Korkmayın! Felaket düzeyinde bir iklim değişikliği yok...

Korkmayın! Felaket düzeyinde bir iklim değişikliği yok…
Korkmayın! Felaket düzeyinde bir iklim değişikliği yok…

Dünyadaki sanayi döneminin başlangıcından (1850) günümüze (2020) kadar olan ölçümler bize 2020'deki sıcaklığın 1850'dekinden sadece 1.1 oC daha yüksek olduğunu gösteriyor. Son 40 yılın (1980-2020) sıcaklık artışının herhangi bir duraklama ve soğuma olmadan devam edeceği varsayılarak uydu sıcaklıkları 2050 yılına kadar uzatıldığında 1850'den 2050 yılına kadar geçen süre içinde hava sıcaklığı değişiminin sadece 1.6oC olacağı öngörülüyor. Şimdi felaket düzeyinde bir iklim değişikliği yaşandığını söyleyenlere soralım, 1.6oC'lik küresel ısınma nasıl korkutucu bir değişim olabilir? Bu çapta bir değişim gerçekten bütün insanlığı 'gece yarısına beş dakika' kaldığı telaşına düşürmeli midir?

Son 10 yıl dünyanın bütün ülkelerinde kamuoyu, küresel sıcaklıkların “felaket” boyutlara ulaştığını söyleyen panik dolu haber, açıklama, kamu spotu ve filmlerin bombardımanı altında. Yeni bir buz çağına gireceğimize, dünyanın donacağına dönük felaket senaryolarının revaçta olduğu 1980’li yılların tam tersini yaşıyoruz anlayacağınız. Bilim adamları, 30 yıl içinde iklim değişiminde 180 derecelik bir dönüş yapmalarını bizlere açıklama gereği duymadan korku pompalamaya devam ediyorlar. Lakin bütün iddiaları doğru ve güvenilir bilimsel araştırmalara değil efendilerinin art niyetli plan ve projelerine dayandığı için bir müddet sonra yeniden fikir değiştirebilme ihtimalleri var. Dev küresel şirketlerin güdümüne girmişliği kendisine dert edinmeyen bilim dünyası emredildiği üzere “İklim Değişikliği” hakkında sürekli aynı şeyleri söyleyerek insanları korkutmaya devam ediyor. Ortaya atılan dayanağı zayıf, düşük kaliteli araştırmalar medya ve siyasetin de desteğiyle mühim bilimsel çalışmalarmış gibi sunuluyor toplumlara.

Bir korku iklimi

Dünyadaki sanayi döneminin başlangıcından (1850) günümüze (2020) kadar olan ölçümler bize 2020'deki sıcaklığın 1850'dekinden sadece 1.1 oC daha yüksek olduğunu gösteriyor.
Dünyadaki sanayi döneminin başlangıcından (1850) günümüze (2020) kadar olan ölçümler bize 2020'deki sıcaklığın 1850'dekinden sadece 1.1 oC daha yüksek olduğunu gösteriyor.

Yaklaşan kıyametin nedeni, insan faaliyetleri tarafından üretilen ve miktarının tehlikeli boyutlara ulaştığı söylenen CO2. Önerilen çözümse, net CO2 emisyonlarını sanayi öncesi dönemin seviyesine düşürmek. Bunu gerçekleştirmek için de “Net Sıfır Emisyon Politikası” gibi akla ziyan bir şey uydurdular. Bu saçma ve uydurma iddianın itibar görmesi için yaptıklarıysa daha çok insanların paniğe kapılması için algı çabaları. Bulabildikleri her kanal üzerinden başımızdan aşağıya “zamanın tükendiği” yalanını boca ediyorlar. "Gece yarısına beş dakika kaldığını unutmayın, gecikmeden harekete geçmeliyiz" türü lanetli bir korku çoktan birçok insanın karabasanı olmuş durumda.

Oysa birlikte nefes aldıkları dünyada binlerce nâmuslu bilim insanı var ve bunlar şu saçma iddiaya katılmanın mümkün olmadığına dair ciddi laflar ediyor, gerçek duruma dair makaleler üretiyorlar. İklim değişikliğini destekleyen çevrelerin, âdeta tapındıkları bilimin temel ilkelerini dahi kâle almayan hatalı ve yanlış laflar ettiklerini görüyorlar çünkü. İklim krizi tahminlerinde sürekli başarısız olunmasının temel sebebinin mesnetsiz iddialar ve yanlışlar olduğunu anlatmaya çabalıyorlar yalan bombardımanı altındaki dünyaya.

Dünya daha yeşil olacak

En basitinden mesela CO2 ve diğer sera gazlarının, radyasyonla maksimuma çıkarıldıkları ve/veya çok seyreltildiklerinde atmosferik ısıya neden olmayacağı gerçeğini bilerek es geçiyorlar. Gözümüzün içine baka baka, CO2’in ısıyı artırmadığı gibi tersine tabii süreçlerden kaynaklanan ısının, havadaki CO2 seviyesini yükselteceği kuralını göz ardı ediyorlar. Hem de “felaket” olarak gösterdikleri değişimin, gerçekte dünyanın daha yeşil, bitkilerin daha verimli, iklimlerin daha ılıman olmasına imkân vereceğini de en az bizim kadar biliyorlarken.

Üstüne havadaki CO2 oranının yükselmesinin fırtına, kasırga, sel, çığ, kuraklık gibi aşırı durumların artacağı yönündeki yalanların aksine azalmalarına neden olacağından eminlerken. Böylesi net neticeler ortadayken bile felaket tellallarının sürekli menfi haberler üretmeleri gösteriyor ki tehlike boyutlarında bir iklim değişikliği, toplumları kontrol etmenin bir başka gayri meşru yolu olarak kullanılmak isteniyor.

BM Sekreteri Antonio Guterres, tıpkı bilimciler gibi, sayısız 'son uyarı' konuşmalarını gerçek dünyada olanlara dayanarak değil, bilgisayar simülasyonlarına dayanarak yapıyor. Oysa gerçek veriler gösteriyor ki atmosferdeki CO2 iki katına çıksa dahi sıcaklık 1oC artmayacak. Buna rağmen Guterres bilgisayar modellerinin öngörülerini doğru veriymiş gibi kullanıp, olmayan bir durum üzerinden insanları paniğe sevk edebiliyor. Çünkü pek çok vatandaş, onun ağzından çıkan korkutucu iklim tahminlerinin masada bilgisayar modelleri tarafından üretildiğinin farkında değil.

"Hiçbir bilim"

Küreselcilerin dünyanın başına otorite yaptıkları sözde iklim aktivisti Greta Thunberg, ABD Kongresi'nin 'toplumları paniğe sevk edecek açıklamalarınızın dayanağı hangi bilim ve bilimsel araştırmalar?' sorusuna 'Hiçbir bilim' karşılığını veriyor. Greta’nın her fırsatta hiçbir bilimsel dayanağı olmayan yalanları ulu orta dillendirmesinin nedenini sormaya gerek var mı? Greta, kendisine servis edilen ezberleri tekrarlıyor o meydanlarda. Bilgilerinin dayanağı, ciddi mühendislik camialarında “işe yaramaz” olarak nitelendirilen, çıktıları model oluşturucuların koyduğu, varsayımlara dayanan bilgisayar modelleri.

Haber kanalları yakın zamanda James Webb Uzay Teleskobu'ndan alınmış uzayın muhteşem görüntülerini paylaştılar. Benzer haberler, 1979'dan beri dünya çevresinde yüksek kaliteli ölçümler sağlayan uydulardan alınan görüntülerden de üretiliyor. Fakat ilginç olan bu uydulardan alınan verilerin dünyada aşırı bir ısınma olmadığını gösteren delillerine itibar edilmemesi. Oysa bu veriler dünya çapında milyonlarca hava balonu ölçümüyle çapraz kontrol edilmiş, doğru bilgiler.

Modellerin aksine yıllar içinde gerçek dünyada yapılan bol miktardaki sıcaklık ölçümlerini incelemeye aldığımızda benzer sonuç elde ediliyor. Dünyadaki sanayi döneminin başlangıcından (1850) günümüze (2020) kadar olan ölçümler bize 2020'deki sıcaklığın 1850'dekinden sadece 1.1oC daha yüksek olduğunu gösteriyor. Son 40 yılın (1980-2020) sıcaklık artışının herhangi bir duraklama ve soğuma olmadan devam edeceği varsayılarak uydu sıcaklıkları 2050 yılına kadar uzatıldığında 1850'den 2050 yılına kadar geçen süre içinde hava sıcaklığı değişiminin sadece 1.6oC olacağı öngörülüyor.

Şimdi felaket düzeyinde bir iklim değişikliği yaşandığını söyleyenlere soralım. 1.6oC'lik küresel ısınma nasıl korkutucu bir değişim olabilir? Bu çapta bir değişim gerçekten bütün insanlığı 'gece yarısına beş dakika' kaldığı telaşına düşürmeli midir?

  • Oslo ile Singapur’un sıcaklık farkı daha fazla
  • Kuzey Kutbu'na yakın büyük şehirlerden biri olan Oslo ile Ekvator'a yakın büyük şehirlerden biri olan Singapur arasında ortalama sıcaklık farkı 22oC’dir. Bu, 1850 ile 2020 arasındaki küresel ısınma miktarından yirmi kat ve 1850 ile 2050 arasındaki sözde “korkutucu” küresel ısınma oranındansa 14 kata yakın sıcaklık farkıdır. 22oC'lik sıcaklık farkına rağmen, her iki şehirdeki vatandaşlar oldukça müreffeh ve hayattan zevk alarak yaşarlar. Fakat siyaset, bilim ve medya elbirliğiyle 1.6oC’lik küresel ısınmanın felaket olacağını söylerken, Oslo ile Singapur arasındaki 22oC'lik farkın neden hiçbir soruna yol açmadığına değinmezler. Hiçbiri iki şehir arasındaki sıcaklık farkına göre çok küçük olan 1.6°C'lik iki yüzyıllık değişimin nasıl olup da felakete yol açacağını cevaplama gereği duymuyor.
  • Öte yandan 1900 yılı civarındaki soğuma dönemi ve altmışlı yıllardaki sıcaklık duraklaması sırasında atmosferdeki CO2 konsantrasyonunun gecikmeden artmaya devam ettiği unutulmamalıdır. Dolayısıyla bu iki dönemdeki anormal sıcaklık davranışı tartışmasız bir şekilde tabiidir. Aynı şey örneğimizdeki Oslo ve Singapur arasındaki iklim farkı için de geçerlidir. Son olarak, hala CO2 emisyonlarının kirlilik olduğuna inananlar için bir kez daha CO2'nin dünyadaki tüm yaşam için gerekli olduğunu hatırlatalım. Havadaki ek CO2, küresel biyo-kütlenin büyümesini destekler. Ayrıca daha önce dediğimiz gibi artan CO2 söylenildiğinin aksine kıtlıktan kaynaklanacak bir gıda yokluğuna değil ürün verimliliğinin artmasına ve genel ziraat için çok daha elverişli ortamların oluşmasına imkân verecektir.
  • Devletler akıllı davranmalı
  • Devletler BM, AB ve WEF gibi milletler üstü rol üstlenmiş kurumların felaket senaryolarının insanlarını korkutmasına izin vermemelidir. Özellikle iklim değişikliği tellallığına soyunmuşların, ülkelerin çocuklarını korkuyla zehirlemek için modifiye edilmiş aşırı hava olaylarını kullanmaları hususunda uyanık olmalıdırlar. Evet, Küçük Buzul Çağı'nın bitiminden sonra başlayan kademeli küresel ısınma bir gerçektir. Fakat bu değişim asla ciddi bir soruna yol açacak düzeyde olmamıştır.
  • Bugün bütün korku senaryolarına aldırmadan yaşadığımız iklimin tadını çıkarmak hepimiz için en sağlıklı olanıdır. Çünkü bırakalım çok eski buz çağlarını, Küçük Buzul Çağı'ndan gelen hikâyeler dahi soğuk bir iklimin ne kadar büyük zorluklarla dolu olduğunu yeterince göstermektedir. Yine hükümetler, küresel şeytanların planladığı gereksiz harcamaları yapmak yerine daha fazla ısınmanın etkileriyle kolayca başa çıkabileceğimizi bilerek iyi, mutlu, rahat bir dünyanın kapısını açacak yatırımları düşünmelidirler.
  • Devletler özerk, özgün ve düzgün bir bilime, teknolojiye, eğitime dayalı adaptasyon gücüne odaklanmalıdırlar. Ancak böylesi adımlar tabiatı ve insanlığı refah dönemine götürebilir. Öte yandan otuz yıllık iklim zirvelerinin atmosferdeki CO2 konsantrasyonundaki artış üzerinde fark edilebilir bir etkisi olmadığı da ortadadır. Muazzam paralara mâl olan bu zirvelere harcanan meblağ, insanların adaptasyon yeteneğinin geliştirilmesine harcanabilir.
  • Sözün özü akletmeyi bilen insanlar, küreselcilerin iklim değişikliği yalanının ipini isterlerse kolayca pazara çıkarabilirler.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım