önlemek için bir araya gelmesi de takdire şayan.
Devletin el attığı konulardan biri de ülkenin neredeyse dörtte birini oluşturan 65 yaş üstü nüfusu mümkün olduğunca izole etmek. Bunun için sıhhi şartları sağlayan bakım evlerine ağırlık verilmiş durumda. Devlet ve özel sektörün güç birliği neticesinde toplamda 40 bin yataklık tedavi ve izolasyon merkezleri oluşturuldu. Buna ilaveten devlet işten çıkarılanlara, yapacak bir işi kalmayanlara ve çalışma saatleri kesintiye uğrayanlara kazançlarının üçte biri oranında maddi destek sağladı. Kirasını ödeyemeyenlere önümüzdeki Eylül ayının sonuna dek zaman tanındı.
Almanya’da durum bu minvaldeyken bir de ABD’ye göz atalım. 18 Mart ile 3 Nisan arası günlük vak’a sayısında 11 katlık bir artış söz konusu. Artışın son bulduğu, rakamın sabitlendiği tarih ise 10 Nisan.
ABD Sağlık Sistemi Çöktü
Dünyanın en zengin devletinde sağlık sigortası sisteminin çöküşünden şikâyet edenler mevcut. Günlük vak’a sayısındaki artış ülkede yaygın olan özel sağlık sigortası sistemine bağlanıyor. Zira ABD’de bütün vatandaşları kucaklayan genel bir sağlık sigortası sistemi mevcut değil. 2018 rakamları itibariyle tam 28 milyon ABD vatandaşı sağlık sigortasından mahrum bir şekilde yaşamaya devam ediyor. Oysa koronaya yakalanan birinin sağlık harcamaları 13 bin ila 40 bin dolar civarında seyrediyor. Bu, salgına yakalanma durumunda milyonlarca insanın hastaneye gidemiyor olması demek. Pek çok hastane işte bu yüzden yeni vak’aları reddetmek durumunda kalıyor.
Tedavi olup da hastalığı atlatanların ise başka bir sıkıntısı var. Bu kimseler de sigorta şirketlerinin kabarık faturaları ödemesi için günlerce beklemek zorunda kalıyor.
Ülkedeki günlük vak’a sayısı ise 30 binler civarında. Bunun resmi sayı olduğu, pek çok insanın test yaptıracak durumda olmadığı hesaba katılmalı. Yoğun bakım merkezlerinde de durum pek parlak değil. 16 Mart’ta salgının yayılmaya başlamasıyla birlikte salgının en çok görüldüğü yer olan New York şehrindeki yoğun bakım merkezlerinin yüzde 80’i ağzına kadar dolu vaziyette.
Geçen Mart ayı başlarında ülke bazında tıbbî maske ve solunum cihazı miktarı, salgının gerektirdiği rakamlar göz önüne alındığında yüzde 1 civarında bulunuyordu. Bunun neticesi, on binlerce sağlık çalışanı salgının doğrudan kurbanı hâline geldi.
Türkiye Olumlu Adımlar Atıyor
Türkiye’ye gelince... Salgın şokunun etkisiz hâle getirilmesinde test sayılarının artırılması, iyileşme oranlarında görülen artış ve salgının görüldüğü diğer ülkelere nazaran günlük vak’a sayısının yüksek çıkmaması gibi etkenler önemli rol oynamıştır.
- Fakat acil sağlık programlarının işlerlik kazanması noktasında kamu hazinesine yüklenmek yerine ABD’de olduğu gibi özel sektör ile kamunun eş zamanlı organize olarak salgının zirve noktası olması beklenen Mayıs ayı sonuna dek süreci birlikte yönetmesi yerinde olacaktır.
Şu günlerde atılan ilk olumlu adımlardan biri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belirttiği gibi 45 gün sonra faaliyete geçmesi beklenen 2000 hasta kapasiteli hastanelerdir. Bir diğeri de asgari ücret seviyesindeki çalışanlara verilecek ücret desteği olacaktır. On binlerce mahkûmun özgürlüğüne kavuşacak olması, hafta sonu tatillerinde sokağa çıkma yasağı, günlük test sayılarının artırılması ve özel hastanelerde salgın tedavisinin başlaması da olumlu gelişmelerdir.
Mültecilerin Vebali Boynumuza
Geriye aç kalma korkusuyla çalışmak zorunda bırakılan fakir yabancılar ile mültecilere tedavi desteği sağlanması kalıyor. Bu insanların hastaneye gitmesine engel olan ikamet uygulamasının da bir an önce düzeltilmesi gerekiyor. Bu kesimi “yolda kalmışlar” zümresinden görüp hayır kuruluşlarını buraya yöneltmek lazım. Zira hayatta kalmaları için bütün yollar şu an tıkanmış durumda. Duruma el atılmazsa ya salgından yahut da açlıktan ölüp gidecekler.
Ve bu, hepimizin boynunda ağır bir vebal olarak kalacak...