Gerçek Hayat tecrübemiz
Düzyazıyla ilişkisini nispeten geç bir dönemde geliştiren biri olarak -şiiri düzyazıya daimen ebeden yeğlediğim bir dönemi, kendimi de ikna ederek aşınca-, Gerçek Hayat dergisi benim için nesirle sık ve düzenli bağ kurduğum ilk mecra oldu (Ali Ayçil sağolsun).
Haftalık yazılarımı biraz belli bir nizam içinde, biraz avarelikle yürüttüm. Geriye dönüp bakınca, vay anasını, epey yazmışım diyorum. Bu yazılardan bir kısmını da kitaplaştırdım.
Gerçek Hayat,Dergi, Haftalık dergiciliğin enikonu canlı olduğu, itibar da gördüğü bir dönemde, sanırım tam da vaktinde çıkmaya başlayan dergi, bir dünya iyi yazarı ve gazeteciyi ağırladı, mezun etti. Türkiye değiştikçe dergi de değişti. Ve sanırım ısrarla çıkan yegâne haftalık dergi olarak rakipsiz kaldı.
YENİ ROLLERİYLE YERİNİ ALMASINI TEMENNİ EDİYORUM
Gazetelerin dijital mecraların tehdidi altında silikleşmesi, sanırım yakın bir gelecekte de azalarak bitmesi mukadder. Bir tür temenni olarak da kabul edilebilir ki, belki yeni nesil, güçlü analizlerin ve dosyaların yer aldığı, az satan ama etkili olan bazı gazeteler de doğabilir. Bu gazetelerde, sosyal medyaya ve dijital mecralara sığmayan bir derinlik ve oylum bulmamız da mümkün olabilir. Ben bu gazetelere, haftalık dergileri de ekleyebiliriz kanaatindeyim. Bir haftanın, mesela 5 sene, mesela 10 sene önceye göre daha kalabalık bir gündemle yeni haftaya bağlandığı bir dünyada, bu olaylar sağanağını derli toplu görme ve okuma ihtiyacının artacağını varsayıyorum. Yani çok bilgi ve devasa malumatın yarattığı kaosun, hiç değilse haftalık bir envanterini çıkartarak bir düzene kavuşturma ihtiyacı eskisine göre daha fazla hissedilecek.
Gerçek Hayat’ın bu yeniden şekillenmekte olan basın dünyası içinde, yeni rolleriyle yerini almasını ümit ve temenni ediyorum. Nice yıllara.