Gençlere göre ahlak evrensel, din şahsi
Geçen hafta Başakşehir Belediyesi, İstanbul Üniversitesi ve Argetus Araştırma Şirketi’nin iş birliği ile düzenlediği, Albayrak Medya Grubu’nun medya sponsoru olduğu İstanbul Gençlik Çalıştayı yapıldı. Çalıştayın en önemli verisi Argetus’un İstanbul’da 15-29 yaş aralığındaki bin 948 gençle yaptığı Gençlerde Değişim ve Farklılaşan Talepler araştırması. Araştırma sayesinde gençlerin farklılaşan taleplerini gözlemlemek mümkün.
Mesela kitap okumuyor dediğimiz gençlerin sadece yüzde 14’ünün kitap okumadığı, yaş ilerledikçe kitap okuma oranlarının düştüğü görülüyor. Araştırmanın en çarpıcı başlıkları ise gençlerin adalet vurgusu, kurumlara güven ve dini yönelimi meselesi. Saygı, doğruluk, dürüstlük, sevgi, hukuk ve adalet, barış ve hoşgörü gençlerin hayatlarında en önemli gördükleri konuların başında geliyor.
Araştırmanın Proje Bilim Danışmanı olan Prof. Dr. Yunus Kaya Hocayla öne çıkan bu başlıkları konuştuk. Toplumda feveran halinde yürütülen deizm tartışmasının haklı olmadığını söyleyen Kaya, “Gençler dindarlığı ibadetler üzerinden değil de daha çok değerler ve davranış kalıpları üzerinden tanımlıyor. Bu bağlamda ahlakı daha evrensel bir şey, dini ise şahsa ait ve tercih meselesi olarak görüyorlar” şeklinde ifade ediyor.
Gençlerde değişen ve farklılaşan taleplerle ilgili geniş kapsamlı bir araştırma hazırladınız. Bu araştırmanın çıkış noktası neydi?
Gençlerle ilgili tartışmalar son zamanlarda epeyce yoğunlaştı Türkiye’de. Deizm tartışmaları, gençlerin siyasi tercihinin belirleyici olması, yeni seçmenler iktidarı değiştirecek bir güç mü, değil mi gibi sorular var. Bunun dışında geçmişte de vardı ama dönem dönem gündemdeki yoğunluğu artan uyuşturucu bağımlılığı, gençlerin sosyal medya kullanımından doğan kültür çatışmasının artması meseleleri de araştırmamızın gündemindeydi.
Bu araştırmayı yapma amacımız, gençliğe daha kolay ulaşıp, onları daha iyi anlamak. Önemli bir konu da kuşaklar arası farklılık. Geçmişle ilgili yeterli veri olmadığı için bunu akademik çalışmalarla ölçmek zor. Ama bazı pratiklere bakarak yetişkinlerin gençlere bir şey öğrettiği durumdan, gençlerin yetişkinlere, özellikle teknoloji bağlamında, bir şeyler öğrettiği duruma geçtik diyebiliriz.
Kuşak farklılıkları, kuşağın hızlı değişmesi, kardeşler arası farklılıkları da ortaya koyuyor. Bilginin kendini ikiye katlaması durumuyla karşı karşıyayız. Eskiden bin yıl, yüz yıl gibi zaman dilimlerinde olan bilginin artışı, şu anda bir yıl, bir süre sonra bir aya hatta bir güne düşeceği tahmin ediliyor.
ADALET VURGUSU DİKKAT ÇEKİYOR
Gündemi yüklü olan bir ölçüm yaptınız. Araştırmaya baktığınızda dikkat çeken hususlar nelerdi?
Araştırmanın amacı genel bir durum tespitiydi. Normalde sadece akademi için yapılan çalışmalarda mümkün olduğunca araştırma alanını daraltmaya çalışırız. Ama kamu yararı gözetilen çalışmalarda gündem daha geniş olabiliyor. O yüzden çok farklı konularda çok fazla soru sorduk. Araştırmada en dikkat çekici konu gençlerin adalet vurgusuydu. Bunu sadece evrensel değerlere bağlılık olarak da okuyabiliriz belki, ama ondan öte topluma baktıklarında sorun olarak gördükleri şey, gelecek kaygısıyla, fırsat eşitliğiyle çok alakalı. Ama ciddi bir adalet vurgusu var. Bu bağlamda kurumlara güvensizlik de ön planda.
Kurumlara güvensizlikten kasıt nedir? 17 yıllık AK Parti iktidarının devlet kurumlarıyla özdeşleşmesinden doğan bir sonuç mu?
Kurumlara güvensizliği sadece bu iktidar çerçevesinde algılıyoruz ama gençler muhalefet partilerine de güvenmiyor. Mesela liderlere güveni sorduğumuzda muhalefet parti liderlerine olan güven, iktidar parti liderinin yarısı kadar çıktı. Burada parti tercihi de etkili diyebiliriz ama ciddi olarak altında çıktı. Gençler için kurumların tamamına yönelik bir güvensizlik söz konusu. İstanbul Büyükşehir Belediyesine güven yüzde 45 bile çıkmadı. Baktığınızda yüzde 50’den fazla oyla seçilmiş bir yönetim, iktidar değişikliği var, fakat kurumlara güven, orada kim olursa olsun sıkıntı. Herhangi bir partide parti içi mekanizmaların âdil bir biçimde işlediğini düşünmüyor gençler.
Adam seçicilik yapıldığını, şu olduğunu, bu olduğunu söylüyorlar. 17 yıldır tek tip bir iktidar var. Belki sadece tek bir partiye bağladıkları sorunların daha genel sorunlar olduğuna şahit olunca, hayal kırıklıkları biraz daha derinleşebilir. Bunu öğrencilerimde görebiliyorum, mesela değişen yerel yönetimlerde beğenmediği pratikler veya kendince uygun insanların atanmayışı durumuyla karşılaşınca, ‘hepsi aynı’ gibi bir yaklaşım içine girdiler. Bu araştırmaya da genel olarak adalet vurgusu ve fırsat eşitliği vurgusu şeklinde yansıdı.
KURUMLARA GÜVEN TÜM DÜNYADA SORUN
İpsos’un mesleklere güven araştırmasında din adamlarına ve askerlere güven çok düşük çıkmıştı. Bu mesleklere kurumsal olarak baktığınızda İpsos’un araştırmasıyla bir yakınlık var mı?
TSK yüzde 60 düzeyinde Diyanet de yüzde 40 düzeyinde çıktı. İpsos, din adamları şeklinde sormuştu, yüzde 18 gibi bir rakam çıkmıştı. Ancak İpsos, sayfalarından da duyurdukları gibi online bir anket yapmış, orta ve üst ortayla sınırlamış. 400 küsür örneklemi var, ki bu tüm Türkiye için hata payı çok yüksek bir örneklem. İnsanlar yöntem konusunda çok bilgili olmadıkları halde, İpsos sonuçlarının mutlak bir bilgiymiş gibi tartışılması beni biraz rahatsız etti açıkçası. Daha nüanslı yaklaşılması gerekiyordu.
- Baktığınızda genel olarak kurumlara güvenle ilgili biz de bir sıkıntı bulduk. Yüzde 50’yi geçen birkaç kurum var. Onlar da güvenlik kurumlarıydı. Güvenlik kurumlarının yüksek çıkması biraz da dönemsel olabilir. Son dönemde terörle mücadelede elde edilen başarılar, iki sınır ötesi operasyon, 15 Temmuz’un etkisini silkelemiş gibi gözüküyor.
Diyanet çok fazla tartışmaların gündeminde olduğu için biraz etkilenmiş olabilir. Ama kurumlar içinde en düşük değil. Bankalar çok daha düşük çıkıyor.
Genel olarak siyasi parti diye sorduğunuzda Diyanetle aynı veya biraz daha az. Mesela gençlerin YÖK gibi etkileşim içinde oldukları kurumlara güven çok daha az. İlçe belediyeleri yüzde 50’ye yakın. Gönül ister ki çok daha yüksek çıksın ama kurumlara güven tüm dünyada sorun.
GENÇLER DİNE ŞAHSî YAKLAŞIYOR
Din ve değerler konusu da Türkiye’de çok tartışılan bir konu. Gençler inanç meselesinde nerede duruyor? Deizm veya ateizm yaygın mı?
Türkiye’de kendini deist veya ateist olarak tanımlayan insan oldukça az. Farklı biçimlerde sorduğumuz sorularla, din hayatımda önemli bir yer tutmuyor veya herhangi bir dine inanmıyorum ama karşıyım veyahut saygılıyım diyenlerin toplamı yüzde 6 civarı çıktı. Yüzde 94’ü bir şekilde bir dine inandığını söylüyor.
Bu toplumda feveran halinde bir deizm tartışmasını haklı kılmıyor.
- Gençlerin dini pratiğinin düşük olması tüm dünyada eskiden beri görülen bir olgu. İnanç konusunda deizm olmasa bile heterojenleşme yaygınlaştı. Dindarlığı ibadetler üzerinden değil de daha çok değerler ve davranış kalıpları üzerinden tanımlıyorlar.
Ahlaklı olma, dürüst olma gibi. Bu bağlamda ahlakı daha evrensel bir şey, dini ise şahsa ait ve tercih meselesi olarak görüyorlar.
Doktora hocam Amerikalıların dine yaklaşımını açık büfeye benzetirdi. İstediğini alır, istemediğini masada bırakır şeklinde. Bu bireyselliği vurguluyor aslında. Gençlerin önemli bir kısmı dinin yaşanmasında veya inancın kabul edilip edilmemesinde kendine sunulanı bir paket olarak almıyor. Neyi alıp almayacağına karar verecek kişinin kendileri olmasını istiyor. Gençlik geçici bir süreç. İleri yaşlara gittikçe bu daha da oturacaktır. Ama din konusunda her kuşakta değişim yaşanıyor. Batı da da öyle, bizde de. Batıda mesela evlenip çocuk sahibi olunca kiliseye gitme oranı artar.
GENÇLER CİDDİYE ALINMAK İSTİYOR
Gençlerin sosyal medya kullanımı üzerine çıkan sonuçlarla ilgili yorumlarınız nedir?
Gençlerin sosyal medya kullanımı çok yaygın. Siyasi katılımları yok değil, ama siyasi katılımları sosyal medya üzerinden, aktivizmleri sosyal medya üzerinden. Bunu sadece sosyal medya üzerinden yapan da var, genel olarak aktivizmin önemli bir bileşeni olarak yapan da var.
Yerleşik sivil toplum kuruluşları içinde daha çok gençlerin baş başa kaldığı kulüpler öne çıkıyor. Doğrudan üye olmasa bile faaliyetlerine katıldıkları STK’ları sorduk, bunun içine tanımı gereği, öğrenci kulüplerini ve spor kulüplerini de dahil ettik. Gençlerin çoğunluğu kendi akranlarının bulunduğu kulüplerde faaliyet gösteriyor. Onun dışında meşrebi ne olursa olsun vakıf, dernek, örgütlere katılım ve üye olma oranları yüzde 2-3’lerde geziyor.
Buradan şunu okuyabiliriz, gençler birbirlerine güveniyor, ama yetişkinlere ve topluma güvenmiyor.
Buradan mevcut STK’lara da işleyiş formunu değiştirmelerine yönelik bir veri çıkar mı?
Tabi, STK’larda da siyasette de aynı sorun var. Gençler buyurgan dilden, hiyerarşik ilişki biçiminden, dikey ilişkiden rahatsız. Bu sadece partilerde, liderin güçlü olmasıyla ilgili değil, STK’larda da bir şekilde gençlere görev verme, rol verme ama onların önerilerini, katkılarını sağlayamama veya çok ciddiye almama sorunu kendini gösteriyor.
Bu bağlamda STK’ların da dikey ilişki kurmaktan vazgeçmeleri gerekiyor. Birçok STK’ya gittiğinizde belirli bir gündemleri oluyor, o gündemin tartışılması söz konusu değil, onlar çok önemli bir iş yapıyor, siz o güne kadar katılmamış olduğunuz için bir sıfır yenik durumdasınız, yaşınız gereği ancak gelmişsiniz, sizi dönüştürme, bilinçlendirme derdine düşüyorlar hemen. Gençleri aktör olarak görmüyorlar.
- Kurumsal tecrübe tabi ki faydalı ama gençler ‘tabula rasa’ değil, ciddiye alınmak, adam yerine konulmak ve katkıda bulunmak istiyor.
Onlara rol biçtiğinizde, kenara köşeye ittiğinizde veya nefer olarak gördüğünüzde bundan çok hoşnut değiller.
SÖYLEŞİ KONFERANS OUT, MESLEKİ EĞİTİM İN
Bu araştırma bize hangi konularda yol gösterici olacaktır?
Gençlere sadece durum tespiti yapmadık, ayrıca ne istediklerini de sorduk. Bileşeninin Başakşehir Belediyesi olmasından dolayı yerel yönetim konusu önemliydi. Ne tür faaliyetlere katılıyorsunuz, hangi faaliyetler dikkat çekiyor, gibi başlıklarımız vardı. Söyleşiler ve konferans gibi klasik hizmetler, spor faaliyetleri veya mesleki eğitim hizmetleri kadar ilgi çekmiyor. Gençler öncelikle kendi istek ve ilgilerine uygun faaliyetler istiyor.
Teknolojiyle ilgili yeni meslekleri eğitim sistemi içinde almadıklarını düşündükleri için, yerel yönetimlerden bu bağlamda beklentileri var.
Herhangi bir konuda politika üretebilmek için o konuda bilgi sahibi olmak gerekiyor. Bunun için de durum tespitini doğru yapmak önemli. Durum tespitinin yanı sıra gençlerin istek ve ihtiyaçları neler, yerel yönetimler neler yapabilir sonuçları çıktı. Bazen gençlik faaliyetlerine ciddi paralar harcanabiliyor, ama istenen sonuç elde edilmiyor. Her ne kadar belediyeler katılım durumlarından bir çıkarım yapabilse de bu tür bir araştırma daha sağlıklı bir çıkarım yapma imkanı sağlıyor politika yapıcılara.