İnsan cihad içindir
Cihad sadece Filistinliler için değil bütün Müslümanlar için farz kılındı. Şüphesiz ki cihad sadece cephede savaşmak değil, her sahada yapılır. İslam’ın, Müslümanların ve diğer insanların izzetlerini muhafaza etmeye yönelik her fiil, dereceleri farklılık arz etse de cihattır.
Zaten insan nefsiyle, iblislerle ve iblisleşmiş olanlarla cihad için var değil mi? Geçtiğimiz ay cephede yiğitçe cihad ederken şehid düşen Yahsa Sinvar, inancını, mukaddesatını, izzetini, şerefini, toprağını ve diğer emanetleri muhafaza için şehid düşenlerin ne ilki ne de sonuncusu.
Allah-ü Teâlâ insanları farklı istidat ve kabiliyette yarattı. Son asrın cephede şehit düşmüş ender Müslüman liderlerinden biri olan Yahya Sinvar ise Allah-ü âlem pek çok sahada cihad etmek için yaratılmış. Beden dili onun lider karakterini ortaya koymaya yetiyor.
Yarım asrı aşkındır işgal altındaki Mescid-i Aksâ için tehlikenin büyüdüğünü, azgın yahudinin fiili durum oluşturup tıpkı el-Halil’deki Halil ür-Rahman camiinin başına gelen havraya çevirme girişimine benzer bir şekilde Mescid-i Aksâ’yı işgal etme ve ardından yıkma projesini haber alan merhum Sinvar’ın Aksâ Tufanı’nı başlattığını duymayan kalmışsa son bir yılı boşa geçirmiştir.
Aksâ Tufanı konusunda Gazzeli kardeşlerimizi suçlayanların tarih bilmezliği, hakikat düşmanlığı, gözünün önünde cereyan edenlere körlüğü ortadadır. Onlara ne söyleseniz boştur ve netice alamazsınız. Zira gönül ve akıl körlüğünün asrımızın düştüğü girdap içerisinde tedavisi pek de mümkün gözükmüyor.
Yüzyılı aşkın bir zamandır evvelen İngiliz, ardından da siyonist işgal ve teröre mâruz kalan Filistin’de barış için denenmemiş yol kalmadı. İzzeddin el-Kassam’dan Emin el-Hüseynî’ye, Şeyh Ahmed Yasin’den Halid Meşal’e, Arafat’tan Mervan Barguti’ye, İsmail Haniye’den Yahya Sinvar’a ve ismini zikredemediğimiz yüzlercesinin cephede savaşmaktan diplomasinin her nev’ine denemedikleri yol ve usûl kalmadı. Ancak hiç biri düşmanca hoş karşılanmadı.
Bugün Filistin Devlet Başkanlığı koltuğunu işgal eden Mahmud Abbas adlı kukla, terör oluşumu israilin her şekilde varlığını tanıdığı, “israilin tam güvenlik hakkı var. israil tam mânâsıyla bir güven ortamında olmalı, bunu hak ettiler” şeklinde aşağılık ihanet cümleleri kurduğu halde yönetimi altındaki bölgelerin işgaline son mu verildi? Batı Şeria’da soykırım durdu mu? Maalesef hiç biri olmadı. Olacak da değil.
Zira bu düşman diğerlerine hiç benzemiyor. Kaldı ki bu düşman sadece Filistinlilere değil, ataları iblis gibi bütün insanlığa düşman.
Bu düşmanın kendisi yok olmadan durmasını beklemek saflıktır, çılgınlık, deliliktir. Bunların bir sınırı yok. Her varlıkta olan merhametin zerresi bu kavimde mevcut değil. Öldürmeyi, çalmayı, tecavüzü, yalanı, işgali, soykırımı hâsılı her nevi alçaklığı ibadet sayan, bundan zevk alan bu necasetlerle bir anlaşma söz konusu olmadı, olamaz ve olmayacak da!
Bunların son bir asırda kabul ettikleri ve doğru buldukları tek şey kendi emir erleri Birleşmiş Milletler’in bunların sözde devletini tanıması. Bunun dışında hiçbir kurum, kuruluş, mahkeme ve devletin haklarındaki hükmünü tanımadıkları gibi imza attıkları hiçbir sözleşmeye de uymadılar. Şeytana bir yere kadar itimat edilebilir ama bunlara hiçbir zaman. Bunlar varken şeytana da ihtiyaç yok zaten.
Filistinlilerin neden silaha sarıldığını söylemenin, neden Millî Mücadele yaptık demekten hiç bir farkı yok. Filistinliler biraz daha güçlesin de o zaman cihad etsin demek bundan farksız ve hatta işgalciler Filistin’i terk edene dek beklemeli demeye benzer.