İran’daki yeni oyunun kahramanı Türkler mi olacak?

İran’daki yeni oyunun kahramanı Türkler mi olacak?
İran’daki yeni oyunun kahramanı Türkler mi olacak?

İbrahim Reisi’nin helikopter kazasıyla gündeme gelen erken seçim sonrasında İran’ın yeni Cumhurbaşkanı belirlendi. Mesud Pezeşkiyan’ın adı, reformist cenahın yeniden güç kazanması ve Türk kökenli olması hasebiyle hızla İran dışında da ünlendi. Hamaney sonrası yeni Devrim Lideri için özenle adaylığı onaylanan Pezeşkiyan ile Tahran rejiminin nereye gitmeyi planladığı merak konusu. İran’ın önünde tonla sorun var. Ne kendi ne de bölge halklarının hayrına göre hareket edip etmemeleri bir tarafta dursun kesin olan şu ki çarkın dönebilmesi için bir şeylerin değiştirilmesi gerektiği kanaatine varmış gözüküyorlar. Öyleyse mevcut durumu doğru okumak ilerideki adımları anlamanın ön şartı gibi önemsenmeli.

İran ismen de olsa Cumhuriyet rejimine 1979’da İslâm Cumhuriyeti devrimi ile geçti. Demokrasilerde olmazsa olmaz örgütlenme işi ise İran’da çok farklı bir noktada. Kâğıt üzerinde siyasî partiler var olmasına var ama pratikte hiçbir işlevi yoktur denilebilir. Mevcut Devrim Lideri Ali Hamaney’in ilk günlerinde “Hizb fakat Hizb-i Ali, Rehber fakat Seyyid Ali” şeklindeki slogan sadece bir avuç meczubun attığı slogan olarak kalmadı. İran’da parti [hizb] devletin resmî inancı olan Şiilikti ve Veliy-i Fakih olan rehber de Seyyid Ali Hamaney idi.

Pek tabi 90 milyonluk bir ülkede yüzde yüz tek seslilik ne mümkün ne de mevcut düzenin sürdürülebilir olması açısından mantıklı. İşte bu yüzden bugün sık sık duyduğumuz reformcu kesim İran’daki iki ana akımdan biri. Mesud Pezeşkiyan da bilindiği üzere bu reformcu kanada mensup. Ancak İran üsulü reformculuğu biraz açmak lazım.

İran usulü reformculuk nedir?

Reformcu denilince akıllara dünya ve kendi halkı ile kavgalı İran rejimini mantık çizgisine getirmeye çalışan bir siyasî hareket gelebilir ama İran söz konusu olunca tam olarak öyle olmuyor. Bugün reformcu cenah;

- Devrimin ilk yıllarında ABD büyükelçiliğini basıp diplomatları rehine alan,

- Filistin davası adı altında ta o yıllarda doğrudan İsrail ile savaş isteyen,

- Bugün İran toplumunu patlama noktasına getiren zorunlu İslâmî giyim yasasının mucidi ve sıkı uygulayanların başında geliyor.

Bunlar zamanla devrimin heyecanı azalıp ayaklar yere değince işlerin böyle yürümediğini gördüler. Ülkeye ağır bedeller ödettikten sonra bazı gerçeklere ikna olmaya başladılar.

Karşılarındaki mühafazakarlar ise bildiğin körkütük yola devam diyenler. Uzlaşma yok, Batı ile mücadeleye devam etme taraftarları. İran rejiminin yarım asırdır dayattığı hayat tarzına baş kaldıran yeni bir nesil var ve bu gerçeği görmek bile istemiyorlar. Buna karşı sıfır tolerans ile direnmeyi savunuyorlar. Siyâsî anlayışları ise net, Hamaney'e biat etmek. Bu tabloda Hamaney’in tarafı belli.

Fakat muhafazakar kesim beceriksizliğiyle Hamaney'in hayallerini boşa çıkarmış görünüyor. Yoksa niçin Mesud Pezeşkiyan ismi öne çıksın ki? Pezeşkiyan pimi çekilmiş bir bomba gibi duran İran toplumunun gazını alıp devlete bir nebze nefes aldıracak isim…

Neden eleman değişikliğine gittiler?

Ali Hamaney’in en çok beğendiği gözde Cumhurbaşkanı ilk 4 yılını tamamlayamayan İbrahim Reisi olabilirdi. Tarihî katılım düşüklüğü göze aldıkları seçimde geçersiz oylar ile yarışan Reisi’yi cumhurbaşkanı yapmışlardı. Helikopter kazası ile tonla çelişkili açıklamalar ve cevapsız soruların üzerine yeni seçim perdesi çekilse de hâlâ Reisi’nin ölümü Hamaney sonrası Devrim Lideri ile ilişkilendiriliyor.

Kimlerin neyin hesabını yapıp Reisi’yi önlerinde engel gördükleri muhtemelen hep sır kalacak kalmasına ama tüm siyaset ve kilit kurum ve kuruluşların hepsinin Hamaney sonrası ve özellikle yeni Devrim Liderinin sıkıntısız makama oturtulması için dizayn edildiği kesin. Meşruiyetinin dibe vurup toplum memnuniyetsizliğinin tavan yaptığı bir dönemde bu denli hassas işlerin asgari meşruiyet gerektirdiğini herkesten iyi Hamaney biliyor.

Son kaç seçimdir İran’da katılım oranı resmî olarak yüzde 40 bandında seyrediyor. Gerçek rakamların ise bunun çok altında olduğunu tahmin etmek zor değil. Devrimin ilk yıllarından günümüze kadar hep seçime katılım oranını rejim meşruiyeti için bir referandum gibi kullanıp sunan İran için bu rakamlar hem içeri de hem de dışarıda fazlasıyla sıkıntılı bir durum olsa gerek ki kontrollü bir dönüş yoluna gidildi.

Reuters’in üst düzey İranlı kaynaklarından edindiği bilgiye istinaden haberine göre devletin yaptırdığı anketlere göre seçime katılım oranı %13 tahmin edilmişti. İddiaya göre Hamaney meseleyi inceleyip çözmek için eski Dışişleri ve mutemidi Ali Akber Velayeti ve iki üst düzey Devrim Muhafızları Ordusu komutanlarının da içinde olduğu bir heyete vermiş. Söz konusu heyette halkın farklı katmanlarını seçimlere katılmaya ikna edecek bir adayın yarışa alınmasına müsaade edilme kararı alınmış. Peki, İran rejimi bizzat Hamaney’nin kendi atadığı ve çok daha muhafazakar Seid Celili varken niçin Mesud Pezeşkiyan’ı tercih etti ve seçim sahnesini Pezeşkiyan’ın kazanması için ayarladı?

  • Neden Pezeşkiyan?
  • Çünkü Pezeşkiyan’ın kendisi ve arkasındakı siyasî teşkilatın varacağı maksimum yer belli, öngörülebilir ve daha önemlisi kontrol altına alınabilir birisi. Pezeşkiyan reformcular safında değerlendiriliyor ancak 2009’da başlayan Yeşil Hareket karşısındaki tavrıyla tam bir muhafazakarlık örneği sergilemiş ve Hamaney'e vefasını ispatlamıştı. Dahası, mesela bir Ahmedinejad gibi asıl güç merkezine meydan okuyup daha fazlasını talep edecek çapa ve karaktere sahip biri de değil.
  • Ayrıca son derece düşük bir katılım oranıyla kazandığı seçim göz önüne alınırsa ciddi bir toplum desteğinden de mahrum. Karşısındaki rakibi Celili ve onun gölge devlet teşkilatı ise yeni devrim lideri seçimi ve geçiş sürecine damgasını vurabilecek ideolojik motivasyona, daha konsolide bir kitleye sahip.
  • Anayasa Koruyucular Konseyi'nin tek reformcuyu 5 muhafazakar adayın karşısına koyup, oyları bölerek toplumu Pezeşkiyan’a doğru kanalize etmesini de ayrıca görmek lazım. Dolayısıyla Hamaney ve belki de ondan sonraki devrim lideri bir taş ile birkaç kuşu vurmayı başardılar.
  • Pezeşkiyan’ın sistem için ikinci bir avantajı, mesela Türk basınında oluşan hava. Sanki reformistler kıran kırana geçen gerçek bir seçimde zafer elde etmişler ve İran’da gerçek bir demokrasi hâkim olmuş gibi bir durum var. Hatta Pezeşkiyan’ın Türk asıllı olmasından kaynaklanan bazı saçma beklentiler de cabası.
  • İran’daki seçim tartışmalarında hiçbir adaydan Hamaney’in adını duymamış olabilirsiniz ama Trump dillere pelesenk oldu âdeta. Tahran rejiminin ağzı Trump politikalarından yanmıştı çünkü. En ağır tarihî bedeller onun zamanında ödendi. Bu yüzden nisbi de olsa beklenenden yüksek bir katılım ile meşruiyet pozu verildi ve siyaset sahnesi hedeflenen manevraları yapması umulan ılımlı bir figürana teslim edildi.

İran Türkleri ne umuyor?

İran’ın yeni cumhurbaşkanının etnik mensubiyeti hakkında öyle uzun cümleler kurmaya hacet yok. Mesud Pezeşkiyan hem anne hem babası tarafından yedi göbek Türk oğlu Türktür. İran’da Fars olmayan halkların meseleleri ve özellikle de İran Türklüğünü olduğu gibi anlamak için önce meseleyi tahayyüllerden çıkarıp gerçek zemine oturtmak lazım.

İran Türkleri on milyonları bulan büyük bir topluluk olarak hemen hemen İran’ın tüm önemli değişimlerine öncülük etmiştir. Bu gerçeği toz bağlamış Türkoloji raflarından çıkarıp pratikte ve siyaset sahasında değerlendirmek gerekiyor.

İran Türklerinin en kalabalığı olan ve sayıları 30 milyonu aşan Azerbaycan Türkleri, son asır hariç her zaman İran'daki iktidarın en üst katmanında oldu. 1979 devriminden sonra ise Şii mezhepçiliği yeni rejimin ideolojik temelini oluşturduğu için ekseriyeti Şii olan Azerbaycan Türkleri, Pehlevi dönemindeki konumlarından daha da öne çıktılar. Ancak yeni rejimle birlikte Fars milliyetçiliğinin bir kenara konulmadığı, yanına sadece Şii mezhepçiliğinin eklendiği kısa sürede anlaşıldı.

Hâl böyle olunca güçlü iktidar geçmişine sahip Türkler sistem tarafından hep potansiyel tehdit olarak görüldü ve yönetim merkezinden mümkün olduğunca uzak tutuldu. İran siyasetinde Şii olmayanların zaten bir ilerleme şansı yok. Fars olmayanlar ise ancak kimliklerini unutup sistemin hizmetine girerlerse kendilerine yer bulabilirler.

Düşünün, İran öyle bir yer ki anayasada Fars olmayanlara kendi ana dilllerinde eğitim hakkı tanıyan meşhur 15. madde var ama bunun uygulanmasını istediğinizde bütün oklar size çevriliyor ve bir anda ülkenin en istenmeyen insanı oluyorsunuz.

Legal siyasi faaliyetin tüm mecraları öteki olarak görülen Türklere kapatılmış durumda. Dolayısıyla Türk kimliğinizle resmî siyaset meydanından da tasfiye oluyorsunuz. Günümüz dünyasında bu denli kalabalık bir topluluğu yok etmek elbette mümkün değil ama Türklerin kendi kimliğiyle en temel insânî talepleri bile görmezden gelindi. Bu da gayet tabii olarak İran Türkleri üzerinde ciddi bir özgüven kaybına neden oldu.

  • Tahran'da ne olacağına Tebriz karar verecek
  • Son seçimlerin en büyük farkı, Türklerin sandığa ciddi mânâda damga vurması ve görünür hâle gelmeleri oldu. Pezeşkiyan’ın elbette sorun çözmeye ne imkan ne de iradesinin olmadığı kesin. Fakat İran Türklerinin yeniden siyaset meydanında boy göstermesi onları yok sayanlara bir ihtar, bir hatırlatma sayılabilir. Bu durum, en azından bir özgüven yükselmesi olarak Türklerin elini güçlendirecektir. Şayet ülkede köklü bir değişim olacaksa Türkler ikna olmadan bu iş pek de kolay gerçekleşmeyecektir.
  • Ancak şu durumun Türkler açısından olumsuz yönleri de söz konusu.
  • - Pezeşkiyan ile birlikte Türklerin çoğunluğu muhalif saflardan rejimin saflarına geçebilir.
  • - Hamaney'in tilkice yaptığı planın böylece yeni kurbanı olabilirler.
  • - Güç kaybeden rejim, Türklerin sayesinde kendisini onarabilir.
  • - Böyle bir şey gerçekleşirse muhalif kesimde Türklere karşı ciddi bir düşmanlık da oluşabilir.
  • Fakat bu senaryonun da bir handikapı var. İran Türklüğü içerisinde bilhassa gençlerin arasında rejim karşıtlığı gittikçe yükseliyor. Yeni neslin bu tavrı devam ederse, ki öyle görünüyor, rejimin Türklere dönük planı akamete uğrayacaktır. Bu süreçte Tahran'da neler olacağını Tebriz belirleyecek. Sosyolojik hâdiseleri seçim sonuçlarıyla birlikte okuduğumuzda vaziyet bunu gösteriyor.