"İstanbul Yahudileri seküler bir topluluktur"
Yahudiler hakkında çokça yazıldı çizildi. Ancak modernleşmeyle olan imtihanları hele ki pek az bilinen İstanbul Yahudilerininki neredeyse hiç çalışılmadı. Saha araştırmasıyla yepyeni bir sosyolojik veri ortaya koyan Mahmut Haldun Sönmezer’in Post Yayınları’ndan çıkan “Modernleşme Sürecinde İstanbul Yahudileri” bu bakımdan büyük bir boşluğu dolduruyor. Biz de ‘Gerçek Hayat’ olarak yazarına soralım dedik.
İstanbul Yahudilerinin diğer Yahudi cemaatlerinden farkını kısaca söyleyebilir misiniz?
Bunu söyleyebilmek için dünyadaki bütün Yahudi topluluklarını öne çıkan özellikleriyle tanımamız gerekir. Fakat en azından şunu söyleyebiliriz: İstanbul Yahudileri, asırlar boyunca bu topraklarda Müslüman Türk idaresi altında huzur ve güven içerisinde yaşamışlardır. O yüzden de kendilerini, içinde yaşadıkları toplumun bir parçası olarak görüyorlar. Hatta Yahudilikleri vurgulandığında, zaman zaman aralarından bazıları; “Biz artık Türk’üz, sadece inanç olarak Musevîyiz” diyorlar. Tabiî bu yaklaşım tarzı onların Yahudi kimliğini reddettikleri anlamına gelmiyor elbet. Fakat en azından bunu dile getirmeye gerek duymuyorlar. Uygulamalı araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlar da içinde yaşadıkları toplumla entegrasyon düzeylerinin yüksek olduğunu gösteriyor zaten.
Araştırmanızda sinagoglara da geniş bir yer ayırmışsınız. Hatta kitapta “Sinagog Âdâbı” isimli bir bölüm de var. Modernleşme ile beraber sinagog âdâbında da bir değişiklik olmuş mu? Kısaca açıklar mısınız?
Uygulamada herhangi bir değişiklik yok. Fakat araştırmanın bu konuda ortaya koyduğu modernleşmenin gücünü gösteren ilginç veriler var. İstanbul Yahudilerinin de içinde bulunduğu Türkiye Yahudi cemaati, Ortodoks geleneğe mensup bir cemaat. Bu yüzden de kadınlarla erkekler sinagogda ayrı yerlerde oturuyorlar. Bu, günümüzde de hâlâ geçerli olan bir kural. Fakat yaptığımız araştırma sonucunda gördük ki, araştırma grubunun yarısından fazlası sinagogda iki cinsin karışık oturmasına sıcak bakıyor. Ortaya çıkan sonuç, modernleşmenin toplum hayatında cinsler arasındaki mesafeyi azalttığını gösteriyor. Hatta sinagog gibi seküler olmayan bir ortam dahi bundan ciddî olarak etkilenmiş.
Basının İstanbul Yahudilerinin modernleşmesi üzerindeki etkisi nedir?
Yahudi basınının en önemli özelliği çok dilli olması. Yaklaşık bir asır boyunca Ladino, Fransızca ve Türkçe dillerinde neşriyat yapıldığını görüyoruz. Bu dillerde hem gazete, hem de dergi yayıncılığı var.
Özellikle 1908-1958 yılları arasında bazı Fransızca gazeteler yayımlanmış. Yahudi gazete ve dergilerinin o dönemin en önemli Batı dili olan Fransızca ile yayımlanıyor olması dikkat çekici. Türkçe ancak 1950’lerden sonra tek dil hâline geliyor. İlk etapta gazetelerin Yahudi İspanyolcası ile basıldığını fakat zamanla Fransızca ve Türkçe’nin de kullanılmaya başladığını dikkate aldığımızda, basının Yahudilerin hem modernleşmeleri hem de içinde yaşadıkları toplumla bütünleşmeleri açısından hayli etkili olduğunu görürüz. Yahudi modernleşmesi de tıpkı Türk modernleşmesi gibi yukarıdan aşağıya doğru gelişen, aydınların halka empoze etmesiyle vücut bulan bir karaktere sahip. Özellikle Batı eğitimi almış devrin Yahudi seçkinlerinin, basın yoluyla Türkçe’nin benimsenmesine hizmet ettiklerini görüyoruz. Bu çabalar, bir yandan toplumla bütünleşme istikametinde büyük bir sinerji doğuruyor, bir yandan da geçmişten gelen birtakım kültürel aidiyetlerin zayıflayarak zamanla ortadan kalkmasına zemin hazırlıyor. Kısacası basın, Yahudi modernleşmesinde öncü bir role sahip.
Kitabınızın en ilginç kısmı saha araştırması olan bölüm. Burada neyi hedeflediniz?
Kitabımda da ifade ettiğim gibi İstanbul Yahudilerinin modernleşme sürecindeki sosyal profilini ortaya koymaya çalıştım. Bu çerçevede iki hedefim vardı: Birincisi modernleşme ile beraber Yahudi toplumunda inanç, ibadet ve din-kültür ilişkisi bağlamında nasıl bir değişim yaşandığını analiz etmek. Bununla, modern dinamiklerin dinî hayat karşısındaki gücünü test etmeyi hedefledim. İkincisi ise cemaatin içinde yaşadığı toplumla entegrasyon düzeyini ölçmek. Bununla da Yahudi kimliğinin hâkim kültür içinde nasıl bir şekil aldığını görmek istedim.
Peki, sonuçları yorumlar mısınız? Araştırma grubundaki Yahudilerin dinleriyle olan bağları nasıl?
Allah inancı oldukça yüksek olmasına rağmen, diğer inanç esaslarında büyük düşüşler var. Özellikle meleklere ve ölümden sonra dirilmeye yönelik inançlarda görülen düşüşler dikkat çekici. İbadetlerin yapılmasına yönelik inançlar yüksek olmasına rağmen, ibadetleri yerine getirenlerin oranı çok düşük. Yılda bir ya da birkaç kez yapılması gereken ibadetler daha çok yerine getirilirken sık yapılan ibadetleri yerine getirenlerin sayısında ciddî düşüşler görülüyor. Araştırma grubu, modernite ile çatışmadıkça, geleneksel değerlerin devamından yana bir tutum sergiliyor. Fakat bu ikisi arasında bir çatışma yaşandığında ise tercihini ağırlıklı olarak modern olandan yana kullanıyor. İstanbul Yahudilerinin seküler bir topluluk olduğunu söyleyebiliriz.
- Mahmut Haldun Sönmezer Kimdir?
- 1971’de İzmir’de doğdu. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nde sosyoloji okuduktan sonra 2004 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi ana bilim dalında yüksek lisansını tamamladı. Sönmezer İstanbul’da eğitim kurumlarında görev yapmakta olup Divanyolu dergisinde makaleler kaleme almaktadır.