İnsan ve toplum erozyonu

İnsan ve toplum erozyonu
İnsan ve toplum erozyonu

Kadının iş hayatına dâhil olmasıyla birlikte toplumdaki yapıcı unsur halkası kırılmış oldu. Bu kırılmada çocuk annesiz kaldı. Sakin ev ortamında annesinin sıcak kucağında sevgi ile hayata hazırlanmak var iken, rekabetin olduğu, öğretmenin öğrenciyi kendi olduğu için değil ebeveyniyle ilişkilerine göre sevdiği bir ortamda mutsuz, sevgisiz hayata hazırlanır oldu. Amerika’da olduğu gibi maazallah ülkemizde de yakında okulları basan, arkadaşlarını bıçaklayan çocuklar artacaktır.

Aristo, insanı ‘sosyal bir hayvan’ olarak tanımlıyor. Çoğumuz hayvan olarak nitelendirilmeyi kabul etmiyoruz. Fakat zamâne insanını da tanımlıyor aslında. İnsan davranışını üç merhale diye kabul edersek klasik felsefedeki gibi: Bilmek, etmek (icra etmek), yapmak (yaratmak).

Bilmek, düşünme aşamasıdır. Teorik felsefeyi; etmek, düşünceden eyleme geçirmek icra etmektir ki pratik felsefeyi; yaratmak ise düşünceden sanat felsefesini vücuda getirir.

Burada insanı hayvandan ayırt eden mefhumun akıl olduğunu kabul ediyoruz. Fakat insan tıpkı hayvanların yaptığı gibi zararı açık olanı yararı açık olana tercih ediyor. Hayvan da insan gibi bir dizi denemeden sonra amacına ulaşıyor. O zaman akıl, insan ile hayvanın ortak niteliği.

İnsan ile hayvanı ayıran unsur

O vakit insan ile hayvanı ayıran unsur nedir?

Taha Abdurrahman “Ahlâk Sorunsalı” adıyla tercüme edilen kitabında bu hususta şunları yazıyor:

“Aklın, insanlık ile hayvanlığı birbirinden ayıran sınır olduğu düşüncesi yanlış olduğuna göre, söz konusu ayırt edici sınırın, insanın bu dünyada iyilik ve doğruluğu, ahirette ise kurtuluşu ararken kendisinin zararına dönmeyecek; yine yapıldığından fayda sağlaması, terk edildiğinde zarar doğması hususunda şüphenin oluşmayacağı bir şey olması gerekir. Bu şey de iyiliğin kendisini talep etme ilkesinden başkası değildir ki biz ona ahlâklılık adını veriyoruz. Şu hâlde insanın sınırını hayvanın sınırından ayıran şey sadece ahlâklılıktır.”

Akıl başarı isterken ahlâk ise

Modern insan, akıl ile hareket etme kabiliyetini güçlendirdikçe güçleneceği zannıyla hareket ederek yozlaştı. Akıl, başarı istiyordu. Başarı da nasıl olursa olsun elde edilmeliydi. Amerika’nın önde giden dergilerinin biri, Hıristiyanlığın yedi büyük günahının, iş dünyasının olmazsa olmazı haline geldiğine yer vermişti.

Modern dünyada insan kimlik değiştirirken, erkek kimlik değişiminden daha yavaş etkilendi. Fakat iş dünyasına yeni dâhil olan kadın, aklî hareket etme gayretine dürtülerini de ekleyince sisteme daha çabuk uyum sağladı. Onun için başarıya giden her yol mubahtı.

Çocuk annesiz kaldı

Kadın toplum içinde ahlâkiliğin yapıcı unsurudur. Evinin, çocuğunun, kocasının itibarının muhafazasında kilit rol oynar ve onların şekillenmesini sağlar.
Kadın toplum içinde ahlâkiliğin yapıcı unsurudur. Evinin, çocuğunun, kocasının itibarının muhafazasında kilit rol oynar ve onların şekillenmesini sağlar.

Kadın toplum içinde ahlâkiliğin yapıcı unsurudur. Evinin, çocuğunun, kocasının itibarının muhafazasında kilit rol oynar ve onların şekillenmesini sağlar. Birlikte olduğu erkeğin gayri ahlâkî tutumunu frenlemeye çalışır.

Kadının iş hayatına dâhil olmasıyla birlikte toplumdaki yapıcı unsur halkası kırılmış oldu. Bu kırılmada çocuk annesiz kaldı. Sakin ev ortamında annesinin sıcak kucağında sevgi ile hayata hazırlanmak var iken, rekabetin olduğu, öğretmenin öğrenciyi kendi olduğu için değil ebeveyniyle ilişkilerine göre sevdiği bir ortamda mutsuz, sevgisiz hayata hazırlanır oldu. Amerika’da olduğu gibi maazallah ülkemizde de yakında okulları basan, arkadaşlarını bıçaklayan çocuklar artacaktır.

Erkek de kimlik değiştirdi

Erkeklerde ise kadınların değişimi sonrasında kimlik değiştirme hızlanmaya başladı. Sevilmek için yaratılan kadın, kendini sevdiğini düşündüğü erkekler arasında seçim yapmakta, seçilebilmek için erkek de değişmekte.

Erkek fıtrata uygun hareket etmek yerine seçilebilmek için fıtratının dışına çıkarak değişmeye başladı. Değişen erkek farkında olmadan güçsüzleşti. Ahlâkî olarak yozlaştı. Ahlâklı akılla hareket etmesi ve kendisine teslim edilen sürüyü muhafaza etmesi gerekirken sürünün dağılmasına zemin hazırladı. Sürü dağılınca aile mefhumu da ortadan kalmış oldu.

Modern dünya, aileyi yok etmek için zemini bunlarla hazırlamadı. Geniş ailenin iyi olmadığı, çekirdek ailenin aileyi tanımladığı yaklaşımının kabul ettirilmesi ile zaten yok edilmeye başlanmıştı. Geniş aileyi çekirdek aileye dönüştürmekle toplumda aile daha korumasız bir hâl aldı. Korumasız kalan aile bireyleri kadın, erkek ve çocuk için yok oluş süreci de hızlanmış oldu.

Dolayısıyla kadın ve erkek kimlikleri fıtratlarının dışına çıkarak başarıya ulaştıklarını varsaydıkça toplum ahlâkî olarak erozyona uğruyor.