Kırım Tatar Türkleri Lideri: Rusya Kırım’ı işgal ederek kendini ateşe attı
Rusya, Ukrayna saldırısını 24 Şubat 2022 tarihinde yerel saat 05:50’de Donbas’a yaptığı askeri operasyonla başlattı. Ukrayna 1991’de bağımsızlığını ilan etse de Sovyetler Birliği’nden ayrılan çoğu ülke gibi Moskova’nın soğuk nefesini hep ensesinde hissetti. Putin’in Sovyetler Birliği günlerine duyduğu özlemi her ortamda rahatça dile getirmesi, Kiev’in rotayı Batı’ya kırmasındaki en büyük etkenlerden biri oldu. Donbas’taki Rus yanlısı Donetsk ve Lugansk bölgelerinin bağımsızlığını tanımasıyla da ipler tamamen koptu. Rusya’nın Ukrayna konusundaki taktiği diğer ülkeler için de bir tehlike sinyali. Elinde çok kullanışlı bir bahane var çünkü: “Rus kökenlilerin zulüm görmesi.” Peki, Ruslar oranın yerlisi mi? Tıpkı Türk yurdu Revan Hanlığına Ermenileri yerleştirip Ermenistan’ı peydahladığı gibi; öz be öz Türk toprağı Kırım’dan Tatar Türklerini sürerek yerine Rusları yerleştiren Rusya değil mi? “Ömrümü Sovyetler Birliği ile mücadeleye adadım ama Sovyetler Birliği’nin ömrü buna yetmedi” diyen Kırım Tatar Türklerinin lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ile Ukrayna krizinde tezahür eden Rusya gerçeğini konuştuk.
Savaşın son durumuyla ilgili bir kısa bir tahlili ile başlasak…
Bugün [16 Mart 2022] savaşın 20. günü. Rusların planlarına göre onlar üç gün içinde Kiev’i alacaklar, Ukrayna’yı tamamen işgal edeceklerdi. Cumhurbaşkanı Zelenski’yi öldürecek veya rehin alacaklardı. Kendi isteklerine göre bir anlaşma imzalata
Başaramadılar yani…
Başaramadılar. “Biz güçlüyüz. Biz büyük ülkeyiz. Silahımız on kat fazla” dediler ama Ukrayna askeri gerçekten kahramanca savaştı, büyük zarar verdi düşmana. 150 bine yakın Rus askeri girdi Ukrayna içerisine. Bugüne kadar 13 bin 500’ü etkisiz hâle getirildi. Ayrıca 37 ila 40 bin civarında yaralı var. Yâni aşağı yukarı üçte birden fazlası etkisiz hâle getirildi. Yüzlerce tankın yanında uçakları ve helikopterleri imha edildi. Başarılı olamadılar ama saldırılara devam ediyorlar. Hem de ağırlıklı olarak sivil noktaları vuruyorlar. İnsanların yaşadığı evleri. Sivil kayıplar büyük. Şu ana kadar 103 çocuk öldürüldü, 300’e yakın çocuk yaralandı; birçoğu ömür boyu sakat kalacak. İşte bu savaşın bedeli. Ama biliyorsunuz, iki hafta önce görüşmeler başladı Ukrayna ve Rusya heyetleri arasında. Onlar kendi taleplerini seslendirdiler:
- Kırım Yarımadasını Rus toprağı olarak kabul edeceksiniz.
- Donetsk ve Luhansk cumhuriyetlerinin bağımsızlığını tanıyacaksınız.
- Avrupa Birliği ve NATO’ya girme niyetinizden vazgeçeceksiniz.
- Silahlarınızı teslim edeceksiniz.
Yâni tamamıyla onlara teslim olacakmışız. Bizimkiler de cevaben dediler ki: “Bakınız biz sizlerle bunları şimdi müzakere etmiyoruz. Ateşkes konusunda konuşalım çünkü sivil insanlar ölüyor. Bu ateşkes yalnız bizim için değil, size de lazım. Çünkü siz de bizim sokaklarımızda yatan cesetlerinizi toplar, ülkenize götürüp insanca toprağa verirsiniz.” Fakat bunu kabul etmeyip bombardımana devam ettiler. Ölülerini de almıyorlar. Bizim sınırda birkaç vagonun içinde, deste deste buz dolaplarında duruyor ölüleri. Müracaat ediyoruz, gelin ölülerinizi alınız diyoruz ama almıyorlar.
Rusya’da yaşayan halkların, çocuklarının cenazeleriyle karşılaştığında tepki göstermesinden mi korkuyorlar?
Evet evet. 1500 kişi kadar bu Kadirov’un askerleri, ‘Çeçen’ demiyorum çünkü Çeçen desem bizim Ukrayna’daki Çeçenler çok üzülüyorlar, “bunlar Çeçen değil, Mankurtlar diyorlar.” Onların cesetleri Ukrayna ve Belarus sınırında bir Bozreyim diye kasaba var, oradaki hastanede buz dolaplarında duruyor. Onları da vatanlarına göndermiyorlar. Dün Kırım ile konuştum, oradaki insanlarımız, bir kasaba söylediler “Oraya bine yakın Rus cesetleri getirdiler” dediler. Durum böyle işte.
Bazıları diyor ki, Ukrayna’yı işgal girişimi aslında AB, ABD ve NATO’nun Rusya’yı tuzağa çekmesiyle ortaya çıktı. Rusya tuzağa mı çekildi, yoksa kendini ateşe mi attı?
Bakınız aslında Rusya kendini 2014 yılında ateşe attı. Yani Kırım’ı işgalinde. O günlerde Putin ile telefonla konuşmuştum bu konuları. İşte referandum olacak oradaki insanların iradesi böyle olacak, ben de dedim: “Bakın sizin o referandumunuzu bir kimse tanımayacak sizin ülkeniz için bu büyük problem olacak. Onun için derhal bizim toprağımızı terk ediniz.”
O zaman Ukrayna’da durum çok karışıktı, istikrarsızlık vardı. Eski Cumhurbaşkanı kaçmış, daha hükumet kurulmamıştı. Böyle zayıf olduğumuz bir durumda çakal gibi girdi toprağımıza. Hem de Amerika istihbaratının söylediğine göre önemli devlet dairelerinde, Cumhurbaşkanı ofisinde, istihbaratta, İçişleri bakanlığında, Savunma bakanlığında personelin yüzden 30’dan fazlası Rus ajanıydı. Onların beklentisi, oraya kendi adamlarını koyacaklar ve Kırım’ı Rus toprağı olarak tanıyacaklar. O zaman tabi ki yaptırım da olmayacak. Ama başarılı olamadılar. Bizimkiler Rus ajanlarını temizlediler. Belki şimdi de vardır ama o kadar değil. Şimdi Kırım Rusya için büyük yük. Çünkü Kırım resmen Ukrayna tarafından Rus toprağı olarak tanınmayacaksa o zaman yaptırımlar devam edecek. Benim kanaatimce bunların en büyük amaçları, Ukrayna’yı Kırım’ı Rus toprağı olarak tanımaya mecbur etmek. Donetsk ve Luhansk ise ayrı mesele…
Türkiye’de ve başka yerlerde Rus tezini savunan insanlar var. Bakıyorsunuz, sanki Putin konuşuyor. Batı’nın Rusya’yı sıkıştırdığını, bu yüzden Rusya’nın Ukrayna’ya girdiği söyleyen Rusçu tipler. Bunlar için ne söylersiniz?
Bu insanların ya gerçekten yeteri kadar malumatları yok yahut Rus propagandasının bir parçası olmuşlar, sadece onu tekrarlıyorlar. Saçma bir şey tabi. Ama böyle olması için Rus propagandası çok çalıştı. Sputnik ile Russia Today ile... Şimdi öyle değil ama yakın zamana dek Avrupa’ya gittiğimizde otellerde bakıyorsunuz İngilizce yayın yapan 3-4 Rus kanalı mevcuttu. Bir de çok para harcadılar bunlar, gazeteleri satın aldılar, kanalları satın aldılar, partileri satın aldılar. Avrupa Birliği parlamentosunda Ruslardan para alan çeşitli ülkelerin milletvekilleri var, ben biliyorum. Ama şimdi durum epey değişti. Dün Avrupa Birliği Parlamento Asamblesi’nde Rusların çıkarılma kararını herkes destekledi. Yalnız 3 milletvekili çekimser kaldı. Tarihte böyle çoğunlukla karar alınması görülmüş şey değil.
Ukrayna halkıyla Rus halkının fizikî ve kültür olarak ne farkı var?
Birincisi Ukraynalılar daima Rusların baskısı altındaydı. Onların millî kimliğini yok etmek için Ruslar çok çaba sarf etti. O sebepten kendilerini Ruslar ile aynı saymıyorlar. Rus propagandası diyor ki bunlar bizim halkımız. Oysa Ukrayna dili, Polonya diline daha yakın. Rus dili ile Ukrayna dili arasında büyük fark var. Birbirlerini anlamıyorlar bir kere. Hem de onlarda böyle emperyalist, şovenizm duygular yok, onlar daha fazla demokrat. Bakın şimdi, Cumhurbaşkanı Yahudi, Savunma Bakanı Yahudi, Moskova diyor ki bunlar faşist, nasıl faşist ya? Dışişleri Bakanı’nın Birinci Yardımcısı Kırım Tatarı, Kurtarma Bakanı Kırım Tatarı, yani öyle milletine bakmıyorlar kimsenin.
2014 yılında Berlin’e gitmiştim, orada Kırım konulu bir konferans düzenlenmişti.
Elit gazeteciler, siyasetçiler katılmıştı. Esas konuşmacı bendim ama 4-5 uzman da vardı. Ukrayna hakkında akademisyenler bildiklerini söylediler. Biri dedi ki, “Ukrayna’da aşırı milliyetçiler var, bunlar faşist.” Sonra bana sordular, buna ne diyorsun diye. Ben de dedim ki “Her ülkede olduğu gibi bizde de çeşitli siyasi akımlar var. Evet, aşırı milliyetçiler de mevcut ama seçimlerde aldıkları oy sadece yüzde 1.”
Cumhurbaşkanlığı seçim arifesindeyiz, önemli bir milliyetçi parti var, Ukrayna Millî Hareketi. Buradaki MHP gibi ama çok güçlü bir parti. Sonra Ukrayna Milliyetçileri diye bir teşkilat da var. İşte bu milliyetçiler “Biz sizi cumhurbaşkanlığına aday göstermek istiyoruz” deyip bana geldiler. Ukraynalıların aşırı milliyetçilikleri işte bu kadar. Berlin’de bu hâdiseyi anlattım. “Bizim aşırı milliyetçiler Putin’den on kere daha demokrattır” dedim.
Bu savaş nasıl biter? Ukrayna ne kazanır, ne kaybeder? Savaşın neticesi Ukrayna ve Rusya’ya ne şekilde yansır?
Bakınız şimdi Putin tek başına kaldı. Ama insanlar sokaklara çıkıp “Putin defolsun” demiyor, o beklentiler mümkün değil. İçişleri bakanlığı emrinde 3 milyona yakın güvenlik personeli var, baskı sistemleri çok güçlü. Evet sokağa çıkanlar da oldu ama bu insanları içeriye attılar. Malumatlarımıza göre 9 bine yakın insanı içeri tıktılar. Ve böyle devam edecekler. İçeri atacaklar, işkence yapacaklar, öldürecekler, öyle devam edecek. Çeşitli senaryolar var. Ne olabilir? En büyük beklenti, Putin’in etrafında bulunanların isyan edip bir darbe yapması ihtimali. İkinci senaryo ise ekonomik durum gerçekten gün geçtikçe kötüleşiyor. Yaptırımların tesiri derhal olmuyor ama haziran, temmuz aylarına kadar Rusya ekonomisi tam kırılacak.
Yalnız cumhuriyetler değil Sibirya’da bile gelişmeler olabilir. Çünkü zenginlikler hep orada. “Neden Rusya için biz burada açlık çekeceğiz, ayrılalım” diyebilirler. Rusya’nın dağılma perspektifi var. Kafkasya, Tataristan, Başkurdistan gibi bölgelerde bu davranışlar görülebilir.
Ukrayna bundan sonra daha güçlü bir devlet olarak mı çıkar karşımıza?
Askeri bakımdan biz aslında çok güçlü devlet olma niyetinde değiliz. Biz Avrupa Birliği’nde normal bir cumhuriyet olmak istiyoruz. Şimdi son rakamlara göre 550 milyarlık bir zarar verdi Ruslar. Yıkılan evleri, fabrikaları yeniden tesis etmek büyük masraf getirecek. Ama aynı zamanda 300 milyara yakın Rusların rezervlerine el konulduğu bilgisini aldım. Ukrayna adına el konulmuş.
Peki Avrupa Birliği şimdi Ukrayna’yı alma sürecini hızlandıralım diyor mu?
Avrupa Birliği’nde çeşitli ülkeler var. Biliyorsunuz böyle bir karar oy birliğiyle alınıyor. Kesinlikle buna karşı çıkanlar vardı, bilmiyorum şimdi ne durumdalar. Yunanistan, Kıbrıs, Macaristan vardı mesela. Macaristan’ın Ukrayna’da yaşayan Macarların dili konusunda talepleri vardı. Yine de çoğunluk bunu kabul ederse, bizi istemeyen ülkeleri ikna ederler diye düşünüyorum.
Türkiye’nin politikasını nasıl buluyorsunuz?
Benim kanaatimce Türkiye çok doğru bir politika yürütüyor. Yaptırımlara katılmak Türkiye ekonomisine büyük darbe olacak. Ticari ilişkiler var biliyorsunuz. Rusya ile ticaretin hacmi 35-40 milyar dolar civarında. Türkiye doğalgazın yüzde 50’sini alıyordu. Şimdi biraz azaldı galiba.
Yaklaşık yüzde 30 civarında.
Yüzde 30 diyorsunuz. Bunlar kapatılsa Türkiye için büyük problemler olacak. Her savaş nihayetinde bir anlaşmayla bitiyor. Bu anlaşmanın yeri Türkiye olabilir. Bunu Batı ülkeleri de teklif ediyor. Tamamen köprüleri yakmayın, savaşı durdurmak için bu müzakereler Türkiye’de olsun diyorlar. Batı ülkeleri de bu fikirde.
Türk Dünyasına baktığımızda çeşitli bayraklar altında bir çok esir halk görüyoruz. Bunlarda biri de yaklaşık 35-40 milyon civarında olan İran Türkleri. Başka devletlerin altında esir olarak yaşayan Türklere, özellikle İran Türklerine bir mesajınız var mı?
Oradaki Türkler, Azerbaycan Türkleri, kendi haklarını elde etmek için başka kimseden destek beklemesin. Bizzat kendileri hareket etsinler. Böyle bir prensip var. Sen kendin için bir şeyler yaparsan ancak o zaman sana yardım ederler. Ama susup duracak olursan hiç kimse yardım etmez.
İran siyasetine gelince, kendilerine ‘Müslüman’ diyorlar ama davranışları hiç Müslüman davranışı değil. Bize İran’dan parlamento heyeti gelmişti. “Ukrayna bazı konularda bizimle anlaşma yapmıştı ama şimdi Amerika’nın baskısından yerine getirmiyor” filan dediler. Ben de onlara dedim ki “Bakın, her ülkenin kendi çıkarı var. Siz bütün uluslararası kuruluşlarda, Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nda bize o kadar baskı yapan, bize zulmeden Rusların tarafındasınız. Bu durumda bizden ne bekliyorsunuz? Siz ‘Müslümanım’ diyorsunuz ama Müslüman toprağı olan Kırım‘ın işgalinde işgalcilerin yanında saf tutuyorsunuz.”
Tıpkı Karabağ’da yaptıkları gibi.
Evet. Azerbaycan’daki Türklerin kendi haklarını savunmaları için harekete geçmeleri lazım. Korkacak olursalar sıkıntılar devam edecektir.