Kıbrıs kimin toprağı?

Kıbrıs’ta ilk Müslüman varlığı 649 yılında, Hz. Osman döneminde adaya gönderilen donanmayla zuhur ediyor. Bu, aynı zamanda Müslümanların ilk deniz seferidir. Bu seferde kocası Ubâde b. Sâmit ile birlikte Peygamber Efendimizin (sav) süt teyzesi Ümmü Haram binti Milhan da bulunmaktadır.
Kıbrıs’ta ilk Müslüman varlığı 649 yılında, Hz. Osman döneminde adaya gönderilen donanmayla zuhur ediyor. Bu, aynı zamanda Müslümanların ilk deniz seferidir. Bu seferde kocası Ubâde b. Sâmit ile birlikte Peygamber Efendimizin (sav) süt teyzesi Ümmü Haram binti Milhan da bulunmaktadır.

Osmanlı gelmeseydi tek karış toprağa sahip olamayan, toprak kölesi durumundaki Kıbrıs Ortodoksları; dinleri yasaklandığı için belki de bugün Katolik mezhebine bağlı olacaklardı. Batılı Haçlılar ezdi, biz şereflerini ve dinlerini onlara iade ettik. Peki bugün bize mi minnettarlık duyuyorlar yoksa Haçlılara mı? Bizim medeniyetimizin farkı işte burada. Herkesin can ve mal emniyeti mevcut. Fakat Ebussuud Efendi’nin fetvası kıyamete dek geçerli: Hala sultan orada olduğu sürece Kıbrıs Müslüman Türk’ündür.

Tarihin en eski dönemlerinden bu yana insan yerleşimiyle bilinen Kıbrıs adası M.Ö 1500 yılında Mısır hâkimiyetine girene dek mahalli yönetimlerin var olduğu bir coğrafyadır. Daha sonra Hititler adayı Mısır’dan devralarak bir sürgün yeri olarak kullandılar. Hititlerin Alaşya dediği Kıbrıs, aynı zamanda bakır madeniyle de ünlüdür. Hitit medeniyetinin zayıflamasıyla Kıbrıs tekrar Mısır hâkimiyetine girer. M.Ö. binli yıllarda adada Fenikelileri, M.Ö 709 yılında Asurluları, sonra tekrar Mısırlıları ve M.Ö. 525 yılında ise Mısır’ı ele geçiren Persleri görüyoruz. Mısır’daki Pers yönetimi, M.Ö. 333 yılında Büyük İskender’in bugün Hatay ilimizin Erzin ilçesinde yer alan İssos mevkiinde Üçüncü Darius’u yenmesiyle son buluyor.

İskender’in ölümüyle Mısır’da hüküm süren Batlamyus Hanedanı’nın payına düşen ada, M.Ö. 58 yılında Roma toprağı oluyor. Milattan sonra 395 yılında Roma’nın ikiye bölünmesiyle idare Doğu Roma’nın eline geçiyor.

Müslümanların ilk deniz seferi

Kıbrıs’ta ilk Müslüman varlığı 649 yılında, Hz. Osman döneminde adaya gönderilen donanmayla zuhur ediyor. Bu, aynı zamanda Müslümanların ilk deniz seferidir. Bu seferde kocası Ubâde b. Sâmit ile birlikte Peygamber Efendimizin (sav) süt teyzesi Ümmü Haram binti Milhan da bulunmaktadır.

Kıbrıs’ta ilk Müslüman varlığı 649 yılında, Hz. Osman döneminde adaya gönderilen donanmayla zuhur ediyor. Bu, aynı zamanda Müslümanların ilk deniz seferidir.
Kıbrıs’ta ilk Müslüman varlığı 649 yılında, Hz. Osman döneminde adaya gönderilen donanmayla zuhur ediyor. Bu, aynı zamanda Müslümanların ilk deniz seferidir.

Kıbrıs’a çıkarma yapan İslam ordusunun bir neferi olan Ümmü Haram, Larnaka civarında bindiği katırdan düşerek şehid olur. Arapçada teyze için kullanılan (Hale) tabiri Türkçeye hala olarak geçtiği için Ümmü Haram, ülkemizde Hala Sultan olarak bilinir. Ümmü Haram’ın (ra) mezarı, maalesef bugün Rum kesiminde yer almaktadır.

Kıbrıs peygamber müjdesidir

Ümmü Haram’ın Kıbrıs seferine katılması bizzat Efendimizin (sav) müjdesidir. Buhari ve Müslim’in Enes bin Malik tarikiyle rivayet ettikleri Hadis-i Şerif şöyledir:

  • “Allah’ın Resulü (sav) teyzem Ümmü Haram binti Milhan'ın yanına girer, o da kendisine yemek ikram ederdi. O sırada Ümmü Haram Ubade bin Samit'in nikâhı altında idi. Yine bir gün Allah’ın Resulü (sav) Ümmü Harâm'ın ziyaretine geldi. Teyzem yemek ikram ettikten sonra başını tarayıp temizledi. Akabinde Rasûlullah bir müddet uyudu. Sonra gülerek uyandı.

Teyzem Ümmü Haram dedi ki:

- Ey Allah’ın Resulü! Seni güldüren nedir?

- Rüyamda ümmetimden birtakım insanlar hükümdarların tahtlarına kuruldukları gibi gemilere kurulup ihtişamlı bir şekilde Allah yolunda harbe giderlerken gösterildiler.

Bunun üzerine Ümmü Haram şöyle dedi:

- Ey Allah’ın Resulü! Beni de o deniz gazilerinden kılması için Allah'a duâ ediver!

Allah’ın Resulü (sav) Ümmü Haram için duâ etti. Sonra başını yastığa koyup bir müddet daha uyudu. Sonra yine gülerek uyandı.

Bunun üzerine Ümmü Haram yine merakla sordu:

- Ey Allah’ın Resulü! Seni güldüren nedir?

- Ümmetimden yine birtakım insanlar bana meliklerin tahtlarına kuruldukları gibi bu defa kara yoluyla debdebeli bir kafile hâlinde Allah yolunda gazaya gider hâlde gösterildi."

Ümmü Haram yine dedi ki:

- Ey Allah’ın Resulü! Beni de o mücâhidlerden kılması için Allah'a duâ ediver!

Fakat bu kez Allah’ın Resulü (sav) şöyle buyurdu:

- Sen birinci kafiledesin.”

Görüldüğü gibi Kıbrıs ve İstanbul’un Müslümanlar tarafından fethi bizzat Hz. Peygamber’in müjdesidir. Bu iki diyara sefer yapan ilk ordular Allah-ü Teâlâ tarafından gaybî bir bilgi olarak Hz. Peygamber’e gösterilmiş, o da ümmetine bunu tebliğ etmiştir. Müslüman Türkleri de İstanbul ve Kıbrıs fetihlerinde motive eden ana unsurlardan biri bu olmuştur.

Doğu Roma-Arap koalisyonu

Kıbrıs tarihinde pek bilinmeyen cihetlerden biri de adanın 688 yılından 868 yılına değin tam 180 yıl boyunca Doğu Roma-Arap Koalisyonu tarafından yönetilmiş olmasıdır. 688 yılında Doğu Roma imparatoru İkinci Jüstinyen ile Emevi halifesi Birinci Abdülmelik Kıbrıs üzerinde bir tür uzlaşmaya vardılar. Buna göre Doğu Roma Emevilere yılda bin altın tazminatın yanında elli civarında at ve esir verecek, buna mukabil ada askerden arındırılıp vergi gelirleri iki devlet arasında eşit olarak pay edilecekti.

Kıbrıs tarihinde pek bilinmeyen cihetlerden biri de adanın 688 yılından 868 yılına değin tam 180 yıl boyunca Doğu Roma-Arap Koalisyonu tarafından yönetilmiş olmasıdır.
Kıbrıs tarihinde pek bilinmeyen cihetlerden biri de adanın 688 yılından 868 yılına değin tam 180 yıl boyunca Doğu Roma-Arap Koalisyonu tarafından yönetilmiş olmasıdır.

Koalisyonun bozulmasından 1191 yılındaki Üçüncü Haçlı Seferi’nde İngiltere Kralı Birinci Richard tarafından ele geçirilene değin Doğu Roma ile Araplar arasında çekişme sahasına dönüşen Kıbrıs, bu tarihten sonra bir daha Doğu Roma’ya yar olmayacaktır. Sadece bir yıl hüküm sürebilen Richard, çıkan isyan sonucu adayı elinden çıkartır ve Tapınak Şövalyeleri’ne satar. Fakat onlar da çabucak bıkar, geri vermek isterler. Fakat Richard’ın derdi ülkesine dönmektir. Bunun üzerine ada Kudüs’ü Selahaddin’e kaptıran Guy de Lusignan (Lüzinyen)’e kalır. 1489 yılında Venediklilere satılıncaya değin Kıbrıs tam 300 yıl boyunca Lüzinyen soyundan gelen krallar tarafından idare edilir.

OSmanlı adayı Venedik’ten fethetti

1426 yılında Memluk Sultanı Barsbay’ın Kıbrıs’ı ele geçirip haraca bağlamasıyla 1517 yılına kadar Kahire’ye tabi olan Kıbrıs idaresi, bu tarihten sonra aynı haracı Osmanlı Sultanına öder ve bağlılık bildirir. Fakat Akdeniz’de hâkimiyet kurabilmenin Kıbrıs’tan geçtiğini bilen Osmanlı, haraç ile yetinmeyecektir. 1571 tarihinde uygun fırsat ele geçer ve ada Lala Mustafa Paşa idaresindeki Osmanlı ordusu tarafından fethedilir.

Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin Kıbrıs seferiyle ilgili fetvasını önemine binaen burada zikretmek gerekir. Bu fetvaya göre, Kıbrıs hem Haçlı korsanlara yataklık ederek Müslümanların güvenliğine zarar verdiği için, hem de Kıbrıs hem Haçlı korsanlara yataklık ederek Müslümanların güvenliğine zarar verdiği için, hem de daha önceden İslam diyarı olduğu ve buradaki İslam eserleri Haçlılar tarafından tahrip edildiği için fethedilmesi son derece elzem bir yerdir.
Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin fetvasında Hz. Peygamber’in (sav) Hala Sultan’a müjdesi, görüldüğü üzere ana motivasyon unsuru olmuştur.

Ortodokslar bize minnettar olmalıydı

Osmanlı Kıbrıs’ı fethedince ne yaptı, bilin bakalım? Yüzyıllar boyunca Haçlılar tarafından ağır vergilerle ezilen halkı feodal sistemin boyunduruğundan kurtardı ve onlara toprak sahibi olma imtiyazını bahşetti. Ayrıca tarihte eşi benzeri görülmeyen millet sisteminin çok hukuklu sisteminden istifade etmelerini sağladı. Bu sayede Katolik Latinlerin elinden illallah diyen Rum Ortodoks halkı din özgürlüğüne Osmanlı sayesinde kavuştu. Katolik kilisesi tarafından kapatılan ve mallarına el konulan Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi, başpiskoposluk unvanı verilmek suretiyle yeniden ihya edilip yerli halkın ruhanî ve siyasî temsilcisi olarak ilan edildi. Ortodoks ahali böylece dini ve içtimai hayatında piskoposluk makamının önderliğinde kendi iç hukukuna ve özerkliğine kavuştu.

Ortodoks ahali böylece dini ve içtimai hayatında piskoposluk makamının önderliğinde kendi iç hukukuna ve özerkliğine kavuştu.
Ortodoks ahali böylece dini ve içtimai hayatında piskoposluk makamının önderliğinde kendi iç hukukuna ve özerkliğine kavuştu.

Osmanlı gelmeseydi tek karış toprağa sahip olamayan, toprak kölesi durumundaki Kıbrıs Ortodoksları; dinleri yasaklandığı için belki de bugün Katolik mezhebine bağlı olacaklardı. Batılı Haçlılar ezdi, biz şereflerini ve dinlerini onlara iade ettik. Peki bugün biz Müslümanlara mı minnettarlık duyuyorlar yoksa Haçlılara mı?

Atina farklı mı sanki?

Kıbrıs’tan bahsediyoruz da Atina farklı mıydı sanki? Biz Kıbrıs’ı nasıl Rumlardan değil Venediklilerden fethettiysek, Atina’yı da Yunan milletinden değil yine Venediklilerden fetih yoluyla aldık. Makarios ismini duymayan yoktur. Kıbrıs’taki Türk düşmanı Makarios malum. Oysa tarihte bir de Yunan Başpiskoposu Makarios var. Bunun farkı ne diğerinden? Biri adayı Yunanistan’a bağlama fikrinin, Enosis’in öncüsü olarak Kıbrıs’ta Türk toplumuna hayatı zehir etti; diğeriyse 1394 yılındaki Venedik işgaline karşı Osmanlı ordusunu Atina’ya davet eden isim.

Evet, yanlış duymadınız. 1387 yılında Korint Derebeyi Floransalı Nerio Atina’yı ele geçirir. Ölünce vasiyeti gereği, şehirden toplanan vergiler 1204’teki Haçlı istilasıyla Katolik Katedrali’ne çevrilen Parthenon’a tahsis edilecektir. Ortodoks Atina ahalisi çileden çıkar. İşte o vakit Başpispokos Makarios Osmanlı’ya haber gönderir. “Gelin bizi kurtarın şu zalim Haçlıların elinden” diye. Nitekim 1456 yılında Fatih Sultan Mehmed’in gönderdiği ordu tarafından fethedilene dek Atina şehri Osmanlı ile Venedik arasında el değiştirir.

Osmanlı 1456 yılında Atina’yı ele geçirince Katolik Başpiskoposu şehri terk eder ve Osmanlı yönetimi boyunca yüksek rütbeli hiçbir Katolik din adamı Atina’ya ayak basamaz.
Osmanlı 1456 yılında Atina’yı ele geçirince Katolik Başpiskoposu şehri terk eder ve Osmanlı yönetimi boyunca yüksek rütbeli hiçbir Katolik din adamı Atina’ya ayak basamaz.

Osmanlı 1456 yılında Atina’yı ele geçirince Katolik Başpiskoposu şehri terk eder ve Osmanlı yönetimi boyunca yüksek rütbeli hiçbir Katolik din adamı Atina’ya ayak basamaz. Ancak 1875 yılında, Yunan devleti döneminde bu gerçekleşir.

Kırım örneği ortada

Kırım 1783 yılına değin bir gün bile Rus toprağı olmadı. Rusya’nın orada tarihi bir hak iddia edebilmesi kesinlikle mümkün değil. Tam aksine günümüz Rusya’sının en önemli iki şehri Moskova ve St. Petersburg aslen Fin toprağı. Moskova, Merya ve Muroma kabilelerinin vatanıydı. Şehrin adı bile Fince Mustojaki’den geliyor. Mustojaki, Fincede siyah nehir demek. St. Petersburg şehrinin yerlileri de İngrian isimli Fin kabilesiydi.

  • Neden mi bunları söylüyoruz? Bugün nüfusu 2 buçuk milyona yaklaşan Kırım’da Tatar nüfusu yüzde 10 civarında. 1783 sonrası öz yurdunda Kırım Tatarını azınlık haline getiren Rusya, 2014 sonrası işgalin ardından hız kesmiyor, aynı demografik mühendisliğe canla başla devam ediyor. Nitekim Kırım Tatar Millî Meclisi verilerine göre, 2014-2018 yılları arasında askerî personel haricinde tam 105 bin sivil Rus vatandaşı diğer bölgelerden Kırım’a yerleştirilmiş.

Rusya Kırım’ı ele geçireli ancak iki asır oldu ama görüldüğü üzere Müslüman Türk’ü âdeta yok etti, bitirdi. Biz Kıbrıs’a üç asırdan fazla, Yunanistan’a ise neredeyse beş asır hükmettik; Ortodoks nüfus yerli yerinde duruyor.

Bizim medeniyetimizin farkı işte burada. Herkesin can ve mal emniyeti mevcut. Fakat Ebussuud Efendi’nin fetvası kıyamete dek geçerli: