Körfez’de 43 yıl sonra ilk: ‘Bölgesel Güvenlik Vizyonu’ ne anlama geliyor?

‘Bölgesel Güvenlik Vizyonu’ ne anlama geliyor?
‘Bölgesel Güvenlik Vizyonu’ ne anlama geliyor?

Mühim olan elbette vizyonun sembolik bir belge olmaktan öte geçip geçmeyeceği ve 1981’de o dönem çok farklı şartlar altında kurulan Körfez İş birliği Konseyi’nin önümüzdeki dönemde ne yönde evrileceği. Temel soru aslında Avrupa Birliği’nin de karşı karşıya kaldığı soruya benzer: KİK, son derece başarılı iktisâdî-ticârî bir birlikten, dış politikada ortak hareket edebilen, hatta daha da ileri giderek, ortak etkin bir askeri gücü de olan etkin bir birliğe evrilebilecek mi? Bunu da elbette zaman gösterecek…

Körfez İş Birliği Konseyi (KİK), Mart ayının sonunda 43 yıllık tarihinde ilk kez bölge güvenliği için ortak bir vizyon belgesi ortaya koydu. Güvenlik Vizyonu, Riyad'daki KİK Genel Merkezi’nde düzenlenen geniş katılımlı bir forumda açıklandı.

Türkiye kamuoyunda fazla gündem olmayan ve dikkatlerden kaçan bu gelişme, vizyon metninin verdiği mesajlar, yıllar sonra bugün -bölgedeki gerilimlerin tırmandığı bir dönemde- yayımlanmasının arka planında yatan nedenler ve bölgenin içinde bulunduğu duruma ilişkin verdiği ipuçları bakımından önem arz ediyor.

Nisan ayı boyunca bölge ile ilgilenen analistlerin ve uluslararası düşünce kuruluşlarının, üzerine çokça yazdığı ve konuştuğu Bölgesel Güvenlik Vizyonu’nun ne olduğunu, neyi amaçladığını ve KİK’in gelecek vizyonunu Gerçek Hayat Orta Doğu Postası’nın bu sayısında ele almak ve arşive not düşmek istedik…

Körfez İş Birliği Konseyi (KİK).
Körfez İş Birliği Konseyi (KİK).

Ne zaman yayınlandı?

KİK, Mart ayı sonunda Bölgesel Güvenlik Vizyonu’nun ilan edileceğini duyurdu. Söz konusu vizyonun hazırlanmaya başlandığı, altı Körfez ülkesi tarafından ilk kez geçen yıl Aralık ayında açıklanmıştı.

Vizyon, kabaca güvenlik tehditlerine ve KİK'in bunlarla nasıl başa çıkması gerektiğine dair ayrıntılı bir yol haritası niteliğinde. KİK Genel Sekreteri Jasem Al Budaiwi’nin Riyad’daki törende yaptığı konuşma vizyona dair önemli ipuçları veriyor.

Budaiwi, vizyonun tüm taraflara müreffeh ve güvenli bir gelecek için birlikte çalışma daveti olduğunu açıklayarak üç noktaya atıfta bulundu. Bunlardan ilki “ortak bir dış politika” mesajı da içermesi bakımından dikkat çekici. Genel Sekreter, KİK ülkeleri arasında bölgeye ve uluslararası meselelere yönelik pozisyonların koordinasyonunun, Körfez ülkeleri arasındaki iş birliğinde ve ortak bir dış politikanın şekillendirilmesinde önemli bir unsur olduğunu ifade etti.

Birbirlerinin iç işlerine karışmama, egemenliğe karşılıklı saygı ve siyasi bağımsızlık gibi KİK’in kuruluş belgesinde de yer alan prensipler hatırlatılırken, yeni vizyon kapsamında ülkeler arasındaki anlaşmazlıkların, bölgenin güvenlik ve istikrarını korumak amacıyla “güç kullanımı ya da tehdit değil müzakere, diplomasi ve diyalog yoluyla çözülmesi gerektiği” vurgusu da kayda değer.

KİK vizyonu, bölgesel güvenlik ve istikrar başta olmak üzere ekonomi ve kalkınma ile çevre ve iklim değişikliğinin de aralarında bulunduğu 15 temel sütun üzerine inşa edilmiş durumda. Ayrıca Körfez bölgesinin kitle imha silahlarından arındırılmasına yönelik bölge ve uluslararası çabalara verilen destek teyit edilirken, “nükleer bir yarışa girmenin önlenmesi” de belgede öne çıkan noktalar arasında.

İsrail'in Gazze saldırısı ve zamanlama

Güvenlik Vizyonu’nun ele aldığı ve çözümü için ayrıntılı bir yol haritası ortaya koyduğu jeopolitik sorunlardan en büyüğü şüphesiz 7 Ekim sonrası yeni bir aşamaya geçen İsrail-Filistin meselesi. Ortak vizyon, Körfez ülkelerinin İsrail’in Filistin topraklarındaki işgaline son verme ve barışı sağlama yolunda, ilk olarak Arap Birliği tarafından 2002’de ilan edilen Arap Barış Planı/Girişimi’ne bağlılığını teyit ederken, bölgedeki gerilimin ve istikrarsızlığın ana kaynağının söz konusu çatışma olduğunun altını çiziyor.

Ancak bu noktada bir parantez açıp, güvenlik alanındaki ortak vizyonun dış politikaya aynı oranda yansıyıp yansımayacağının belirsiz olduğunu da not düşmekte fayda var. Burada en önemli unsur, İsrail’le ilişkiler. Körfez’de Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri 7 Ekim’den çok önce İsrail’le ilişkilerini normalleştirme yolunu seçse de diğerlerinin nasıl bir yol izleyeceği halen tartışmalı.

Bu noktada özellikle Suudi Arabistan’ın tavrı kritik ve belirleyici olacak. Ancak bilhassa Kuveyt’in böyle bir adım atmasını beklemek zor. Özetle, vizyon güvenlik alanında net ve ortak bazı hedefleri ortaya koysa da bunları uygulamaya koyarken dış politikada atılması gereken adımlar noktasında ayrışılabilir. Bu da güvenlik vizyonunun her ne kadar dış politikada uyum ve ortaklık ideali içerse de uygulamada bunun zor olacağı anlamına geliyor.

Körfez’de Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri 7 Ekim’den çok önce İsrail’le ilişkilerini normalleştirme yolunu seçse de diğerlerinin nasıl bir yol izleyeceği halen tartışmalı.
Körfez’de Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri 7 Ekim’den çok önce İsrail’le ilişkilerini normalleştirme yolunu seçse de diğerlerinin nasıl bir yol izleyeceği halen tartışmalı.

AB gibi mi olacak?

Öte yandan Körfez’in bunca yıl sonra kritik dış politika konularını da ele alan güvenlik temalı ortak bir belge yayımlaması, önümüzdeki dönemde Körfez ülkeleri arasında anlaşmazlık yerine daha çok uyum ve iş birliğinin öne çıkacağının sinyalini veriyor. Arap Baharı sonrası ciddi sınamalardan geçen Körfez, özellikle Katar’a uygulanan abluka döneminde tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşamıştı. Söz konusu gergin dönem, 2021 yılı başındaki El Ula Zirvesi ile son bulmuş, Körfez’de yeni bir sayfa açılmıştı. Yeni güvenlik vizyonu, işte böyle bir dönemin ardından Körfez ülkeleri arasında önemli taahhütler içeren, adeta bir ‘nikâh tazeleme’ gibi düşünülebilir.

Ortak Güvenlik Vizyonu, esasında Körfez ülkelerinin gerek birbirleri ile gerekse Körfez dışı ülkelerle olan ilişkilerini etkileyen ana faktörlerin ve hedeflerin neler olduğuna dair yepyeni bir unsur getiriyor sayılmaz. Öte yandan elbette söz konusu faktör ve hedeflerin, akademisyenlerin ve düşünce kuruluşlarının spekülatif alanı olmaktan çıkıp, bizzat Körfez ülkeleri tarafından bağlayıcı bir belge kapsamında bu netlikte ifade edilmesi önemli. Ancak mühim olan elbette vizyonun sembolik bir belge olmaktan öte geçip geçmeyeceği ve 1981’de o dönem çok farklı şartlar altında kurulan Körfez İş birliği Konseyi’nin önümüzdeki dönemde ne yönde evrileceği. Temel soru aslında Avrupa Birliği’nin de karşı karşıya kaldığı soruya benzer: KİK, son derece başarılı iktisadi-ticari bir birlikten, dış politikada ortak hareket edebilen, hatta daha da ileri giderek, ortak etkin bir askeri gücü de olan etkin bir birliğe evrilebilecek mi? Bunu da elbette zaman gösterecek…