Geri sayım başladı: Tik, Tok, Tik, Tok...
Sosyal medya günümüzde ne işe yarıyor? Gerçekten özgürlükler alanı mı? Siyasetin ve toplumların denetleyicisi mi? Devamlı yasaklarla, dayatmalarla mücadele ediyormuş gibi görünen bu platformlara haksızlık mı ediliyor? TikTok ve benzeri uygulamaların kısıtlanmasını isteyenler sadece casusluk faaliyetleri ya da ülke güvenliğini öne süren hükümetler değil. Geçtiğimiz Mart ayında Kanada'da dört okul yönetim kurulu, aşırı çekici sosyal medya ürünlerinin "çocukların düşünme, davranış ve öğrenme biçimini yeniden şekillendirdiğini" ve okulların bu olumsuz etkileri kontrol altına almakta zorlandığını iddia ederek TikTok, Meta ve Snapchat'e dava açtıklarını duyurdu.
TikTok, Z kuşağının video, eğlence, arkadaşlık, eğitim, araştırma platformu, aynı zamanda Google ve Wikipedia entegrasyonuyla neredeyse internetin geri kalanı da sisteme dâhil. Yeni nesil bir arama motoru da diyebiliriz, diğer bir tanımla hayat okulu da… Ancak ABD’deki yasak kararı TikTok’un Batı ülkelerindeki geleceğini belirsizleştirirken, TikTok’un oluşturduğu yoz kültür de çocukların, gençlerin geleceğini karartıyor.
Teknoloji sektörü, TikTok'un hızlı yükselişi karşısında baştaki şaşkınlığını kenara attı. Çin merkezli video paylaşım hizmetinin Batı dünyasının en popüler uygulaması haline gelmesinin ve Facebook'u yerinden etmekle tehdit edebilmesinin sırrı hâlâ tartışılıyor. Öte yandan Amerikan Yahudi sermayesi Meta şirketinin Facebook, Instagram gibi popüler uygulamaları bir yandan TikTok’un getirdiği yenilikleri kendilerine kopyalarken diğer yandan da Çinli şirkete hükümetler aracılığıyla savaş açtı. Ticarî mücadelede başarısız olunca, siyasi mücadele başladı.
TikTok’un farkı ne?
Hızlı yükselişin ardından TikTok’un gerçekten yenilikçi ve güçlü bir altyapısı olması en büyük etken. Hedef kitlesi gençler gibi görünse de aslında ortalama insan diyeceğimiz eli telefon tutan çoluk çocuk, yaşlı genç herkes.
TikTok'un kullanıcıları yakalamak ve onları kendine bağlamak için sahip olduğu en güçlü araç, şirketin çok sevilen özelliği "Sizin İçin Sayfası" ve onu dolduran algoritmadır.
“Sizin İçin”, yeni kullanıcıların uygulamayı açarken gördüğü varsayılan ekran. Başka bir hesabı takip etmeseniz bile bu sekme, TikTok genelinde popüler olanlardan derlenen hiç bitmeyen kısa klip akışıyla doldurulur. Bu özellik, şirkete rekabette büyük bir avantaj sağladı. Arkadaşı veya takipçisi olmayan bir Facebook veya Twitter hesabı yalnız ve çorak bir yerken, TikTok’a giren birisi ilk günden itibaren etkileşime giriyordu. Şimdiyse benzer özellikler diğer uygulamalara da geldi.
TikTok’a girdikten sonra ne olacağı şirketin gizli sosudur. Sizin İçin’de gezindikçe, size sunulan videoların yapısı yavaş yavaş değişmeye başlıyor, ta ki sitedeki hangi videoların ilginizi çekeceğini tahmin etme konusunda neredeyse esrarengiz bir şekilde iyi hâle gelene kadar.
TikTok, kullanıcıların ilgisini çekeceğini düşündüğü videoları göstererek ve tepkiyi ölçerek deneyler yaparak kendi tahminlerini aktif olarak test ediyor. Dolayısıyla sizin ilgi alanlarınıza göre bir akış oluşturmak yerine size yeni ilgi alanı oluşturuyor.
TikTok'ta yayınlanan her video, Sizin İçin sayfasında en az bir kişiye sunuluyor. Eğer bu video ilk tur gösterimde beğenilirse TikTok, bu videoyu ikinci turda daha fazla kişiye gösteriyor ve bu katlanarak devam ediyor. Bu da her kullanıcının küresel şöhret şansına sahip olduğu anlamına gelir. Hiç takipçiniz olmasa bile videonuz eninde sonunda birisinin Sizin İçin sayfasına düşecek ve olumlu bir etkileşime sahip oldukları kabul edilirse binlerce veya milyonlarca izleyiciye son derece hızlı bir şekilde ulaşabilecek.
Amerika Tiktok’u İsrail El Cezire’yi yasaklıyor
ABD Senatosu, TikTok'un sahibi ByteDance şirketini hisselerini satmaya zorlayan, aksi halde uygulamanın Amerika'da yasaklanmasına neden olabilecek tartışmalı yasa tasarısını onayladı.
Gerekçe olarak da Çin hükümetinin, TikTok'un 170 milyon ABD'li kullanıcısı hakkındaki verileri teslim etmeye zorlayabileceği endişesi öne sürülüyor. Yakın zamanda İsrail de El Cezire'yi yasakladı. Gerekçe yine güvenlik.
Ama asıl nedenin, kendi kontrollerinde olmayan bir gücün karşılarına rakip olarak çıkması olduğunu biliyoruz.
ABD Başkanı Biden’ın TikTok'u yasaklamak veya satışını zorlamak için imzaladığı yasa, İsrail'in El Cezire yasağı gibi ulusal güvenlikle ilgili asılsız iddialara dayanıyor.
İki yasanın da İsrail’in Gazze katliamına karşı artan tepkiyi susturmak için bahane olduğu açık.
Artık antisemitizm kapsamında her şey yasaklanabilir
TikTok yasası, El Cezire yasası gibi başlangıçtaki hedefiyle sınırlı değil. Bu, başkanın ulusal güvenlik tehdidi olarak gördüğü yabancı kontrollü çevrimiçi haber kaynakları da dahil olmak üzere diğer platformların gelecekte yasaklanmasının kapısını açıyor.
Mesela CNN, Associated Press, New York Times veya Reuters gibi büyük haber kuruluşları, Filistinli bağımsız çalışanlardan fotoğraf satın alarak veya yalnızca İsrail'i eleştirerek terörizmi desteklediği gerekçesiyle kapatılabilecek.
Bu sadece medya ile de kısıtlı kalmayacak gibi görünüyor. Antisemitizm kuralları adlı dalavereyi ihlâl eden her şirkete benzer bir tarife uygulanabilir.
İkiyüzlü yasak
Konu siyaset olunca TikTok acımasız bir şekilde cezalandırılıyor. Ancak sosyal medya uygulamaları aracılığıyla milletlerin kültürünü, çocukların istikbalini, eğitimini, giyim kuşamını, yediğini içtiğini, hatta cinsiyetini bile değiştirmeye ant içenlere ses çıkaran yok.
Sosyal medya günümüzde ne işe yarıyor? Gerçekten özgürlükler alanı mı? Siyasetin ve toplumların denetleyicisi mi? Devamlı yasaklarla, dayatmalarla mücadele ediyormuş gibi görünen bu platformlara haksızlık mı ediliyor?
TikTok ve benzeri uygulamaların kısıtlanmasını isteyenler sadece casusluk faaliyetleri ya da ülke güvenliğini öne süren hükümetler değil.
Geçtiğimiz Mart ayında Kanada'da dört okul yönetim kurulu, aşırı çekici sosyal medya ürünlerinin "çocukların düşünme, davranış ve öğrenme biçimini yeniden şekillendirdiğini" ve okulların bu olumsuz etkileri kontrol altına almakta zorlandığını iddia ederek TikTok, Meta ve Snapchat'e dava açtıklarını duyurdu.
Sosyal medya kimini kâtil kimini maktul yapıyor
Çocukların sosyal medya aracılığıyla nasıl mahvedildiğine dair çarpıcı örnek 2022’de İngiltere’de yaşandı. Lise öğrencisi Scarlett Jenkinson ve Eddie Ratcliffe sosyal medyada izledikleri dehşet videoları ve katıldıkları satanist grupların telkinlerinden etkilenerek bir cinayet işlemeye karar verdiler. Birkaç isim üzerinde müzakere ettikten sonra Brianna Ghey isimli bir gençte karar verdiler.
Brianna da sağlıklı bir zihin yapısına sahip değildi. Hiç gerçek arkadaşı olmadığı için hayatının büyük kısmını sosyal medyada geçiriyordu. Transeksüellerle arkadaşlık kurmaya başladı. Kısa sürede cinsiyetini değiştirmeye karar verdi. Pantolonu çıkardı, etek giydi. Başına peruk taktı. Hormon tedavisine başladı. Brianna, “bir kadın gibi güzel olmak için ne gerekiyor” diye internete sorunca tahtakurusu gibi “sıfır beden” olmak birinci kural olarak ortaya çıktı.
Bir yandan hayatını uçuruma sürüklerken diğer yandan da bunu TikTok’ta yayınlıyor, hatırı sayılır bir takipçi kitlesi ediniyordu. Sonunda zayıflamak isterken anoreksiya oldu. İşte bu hâli, okul arkadaşları Scarlett Jenkinson ve Eddie Ratcliffe’in kendisini cinayet için seçmelerindeki en büyük etken oldu. O kadar zayıf ve güçsüzdü ki kolayca öldürebileceklerini düşündüler ve tatbik ettiler.
Sosyal medyanın fütüristtik bir cinayet filmi senaryosu gibi olaya dahil oluşunu ortaya koyan bu olayın farklı birçok versiyonu var.
Gençlerin akıl sağlığını bozuyor
Son yapılan birçok araştırma gençlerde artan zihnî sağlık sorunlarının kısmen akıllı telefonlara ve sosyal medyaya bağlı olduğunu gösteriyor.
Akıl sağlığı sorunları olan ve internette yanıt arayan gençler için sosyal medya hâlihazırda mücadele ettikleri karanlık yetersizlik duygularını güçlendirmek için özel olarak tasarlanmış gibi görünürken aslında durumu daha da kötü bir hâle sokuyor. Zorbalığa mâruz kalan çocuklar içinse akıllı telefonlar günün her saatinde zulme olanak sağlıyor.
Eğitimin iki ana durağında tren durmuyor: Aile-okul aymazlığı
Çocuğun uğradığı zorbalık, şiddet ve tacizin sadece akranlarından ya da sapıklardan geldiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Çocuğu korumak ve gözetmekle mükellef anne, baba ve öğretmenler tarafından da bu tür saldırılara uğruyorlar.
Çünkü sosyal medya araçları sadece çocukları ve gelişme çağındaki gençleri değil birçok yetişkinin içindeki zorbayı, komplo teorisyenini veya narsistini ortaya çıkardı.
23 Nisan'da iğrenç kareler
Geçtiğimiz 23 Nisan’da okullardaki kutlamalarda çocuklara giydirilen âdeta dansöz kıyafetlerini öğretmenler seçmiş, veliler de sorgulamadan giydirmişlerdi. Çocukların fizîkî gelişimi diye dans gösterileri hazırlamışlar ancak dans diye izlettikleri cinsel birleşme gösterisine dönüşmüştü.
Eğlence için çaldıkları şarkı ise sayısız suçtan hapiste olan sosyal medya fenomeni Dilan Polat’ın şarkısıydı. Bir kız çocuğuna onun taklidini yaptırıp iki çocuğa tutuklattırıyorlardı. Tüm bunlar okul yönetimi, öğretmenler kontrolünde ve ailelerin gözetiminde yaşandı. Ancak yaptıkları şeyin kötü olduğunu akşam haberlerinde kendilerini izleyince anladılar. Gerçekten anladılarsa tabi... O ana kadar kimse rahatsız olmadı. Çünkü TikTok’u açtıklarında gördükleri videodan farklı değildi ki yaptıkları, neden kötü olsundu…
Aile bakanlığı ses çıkarmadı
Geçenlerde bir meyhane sahnesinde dans eden kız çocuğunun videosu internette milyonlarca izlendi. İlkokul çağında uygunsuz bir yerde vücudunu teşhir eden bir kıyafetle dans eden çocuğun videosunu paylaşan aile bir de not düşmüş; “Baştan söyleyeyim menajeri ben olacağım.”
‘Sizin eğitim sisteminizde milli şuur yok!’
Türkiye’de değişen müfredat tartışılıyor. İntegralin müfredattan çıkarılışının yüzde biri kadar milletin şuursuzluğuna üzülmüyor kimse. Şuur konusuna gelmişken internette çokça paylaşılan ve Turgut Özal dönemine atfedilen bir hikayeyi de anımsatmakta fayda var.
Turgut Özal başbakanlığı döneminde ileri bir millet olarak gördüğü Japonların gelip Türk eğitim sistemini incelemelerini ve eksikler, tavsiyeler olarak kendisine bir rapor sunmalarını istemiş.
Japon eğitim uzmanları gelmiş ve ülkemizin eğitim sistemini incelemiş. Özal’ın bürokratlarının da hazır bulunduğu bir ortamda raporlarını sunmuş ve sonuç olarak şunu söylemişlerdi:
“Sizin eğitim sisteminizde millî şuur yok!”
Turgut Özal’ın “Nasıl?” sorusu üzerine şunu anlatmışlardı:
“Biz Japonya’da okula başlayacak çocuklarımıza millî şuur şoklaması yaparız. Onları önce toplu halde hızlı trenlere bindirir, dev fabrikalarımızı, teknoloji merkezlerimizi gezdirir, ülkemizin gücünü gösteririz.
Sonra da bu yavrularımızı alır, Hiroşima ve Nagazaki'ye götürür, orada atom bombası atılan ve yıllardır ot dahi bitmeyen alanları gösterir ve onlara deriz ki:
Eğer siz çalışmaz, şuurlanmaz ve az önce gördüğünüz teknolojiye sahip olmak için gayret göstermezseniz sonunuz işte böyle olur.”
Bizim bürokratlardan biri atılır: “Ama bizim bir Hiroşima’mız yok ki!”
“…”
Bu milletin geçmişini, Çanakkale’yi, Kurtuluş Şavaşı’nı öğrenemeden bize ait olmayan pek çok şey akıllı telefonlarla hayatımıza girdi. Çocuklar derslerini Youtube’dan, danslarını Tiktok’tan öğrendiği günümüze gelecekten bakıldığında Japonya’daki çocukların Hiroşima’ya, Nagazaki'ye baktıkları gibi üzüleceği bir toplum olacağız maalesef.
Abone olmak için: www.birlikte.com.tr/gercek-hay...