İkiyüzlü bir devrimin anatomisi

İkiyüzlü bir devrimin anatomisi
İkiyüzlü bir devrimin anatomisi

Demirel, “Osmanlıyı kötüledik. Çünkü Osmanlı’yı methetsek, Cumhuriyet’i tutturmakta zorluğumuz olurdu” diyerek bir hakikati geç de olsa itiraf etmişti. Evet, dönemin hızlı devrimcileri Osmanlı’yı kötülediler, Osmanlı’ya sövdüler ama neredeyse tamamı bunu Osmanlı harflerini kullanarak yaptılar. Üstelik sıradan vatandaşlar, Osmanlıca kitap bulunduruyor diye yaka paça nezaretlere doldurulurken.

Çok değil, iki hafta önce12 Eylül 1980 darbesinin yıldönümünü idrak ettik. Kenan Evren adı genç kuşaklar için fazla şey çağrıştırmıyor olabilir. Fakat aradan geçen kırk yıla rağmen 12 Eylül’ün izleri bugün bile silinebilmiş değil. Kenan Evren’in 12 Eylül’de radyo ve televizyondan naklen yayınlanan açıklamasını dinlemiş olanlar hatırlayacaktır. Evren darbe günü aynen şöyle demişti:

“Atatürk ilkelerini esas alarak kurulan Cumhuriyetimizin bu duruma düşürülebileceğini, bundan 10 sene evvel tasavvur dahi etmek mümkün değildi...
“Atatürk ilkelerini esas alarak kurulan Cumhuriyetimizin bu duruma düşürülebileceğini, bundan 10 sene evvel tasavvur dahi etmek mümkün değildi...

“Atatürk ilkelerini esas alarak kurulan Cumhuriyetimizin bu duruma düşürülebileceğini, bundan 10 sene evvel tasavvur dahi etmek mümkün değildi... Büyük Atatürk’ün deyimiyle ‘Ulusal kültürümüzü, çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmak, yurdumuzu dünyanın en mâmur ve en uygar araç ve kaynaklarına sahip kılmak’ hedefine yönelik hızlı bir kalkınma döneminin en kısa zamanda gerçekleştirilmesi zaruretine inanıyoruz. Bu inancımızın gerçekleşmesi için yüce ulusumuzun, bağrından çıkardığı ve yurdumuzdaki kutuplaşmada hiçbir tarafı tutmayan, sadece Atatürk ilkeleri doğrultusunda yürüyen Türk Silahlı Kuvvetleri yönetimine güveneceğinden kuşkumuz yoktur.”

Kenan Evren nasıl kızardı?

Ağzından Atatürk ilkelerini düşürmeyen Kenan Evren’in samimiyetine dair bir hatırayı aktaralım o zaman. Yıl, 2014. Kanal A televizyonunda Çerçeve programını hazırlayıp sunan Fatih Şahin'in misafiri rahmetli Hasan Celal Güzel. Kendisine kulak verelim.

“Evren Paşa Cumhurbaşkanı, ben de Milli Eğitim Bakanı’yım. Konuşuyoruz filan. Dikkatimi çekti. Konuşurken eski Türkçe not alıyor. Dedim ki:

  • - Paşam! Laikliğe aykırı değil mi? Hani devrim kanunları? Siz nasıl böyle eski Türkçe yazarsınız?
  • Kıpkırmızı oldu.
  • - ‘Sayın Güzel! Bu benim kolayıma geliyor’ dedi.
  • - ‘Hani senelerce bu çok zor, öğrenilmez filan diye propagandasını yapmadınız mı’ dedim.
  • - ‘Yok canım öyle olur mu? Bu Latin alfabesinden çok daha kolay. Üstelik ben bunu steno gibi kullanıyorum’ dedi.
  • Hakikaten öyle bir özelliği vardı eski yazının. Çok küçük notlarla steno haline getirebilirsiniz. Hâlbuki Latin alfabesinde steno daha zordur.”

Bu önemli hatırayı bizzat rahmetlinin kendisinden duymak isterseniz, linki burada:

Kendi devrimlerini kendileri çiğnediler

Sadece Kenan Evren mi?

Sizi bu kez 1943 yılının 17 Mayıs’ına götürelim. Elimizde bir yazı mevcut. Dâhiliye Vekaleti Matbuat Umum Müdürlüğü yazısı. 653 sayılı resmi yazıda Matbuat Umum Müdürü Vedat Nedim Tör, Sebilürreşad Mecmuası sayı 155, sahife 96’da geçen ve Hz. Peygamber’i (sav) konu edinen yayına karşı tepkisini şu sözlerle ifade ediyor:

“Mektubunuzu aldım. Biz her ne şekil ve suretle olursa olsun memleket dâhilinde dînî neşriyat yapılarak dînî bir atmosfer yaratılmasına ve gençlik için dînî bir zihniyet fideliği vücuda getirilmesine taraftar değiliz.”

Hz. Peygamber’den bahsettiği için Sebilürreşad dergisinin 155. sayısı Dâhiliye Vekâleti tarafından toplatılıyor. Eşref Edib Bey’in vekâlete yaptığı resmî başvuruya gelen cevap işte bu! “Memleket dâhilinde dînî neşriyata, dînî bir atmosfer yaratılmasına ve gençlik için dînî bir zihniyet fideliği vücuda getirilmesine taraftar olmayanlar” acaba bu resmi yazıyı hangi harflerle kaleme alıyorlar, bilin bakalım? Osmanlı harfleriyle.

Vedat Nedim Tör-Resmi yazı
Vedat Nedim Tör-Resmi yazı

Yasak sıradan vatandaşa

Dikkatinizi çekerim. Yıl 1943. Osmanlı harfleri şiddetli yasak kapsamındadır. Bu tarihten yıllar sonra Hürriyet gazetesine bir okuyucu mektubu gelir. Zarfın üzerinde Osmanlı harfleri bulunmaktadır. Hürriyet gazetesi mektubu kamuoyuna şu ifadelerle duyurur.

  • “Yukarıda resmi görülen zarf, yeni harflerin kabulünün 28’inci yılında, 19 Nisan 1956 günü Büyük Postahane’den gazetemize gönderilen bir okuyucu mektubuna aittir. Kanunen bu eski yazılı mektubu kabul etmemeleri gereken posta memurları, kolaylıkla yerini bulması için zarfın üzerine yeni yazı ile ‘Hürriyet Gazetesi’ ibaresini yazmayı ihmal etmemişlerdir.”

Kemalist devrimlere göre yasak kapsamındaki Osmanlı harflerini kullananlar sadece Kenan Evren ve Vedat Nedim Tör gibi devlet ricali değildir, dönemin neredeyse istisnasız bütün isimleri bu durumdadır. Onlardan biri de Aziz Nesin’dir. “Bir Sürgünün Anıları”nda, Bursa’daki sürgün günlerinde beş parasız kalınca bir dükkânın camına ‘eski Türkçe ders verilir’ yazısını astığını belirten yazar, Komünist olduğu anlaşılıp da aileler çocuklarını dersten çekene dek elifba öğretecek, Kur’an dersleri verecektir.

Vedat Nedim Tör - Resmi yazının Osmanlı harfleri ile müsveddesi
Vedat Nedim Tör - Resmi yazının Osmanlı harfleri ile müsveddesi

Aziz Nesin bile tınmadı

Aziz Nesin’in oğlu Ali Nesin, Atlas Tarih dergisinin Şubat/Mart 2015 sayısında kendisiyle yapılan mülakatta “Eski Türkçe öğrendim, ölümünden sonra babamın notlarını okudum ve neler yaşadığını anladım” diyecektir. Evet, Aziz Nesin eserlerini önce Osmanlı harfleriyle kaleme alır, daha sonra Latin harflerine geçirir.

  • Türk Edebiyatı Dergisi, “Necip Fazıl’ın Aziz Hatırasına...” diyerek hazırladığı Temmuz 1983 tarihli sayının 56. sayfasında Aziz Nesin’in Üstad’a yazdığı 5 Aralık 1980 tarihli mektubu yayınlamıştır. Aziz Nesin, tahmin edileceği gibi bu mektubu da Osmanlı harfleriyle kaleme almıştır. Mektupta şu samimi ifadeler yazılıdır.

“Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı için, yetmiş beşinci yaşınıza dair bir yazı vermenizi rica ediyorum. Bu yazıyı eski Türkçe yazabilirsiniz. Size daha kolay gelirse. Yazmağa zamanınız yoksa bu mektubu size getiren hanıma söyleyerek yazdırabilirsiniz. Ama ben sizin yazınızı tercih ederim.”

“Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı için, yetmiş beşinci yaşınıza dair bir yazı vermenizi rica ediyorum. Bu yazıyı eski Türkçe yazabilirsiniz.
“Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı için, yetmiş beşinci yaşınıza dair bir yazı vermenizi rica ediyorum. Bu yazıyı eski Türkçe yazabilirsiniz.

Aziz Nesin öldüğünde odasının duvarlarında iki "hat levhası’ asılıdır. Osmanlı harfleriyle yazılı

hatlar, sanatı ve sanatçıyı konu edinen iki beyiti ihtiva etmektedir. Beyitler şöyledir:

“Gelmişdir o şair-i yegâne

Gûya bu kitab için cihane”

"Ehl-i san'at gıbta etmez kimsenin ikbaline

Mal-i Karun'a değişmez sa'yinin mahsûlünü’

Ne çelişkili hayatlar, öyle değil mi?

İngilizce sorun değil

CHP’nin 1942 yılındaki roman müsabakası ise başka bir garâbetler yumağıdır. Harf devrimini milat kabul eden CHP zihniyeti, sadece 1928’den itibaren basılmış eserleri değerlendirme kapsamına alır. Görüldüğü gibi bir eserin yegâne kabul şartı, Osmanlı harfleriyle baskı yapmamış olmasıdır.

Posta ile gelen eski yazılı mektup
Posta ile gelen eski yazılı mektup

Nitekim ilk üçe giren eserden Halide Edip Adıvar’a ait olan Sinekli Bakkal 1936 yılında, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’na ait Yaban 1932 yılında, Abdülhak Şinasi Hisar’a ait Fahim Bey ve Biz ise 1941 yılında basılmıştır. Birinciliği kılpayı farkla kazanan Halide Edip 2500 liralık ödülün de sahibi olur. Fakat ortada şöyle bir gerçek söz konusudur.

Halide Edip’in Sinekli Bakkal’ı, 1935 yılında “The Clown and His Daughter / Soytarı ve Kızı” adıyla İngilizce olarak yayınlanmıştır. Osmanlı harfleri zinhar yasaktır ama İngilizce hiçbir zaman sorun teşkil etmeyecektir.

Halide Edip’in Sinekli Bakkal’ı, 1935 yılında “The Clown and His Daughter / Soytarı ve Kızı” adıyla İngilizce olarak yayınlanmıştır.
Halide Edip’in Sinekli Bakkal’ı, 1935 yılında “The Clown and His Daughter / Soytarı ve Kızı” adıyla İngilizce olarak yayınlanmıştır.

Osmanlı harfleriyle Osmanlıya düşmanlık

Demirel, “Osmanlıyı kötüledik. Çünkü Osmanlı’yı methetsek, Cumhuriyet’i tutturmakta zorluğumuz olurdu” diyerek bir hakikati geç de olsa itiraf etmişti. Evet, dönemin hızlı devrimcileri Osmanlı’yı kötülediler, Osmanlı’ya sövdüler ama neredeyse tamamı bunu Osmanlı harflerini kullanarak yaptılar. Üstelik sıradan vatandaşlar, Osmanlıca kitap bulunduruyor diye yaka paça nezaretlere doldurulurken.

Demirel, “Osmanlıyı kötüledik. Çünkü Osmanlı’yı methetsek, Cumhuriyet’i tutturmakta zorluğumuz olurdu”
Demirel, “Osmanlıyı kötüledik. Çünkü Osmanlı’yı methetsek, Cumhuriyet’i tutturmakta zorluğumuz olurdu”

Bu konuda son sözü Falih Rıfkı Atay’a bırakalım. Mustafa Kemal’i konu alan meşhur Çankaya isimli eserinin Nutuk bölümünde, bizzat kendisinin de içinde bulunduğu devrim kadrosuna ilişkin şu çarpıcı tespiti yapar.

Falih Rıfkı Atay'ın Çankaya isimli eserinin Nutuk bölümünde, bizzat kendisinin de içinde bulunduğu devrim kadrosuna ilişkin şu çarpıcı tespiti yapar.
Falih Rıfkı Atay'ın Çankaya isimli eserinin Nutuk bölümünde, bizzat kendisinin de içinde bulunduğu devrim kadrosuna ilişkin şu çarpıcı tespiti yapar.
  • “Yeni harfler alındıktan sonra eski yazı ile bir tek kelime bile yazmıyan iki kişi görmüşümdür: Atatürk ve İnönü!"

Madem öyle, biz de şu soruyu soralım:

1928 yılından sonra biri on, diğeriyse tam kırk beş yıl ömür sürmüş ikili, etraflarında dönen yalan çemberini farketmemiş olabilir mi sizce? Bu mümkün mü?