Gazze direnişi düşmana korku dosta ilham veriyor
Yaklaşık 20 yıldır her yandan kuşatılmış 360 kilometrekarelik minik bir şehrin ambargo ve kuşatmaya rağmen bir destan yazdığına şahit olduk. Kısıtlı imkânlara sahip dev yürekli adamlar, askeri bir baskınla işgal devletini tam kalbinden vurdu. İşgalcinin buna cevabıysa her zamanki gibi korkakça oldu. Göğüs göğüse çarpışma yerine sefil bir şekilde sivilleri bombalamayı tercih ederek hastaneleri, okulları ve camileri vurdu. Korkunun ecele faydası yok. İsrail'in zevali yakındır. Gazze direnişi bunun işaret fişeğini yakmıştır. Gazze'yi ve Filistin'i, coğrafyayı iyi bilen isimlerle, Filistinli Said Elhaj, gazeteci Turan Kışlakçı ve Mustafa Sabri Beşer ile konuştuk.
Geçmişte İsrail saldırır, Müslümanlar cevap verirdi. Son savaşı mâlum Hamas başlattı. Bu kez Müslümanlar cevap vermek yerine saldırdılar. Bunun sebebi nedir?
Said Elhaj: Arka planı iyi bilip ondan sonra çerçeveyi çizersek daha iyi olur. İsrail, siyonistlerin 1948’de dünyanın dört bir yanından işgalcileri getirip savaşlar, katliamlar vasıtasıyla kurduğu sözde bir devlettir. Bütün dünya tanımış olsa bile hem Filistin hem de birçok Arap ve İslam ülkesi tanımamıştır, meşru değildir. Dolayısıyla Filistinlilerin işgale karşı haklı mücadelesi devam etmektedir. Bu arka planı önce bir aklımızda tutalım.
Ayrıca Gazze yıllardır kuşatma altındadır. Ambargoyu hepimiz biliyoruz. Dünyanın en büyük açık hapishanesi deniyor. Hakikaten öyledir. Ne eğitim ne sağlık hizmetleri ne de başka bir şey için Gazze'den dışarı çıkmak o kadar kolay değildir.
İsrailli bakanlar suç makinası
İsrail bir güç sarhoşluğuyla “Arkamızda ABD başta olmak üzere bütün batı dünyası var” diyerek Gazze ve Batı Şeria'da her gün insanları tutukluyor, öldürüyor. Ve şu anda işgal tarihinin en kötü, en aşırı sağcı hükümetiyle karşı karşıyayız. Düşünün ki kabinede bizzat İsrail yargısı tarafından mahkûm edilmiş, 52 adet suç kaydı olan kimseler bakan olarak bulunuyor. Ulusal Güvenlik Bakanı Ben-Gvir mesela böyle bir kişidir. FKÖ ile sözde barış bir süreci oldu ama yine sözlerinde durmadılar. Dolayısıyla ne siyasi ne de insani olarak bir ufuk kalmadı, günden güne her şey daha da kötüye gidiyor. Daha önemlisi, Hamas siyasi grup başkan yardımcısı Salih el-Aruri El Cezire’ye bir demeç verdi. Ne dedi orada Aruri? “Yakın bir zamanda İsrail işgal güçlerinin Gazze’ye saldıracağına dair istihbarat aldık. Onlar saldırmadan biz harekete geçip kendimizi savunduk."
Bu bir saldırı değil kendini savunmadır
Yani ortada durduk yere bir saldırı yok. Her zaman olduğu gibi işgalciye karşı kendini savunma söz konusu.
Gazze'deki siyasi ve askeri liderlerin hepsi için suikast planı da varmış zaten, öyle değil mi?
Bu suikast planı onların ilân ettiği bir husus. Orada bütün isimleri görebilirsiniz. Ayrıca 7 Ekim Cumartesi, hem Yahudi bayramının son günü hem de Mescidi Aksa'ya yapılan saldırıların zirveye ulaştığı bir gün. Müslümanların girişini yasaklayıp, işgalcilerin girişini temin ediyorlar. Sonuç itibariyle Filistinliler meşru savunma haklarını kullandılar. Gazze gücü dedikleri, İsrail işgal ordusunun Gazze'yi kuşatmış olan ve katliamları yapan grubunu hedef aldılar. Gazze içindeki suikastları yapan da bu gruptur. Asıl hedef bu ama herkesin aklında kalan şey festival oldu. Festivalde sivillerin kurşunlandığı, bebeklerin kafalarının kesildiği, tecavüzler filan yapıldığı yok. Bunların tamamı İsrail propaganda makinasının ürünü.
Hamas'ı DAEŞ ile eşitleme çabası
Amerikan başkanı da "beni yanılttılar" diye açıklama yapmadı mı zaten?
Bence bir yanıltma yok, Biden bilerek yaptı bunu. Bilerek ve isteyerek kurgulanmış diyorum çünkü İsrail ile ABD yönetiminin uzun zamandır izlediği bir siyaset bu. Hamas eşittir DAEŞ demeye getiriyorlar. Dünyaya şu mesajı vermeye çalışıyorlar: "Siz nasıl bir koalisyon yaparak DAEŞ’e karşı savaştınız ve onları bitirdiniz. Bizim de Hamas'ı bitirme hakkımız var." İşgal devleti bu fotoğrafı çizmeye çalışıyor. "Bunlar insan değil hayvandır" yani biz ne yaparsak haklıyız demeye getiriyorlar. Ve bakın neredeyse bütün batıyı arkalarına aldılar.
Kim ne istiyor?
Peki, bu savaş nereye evrilir?
Turan Kışlakçı: Şimdi buradaki tarafların taleplerine bakmak lazım. Hamas'ın başından beri talep ettiği dört şey;
- Mescidi Aksa’ya saldırıların durdurulması.
- Filistinlilerin evlerine yönelik o işgalciler her gün birkaç eve saldırıp, Filistinlileri evlerinden çıkarıyor. Bu tür gaspların ve yerleşim birimlerinin durdurulması.
- Filistinlilere yönelik katliamlar. Çünkü her gün “5 artı” cinayet rutin hale geldiği için ve dünya medyası da bunu haber yapmadığı için sanki hiçbir şey olmuyormuş imajı oluşuyor. Mescidi Aksa'ya her hafta ve özellikle Ramazan ayında büyük saldırılar düzenliyor.
- Sonuncu ise cezaevi. Çünkü Filistinliler akşam tutuklanıyor, götürülüyor, ya bezdirilip bırakılıyor ya bir bahane bulunup hapsediliyor. Şu an hapishanelerin çoğu dolu ve bulundukları koşullar çok kötü.
Siyonistin imajı yerle yeksan
Peki, bunun karşılığında İsrail neler istiyor. İsrail şu anda Batı Şeria, Gazze dâhil buradaki bütün Filistinlilerin artık o topraklardan çıkarılmasını ve artık bunu fiilen uygulamaya sokmak istiyor. Peki, başarır mı bunu? Bu saldırı, siyonist İsrail'in imajını iki cihetten yerle yeksan etti.
- İlki, bölgeyi korkutan askeri imajı yerle bir oldu. İsrail güçlüdür, şunu yapar, bunu yapar imajını yıktı.
- İkincisi, MOSSAD’ın imajı yerin dibine girdi. Çünkü İsrail'in büyük bir istihbaratı var, bunlar her şeyi bilir, her şeyi duyar, uçan kuştan haberleri var deniyordu. Meğerse uçan kuş da Mısır ve Ürdün istihbaratları imiş. Onların verdiği bilgilerle hareket ediyorlarmış. Onlar haber vermeyince bir şey yapamıyorlar. Şimdi MOSSAD, Çin'in Huawei şirketini suçluyor. Çünkü bu şirketin ürettiği telefonlara erişim sağlayamıyorlarmış.
BM'nin Filistin karşıtı "büyük oyun"u
Bütün bunları bir yana bırakırsak, Filistinliler hem Amerika ve Batı'nın ikiyüzlülüğünü hem de İsrail'in abartılmış gücünü ortaya serdiler. Yani ciddi bir destek bulsalar işgalciyi tamamen kovacaklar. İşte bu noktada BM'nin geçmişten beri oynadığı "BÜYÜK OYUN"u ifşa etmek lâzım. BM, Filistinlileri silahsızlandırıyor ama İsrail’i silahsızlandırmıyor. Filistin işgali de öyle başladı zaten. 1947 taksim planı açıklandığında Filistin toprağının yüzde 94'ü Araplarda, sadece yüzde 6'sı Yahudilerde idi. Bu toprak oranı altı ayda tam tersine döndü. Nasıl oldu bu? 1947 Ekim ayından 1948 Mayıs ayına kadar geçen süre zarfında BM şöyle bir şey dedi; “Tamam taksim planından vazgeçeceğiz ama bir şartla, Filistinliler silahsızlandırılsın." Fakat bu sırada siyonistlerin Haganah ve Irgun gibi terör örgütleri var. Bunları silahsızlandırmadılar. Ürdün ile Mısır girdi, Filistinlilerin silahlarını toplayıp "tamam sizi biz koruyacağız" dediler. Onlar silahları toplayıp gidince, siyonist terör örgütleri İngilizlerin verdiği destekle Deir Yasin benzeri büyük katliamlar işlediler. Filistinliler kendilerini savunamadılar, çünkü silahları alçak bir oyun ile ellerinden alınmıştı. BM yaptı bunu. İşte o dönemde Filistinliler tehcir edildi. "BÜYÜK OYUN" hâlâ devam ediyor. Filistin'e silah verilmesi yasaklanıyor.
Taştan füzeye gelen bir direniş
İsrail nükleer silaha sahipse de Filistin taş atmaktan füze atma aşamasına geldi ve kendilerini teknolojik olarak eğitti. İşte bundan 4 yıl önce dron yapan ve Kassam tugaylarına teknolojik destek veren biri Malezya'da öldürüldü. Gazze’ye gittiğimde şunu görmüştüm. Teknolojik olarak insanların birçoğu kendini iyi eğitmiş, Avrupa'da ve birçok yerde teknolojik eğitimler almışlar. Bugün teknolojide güçlü iseniz karşıdaki süper güç bile olsa galip gelebilirsiniz. Türkiye'nin Baykar dronlarının nasıl savaş düzenini değiştirdiğini biliyoruz. Nitekim Hamas’ın silah teknolojisi, İsrail paradigmasını yerle bir etti. Batı'nın da kimyasını bozdu.
1917 işgalinden bu yana ilk kez Filistinli Müslümanlar ilerleyip kısa süreli de olsa toprak elde ettiler. Neredeyse Batı Şeria'ya yaklaştılar. Bu coğrafyada nasıl bir değişikliğe yol açar?
Mustafa Sabri Beşer: Hamasi olarak değerlendirilmesin ama şöyle düşünüyorum. Şimdi bu coğrafya Hazreti Davud ve Hazreti Süleyman Peygamber döneminde takriben 150 yıllık bir huzur dönemi yaşıyor. Arkasından ikinci huzur dönemi Hazreti Ömer'in fethiyle başlıyor. Burada da 461 yıllık bir süreç var. Yani deyim yerindeyse bir altın devir diyebiliriz buna. İşte 88 yıllık kısa bir haçlı işgali olsa da Selahattin Eyyubi'nin fethiyle 730 yıl devam eden yine bir huzur süreci ve burada 3 dinin mensupları huzurlu bir şekilde yaşıyorlar. Bu üç dönemden sonra dördüncü bir fatihi bekliyorum şahsen.
İsrail'i terör örgütleri kurdu
İslam'ın hakim olduğu zamanlarda diğer din mensuplarının orada huzurlu bir şekilde yaşıyor olması, İslam'ın mukaddes bir din olduğunu gösteriyor. Haçlılar ve Siyonistler oradayken böyle bir tablo yok ortada. Nitekim İsrail'e baktığımızda, illegal örgütlerin kurduğu bir devlet görüyoruz. Turan'ın zikrettiği Haganah veyahut Cevat Rıfat Atilhan'ın İzmir'deki Anadolu gazetesinde tefrika olarak yazdığı NİLİ Teşkilatı. Bu teşkilat Hayfa'da Zimmarin köyüne baskınlar yaparak yerel halka zulmediyor, orayı terketmelerine sebep oluyor.
Ben artık Allah'ın Kuran'da ayetle sabit kıldığı, “İkinci defa güçlendiğinizde sizden daha güçlüler ile sizi helak edeceğiz” ayetinin tezahür edeceğini düşünüyorum.
7 Ekim bir milattır
7 Ekim bir milat mıdır?
İsrail zulmünü bütün dünya biliyordu ama ilk defa bu kadar derinlemesine öğrenmiş oldu. Şu anda bir şecaat ruhu yeniden devreye girdi kanaatindeyim. En azından çevre ülkelerdeki Arap milletleri yavaş yavaş kımıldanıyor. Bunu yürüyüşlerden görebiliyoruz.
Hamas ön planda, çünkü güçlü bir teşkilat. Hamas tek başına mı savaşıyor, yoksa bütün Filistinli gruplar Hamas'la birlikte cephede mi?
Said Elhaj: Şu anda Filistin'de, özellikle Gazze'de birbirinden farklı ama birbirini tamamlayan iki fotoğraf var. Birini görüp diğerini ihmal etmemek gerekiyor.7 Ekim'deki ilk fotoğraf, yıllardır kuşatma altında imkânları kıt olan bir direniş grubunun, İsrail ordusu ve askeri istihbaratına dair efsaneyi sildiğini gösteriyor. İstihbarat alınamadı, sürpriz yapıldı değil mesele. Birebir olan çatışmalarda teknolojik olarak, silah olarak iyi donatılmış İsrail işgal gücünün nasıl sıfırlandığı görülmüş oldu. İsrail efsanesi yok artık. Filistin meselesinin gidişatı bundan sonra çok farklı olacaktır. İkinci fotoğrafta ise intikam peşindeki Netanyahu hükümeti vardır. Askerin, istihbaratın ve daha önemlisi işgalci toplumun moralini yükseltmek için daha fazla kan dökme niyetindedir.
İşgalci üç büyük bedel ödedi
2014’teki saldırının 51. gününde yanlış hatırlamıyorsam 2 bin 100 Filistinli şehit edilmişti. Sadece bir haftada aşıldı bu. 51 günlük saldırı da dehşet bir saldırıydı. Şimdi çok daha fazlasını yaptılar. Okulları, camileri, hastaneleri hedef aldılar. Bizim için "bunlar insan değil hayvan" diyorlar. Kuşatma altında elektrik yok, internet yok, gıda yok, yakıt yok. Gazze'yi bir kan gölüne dönüştürelim de iç siyasette rahatlayalım anlayışı hâkim. Bu iki fotoğrafı yan yana koyduğumuz zaman resmi daha net görebiliriz diye düşünüyorum. Fakat ne olursa olsun İsrail üç büyük bedel ödedi.
- Stratejik olarak caydırıcılık gücünü kaybetti. Yenilmezlik tezi çöktü.
- Yıllardır Netanyahu'nun reddettiği bir esir takası konusu vardı. 7 bine yakın Filistinli İsrail zindanlarında ve kasıtlı ihmalle ölüme götürülüyorlar. Hamas’ın elinde ise 4 İsrail askeri vardı. Onları takas yapalım denildiğinde İsrail "olmaz" diyordu. Şu an tahminen 200’den fazla İsrailli esir var. Belki de İsrail zindanlarında hiçbir Filistinlinin kalmayacağı bir takas anlaşması yapılacak, ki mühim bir hadisedir bu.
- İsrail'in "hem Gazze'yi kuşatır hem etrafındaki Askalan ve Siderot yerleşimlerini koruruz" teorisi de çöktü. Yerleşimci dedikleri işgalcileri artık buraya öyle kolay getiremeyecekler. İşte bu yüzden 7 Ekim gerçek bir milattır.
Hamas'ın öncülüğüne gelince, bu gayet normal, en güçlü yapı o. 7 Ekim hurucu Gazze'ye müthiş bir moral verdi. Gazze’deki yakınlarımızla birebir iletişim halindeyiz ve dehşet verici katliamlara rağmen "biz burada sevinç içindeyiz" diyebiliyorlar. Oradaki insanlar bu denli ağır bir fatura öderken bile son derece gururlular. "İşgal devletinin katliamlarına bu kez cevap verdik, birkaç saatliğine de olsa toprak kazandık" diyorlar. Moralleri çok yüksek. 7 Ekim’e bir milat olarak bakıyoruz haklı olarak.
Asıl terörist Batının kendisidir
ABD başkanı dâhil birçok kimse Hamas'a terör örgütü diyor. Kendi toprağını, şerefini ve namusunu korumaya çalışanlara terörist yaftasında bulunmak neyle izah edilebilir?
Turan Kışlakçı: Tarih boyunca emperyalistler kendilerine karşı mücadele eden bütün direnişçileri terörist olarak gördüler. Başka coğrafyadan gelip, başkasının toprağınıişgal ettiğinde emperyalist oluyorsun. İşte İngilizler, Fransızlar, İspanyollar yüzyıllarca böyle bir işgal politikası güttüler. ABD Kızılderilileri, Avustralya ise Aborjinleri yok ederek kuruldu. Aynı şeyi bu coğrafyada yapma peşindeler.
Bunlara göre Batılı olmayan herkesin cezalandırılması gerekiyor. Türkler, Kürtler, Araplar, Pakistanlılar, Acemler… Bütün bu coğrafyanın, bu halkların yok edilmesini savunuyorlar. Bu düşünceden iki şey doğdu. Biri emperyalizm, diğeri de siyonizm. Siyonizm, emperyalizmin bir evladı olarak bu coğrafyaya yerleştirildi. Yahudiler bizim tarihimizde hiçbir zaman zeki bir toplum addedilmedi. Kurnaz, ahmak, kullanışlı insanlar bunlar. Ve bugün emperyalistler, siyonistlerin eliyle Yahudi toplumunu buraya sürüklüyor. Geçen yıl Lavrov “Hitler Yahudidir” derken bir şeyi ifade etmek istedi bütün dünyaya. “Bakın, sizin bütün oyunlarınızı deşifre ederiz” demek istedi. "Hitler bir Yahudi idi ve ordusunda Yahudiler vardı. Sizin öldürdüğünüz Kabalacı olmayan Yahudilerdi" demek istedi.
Emperyalizmin ileri karakolu
Seksenli yıllarda ortaya çıkan ‘Oded Yinon Planı’ çerçevesinde şunu gördük ki, İsrail bölgeyi bölmek istiyor. 75 yıldır savaş bitmedi. İsrail kurulduğu günden beri savaşın bittiğini ilân etmedi. Yeryüzünde Birleşmiş Milletlere üye olabilmek için sınırlarınızın belli olması gerekiyor. Birleşmiş Milletlere üye sınırları belli olmayan tek bir devlet var, o da İsrail'dir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM’de “Sizin sınırınız neresi, bunu belirleyin” diye defalarca sordu. İsrail bayrağında 2 mavi şerit var. Biri Nil, biri Fırat nehrini temsil ediyor. Bunu dünyanın görmesi gerekiyor. Bu adamlar buraya emperyalizmin bir ileri karakolu olarak geldiler. Bu coğrafyada halkların ortak hareket etmesini engellemek için geldiler. ABD ve İngilizler şunu diyor, "İsrail olmasaydı yine burada bir devlet kurardık". Çünkü Ortadoğu'nun birleşmesi, Arapların, Türklerin birleşmesi bu coğrafyanın geleceğini daha farklı bir yere götürecek. O yüzden Arap dünyasında Türklere karşı, Türkiye'de de Araplara karşı propaganda yapan unsurları kullanıyorlar.
Hamas terörist değil, terörist olan bizzat İsrail'in kendisidir. Çünkü İsrail'i kuran üç dört tane terör örgütüdür. Hagana, İrgun, Stern ve Palmah gibi terör örgütlerinin liderleri İsrail'in kurucularıdır. İsrail bugün terörü bir politika olarak benimseyen tek devlettir.
Gemiler niçin geldi?
Amerika ve İngiltere'nin savaş gemileri Akdeniz'e geldi. Fransa ve Almanya da gemi göndereceğini söyledi. Bu gemiler niye geldi, savaşa mı dâhil olacaklar yoksa savaşın büyümesini engellemeye mi çalışıyorlar?
Mustafa Sabri Beşer: Bölgedeki savaşı kontrol altında tutmaya çalışıyorlar. Dikkat ederseniz, savaş gemisinin üzeri F- 35’lerle dolu. Dolayısıyla hem denizden hem havadan bölgeyi kontrol altında tutmak için geldiler.
İsrail bir Batı projesi
Batı hem Yahudilerden kurtulmak hem de ileri karakolu olacak bir devleti kurmak için siyonistleri destekledi tezine katılır mısınız?
Said Elhaj: Batı hiçbir zaman Yahudileri sevdiği için bir devlet kurdurmadı. Yahudi meselesi 18. ve 19. yüzyılın en önemli meselesiydi. Hem onlardan kurtuldular hem de özellikle İslam dünyasının tam ortasına yerleştirdiler. Günümüzde Batı'nın en büyük uçak gemisi deniyor İsrail’e. Bu tez doğrudur, İsrail emperyal güçlerin bir karakolu, bir uçak gemisidir.
Batı Yahudileri kullanıyor diyebilir miyiz?
İsrail, Batı menşeli bir projedir sonuçta. 7 Ekim bu projeyi tehlikeye düşürdüğü için ABD’nin uçak gemisi geldi. Fakat diğer taraftan ABD, İsrail'in sadece Gazze ve Hamas ile uğraşmasını ister. İran ve Hizbullah gibi taraflarla uğraşmasını istemez. Ayrıca ABD uçak gemisi meseleye karışmasınlar diye Çin ve Rusya için bir gözdağı sayılabilir.
Filistinliler hiçbir zaman Yahudilere din eksenli bakmadılar. "Siz Yahudisiniz, biz Müslümanız" değil de işgalci ve zalim oldukları için direniyorlar. Türkiye veya ABD'deki Yahudiler olsun, Batı’daki Yahudiler olsun, onlarla bir sıkıntımız yok. Tam tersine buralardaki Yahudi toplumunun bazı lider isimleri Filistin’e destek veriyor ve siyonist hareketin Yahudiliğe zarar verdiğini düşünüyor.
Ortadoğu haritasını kim değiştirecek?
Neturei Karta hareketi ile bazı akademisyenler, Batı’da bunu sürekli dile getiriyorlar. Din elbette önemlidir ama asıl mühim olan işgal meselesidir. Son yıllarda çok güzel bir örnek gördük. Azerbaycan 30 yıl sonra işgal edilmiş olan topraklarını kurtarabildi. Dünyanın ne dediğine bakmadan kendi gündemlerine odaklandılar. Vazgeçmediler ve topraklarına sahip çıktılar.
Biz de kendi gündemimize odaklandık, vazgeçmiyoruz. Fakat karşında İsrail olunca takınılan tavır başka oluyor. Zamanında saygı duyduğumuz büyük bir siyasetçi bile “Niye İsrail’i tanımıyorsunuz. Gücünüz ne ki” diye Hamas’a kızabiliyor. Yine de yolumuzdan dönmeyeceğiz. 7 Ekim işte bu mânâda bir karşı koymadır, bir savunmadır. Bir saldırı değildir. Bir halkın işgal edilen topraklarını savunması doğal hakkıdır. ABD’nin bu kadar açık bir destekle gemi göndermesi, 7 Ekim'i tarihin dönüm noktalarından biri olarak görmesinden kaynaklanıyor.
Bu olayı yeni bir yüzyıl başlangıcı olarak kabul edebilir miyiz?
Tabi ki. Netanyahu “Orta Doğu’nun haritasını değiştireceğiz” diyor ya aslında doğru söylüyor. Değişmeye başladı zaten. Ama değiştiren o olmayacak.
Osmanlı'yı siyonistler mi yıktı?
Turan Kışlakçı: Bir ekleme yapmak istiyorum. 15. yüzyıldan beri Avrupa’nın ‘Yahudi sorunu’ diye bir şey var. O dönem pek çok entelektüel ve siyasetçi ‘Yahudilerden nasıl kurtuluruz’ diye düşünüyor. Hatta Martin Luther “Yahudileri öldürün, sinagoglarını yakın, paralarına el koyun, onları Avrupa’dan kovun” diyor. Hitler de onun izinden gidiyor. Avrupalı aydınların 17 ve 18. yüzyıllarda Yahudileri kovma üzerine kitapları var. Nitekim Napolyon, Mısır seferinden sonra ‘Yahudileri kovacağımız yeri buldum’ diyor. ‘Levant’ bölgesini yani Filistin, Lübnan, Suriye hattını işaret ediyor. Cezzar Ahmet Paşa ile yaptığı savaşı kazanabilseydi bütün Yahudileri buraya göndermeyi düşünüyordu. Amacına ulaşamayınca Avrupa'da ‘bunları nereye gönderebiliriz’ diye sert tartışmalar başladı ve siyonizm fikri doğdu. 1820’lerde doğan bu fikir, 1890’larda birinci siyonizm toplantısıyla farklı bir sürece evrildi. Emperyalistler, Yahudileri başka bir kıtaya mı yoksa Filistin’e mi göndersek derken, Filistin fikri ağırlık kazandı.
Buradan “Osmanlı aslında Yahudilerin Avrupa’dan Biladü'ş-Şam’a sevki için yıkıldı” sonucunu çıkarabilir miyiz?
Ana sebeplerden sadece bir tanesi bu. Abdülhamid bütün siyonist toplantılara bir Yahudi ajanını sokuyor. Hepsinin raporları var. Bu Yahudi ajan her konuşulanı bildiriyor. Padişah siyonistlerin Fransız ve İngilizlere nasıl çalıştığını biliyor. Yahudiler Theodor Herzl aracılığıyla ona geldiğinde, bu İngilizler için mi geldi, Fransızlar için mi geldi biliyor. Bundan dolayı Yahudileri buraya sürdüler. Garaudy’nin müthiş bir sözü var:
‘Yahudiler çok ucuz askerlerdir. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar ucuzunu bulamazsınız. Onları alıp yığdılar buraya, az bir maaş verdiler ve şimdi burada Batı adına ucuz askerlik yapıyorlar. İşin ilginç yanı kadınları ve çocukları da bu işin içine sokup para aldılar. Aileni bir savaşa sürüklüyorsan bari daha fazla para talep et. Niye ucuza askerlik yapıyorsun?”
Hitler taktiği kullanıyorlar
Avrupa’daki birçok akademisyen de aynı ifadeyi kullanıyor. Siyonistlerin bu topraklarda devlet kurarken hedefleri buydu. Emperyalistlerin karakolu olarak görev yapmak. Çünkü onlar olmadığı zaman coğrafya halkı bir araya gelebiliyor. Fitne fesadın ana merkezi olarak görev yapıyor İsrail. Bölge halkını birbirine kırdırmak için toplum mühendisliği yapıyor. “Önce Türk ile Arabı kırdıralım, sonra Türkler içinde nasıl fitne çıkaralım, Arapları nasıl kabilecilikle vuralım” diye düşünüyorlar. Çünkü Arapları millet olamamış kabileler olarak gören tespitleri var. Her kavmin üzerine çalışıp ciltler dolusu kitaplar yazmışlar.
Dünyada ‘propaganda bakanlığı’ olan tek devlet Hitler Almanyası’ydı, şimdi bir de İsrail eklendi buna. Hitler de Yahudi olduğu için aynı taktikleri uyguluyorlar. Goebbels’in kitabında ne diyor? “Savaş olduğu zaman ‘yalanlar’ devreye girer.” Onlar da bunu yaptı. Daha operasyonun ilk anında ‘İsrail’in bundan haberi vardı, izin verdi’ lafları çıktı. İsrail’in ‘yenilmez’ olduğu fikrini korumaya çalıştılar. Öldürülen generallerini sakladılar.
Başkalarını insan olarak görmüyorlar
Bir ülke düşünün, bakanları “Karşımızda insan yok, çocuk ve kadın yok, sivil yok, herkes düşmandır” diyebiliyor. ‘Suç diye bir mefhum yok, kimseyi yargılamayacağız, dilediğinizi yapabilirsiniz’ diyebiliyor. Bunu diyenler insan olabilir mi?
İsrail kurulduğu günden beri bütün siyonist liderlerin benzer söylemleri var. Bu onlarda bir gelenek. Çünkü siyonizm felsefesinde kendilerini seçilmiş halk, karşıdakini insanlık dışı yaratık görme var. Siyonistler için Müslüman, Hristiyan, Budist hiç fark etmiyor. Kadın, çocuk, sivil hepsi hayvan. Hepsini öldürebilirsin ve hepsine yalan söyleyebilirsin. Yalan kültürü en yaygın harekettir siyonizmde. Bahsettiğimiz propaganda kültürünü hâlen sürdürüyor, bu yalanlarla dünyadaki belli insanları satın alıyorlar. Batının ucuz askerliğini yaparken aldıkları paralarla dünyanın farklı bölgelerindeki gazetecileri, aydınları, etkili isimleri satın alıyor. Cemaatleri ve STK'ları kendi lehlerine konuşmaları için parayla etki altına alıyorlar. Bunu yaptıklarını kendileri söylüyor. Mossad ajanlarının hatıratında var bunlar. İsrail’i sosyal medyada savunanlar aslında gizlice onlara çalışan insanlar.
İslam düşmanlığında birleşiyorlar
Türkçülük yapan Kemalist kesim İsrail’in ardında duruyor. Liberaller ve diğerleri de Filistin’in yanında. Saflar net. Müslümanlara ve Hamas’a yüklenen kesim kripto siyonistler veya parayla satın alınmış lejyonerler mi?
Mustafa Sabri Beşer: İllâki içlerinde kriptolar veya lejyonerler vardır ama ben genelin öyle olmadığı kanaatindeyim. İsrail yanlısı görünenlerin çıkış noktaları, karşılarında Müslümanlar olduğunun farkında olmaları. Onların derdi aslında İslam’la. İsrail'e destek vermeyi İslam’a saldırmanın bir aracı olarak görüyorlar.
McDonalds markasının önce İsrail’e destek vereceğine dair haberler çıktı, mesajlar verildi. Çokça isim kendi duruşunu göstermeye çalıştı ve şirket sonra yeni bir açıklama yaparak “Gazze’ye 1 milyon dolarlık yardım yapacağız” dedi. Bunu duyunca çok üzüldüm. Zira yakından tanıdığımız boykot çağrısı yapan kitle, 1 milyon dolarcık gibi bir para sonrası ‘McDonalds’a boyun eğdirdik” demeye başladı.
Bu paranın gidip gitmeyeceği de belli değil.
Evet, o da muamma.
Üstelik bunu açıklayan da Katarlı.
Evet. “Nasıl geri adım attırdık, gördünüz mü?” diyerek McDonalds’ın yardım haberini paylaşmaya başladılar. Ben hemen uyardım. Bu hamle tamamen stratejik bir hamle. Hem güçlü sosyal medya hesaplarını kendi lehlerine çevirdiler hem de aleyhlerine konuşanları susturdular. Bu İsrail’in taktiklerinden biridir. Dijitalle ilgili olduğum için orada iki tane husus var. Biri CRM operasyonu, diğeri de monitoring düzenlemesi. Yazılımlar üzerinden bunlara baktım. McDonalds’ı sevenler çoğunluğa geçmiş oldu. Bu sonucun bizim cenahın bir hatası olduğunu düşünüyorum: Okuma yok, araştırma yok, sorgulama yok. Hiçbir teyit etme dürtüsü yok. Öbürlerine de malzeme vermiş oluyorlar.
Müslüman dünya konjonktürü okuyamıyor
Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı'nın tek cümle kurduğuna şahit olmadık. Bu suskunluğu nasıl yorumluyorsunuz?
Said Elhaj: 7 Ekim’de başlayan bu savaş hem stratejik hem de insani açıdan istisnai bir durumdur. Daha önceki savaşlara benzemiyor. Bunu İsrail’in arkasındaki güçler de iyi okuduğu için bölgeye geldiler. Bu yüzden Hamas’ı eleştirdiler. Diğer yandan Arap ve Müslüman kesimin bu manzarayı hakkıyla okuyabildiğine inanmıyorum. BAE gibi devletler İsrail’i desteklercesine Hamas’ı eleştirdiler. İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği gibi ise geleneksel bir dil kullanmaya devam ediyor. ‘Savaş dursun, barış olsun’ gibi ifadeler etkiden çok uzaktır.
Diğer yandan bakıyorsunuz, Arap ve Müslüman dünyasının önemli aktörleri sanki tek mesele, savaşı Hamas’ın başlatması ya da onun elindeki sivillermiş gibi söylem kullanıyorlar. ABD’nin çizdiği sınırların üstüne çıkmak gerekiyor. Bu mücadelenin önemine ve gidişatına yakışacak bir duruş sergilemek gerekiyor. Şu ana dek İsrail elçisini protesto için dışişlerine çağırmış değiller. Bu çok kötü ve daha önce görmediğimiz bir şey. Sanki Müslüman aktörler, Hamas’ın bitmesini istiyormuş gibi bir görüntü veriyor. Ama direniş devam edecek ve bu savaştan daha güçlü çıkacak.
2008’de İsrail Gazze’yi bitireceğini söylemişti, Hamas ve direnişçiler daha da güçlendi. Ve artık ‘yenilmez İsrail’ efsanesi bitti. Yarın daha farklı olacak. Bu yüzden Arap ve Müslüman dünyaya çok iş düşüyor. Hem siyasilerden hem halklardan hem de STK'lardan bahsediyorum. Bu savaşı ve doğurabileceği sonuçları doğru okuyamadık.
İsrail artık güvenli değil
Turan Kışlakçı: Batı'nın İsrail’i koruma amaçlı gemi göndermesi ve destek açıklamasının sebebi şu: Yıllardır süren savaşlar neticesinde Yahudiler son 10-15 yıldır İsrail’i terk etmeye başladılar. Her yıl bu sayı artıyor. Oraya giden savaş gemilerinin amacı ‘aman Yahudiler batıya, bize gelmesinler.’ Çünkü hepsinde ABD ve Avrupa pasaportu var. Bu savaşla İsrail’in “Yahudiler için güvenli yer” imajı yıkıldı, daha da yıkılacak. Yahudiler inançları gereği kehanetlere inanırlar. Eski başbakanları Ehud Barak ölmeden önce “Hiçbir Yahudi devleti 80 yıldan fazla yaşamadı ve ben 75 yılını dolduran İsrail’in zevalini görüyorum" demişti. Bunu bir Yahudi söylüyor, biz söylemiyoruz.
Bu savaş eninde sonunda bitecek. Bitince ne olur? Filistin’i, Müslümanları ve Yahudileri ne bekliyor?
İsrail artık güvenli bir yer olmadığından, Yahudiler buradan kaçmanın yollarını arayacaklar. Filistinliler ise bulundukları kuyunun dibinde ilk kez ışığı gördüler. Ve bir Filistin devleti artık hayal değil. 5-10 yıl içinde orada bir Filistin devleti kurulacağını düşünüyorum. İlk kez Çin, Rusya gibi ülkeler de bunu dile getirdi. Siyasiler, aydınlar ve STK’lar buna yönelik çalışmalı. Filistinlilerin artık bir devleti olmalı ve olacak da.
Mustafa Sabri Beşer: Yahudilerin İsrail’i terk edecekleri konusunda aynı fikirdeyim. Gazze savaşı yeni bir uyanış başlattı. Artık Filistinliler duruşları daha kavi ve daha emin şekilde yollarına devam edecekler. İsrail’e tam destek verip gemi gönderen ülkeler, savaş başlar başlamaz İsraillilere hava sahalarını kapattılar. Dolayısıyla bunlar Türkiye’ye kaçtılar. Burada bir kontrol mekanizması çalışıyor mu bilmiyorum ama kesinlikle çalışmalı. İllegal örgütlerden müteşekkil bir terör devleti olarak kurulan İsrail, ajan ve casus çalışmalarıyla bunu yaptı. Oradan gelenlerin ne kadarının casus ya da ajan olduğunu bilmiyoruz.
Filistin gençlere ilham veriyor
Said Elhaj: Daha önce imkânsız gibi görünen bu işgalin bitişi artık imkân dâhilinde. Kısıtlı imkânları olan direnişçiler, işgal askerlerine karşı zaferle döndüler. Bu çok önemli bir şeydir. İsrail’in konumu sarsıldı. Sadece Yahudiler İsrail’i terk etmekle kalmayacak, ordusu da artık savaşamayacak. Bu saatten sonra hangi işgalci Gazze’ye komşu gelmek ister ki? Uçak gemisinin gelme sebeplerinden biri de buydu. İşgalcilere “Siz yok olmayacaksınız, arkanızdayız” demek içindi. Bunun yankılarını daha sonra göreceğiz.
Şu ana dek hiç konuşulmadı ama 2008’de gayet başarılı bir direniş vardı Gazze’de. 2011’de Arap dünyasındaki devrimlerde gençler o direnişten ilham aldıklarını söylemişti. Filistinlilerin bugün gösterdikleri direniş de gençlere ilham olacak. Arap dünyasını ikinci bir devrim dalgası bekliyor olabilir. Mısır’da durum hâlen istikrarlı değil, Suriye de öyle. Bu iş sadece Gazze’yle sınırlı kalmayacak. Bütün bölgeyi değiştirecek bir hadise bu. Şu an Netanyahu ve işgal devleti ortalığı kan gölüne dönüştürdüğü için resmi net olarak göremiyoruz. Haftalar ve belki aylar sonra hem Filistin hem bölge için nelerin değiştiğini daha net göreceğiz.