İber'den Balkanlar'a, Afrika'dan Uzak Asya'ya: Türk silahları dünyayı kuşatıyor

Türk silahları dünyayı kuşatıyor.
Türk silahları dünyayı kuşatıyor.

Bir ülkeye savunma sanayii ürünü ihraç etmek buzdolabı satmaktan çok farklıdır. Güvenlik ve istikrara stratejik katkı sunan her gereç, kaynak ülkeye -bağımlılığı değil- bağlılığı artırır. İhraç edilen platform çeşidi çoğaldıkça başkentler arasındaki ilişki derinleşir; silah alışverişinde bulunan ülkeler zamanla dış politikada birbirlerinin çıkarlarını gözetir hale gelir

Bu durum en çok hava platformlarının transferinde hissedilir. Yeni nesil bir savaş uçağını satın alan ülke, üretici ülkeyle en azından 30-40 yıl boyunca savaşmamayı taahhüt etmiş demektir. Bu taahhüt tabii ki yazıyla hükme bağlanmış değildir; uçak satışının ardından başgösterecek teknik destek ihtiyacı, yedek parçalar, modernizasyon ve tabii ki hava platformunun kurşunları olan füzelere duyulan gereksinim, alıcı ülkeyi satıcı ülkeyle dost kalmaya zorlar.

İşte Türkiye son yıllarda insansız hava aracı pazarında elde ettiği ezici üstünlük sayesinde küresel ölçekte önemli sayıda 'dost' biriktirdi. Afrika'dan Balkanlar'a, Güneydoğu Asya'dan Körfez'e uzanan etki ağı büyük ölçüde SİHA'lar ve akıllı mühimmatlar sayesinde oldu. Bütçelerini çok da yormaksızın yüksek teknolojili hava robotlarına sınırsız erişim imkânı bulan ülkeler hem kendi topraklarında terör örgütlerini geriletip istikrar elde etti hem de hasım komşularına Türk silahlarıyla gözdağı verir hale geldi.

Afrika ülkeleri Türk SİHA'larıyla tanışınca...

Afrika'da Amerikan ve Fransız askerlerini topraklarından deport eden Sahraaltı ülkeleri Mali, Nijer, Burkina Faso ve Çad, istikrarsızlık unsuru terör gruplarını SİHA'lar sayesinde geriletirken sırtlarını Rusya dışında büyük ölçüde Türkiye'ye yasladı.

Batılı ülkelerin el altından destek verdiği Boko Haram örgütüyle boğuşan Nijerya ise silahlı dron bulmak için geldiği Türkiye'den bir daha çıkmadı: Songar dronuyla başlayan işbirliği yolculuğu Bayraktar TB2, ATAK helikopteri, zırhlı araçlar ve savaş gemileriyle devam etti.

2022 yılında ayrılıkçı Tigray milisleri kuzeyden taarruz edip başkente doğru yürürken apartopar Ankara'nın kapısını çalan Etiyopya, bir süre sonra saldırgan grupların üzerine ROKETSAN bombalarını TB2'lerle yağdırmaya başladı ve parçalanmaktan kurtuldu. Envanterini AKINCI TİHA ile de zenginleştiren kadim Habeş diyarında şimdi devletin gücü tüm bölgelerde hissediliyor.

Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Ruanda sınırında Tutsilerden oluşan silahlı M23 grubuyla mücadele yolunda Türk SİHA'sı satın almak için bağış kampanyaları düzenlerken, güvenliğini artırmak isteyen komşu Ruanda'nın da başvurduğu yegâne adres Ankara oldu. Altın ve kobalt rezervleri yüzünden sık sık karşı karşıya gelen iki ülkeyi barıştırma görevi ise tabii ki Türkiye'ye düştü.

Batı Sahra bölgesinin bağımsızlığını destekleyen Cezayir'e karşı güçlenme amacındaki Fas, Türkiye'den yüklü miktarda TB2 ve zırhlı araç alırken envanterini son dönemde Baykar'ın AKINCI'sı ile takviye etti.

Cezayir ise buna cevap olarak TUSAŞ'a geldi ve çok sayıda ANKA ile AKSUNGUR için sipariş verdi. Türk silahlarıyla kavgaya tutuşması muhtemel iki ülke arasında tansiyon yükseldiğinde devreye giren güç yine Ankara olacak.

Başı sıkışan, Türkiye’nin dokunuşuyla ayağa kalkıyor

Tunus'a ANKA-S satışları anayasanın askıya alındığı bu ülkeyle bağların devamını sağlarken, Bayraktar TB2'ler Nisan 2023'ten beri BAE-İsrail organizasyonuyla iç savaş cenderesine sokulmuş Sudan'a da bir nebze umut oldu. Meşrû Sudan ordusu, kitlesel katliam ve tecavüzleriyle meşhur Hızlı Destek Kuvvetleri'ni SİHA'larla geriletiyor.

Türk silahlarının Sudan'da oluşturduğu etki, 2020 yılı Libya'sına benzemeye başladı. Rusya, Fransa, Yunanistan ve Mısır'ın açıktan, ABD ve İsrail'in perde gerisinden destek verdiği CIA devşirmesi Halife Hafter güçleri, arkasında bir tek Türkiye bulunan Trablus güçlerine diş geçirememiş, Mehmetçiğin kurmay aklının devreye girmesiyle de hızla gerileyip Sirte-Cufra hattına çekilmek zorunda kalmıştı. Emperyalistlerce yok olmanın eşiğine getirilen Libya şimdi iki parçalı bir yapıda da olsa, geleceğe umutla bakıyor. İşte bu, Türkiye sayesinde oldu.

Bir zamanlar Libya ve Sudan'dakinden daha beter bir girdabın içine sokulmuş Somali'de de her şey, Müslüman Türklerin tılsımlı dokunuşuyla değişiverdi. 2011 yılında terör örgütü Eş-Şebab'a karşı başkent Mogadişu'yu bile elinde tutmakta zorlanan Somali ordusu, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin eğitim-donatım faaliyeti sayesinde bambaşka bir hüviyete büründü. Terör örgütlerini geriletirken istikrara kavuşan Somali, şimdi ayrılıkçı eyaletleri de 'diplomasi yahut SİHA gücüyle' yola getirip Afrika boynuzunun parlayan yıldızı olmak istiyor.

Kara Kıta'nın her yanına yayılmış Türkiye etkisi Asya derinliklerinde de kendini gösterdi. Dünyanın en kalabalık nüfuslu ülkesi Hindistan, Türk SİHA'larından ötürü kendini kuşatılmış hissederken, Yeni Delhi'yi çevreleyen Pakistan, Bangladeş ve Maldivler Ankara ile gelişen işbirliği sayesinde gücüne güç katıyor. Endonezya, Malezya ve Filipinler ise Türkiye'den satın aldıkları farklı türde pek çok silahla Ankara'nın Güney Asya'daki en önemli dayanak noktası haline geldi.

Ve şimdi Avrupa’yı zorlarken: İber ve Sicilya hattı

Silahlı insansız hava araçları sayesinde hızla genişleyen etki alanı Balkanlar'ın ardından Avrupa'yı da sarmaya başlıyor. Bulgaristan, Arnavutluk, Romanya, Kosova, Bosna Hersek, Polonya ve Hırvatistan Türk SİHA'larını kullanırken, çevresindeki gelişmelerden ürkmüş görünen Sırbistan'la ortak savunma projeleri başlatıldı. Belgrad'la bütünleşmeyi amaçlayan bu politika, Beştepe'nin Balkanlar'da kimseyi dışlamayan bütüncül stratejisine ilişkin ipuçları veriyor.

Fakat tüm bu gelişmelerle eşzamanlı ortaya çıkmış bir başka tablo daha var ki, önümüzdeki on yıllar boyu meydana gelecek tüm stratejik kırılmalarda Türkiye'nin eli artık daha güçlü durumda. Zira ülkemiz, Fransa ve Almanya'nın merkezinde bulunduğu kıta Avrupa'sına karşı batıda İber, doğuda ise Sicilya'dan bastırıyor.

İspanya ile ortaklaşa yürütülen gemi ve eğitim uçağı projelerinin yanında Portekiz'in askerî nakliye gemisi siparişleri Türkiye'yi İber Yarımadası'ndaki oyuna dahil etti. Madrid ve Lizbon'la gelişen askerî işbirliği, uzun vadeli bir takvime işaret ediyor.

Dünyanın en büyük İHA/SİHA şirketi Baykar'ın İtalya'nın tarihî havacılık firması Piaggio Aerospace'i satın alması ise Avrupa pazarına hakimiyet bakımından son yılların en değerli adımı oldu. Ticarî bir hamle gibi görünen bu stratejik karar, İtalyan savunma devi Leonardo'nun da devreye girmesini sağladı: Roma'da şimdi herkes, Türklerle başlaması muhtemel askerî ittifakı konuşuyor.

Leonardo firmasının CEO'su, Baykar uçaklarına İtalya'da üretilmiş sensör ve radarların entegre edilebileceğinden, İstanbul-Roma ortaklığının Avrupa pazarını kasıp kavuracağından, hatta 6. nesil jetler tarafından yönetilecek KIZILELMA gibi insansız uçakların kıtaya birlikte pazarlanabileceğinden bahsediyor.

Kudüs'te Yahudilerin nefretle yetiştirdiği çocuklar, Katolik Hristiyanlara yol ortasında tükürmeyi dinî bir vecîbe sayarken...

Vatikan'da Hz. Meryem'in kucağındaki Hz. İsa heykelini Filistin kefiyeli bir sepette sergileyen Papa Francis, soykırımcı İsrail kabinesiyle neredeyse gırtlak gırtlağa gelmişken...

ABD-İsrail hattındaki Siyonist-Evangelist blok karşısında Türkiye'nin askerî teknoloji satarak genişlettiği 'dost' ağını daha da güçlendirmesi sadece Müslümanların değil insanlığın da yararınadır.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım