İsrail sorununun tarihi arka planı
Siyonistler, İngilizlerin ele geçirmesi durumunda kendilerine tahsis edilmesi karşılığında Çanakkale savaşında bir Katır Birliği ile Osmanlıya karşı savaştılar. Filistin cephesinde de Yahudiler, Osmanlı Ordusuna karşı İngilizlerin saflarında savaşa katıldılar. 1917 yılında İngiltere, Siyonistlerin girişimleriyle Balfour Bildirisini yayınlayarak (Londra’da Hayim Veizman, Arthur Balfour ve Walter Rotschild tarafından üzerinde mutabık kalınan metin, Baron Walter Rothschild’e gönderilmiştir!) Yahudilere Filistin’de bir Yahudi yurdu kurulması vaadinde bulundu. Savaşta Filistin’in İngilizler tarafından işgal edilmesi ve akabinde Manda idaresinin kurulması, Filistin için felaketin başlangıcı olmuştur. Bu tarihten sonra Filistinliler esir konuma düşerken, Siyonistler Filistin’de istedikleri gibi at koşturma fırsatını elde etmiş oldular.
Günümüzde Filistin’de yaşananları anlamlandırabilmek için meselenin tarihi arka planı ve gelişim serencamının iyi bilinmesi gerekmektedir. Yani İsrail sorununun tabiatını kavramadan konu vuzuha kavuşamaz.Siyonizm, Yahudilerin tekrar Filistin’e dönerek Süleyman mabedini yeniden inşa etme idealini güden bir ideolojinin adıdır. Yahudiler ilk olarak Babilliler (M.Ö. 587)ve ikinci olarak da Romalılar tarafından (M.S. 135) işgal edilip, mabedin ikinci defa yıkılması üzerine Yahudilerin büyük bir bölümü bölgeden sürülmüşlerdi. Bu sürgünlerde bölgeden ayrılan Yahudilerin dünyanın her tarafına dağıldığı kabul edilmektedir.
Eşeğin aklına karpuz kabuğu
Bu tarihten sonra 19. yüzyıla kadar Filistin’de küçük bir Yahudi cemaati dışında bir Yahudi varlığından söz etmek mümkün değildir. Filistin’de bir Yahudi yurdu kurulmasına yönelik ilk fikir Napolyon Bonapart’a aittir. 1789’da Akka’da aldığı mağlubiyetin akabinde Yahudilere çağrı yaparak bayrağı altında toplanmalarını, buna karşılık Filistin’e dönmelerini sağlayacağını duyurdu. Ancak bunun herhangi bir yansıması olmadı.
Günümüze kadar devam eden Yahudileri Filistin’e göç ettirmek için ilk örgütlü teşebbüs 1809’da London Jews Societiy’nin İngiliz kraliyeti, Rothschildler ve sair önde gelen birtakım Yahudi ve Hıristiyan şahsiyetler tarafından Londra’da kurulması ile oldu. Buna göre Filistin’den elde edilecek arazilerde koloniler kurulacak ve bu kolonilere yerleştirilen Yahudiler Hristiyanlaştırılacaktı! Ancak Osmanlı devletinin böyle bir politikaya müsamaha göstermemesinden dolayı bu yapılanmadan o tarihlerde pratik bir sonuç elde edilemedi.
Yahudilerin Filistin'e çökme teşebbüsleri
Bu tarihten sonra 1827 yılında Avrupa’nın en zengin Yahudisi, İngiliz kraliçesinin arkadaşı, Nathan M. Rothschild’in bacanağı Moses Montefiore tarafından Filistin’e yerleşme teşebbüsleri başlatıldı. Montefiore bu amaçla bu tarihten itibaren Londra’dan hareketle defalarca Filistin’e gitti. 1830-1840 tarihleri arasında Filistin’e hâkim olan Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa ile defalarca görüştü. 1839’da ondan, Filistin’de kendisine üzerinde 200 köyün bulunduğu bir araziyi satmasını istedi. Ancak Montefiore’nin hatıratında kaydettiği şekilde Paşa ona,“Filistin’de benim üzerime kayıtlı arazi yok” cevabını verdi.
Daha sonra 1856 tarihinde İstanbul’a gelerek Sultan Abdülmecid ile görüşmeyi başardı. Bu görüşmede Sultandan, Kudüs’te Osmanlı vatandaşları Yahudilere bir hastane inşa etmek için arsa alma izni verildi. Anca Kudüs’e gidip satın aldığı araziyi kendisi adına tapu tescili yapmasına izin verilmedi. Unutulmamalıdır ki, bu sırada Kırım Harbi’nin mâlî yükünü kaldıramayan Osmanlı Devleti, Avrupalı Yahudi bankerlerden (başta Rothschildler) borç para almak için görüşmeler yapmaktaydı.
Akabinde 1867 yılında bu Yahudi bankerler tarafından Siyonist gayretleriyle tanınan Macaristan Hahambaşısı Yosef Natonek devreye sokulur. Natonek, İstanbul’a gelerek Filistin’de toprak ve Yahudi iskânı talebinde bulunur. Ancak bir sonuç alamaz. Natonek, 93 harbinin başladığı sırada 1877 yılında Bâbıâli’ye ikinci bir teklif sunar. Ancak Siyonistler bundan da bir netice edemez. Bu teklifin bu tarihte yapılmasının sebebi yine Osmanlı devletinin savaşın finansmanı için yüklü miktarda borca ihtiyaç duyacağının düşünülmesidir.
Notonek olmazsa Laurence Oliphant'ta mı olmaz
Notonek’in teşebbüslerinden bir netice alınamayınca bu defa Hıristiyan bir Siyonist olan İngiliz gazeteci kimliği ile tanınan Laurence Oliphant’ı devreye soktular. Oliphant, 1879 tarihinde İstanbul’a gelerek projesini Bâbıâli’ye sundu. Bu proje ile Belka sancağından 4 milyon dönüm arazi içişlerinde özerk bir yönetim ile talep edilmekteydi. Buna karşılık Avrupa Yahudi sermayesi, 93 Harbi nedeniyle iflas etmiş Osmanlı maliyesine katkı sunacak, ekonomik açıdan devletin rahatlamasını sağlayacaklardı.
Her planın arkasındaki şeytan: Rothschildler
Bu tür projelerin İstanbul tarafından derhal reddedilmemesinin sebebi bu projelerin gerçek sahiplerinin Osmanlı borçlanmalarının başlıca muhatabı olan Rothschildler olduğunun bilinmesiydi. Bundan dolayı diplomatik bir yol izlenerek sürüncemeye bırakılıyordu. Ancak Oliphant’ın projesi, Osmanlı Meclis-i Vükelası tarafından dahi müzakere edilmiş ve proje 1880 yılında “devlet içinde devlet demek olduğundan reddine” karar verilmiştir.
Bu teşebbüslerin başarısız olması üzerine 1882 yılında Rothschildlerin Paris ayağında bulunan Baron Edmund Rothschild devreye girer. Bu tarihten İsrail’in kuruluşuna kadar devam eden süreçte Filistin’den arazi temin etmek, koloniler kurmak ve bu kolonilere Rusya ve Doğu Avrupa’dan kaçan Yahudileri iskân projesini Edmund Rothschild yönetir.
Bu tarihte Rusya’da Çar’a karşı bir suikast düzenlenmiş ve Yahudiler de bu suikastın içinde yer almışlardı. Bunun üzerine Rusya’daki Yahudi nüfusun mühim bir kısmı, kendilerine yönelen katliam ve baskılardan dolayı kaçmak zorunda kalmıştı. Başta Rothschildler olmak üzere Avrupa’da sömürü sistemlerini oturtmuş olan Yahudi zenginler, bu kalabalık Yahudi akının Avrupa’ya yönelmesi ve Avrupa’da var olan Yahudi karşıtlığının kendi durumlarını tehlikeye atmasından korktukları için bu göçü Arjantin gibi Güney Amerika topraklarına ve Güney Afrika’ya yönlendirdiler.
Sultan Abdülhamid'in sıkı tedbirlerini de aşamadılar
Hedef göç noktalarının odağında Filistin vardı ancak Sultan Abdülhamid’in sıkı tedbirlerinden dolayı bu konuda arzu ettikleri başarıyı sağlayamadılar. Abdülhamid’in bütün engelleme gayretlerine rağmen çeşitli yöntemler kullanarak Filistin’den toprak elde edip koloniler kurmayı ve bu kolonilere, bölgeye yine değişik yollarla sokulan bir miktar Yahudi’yi iskân etmeyi başardılar. Arazilerin önemli bir kısmı, Beyrut’a yerleşmiş Mersin kökenli Ortodoks bir Rum aile olan Sursuklar tarafından Rothschildlere satılmıştı.
Theodor Herzl'in devreye sokulması
1895 yılına gelindiğinde parça parça elde edilen arazilere kurulan kolonilerle Filistin Siyonist işgal projesinin temel adımının atılamamış olduğunu gören Rothschildler bu defa Theodor Herzl’i devreye soktular. Theodor Herzl’in Siyonist harekete ilgi duymasının nedeni olarak Fransa’daki Dreyfus davası gerekçe gösterilmektedir. Ancak bu davanın, Herzl’in bir Siyonist lider olarak ortaya çıkmasıyla pek de ilgisi yoktur. Zîra bir Macar Yahudisi olan Herzl’in hem dedesi ve hem de babası aktif birer Siyonisttir. Yani Herzl böyle bir ortamda yetişmiştir.
Bir gazeteci olarak Osmanlı'nın borçlarını nasıl tasfiye edeceksiniz?
Herzl 1896 yılında Yahudi Devleti kitabını yayınladı. Arkasından 1897 yılında Basel’de ilk Siyonist kongreyi toplayarak Dünya Siyonist Örgütü’nü kurarak, harekete uluslarası bir kimlik kazandırmaya çalıştı. Onun önüne konan hedef Filistin’di. Yahudiler için Osmanlı Devletinin dış borçlarının tasfiyesi karşılığında Filistin’de imtiyazlı bir bölge istiyordu. 1901 yılında Sultan 2. Abdülhamid’in huzuruna çıkmayı başaran Herzl, Sultan’dan kesin bir red cevabı aldı. Bir gazeteci olan Herzl, Osmanlı Devleti’nin devasa borçlarını nasıl tasfiye edecekti? Bu soru pek sorulmaz.
Çünkü bu sorunun cevabı, Herzl’in aslında daha önce İstanbul’a teklif sunmak için gönderilen Haham Yosef Natonek ve Laurence Oliphant’ı gönderenler tarafından gönderildiğidir. Yani Rotschildler tarafından. Bunu, o tarihli The New York Times’in konuyla ilgili haberinde görmek mümkündür. Bu habere göre Herzl, Sultanla görüşmek için İstanbul’a geldiği zaman yanında Rothschildlerin mâlî müşaviri de bulunmaktadır.
Theodor Herzl’in girişimlerinden bir sonuç alınamayınca Siyonistler, Sultan Abdülhamid’den kurtulmanın yollarını aramış ve bu amaçla İttihatçılara destek olmuşlardı.
Birinci Dünya Savaşı’na kadar Filistin’de 40’a yakın Yahudi kolonisi kurulmuş ve bu kolonilere 50 bin civarında Yahudi iskân edilmişti. Bu koloniler ayrıca Rotschildlerin kolonileri idare merkezi olan Rişon Le Siyon kolonisi aracılığı ile örgütlü bir yapıya kavuşturulmuştu. Savaş sırasında bu Yahudiler ordu gerisinde bir tehdit oluşturduğu, İngilizler adına casusluk faaliyetlerinde bulundukları için Cemal Paşa tarafından “savaştan sonra geri dönmeleri” kaydıyla tehcire tabi tutuldu. Siyonistler, İngilizlerin ele geçirmesi durumunda kendilerine tahsis edilmesi karşılığında Çanakkale savaşında bir Katır Birliği ile Osmanlıya karşı savaştılar. Filistin cephesinde de Yahudiler, Osmanlı Ordusuna karşı İngilizlerin saflarında savaşa katıldılar.
1917 yılında İngiltere, Siyonistlerin girişimleriyle Balfour Bildirisini yayınlayarak (Londra’da Hayim Veizman, Arthur Balfour ve Walter Rotschild tarafından üzerinde mutabık kalınan metin, Baron Walter Rothschild’e gönderilmiştir!) Yahudilere Filistin’de bir Yahudi yurdu kurulması vaadinde bulundu.
Savaşta Filistin’in İngilizler tarafından işgal edilmesi ve akabinde Manda idaresinin kurulması, Filistin için felaketin başlangıcı olmuştur. Bu tarihten sonra Filistinliler esir konuma düşerken, Siyonistler Filistin’de istedikleri gibi at koşturma fırsatını elde etmiş oldular.