İnönü ve Demokrat Parti, 27 Mayıs ve Türkeş
İsmet Paşa, bir keresinde "beni kızdırmayın, yapmayacağım şey yoktur" demişti. Gerçekten İsmet Paşa'nın 1956-60'ta Menderes-Bayar ikilisini düşürmek için yapmadığı "şey" kalmamıştı. Giderek aşama aşama ihtilali hazırlamış, 27 Mayıs’a yeşil ışık yakmıştı.
Demokrat Parti'nin kuruluş sürecinde biri muvazaa olduğu yani danışıklı olarak partinin kurulduğu söylenir. Ancak bu iddialar Partinin bir numaralı kurucusu Celal Bayar tarafından açık ve kesin bir dille reddedilir. Gazetecilerin ‘DP'nin "muvazaa" yani danışıklı dövüş amaçlı kurulmuş bir parti midir?’ sorusuna çok kızan Bayar, "Serbest Fırka dahi bir muvazaa partisi değildir. Muvazaa hafifliktir. Bunu teklif edecek kimseler olmadığı gibi, memleketin muvazaalı işlere de tahammülü yoktur" şeklinde cevap verir.
Hakikaten de DP bir muvazaa partisiydi demek doğru olmayacaktır, ancak; o tarihlerde “Millî (!) Şef” olan İsmet İnönü’ye rağmen bu işin olamayacağı ve İsmet Paşa'nın oluru olduğu kesindir. Ve o tarihlerde başvekil olan Recep Peker'in DP’yi kapatmayı düşündüğü söylenir. Tam Bu esnada da İsmet İnönü tarafından görevden alındığı rivayetler arasındadır.
DP ve Recep Peker'in Tasfiyesi
“DP'nin kapatılmasına ilişkin olarak, daha önce Recep Peker'in evinde yapılan özel toplantıdan haberi bulunan İnönü, Recep Peker'e kabinede yapmak istediği değişikliğin nedeni ile kimlerin görevden alınacağını sormuş, “Olur, ama şu anda zemin ve zaman müsait değil, önce hâlihazırdaki durumu ele alalım, daha sonra kabinede değişiklik yapılabilir” diyerek, Recep Peker'in niyetinin bir an önce ortaya çıkmasını sağlamıştı. Recep Peker kendisine uyum sağlayamayan bakanları değiştirmek istediğini söylediyse de bunların kimler olduğunu açıklamamıştı.
Olaylar bu şekilde gelişince Recep Peker darbeyi, CHP Meclis Grup toplantısında vurmayı yeğledi. Başbakan Peker, grup toplantısında kendi görüşü doğrultusunda bulunan çoğunlukla sonuç alacağına emindi. Ancak İsmet İnönü'nün kendisine karşı nasıl bir önlem aldığının farkında değildi.
- Recep Peker, Cumhurbaşkanı ile yaptığı bu konuşmadan sonra derhal harekete geçerek CHP Grubuna bir önerge verdi. Önergede DP'nin kapatılması öngörülüyordu. Zaten CHP Grubunun çoğunluğu da kendisini destekliyordu. Bu yüzden Başbakan Peker, parti grup toplantısına biraz geç geldi. Ama hiç beklemediği bir sürprizle karşılaştı.
Verilen önerge CHP Grubunda reddedilmişti. Peker bu gelişmeye çok sinirlenmiş olacak ki, arkadaşları ile görüşmek için Meclisteki odasına gitti. İçeri girdiğinde masasının üzerinde cumhurbaşkanı başlıklı, adına yazılmış bir zarf kendisini bekliyordu. Başbakan Recep Peker zarfı açtı, içinde kendisi tarafından cumhurbaşkanına yazılmış, imzasını bekleyen bir mektup buldu. Kâğıdın altında da “kabul edilmiştir” kelimeleri ile birlikte Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün imzası vardı. Başbakan Recep Peker böyle bir şeyle karşılaşabileceğini hiçbir zaman aklına getirmemişti. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından yazdırılan istifa mektubunu Recep Peker imzalamak zorunda kaldı.”
Nihat Erim’in Ulus Gazetesindeki değerlendirmeleri de bunu destekler niteliktedir: “Parti grubunda büyük bir oy alarak, bunu da devlet reisine karşı kullanmak sevdasına düştü diye, Cumhurbaşkanı O’nun bu kaprisine alet olamazdı” der ve “Peker’in totaliter zihniyette olduğu; fakat 12 Temmuz Beyannamesi’nin ardından Türkiye’de böyle bir zihniyete yer verilemeyeceğini” ifade eder.
Darbeden haberi olanlar arasında Mustafa Kemal’in “mânevî kızı” Profesör Dr. Afet İnan da vardır. Afet İnan ihtilalcilerden Fikret Kuytak ile akrabadır onun vasıtasıyla haberdar olur.
“Sami, "İlk defa söylüyorum" dedi. Sami, Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun'un karargâhındaydı. Erdelhun ve eşini Tokyo'dan iyi tanıyor. Fikret Kuytak da aynı karargâhta. Onun eşi avukat. Erdelhun'un eşi, yıllar sonra Sami Küçük’e demiş ki, "Bana ihtilalin olacağını, Kuytak’ın eşi haber verdi."
Yani Fikret Kuytak’ın eşi sohbetlerinin birinde Erdelhun’un eşine darbe hazırlıklarından bahseder. Esasen o dönem bunları duymayan yok gibidir. Buna rağmen tedbir alınmaması mesela seçim tarihinin ilan edilmemesi darbe hazırlıklarına karşı bir kısım tedbirlerin alınmaması, nasıl bir gaflettir, bu da oldukça düşündürücüdür.
Ve yine dönemin CHP milletvekili Turgut Göle ihtilalden haberli olduklarını yıllar sonra Cüneyt Arcayürek’e söyleyecektir.
"1954 seçimlerinden sonra İsmet Paşa'nın hemen hiç yanından ayrılmayan, o sıralarda genç bir milletvekili olan CHP genel sekreter yardımcısı Turgut Göle'ye sık sık "27 Mayıs’ın gününü, saatini biliyor muydunuz, yoksa bilmiyor muydunuz" diye sordum.
Göle, 1970'lere değin bu soruyu cevaplamadı. Yalnızca güldü. 27 Mayıs'ın üzerinden çok zaman geçmişti. 1983'lere gelmiştik. 1983'te bir gün bu soruyu yineledim.
“Bilmiyoruz, diyebilir miyim?” dedi! “Elbette biliyorduk. 26 Mayıs gecesi yatarken eşime, yarın sabah erkenden ‘bir şeyler’ olacağını söyledim. Olacaktı, biliyorduk."
Murat Belge: İsmet Paşa Yakup Kadri'yr "27 Mayıs'ı Bekle" Dedi
Ayrıca gerçekleştirdiğim mülakatta Murat Belge, İsmet Paşa'nın dayısı Yakup Kadri Karaosmanoğlu’na yazdığı bir kartvizitte, “Yakup, 27 Mayıs'ı bekle” diye yazdığını söyler.
27 Mayıs’tan İsmet Paşa’nın haberi var mıydı?
“Benim dayım Yakup Kadri Karaosmanoğlu’ndan bildiğim kadarıyla vardı. İsmet Paşa ona bir kart yolluyor. O kartta ‘Yakup, 27 Mayıs’ı bekle’ diye yazıyor. Oradan 27 Mayıs anlaşılıyor. İnönü, Yakup Kadri’yi haberdar ediyor...”
27 Mayıs darbesine dâhil olan birçok kişinin hatıratından anlaşıldığı kadarıyla darbe hazırlıkları 1955 yılına kadar uzanır, birden fazla kişi ve grup, çeşitli cuntalar oluşturur. Sonradan darbe için üretilen/uydurulan gerekçelerin henüz hiçbiri ortada yokken, ihtilal hazırlığına başlanması garip bir husustur. Orhan Kabibay, Alparslan Türkeş, Talât Aydemir ayrı ayrı gruplar halinde cunta teşebbüsü içindedirler. Çalışmalar olgunlaştığında bunları koordine edecek olan kişi perde arkasında İsmet İnönü’den başkası olabilir mi?
İnönü: Beni Kızdırmayın, Yapmayacağım Şey Yoktur
İnönü’nün DP’nin kuruluş sürecinde böyle bir rolü olduğu gibi; 27 Mayıs'a giderken de birinci dereceden rolü vardır. Cüneyt Arcayürek bu konuda şunları yazmaktadır: “İsmet Paşa, bir keresinde "beni kızdırmayın, yapmayacağım şey yoktur" demişti. Gerçekten İsmet Paşa'nın 1956-60'ta Menderes-Bayar ikilisini düşürmek için yapmadığı "şey" kalmamıştı. Giderek aşama aşama ihtilali hazırlamış, 27 Mayısa yeşil ışık yakmıştı.”
Ancak İnönü 1959 yılında meclis konuşmasında “Böyle devam ederse sizi ben bile kurtaramam” derken ordu içindeki bu gelişmelere işaret etmemiştir. İnönü'nün işaret ettiği güç İngiltere’dir. İsmet İnönü Britanya’nın öfkesinden ve düşmanlığından sizi ben de kurtaramam demektedir. Zaten Adnan Menderes'in Londra uçak kazası da şaibelidir ve muhtemelen bir suikasttır.
ABD Büyükelçisi Warren ve Türkeş
Alparslan Türkeş'in 27 Mayıs'ın içinde olması 1965 sonrası siyasi hayatında kendisinin ve MHP’lilerin muhtelif açıklamalar getirdiği bir husustur. Yine de Türkeş’in ABD ile irtibatına işaret eden şu belge, değerlendirilmesi gereken bir husustur.
“ABD Büyükelçisi Warren'den Merkeze yazılan mektubun bir yerinde:
- "Millî Birlik Komitesi çok tecrübesiz, çok gençtir. Gürsel'in altına, en önemli MBK üyesi olarak Türkeş'i yerleştirdim..." (Belge no.38; Foreign Relations, 1958-60, s.869-70)”
Bu çerçevede gerçekleştirdiğim mülakatta Mahir Kaynak da şunları söylemektedir: “27 Mayıs'tan sonra, darbeden sonra Madanoğlu, Alparslan Türkeş'i idama mahkûm etti. Ve idam mangası da hazırdı. Ancak Ruzi Nazar yani CIA'nin Türkiye'deki temsilcisi Cemal Gürsel'e gitti ve ‘bunu yaparsanız aramızdaki ilişkiler çok bozulur’ dedi. Bunun üzerine idamdan vazgeçildi. Ve onları yurt dışına sürmeye razı oldular.”