İran’ın iktisâdî değişimi

İran’ın iktisâdî değişimi.
İran’ın iktisâdî değişimi.

Ar-Ge çalışmalarına özel ehemmiyet verdiği çok belirginleşen ve enerji ile işçi maliyetlerinin (100 dolar) düşük olduğu İran, ülkenin her yanına yayılmış serbest bölgelerle dış yatırımcılara büyük fırsatlar sunuyor. Vergi avantajlarıyla desteklenen bu yapı, Körfez ülkeleri ve ambargo dışı ülkelere büyük imkânlar sunuyor. Kalite referansları gelişmiş olan bu yapıya ek olarak, petro kimya sektöründe de katma değeri yüksek ürünlere yönelme arzu ve fiili gelişmeleri gözlemledim. Düşük işçilik-nitelikli eleman potansiyeli ve çok düşük enerji maliyeti birçok yatırımcıyı çekmeye başlamış. Batı ülkeleri dâhil çeşitli metotlarla ambargo gerçek niteliğini ve hedefini yitirmiş görünüyor.

İran Cumhurbaşkanı’nın trajik bir şekilde vefatı, İran’ı dünya gündemine oturttu. İsrail hariç her devlet bir şekilde başsağlığı dilerken, Türkiye gibi komşu ve yakın ülkeler bu acıyı paylaşmak gayesiyle yas ilan ettiler.

İran 1978 yılında bir devrimle kuruluşundan bu güne en çok tartışılan ülkeler listesinin başında yer alıyor. Gerek kendine has İslami referanslarla yönetilmesi, gerek ani ve sert çıkışları ve gerekse tavizsiz politikaları İran’ı dünyanın birçok ülkesinden izole etti.

İrancı olmak” gibi siyasi tabirler ülkemiz başta olmak üzere aşırı ucu temsil eden bir simgeye dönüştü. Bütün bu hengâmenin içinde İran yaptırımlarla zayıflarken, dünya petrol fiyatlarını en çok etkileyen ülke olma konumunu sürdürüyor. Dünyanın sekizinci büyük petrol ihracatçı ülkesi olarak gelişimini petrol gelirleriyle finanse etmeye çalışırken, uyguladığı değişik siyasi manevralarla her ne zaman petrolün fiyatı düşse İran’ın merkezde olduğu bir krizle fiyatlar yükseliyor. Bu gelişmede tüm petrol ihraç eden ülkelerin (başta dünyanın en büyük petrol ihracatçısı olan ABD olmak üzere) akan yüksek gelirle memnuniyetine sebep oluyor.

İran kendi rejimini güçlendirmek için “devrim muhafızı” denen askeri bir gücü sürekli hem içerde hem de dışarda aktif tutuyor.
İran kendi rejimini güçlendirmek için “devrim muhafızı” denen askeri bir gücü sürekli hem içerde hem de dışarda aktif tutuyor.

İran kendi rejimini güçlendirmek için “devrim muhafızı” denen askeri bir gücü sürekli hem içerde hem de dışarda aktif tutuyor. Suriye iç kalkışması döneminde Şam yönetiminin ihtiyaç duyduğu askeri desteği vererek büyük katliamlara sebep olan, mezhep merkezli bu kuruluş, Batı ülkelerinin terör listesinin başında geliyor. İç müdahalelerde de aktif olan bu yapı, Nazi Almanya’sı SS teşkilatına benzer bir faaliyetin içinde gözüküyor.

Bütün bu siyasi askeri yapının görünümünü engellediği bir gelişme ise gözlerden kaçıyor. İran devleti asıl önemli konu olan sanayileşme yolunda önemli adımları yıllardır atmaya çalışıyor. Bunun ilk örneğini 9O'lı yılların başında görmüştüm. Doğu Almanya’nın Batı Almanya’yla birleştiği yıllarda, Doğu Alman fabrikaları batının gerisinde kaldığı için bir vakıf yapısı kurularak 3000'den fazla fabrika özelleştirmeye açılmış, bizde MÜSİAD olarak fabrika listelerini alarak teknolojik olarak ülkemize katkıda olabilecek bir kısmını alma gayesiyle çalışmalar yapmıştık.

İran devleti ise çok hızlı davranarak Hamburg limanında dev bir depo tutmuş, bunların birçoğunu (Alman hükümetinin desteği ile) sökerek topluca İran’a götürmüş ve o günün şartlarına göre büyük bir başarı göstermişti. Ambargolarla birçok malı alamayan İran, bir kısım ihtiyacını teknolojisi düşük bile olsa bu şekilde temin etmiş oldu.

Çin üzerinden temin edilen modern makinalarla yüksek petrol gelirlerinin finanse ettiği, özel ve kamu yatırımları ile kabuğunu yırtmak isteyen farklı bir ülke gördüm.
Çin üzerinden temin edilen modern makinalarla yüksek petrol gelirlerinin finanse ettiği, özel ve kamu yatırımları ile kabuğunu yırtmak isteyen farklı bir ülke gördüm.

Çin üzerinden sanayileşme hamlesi

Üç hafta önce İran’a yapmış olduğum gezide ise farklı bir İran gördüm. Çin üzerinden temin edilen modern makinalarla yüksek petrol gelirlerinin finanse ettiği, özel ve kamu yatırımları ile kabuğunu yırtmak isteyen farklı bir ülke gördüm. Öncelikle DRONE ve İHA gibi askeri teknolojilere yatırım yanında medikal teknolojilerde ve hemen hemen her sektörde aktif bir İran var.

Ar-Ge çalışmalarına özel önem verdiği çok belirginleşen ve enerji ile işçi maliyetlerinin (100 dolar) düşük olduğu İran, ülkenin her yanına yayılmış serbest bölgelerle dış yatırımcılara büyük fırsatlar sunuyor. Vergi avantajlarıyla desteklenen bu yapı, Körfez ülkeleri ve ambargo dışı ülkelere büyük imkânlar sunuyor.

Kalite referansları gelişmiş olan bu yapıya ek olarak, petrokimya sektöründe de katma değeri yüksek ürünlere yönelme arzu ve fiili gelişmeleri gözlemledim. Düşük işçilik-nitelikli eleman potansiyeli ve çok düşük enerji maliyeti birçok yatırımcıyı çekmeye başlamış. Batı ülkeleri dâhil çeşitli metotlarla ambargo, gerçek niteliğini ve hedefini yitirmiş görünüyor.

Halkın memnuniyet seviyesi düşük olsa da rejime yakın olanlar için yatırım imkânları büyük gözüküyor.
Halkın memnuniyet seviyesi düşük olsa da rejime yakın olanlar için yatırım imkânları büyük gözüküyor.

Halkın memnuniyet seviyesi düşük olsa da rejime yakın olanlar için yatırım imkânları büyük gözüküyor. Türkiye ile iş yapma arzusu da üst seviyede. Günümüzde birçok İranlı sanayici ve işadamı Türk vatandaşlığı alarak köprü vazifesi görüyor. İranlıların en gözde tatil yeri olan Türkiye, kapı girişinde kıyafet değiştiren İranlılara bakarak, içerdeki baskının aslında benimsenmediğinin bir göstergesi olarak duruyor.

Bütün bu gelişmeler İran-Türkiye iktisâdî gelişme potansiyelinin hızla artacağını gösteriyor. Komşumuzda olan gelişmeleri sadece siyasi yönden değil iktisâdî yönden de değerlendirmekte fayda var.

Vesselam…