İsrail için rüzgar artık tersine esiyor: İki devletli çözüme doğru

İki devletli çözüme doğru...
İki devletli çözüme doğru...

İsrail ve Hamas arasındaki savaş 100 günden daha uzun bir süredir devam ediyor. Savaş 7 Ekim'de başladığında, Batı dünyası İsrail'in Hamas'a yönelik düzenlediği saldırılara koşulsuz bir destek sağladı. Ancak zaman içinde İsrail'in Gazze'de işlediği savaş ve insanlık suçlarını gözler önüne seren görüntülerin sosyal medyada hızla yayılmasının ardından dünya çapında artan Filistin'e destek gösterileri ve kamuoyu baskısı Batı ülkelerinin hükümetlerine de geri adım artırmaya başladı. Her geçen gün Netanyahu için çember biraz daha daralıyor. Dünya liderleri Orta Doğu’da kalıcı barış için “iki devletli çözüm” talep ediyor.

Hamas'ın 7 Ekim'de gerçekleştirdiği sınır ötesi saldırının ardından İsrail Gazze'ye karşı ölümcül ve ölçüsüz bir saldırı başlattı. Saldırılarda şu ana kdar büyük çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan en az 25.295 Filistinli hayatını kaybetti ve 63.000'den fazla kişi yaralandı.

Ayrıca Birleşmiş Milletler'e göre Gazze nüfusunun yüzde 85'i yerinden edildi. Bugün bu kişiler gıda, içme suyu, ilaç sıkıntısı ve salgın hastalık riskiyle karşı karşıya. Gazze altyapısının yüzde 60'ı da hasar gördü veya yok oldu.

Savaşın ağır bilançosu karşısında artık Netanyahu'nun işi zor. Hem ülke içinde hem de uluslararası çapta İsrail Başbakanı'na sağlanan destek son derece azaldı.

Biden ve Netanyahu’nun arası açıldı

Savaşın ilk haftalarında İsrail'i koşulsuz olarak destekleyen ABD Başkanı Joe Biden, artık daha temkinli bir tutum sergiliyor.

Örneğin, Biden, geçtiğimiz yılın son günlerinde gerçekleştirdiği bir konuşmada, İsrail'in Gazze'de sivillerin öldürülmemesi konusunda daha dikkatli olması gerektiğini söyledi. Ayrıca ABD Başkanı, İsrail’in Gazze’yi “ayrım gözetmeden” bombalamasının ülkeye yönelik uluslararası desteği kaybettirmekte olduğunu vurgulayarak İsrail-Filistin sorununun uzun vadeli çözümü için Netanyahu'nun hükümetini değiştirmesi gerektiğini belirtti.

Biden ve Netanyahu arasında esen soğuk rüzgar iki ülkenin diğer yetkililerinin de açıklamalarına yansıyor. Örnek olarak, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, İsrail'in sivilleri koruma taahhüdü ile gerçekte binlerce kişinin öldüğü durum arasındaki “uçurumu” en aza indirmeye çalışmak gerektiğini ifade etti. Benzer şekilde, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, İsrailli Bakanlar Bezalel Smotrich ve Itamar Ben Gvir'in, Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin bölgeden “gönüllü olarak göç etmeleri” yönündeki açıklamalarını “kışkırtıcı ve sorumsuz” olarak değerlendirdi.

ABD ve İsrail arasındaki en önemli fikir ayrılığı ise Biden'ın “iki devletli çözümden” yana olmasına rağmen Netanyahu'nun İsrail’in abluka altındaki Gazze’ye saldırıları sona erdikten sonra bölgede herhangi bir şekilde Filistin devleti kurulmasına karşı olması. Netanyahu, gelecekteki herhangi bir Filistin devletinin toprakları da dahil olmak üzere, İsrail'in Ürdün Nehri’nin batısındaki tüm topraklar üzerinde güvenlik kontrolüne sahip olması gerektiği fikrini savunuyor.

Netanyahu'ya destek Biden'ın da siyasi geleceğini etkileyebilir

Netanyahu sadece uluslararası topluluğun desteğini kaybetmedi, kendi ülkesinde de zor durumda. İsrail'de Hamas tarafından Gazze'de tutulan rehinelerle ilgili protestolar son hız devam ederken Netanyahu'nun da ülkesindeki popülaritesi gün geçtikçe azalıyor. Rehine yakınları, Netanyahu hükümetinin rehinelerin kurtarılmasından çok Hamas'ın yok edilmesine odaklanan politikasını eleştiriyor.

İsrail’in Hamas'a karşı yürüttüğü savaşa yönelik geniş bir halk desteği olmasına rağmen, göstericiler Netanyahu hükümetinden savaşla ilgili olarak daha cesur önlemler talep ediyor. Öfkeli topluluklar sık sık Netanyahu'ya istifa çağrısında da bulunuyor.

Netanyahu'ya karşı ülke içinde ve dışında duyulan tepki öyle bir boyut aldı ki Netanyahu destekçisi liderlerin de siyasi kariyeri tehlikeye girebilir. Örneğin, Filistin destekçisi genç demokratların tepkisini çeken Joe Biden, ABD’de Kasım ayında düzenlenecek olan başkanlık seçimlerinde İsrail'e açıkça verdiği desteğin siyasi sonuçlarıyla karşılaşabilir. Biden, yeniden seçilmek için bir yandan Netanyahu ile kurduğu zor ilişkiyi yönetmek, diğer yandan da kendi partisi içindeki bölünmelerle baş etmek zorunda. Son zamanlarda İsrail konusunda yaptığı temkinli açıklamalar da aslında bu siyasi hesaplamaların bir yansımasından ibaret.

Avrupa ülkeleri de “iki devletli çözüm” istiyor

“İki Devletli çözüm” konusunda Avrupa Birliği ülkeleri de Biden ile aynı pozisyonu paylaşıyor. AB Dışişleri Bakanları, Gazze Şeridi'nin geleceğini ele almak üzere 22 Ocak'ta Brüksel'de bir araya geldiler.

AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, toplantı öncesinde meslektaşlarına bir “barış yol haritası” iletti. Bu yol haritası, sadece Orta Doğu Barış Süreci'ni canlandırmayı değil, aynı zamanda iki devletli çözümün uygulanmasını da amaçlıyor. AB, özellikle rehinelerin serbest bırakılmasını ve iki devletli çözüm ilkesinin yeniden benimsenmesini destekliyor. Avrupa Birliği'ne göre, İsrail ile yan yana var olan bağımsız bir Filistin devleti kurulmalı ve İsrail ile Arap dünyası arasındaki ilişkilerde tam normalleşme sağlanmalı.

Toplantıdan birkaç gün önce, AB Yüksek Temsilcisi Borrell iki devletli çözüm teklifini kesinlikle reddeden İsrail'in tutumu karşısındaki endişesini şu şekilde ifade etti: “İsrail'in çözümü nedir? Filistinlileri Gazze'den çıkarmak mı, hepsini öldürmek mi? Halihazırda 25 bin kişiye yapılan gibi mi? Bunların yüzde 70'i kadın ve çocuk.”

“Alternatif dünya” İsrail'e karşı ayağa kalktı

“İki Devletli çözüm” konusunda Avrupa Birliği ülkeleri de Biden ile aynı pozisyonu paylaşıyor.
“İki Devletli çözüm” konusunda Avrupa Birliği ülkeleri de Biden ile aynı pozisyonu paylaşıyor.

Netanyahu'ya karşı yükselen sert tepkiler sadece kendisine savaşın ilk gününden beri destek veren Batı ülkelerinden değil, dünyanın diğer önemli güçlerinden de geliyor.

Rusya'nın İsrail-Hamas savaşı konusundaki tutumu, Rus-İsrail ilişkilerinde gerilime yol açtı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İsrail'in Gazze'yi kuşatmasını, Nazi Almanyası'nın Leningrad'ı kuşatmasıyla benzer bir durum olarak değerlendirdi. Ayrıca Rusya, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda İsrail'in Gazze'deki savaşına yönelik ateşkes çağrısını destekledi.

Diğer bir dünya gücü olan Çin, İsrail'in Gazze'deki savaşına karşı eleştirel bir duruş sergiliyor. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, İsrail ordusunun Gazze'deki askeri operasyonlarının “meşru müdafaanın sınırlarının ötesine geçtiğini” belirtti.

Çin'in Orta Doğu Özel Temsilcisi Cai Cün, Mısır'da gerçekleşen Kahire Barış Zirvesi’nde, İsrail-Filistin çatışması ve Gazze'deki olayları değerlendirerek, Filistin sorununun çözümü için uluslararası bir konferans düzenlenmesi gerektiği yönünde bir çağrıda bulundu.

Kuşkusuz, İsrail'e yönelik en anlamlı tepkilerden biri Güney Afrika'dan geldi. Geçmişte yürütülen ayrımcı “apartheid” siyasetine maruz kalmış ülke, Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail aleyhine “Gazze'de soykırım” davası açtı. Güney Afrika'nın ardından, Meksika ve Şili de İsrail'in soykırım suçları için Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne başvurdu.

Savaşın ilk gününden beri hem Filistin'i destekleyip hem de arabuluculuğa kapıyı kapatmayarak kendine özgü bir tavır sergileyen Türkiye ise Uluslararası Adalet Divanı’na İsrail'in Gazze'de savaş ve soykırım suçu ile insanlığa karşı suçlar işlediğine dair deliller sunduğunu bildirdi. Türkiye'nin verdiği belgelerin “ciddi manada Lahey'de iş gördüğünü” söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu belgeleri artırarak vermeye devam edeceklerini belirtti. Ayrıca, Ticaret Bakanlığı 2024'te firmaların yönlendirileceği hedef pazar listesinden İsrail'i çıkardı.

Özetle, Netanyahu dünya çapında artık “barışın önündeki en büyük engel” olarak görülüyor. Ülke içinde ve dışında gördüğü desteği kaybeden İsrail Başbakanı her an koltuğunu kaybedip yargılanabilir. Netanyahu sonrası süreçte Filistin devletinin kurulması da çok olası gözüküyor. İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, ülkesinin en kısa sürede Filistin devletini tanıyacağını dile getirdi. İspanya gibi diğer dünya ülkeleri de aynı cesur tavrı takınırlarsa Filistin çok yakında bağımsızlığına kavuşacaktır.

  • Fransa'da yeni gelişmeler
  • Gazze’de savaş devam ederken Fransa’da da önemli gelişmeler yaşanıyor. Ülkenin Başbakanı Elisabeth Borne’un görevinden istifa etmesinin ardından Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yeni başbakan olarak 34 yaşındaki Eğitim Bakanı Gabriel Attal’ı seçti. Böylece Attal, Fransa’nın en genç ve eşcinsel olduğunu açıkça ifade eden ilk başbakanı oldu. Ülkenin yeni Dışişleri Bakanı Stéphane Séjourné ise Türkiye ve Azerbaycan’a karşı sert tutumuyla bilinen bir isim. Ülkenin yeni Kültür Bakanı, uzun süredir siyasette olan ve kamuyou tarafından tanınan, baba tarafından Fas, anne tarafından Cezayir kökenli olan Rachida Dati oldu. Ülkede yeni hükümet üyeleri hakkında türlü polemikler yaşanırken çiftçiler de hükümetin tarım politikasını protesto etti. Ülkenin dış siyasetine dair en şaşırtıcı çıkışı ise Gazze konusunda oldu. Ülkenin yeni Dışişleri Bakanı Séjourné, Filistinlilerin egemen bir devlete sahip olma hakkının bulunduğunu belirtti.