İdlib: Ârafta yaşayan bir şehri ziyaret
Avrupa savaş mağdurları arasından sarı saçlı mavi gözlü mülteci ayıklarken, Türkiye her zaman ‘Yaratılanı sev, Yardan’dan ötürü’ deyip kimliğine bakmazsınız umutsuz mağdurların güvenli evi oldu. Ancak son zamanlarda bir takım ithal söylemler üzerinden yabancı ve muhacir düşmanlığı pompalanmaya çalışılıyor. Suriyelilere karşı tezgâhlanan kışkırtmalar yoluyla Anadolu halkının özünden koparılması hedefleniyor.
Bugünlerde dünyanın gözü Ukrayna ve Ukraynalı mültecilere yönelmiş olsa da güneyimizdeki felaket kaldığı yerden devam ediyor. Suriye’deki hayat şartları hakkında en ufak bir bilgiye sahip olmayanların “Suriyeliler geri dönsün” sloganı vicdanları sızlatmaktan başka bir işe yaramıyor. Bu mânâda İdlib ziyareti belki acı ama bir o kadar da eşsiz bir tecrübe oldu bizim için. Savaş mağduru olmanın tam olarak neye karşılık geldiğini bir türlü anlamayan, anlamamakta direnen herkesi buraya, İdlib’e davet ediyoruz.
7 - 8 kat artan nüfus
Mart ayının ilk haftası Türkiye Dergiler Birliği (TÜRDEB) ve İnsânî Yardım Vakfı (İHH) girişimiyle Türkiye’deki seçkin dergilerin yazar ve editörlerinden oluşan bir heyet olarak Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan geçerek Suriye’nin İdlib şehrini ziyaret ettik. Savaştan önce yaklaşık 600 bin nüfusu olan İdlib, göç alarak bugün 4,5 milyonluk bir şehir olmuş.
Muhaliflerin kontrolünde bulunan İdlib, Esed rejiminden kaçanların sığınağı haline gelmiş durumda. Burada hayat şartları pek kolay değil. Her şeyden önce rejimin bombaları yağmaya devam ediyor. Hava bombardımanı öncesi şehirde sirenler çalıyor ama havan ve top mermileri için böyle bir uyarı mevcut değil. Mâsum siviller belki uyurken, belki karınlarını doyurmaya çalışırken bombaların hedefi oluyor. Türkiye sınırına yakın mesafedeki Kâh mülteci kampının birkaç hafta önce İran destekli milislerin saldırısına uğradığını hatırlatalım. İdlib bir tercih değil, gidecek yeri olmayanlar için bir mecburiyet mahalli…
10 yıl kalanlar var
İdlib şehir merkezi ve civar mahallelerinde Esed Rejimi ile Rusya’nın hava saldırısı sonucu yarı yıkık binaların çokluğu dikkat çekiyor. Bir diğer dikkat çeken konuysa kent merkezinden itibaren nereye baksanız gruplar hâlinde yan yana kurulmuş çadırlar görüyorsunuz. Yakın tarihte geçici olarak kurulmuş izlenimi veren çadırların geçmişini öğrenince şoka uğramamak mümkün değil. Kış mevsiminde dondurucu soğuklara, yaz aylarında ise nefes aldırmayan sıcaklara ev sahipliği yapan bir iklimde şu derme çatma çadırlar savaş yorgunu ailelerin yıllardır tek sığınağı olmuş.
Şehir merkezi daha sık bombardımana mâruz kalır endişesiyle kırsalda zeytinliklerin arasına sığınan aileler için dört duvar bir hayal âdeta. Bir yanda maddî imkânsızlıklar, diğer yanda sürekli bir bombalanma korkusu... Çadırlara mahkumiyetin gerekçesi işte bu tekinsiz ortam.
Her yer çocuk
İdlib’in mahalleleri sayılan çadır kentleri dolaştığınız zaman dikkat çeken bir başka konu ise çocuk yoğunluğu. Savaşın ortasında yaşayan toplumlarda kendini koruyup hayatta kalma içgüdüsü ağır basıyor olmalı ki, şu çetin hayat şartlarında sürekli çocuk yapmışlar. Diğer yandan ciddi bir yetim çocuk meselesi var. Bombardımanlarda ana-babasını kaybedip ortada kalan çocuklar bunlar.
Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere bu konuda çaba gösterenler güzel adımlar atmışlar ama sorunlar dağ gibi. Bize rehberlik eden İHH uzmanları çocukların eğitimden uzak kalmasını sorunların başında sayıyor. Çocukları Suriye’de kol gezen suç şebekelerine ve asker devşiren aşırı örgütlere yem etmemek, sahip çıkmak gerekiyor. Bu çocuklar Suriye’nin geleceği...
Türkiye'ye çok taraflı kıskaç
Sık sık duyduğumuz “Yeni Göç Dalgası” ile ilgili haberleri bizzat yerinde takip etme fırsatı bulduk. İran ve Rusya destekli Esed rejiminin her ileri adımı, İdlib kentine yeni bir çadır mahallesi ilave etmiş. Şehir merkeziyle İran militanlarının kontrolündeki bölge arasında sadece 16 kilometre var ve bu güzergâh, soluğu Türkiye’de almak isteyenlerin ölüm tehlikesine rağmen yöneldiği adres. Yani İdlib’de tutunamayan mülteciler için tek seçenek Türkiye.
Bu gerçeği bilen İran-Rusya- Esed üçlüsü mültecileri taciz ederek Türkiye’ye yönlendirme peşinde. Amaç belli: Türkiye’yi mülteci baskısıyla bunaltmak. Buna Suriye’nin kuzeyindeki PKK/PYD baskısı da eklenince Türkiye’ye çok taraflı bir kıskaç politikası uygulandığı ortada.
Suriyeliler geri dönsün diye ortalığı inletenler, sular durulursa mültecilerin evlerine geri döneceğini sanki bilmiyorlar mı? Peki, bu kesimin Suriye’de çözüm için bir gayreti mevcut mu? Mültecilerin hangi şartlarda yaşamakta olduğundan haberleri var mı? Buyurun, Halep oradaysa arşın burada. Kendilerini İdlib’e bekliyoruz.