İsveç ‘Mushaf’ yakılmasına neden izin verdi?
Rockefeller ve Rothschild ailelerinin şöhret gölgesinde kaldıkları için pek çok satanist/siyonist ailenin varlık ve etkisi bilinmez. Bazı ülkeler var ki orada devletten ziyade bir takım varlıklı aileler daha mühimdir. Önce NATO, sonra ise Mushaf-ı Şerif’in yakılması ile gündeme gelen İsveç’teki Wallenberg bunlardan biridir.
Adı pek bilinmese de Wallenberg ailesi muhtemelen İsveç’ten daha büyüktür. ‘Devletten büyük aile mi olur’ denilebilir. O aile siyaseten ve iktisaden devletin de sahibiyse elbette olur ki, Wallenberg de bunlardan biri.
Atlas Copco, Ericsson, ABB otomasyon, SKF rulman/kete, AstraZeneca İlaç, Electrolux beyaz eşya, Saab AB, Kopparfors Skogar, BraunAbility, Epiroc, EQT, Grand Hôtel, Husqvarna, Höganäs, IPCO, Laborie, Mölnlycke, Nasdaq, Nefab, Permobil, Piab, Sarnova, SAS, SEB, Sobi, Stora Enso, Wärtsilä ve kapatılan Stockholms Enskilda Bank gibi şirketlerin ya tümü yâhut önemli miktarda hisseleri olan, Volvo, Ikea, Spotify, Skype, Klarna, Mojang, King, H&M ve Acne gibi firmalarda ise muhtelif miktarlarda hisse payı bulunan; Yahudi, satanist/siyonist bir aile olduğunu bildiğinizde durum değişiverir herhalde.
Bugün bu şirketlerin iktisâdî gücü İsveç’ten büyüktür ve dolayısıyla İsveç Başbakanı Ulf Kristersson olmanızın pek de kıymeti harbiyesi yok. Evet görünüşte İsveç 1905’de bugünkü hâlini almış ve tarihi de 1523’e kadar uzanıyor. Ülkeyi hâlen kral XVI. Carl Gustaf ve Başbakan Ulf Kristersson idare ediyor ise de gerçekte davul bunların boynunda, tokmak ise Wallenberglerin elinde.
İsveç, PKK ve FETÖ sığınağı
Mâlum İsveç ve Finlandiya NATO’ya üye olmak isteyince Türkiye vetosuyla karşı karşıya kaldı. Bu iki ülkede ve özellikle İsveç’te çok miktarda PKK ve FETÖ’cü yaşıyor. Türkiye haklı olarak bu ülkelerin teröre verdiği desteğe son vermeleri ve ellerindeki PKK ve FETÖ’cüleri Türkiye’ye iadesini istedi.
Görüşmelerde ‘mesafe alındı’ denilirken İsveç’te Erdoğan’a benzetilen bir paçavrayı yaktı PKK’lılar. İsveç yönetimi güya tepki gösterdi, PKK ortalığı cehenneme çevirdi, içerideki bazı beyinsizler bunu Erdoğan’ın yaptırdığını bile söylediler.
Bu hâdise sıcaklığını korurken aynı zamanda İsveç vatandaşı da olan Sıkı Yön Partisi (Stram Kurs) Genel Başkanı Danimarkalı Rasmus Paludan, İsveç polisinin koruması altında, Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Mushaf-ı Şerif’i yaktı. İslam dünyasından tepkiler yükselince geri adım atmadan kelime oyunları ile gündemi değiştirebileceklerini sandılar.
İsveç, Mushaf yakma konusunda pek çok sabıkası olan bir ülke. Ayrıca Danimarkalı provokatör Rasmus Paludan’un bu ilk eylemi değil. Türkiye ile NATO müzakereleri sürdüğü halde, kasıtlı olarak eylemin reklamı yapıldı, İsveç makamları ise buna destek verici açıklamalar yaptı. Bütün bu bilgiler ışığında mezkûr rezaleti İsveç’in gerçek sahiplerinin Türkiye’yi köşeye sıkıştırıcı bir girişimi olarak nitelemek gerekiyor.
- Kim bu Wallenbergler?
- Finans, ticaret, sanayi ve hizmet sektörleri gibi bir çok saha ve İsveç’in hâkimi durumundaki Wallenberg ailesinin kurucusu Almanya kökenli Yahudi André Oscar Wallenberg (1816-1886)’dir. Kerestecilikten sonra Stockholms Enskilda Bank’ı kurdu. Bugün grup, onlarca sektörde faaliyet gösteriyor. Grubun başındaki dördüncü neslin son temsilcisi Peter Wallenberg 2017’de öldü. Ailenin başında beşinci nesilden Jacob Wallenberg ve Marcus Wallenberg var. Aileye ait varlıkların Rockefeller ve Rothschild gibi gruplarda olduğu üzere bölünmesi yasak ve vakıflar üzerinde. Bu nedenle hem vergilerden kurtuluyor hem de hiçbir zaman dünya zenginleri arasında yer almıyorlar. 19 Mayıs 2022’de Swedish Business’in başkanı seçilen Jacob Wallenberg, burada yaptığı konuşmada İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini desteklediklerini söylemiş. Buna rağmen bu alçakça eylem neden yapıldı? Türkiye’yi zora sokmak için düşünülmüş olabilir mi? Neden olmasın. Çünkü en güçlü ihtimal bu.
2020’de engel olmuşlar
Rasmus Paludan adlı kâfir, 2020 yılında Danimarka sınırındaki Malmö’de Mushaf-ı Şerif’i yakma girişiminde bulunmuş fakat önceden izin almadığı için polis tarafından engellenmiş. Hatta Paludan sınır dışı edilerek Danimarka’ya gönderilmiş. 2 yıl süreyle İsveç’e girmesi de yasaklanmış.
Kısa bir süre sonra Mushaf-ı Şerif’i yakma eylemlerini organize etmek için Danimarka sınırındaki Malmö şehrine yeniden gelmiş. 300 kişilik grubuyla Värnhems Meydanı’nda yine aynı eylemi yapmış. Bunun üzerine 4 gün süren hâdiseler çıkmış, 20 polis aracı yakılmış, 30 dolayında polis yaralanmış, 26 kişi tutuklanmış. Hâdiselerin müsebbibi olan iblisin veledi Paludan’a ise dokunulmamış.
Aynı alçak 2022’de İsveç’in beş bölgesinde Mushaf-ı Şerif’i yakmak için İsveç idare mahkemelesine müracaat ederek yakma izni almış. Müslümanların yoğun olarak yaşadığı Stockholm, Husby, Boros ve Trolhattan bölgelerinde yakma iblisliğini icra etmiş. Bu da yetmemiş, geçen yılın ekim ayında, Göteborg’daki Müslümanların yaşadıkları bir mahallede alçaklığını tekrar için mahkemeden yeni bir izin almış. Hâdiselerin çıkmasından tedirgin olan polis makamları yeri değiştirince, Paludan mahkemeye tekrar başvurarak polisin bu kararına itiraz etmiş. Sözde mahkeme, polisi haksız bularak Müslümanların yoğun yaşadığı yerde yakılmasını münasip görmüş. Yetmemiş mahkeme adlı müsvedde, ilk karara uymadığı gerekçesiyle Göteborg Emniyet Müdürü Emelie Kullmy’e kınama cezası bile vermiş.
- Kisra’nın devleti neden yıkıldı?
- Hz. Peygamber (s.a.v.) dönemin pek çok devlet başkanına İslam’a davet mektupları göndermişti. Bunlardan biri de Sasani hükümdarıydı. Mektup, Abdullah b. Huzâfe es-Sehmî (r.a.) tarafından Kisra’ya ulaştırıldı. Mektup mealen şöyleydi: “Bismillahirrahmanirrahim. Allah’ın Resulü Muhammed’den, Sasani hükümdarı Kisra’ya: Selam, hidayete tabi olup Allah’a ve Resulüne iman eden, Allah’ı bir bilip onun ortağı olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve resulü olduğuna şahadet edenlerin üzerine olsun! Seni İslam’a davet ediyorum. Hiç şüphesiz Ben yaşayan herkesi uyarmak ve böylece kâfirlerin layık oldukları cezayı bulmaları için Allah’ın bütün insanlığa gönderdiği elçisiyim. Müslüman ol ve kurtul. Eğer kabul etmezsen Mecusilerin günahları da senin üzerine olacaktır.” Mektup okunduğunda Kisra hiddetlenip, “O benim kölemdir. Nasıl olur da bana mektup yazabilir” dedi ve mektubu yırtıp attı. Geri dönen elçi bu durumu Rasülullah (s.a.v.)’a aktardı. Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah (c.c.) onun mülkünü paramparça etsin.” Bu hâdiseden çok kısa bir zaman sonra devrin süper gücü Sasani İmparatorluğu yerle bir oldu. Tüm toprakları ve hazinesi Müslümanların eline geçti. Churchill “Biz Çanakkale'de Allah ile savaştık. Allah ile savaşan yenilmeye mahkûmdur” demişti. Allah’ın kitabıyla savaşan Batı da hezimetine hazırlık yapsın!
Cumhuriyet gazetesi bile isyanda
İslam’a mesafeli tavrı hatta düşmanlığı ile tanınan Cumhuriyet gazetesi bile “Rasmus Paludan, bu provokatif eylemlerini neden kendi ülkesi Danimarka’da değil de İsveç’te gerçekleştiriyor? Ona bu rahatlığı veren, İsveç yasalarındaki esneklik mi? “Düşünce Özgürlüğü” adına gösterilen hoşgörü mü ve bu olayın Türkiye’deki seçimlerle bir ilgisi var mı?” diye soruyor.
Eksik bıraktığı nokta ise NATO ve Wallenbergler.
Wallenberg’lerin ehemmiyeti sadece varlıklı bir aile oluşu değil, satanist global çeteye bağlılığı, sadece İsveç değil İskandinav bölgesi ve AB’nin pek çok yerindeki siyâsî ve iktisâdî gücü ile İsveç’in resmî olmasa da gayri resmî hâkimi oluşu.