Fransa'nın Afrika sömürgeciliğine cevap: Bir Osmanlı Mücahidi Süleyman el-Halebi
Bir Osmanlı vatandaşı olan Süleyman Halebi’nin izzetini korumak, Osmanlı Devleti’nin varisi olan Türkiye Cumhuriyetine düşer. Sn. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a sesleniyorum. Ölümü pahasına Osmanlı toprağı Mısır’ı savunan ilim talebesi Şehid Süleyman Halebi, defnedilmek üzere ülkesine dönmeyi bekliyor.
Mısır'ın işgalini hazmedemeyip, Fransız komutanı General Jean-Baptiste Kléber'e suikast düzenleyip karargahında öldüren 23 yaşındaki Osmanlı mücahidi Süleyman Halebi, 1800 yılında Fransız askerleri tarafından yakalanarak şehit edilmişti. Halebi’nin kesik başı ibreti alem için Paris’e gönderilmiş ve hâlen “Kâtiller” kategorisinde İnsan Müzesinde sergilenmektedir. Vatan toprağını kirleten Fransız Generale dersini veren bu kahraman Osmanlı vatandaşının kafatasını Paris Müzesinden alıp, âit olduğu topraklara defnederek onun izzetini kurtarmak, Türkiye Cumhuriyeti devlet ricalinin ecdadına karşı bir vazifesidir. Bu yazımı bu vesileyle Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan'ın dikkatine sunuyorum.
Süleyman Halebi’nin Mısır’ı işgal eden Fransızlara cevabı
14 Haziran 1800'de Süleyman Halebi, General Kléber'le görüşmek isteyen bir dilenci kılığında evine gitti. Kléber öpmesi için elini uzatınca Halebi, generali şiddetle kendisine doğru çekti ve bir hançerle onu dört kez bıçakladı. Fransız seferinin komutanını Mısır topraklarında öldürdüğünde 23 yaşındaydı. Kléber'in baş mühendisi onu savunmaya çalışsa da binlerce masum Müslümanı katletmiş Fransız generalini öldürmeyi kafasına koymuş olan Halebi’yi durduramamıştı.
Süleyman Halebi, Fransız askerleri tarafından aranınca Kahire’de bir parkta bulunmuş ve işkence görmüştü. İşkence sırasında sağ kolu kemiğe kadar yandı. Şeyh Abdullah el-Şerkavi ve halk direniş hareketleriyle herhangi bir ilişkisi olduğu yönündeki suçlamaları reddetmişti. Bir kazığa oturtularak yargılandı ve ölüm cezasına çarptırıldı. Fransız kaynakları, onun işkence sırasında dört saat boyunca Kuran âyetleri okuyarak vefat ettiğini yazmaktadır.
Fransız General Jean-Baptiste Kléber kimdir?
Jean-Baptiste Kléber, Fransız Kraliyet ordusunda görev yaptıktan yedi yıl sonra Habsburg hizmetine girdi. 1792'de Fransız Devrim Ordusu için gönüllü oldu ve hızla yükseldi. Kléber, Birinci Koalisyon Savaşı sırasında Rheinland'da görev yaptı ve Vendée İsyanı'nı bastırdı. Campo Formio Antlaşması'ndan sonraki barışçıl ara dönemde emekli olsa da 1798-99'daki Mısır Harekatı'nda Napolyon'a eşlik etmek için askerlik hizmetine geri döndü. Napolyon, Paris'e dönmek için Mısır'dan ayrıldığında, Kléber'i Fransız kuvvetlerinin komutanı olarak atadı.
Bonaparte komutasındaki Mısır seferinde bir tümenin idaresini kabul etti, ancak İskenderiye'deki ilk çatışmada başından bir yara aldı. Bu, Piramitler seferine katılmasına ve İskenderiye valisi olarak atanmasına neden oldu. 1799 Suriye seferinde öncü birliğe komuta etti. El-Ariş, Gazze ve Yafa'yı aldı ve 16 Nisan 1799'da Tabor Dağı'nda zafer kazandı. Napolyon 1799'un sonlarına doğru Fransa'ya döndüğünde, Fransız kuvvetlerinin komutanı olarak Kléber'den ayrıldı. Bu sıfatla, ordusunu Fransa'ya geri getirme veya işgal politikalarını pekiştirme ümidiyle, 24 Ocak 1800’de Amiral Sidney Smith ile El-Arish Sözleşmesini müzakere ederek Fransız ordusunun onurlu bir şekilde tahliyesi için imzaladı. Amiral Lord Keith şartları onaylamayı reddedince Kléber, Heliopolis Muharebesi'nde Osmanlı ordusuna saldırdı. 30 bin Türk'e karşı sadece 10 bin adamı olmasına rağmen 20 Mart 1800'de Osmanlı ordusunu mağlup etti. Daha sonra Fransız yönetimine karşı ayaklanan Kahire'yi yeniden aldı.
Bir mason olan Kléber'in, masonluğun Mısır'a getirilmesinde etkili olduğu bilinir. Kléber, Ocak 1800'de Sidney Smith ile müzakere ederken, Kahire'de Isis locasını (La Loge Isis) kurdu. Locanın sloganı Liberté, égalité, fraternité olan Fransız devriminin sloganıydı.
Kléber, Alfi bika sarayının bahçesinde yürürken Mısır'da yaşayan bir öğrenci olan Süleyman el Halebi tarafından bıçaklandı. Fransız kaynaklarına göre Kléber'e yalvarıyor gibi görünen Halebi, süratle elini tutarak kalbine, midesine, sol koluna ve sağ yanağına bıçak saplamıştı. Kısa süre sonra yakalandığında Kléber'i öldürmek için kullandığı hançer hâlâ elindeydi ve bir dizi işkenceden sonra idam edildi. Suikast 14 Haziran 1800'de Kahire'de meydana gelmişti. Halebi yakalandıktan sonra sağ kolu yakıldı ve Kahire'de halka açık bir meydanda kazığa geçirilerek ölüme terk edildi. Halepli Süleyman'ın kafatası Fransa'ya gönderildi ve Fransız tıp öğrencilerine, Fransız frenologların iddia ettiği gibi "suç" ve "fanatizm"i gösteren kafatası özelliklerini öğretmek için kullanıldı. Fransız sömürge polisinin sorgu kayıtlarına göre mühendis tarafından teşhis edilen el-Halebi, suikasttan haberdar olan dört kişiyle birlikte tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.
İşkence gördükten sonra suikastı itiraf etmiş ve Osmanlı ordularına büyük kayıplar veren Kleber'i öldürmek için Osmanlı Yeniçeri Ağası tarafından görevlendirildiğini söylemişti. Sömürge yönetimi, onun kazığa geçirilmesine ve arkadaşları diğer dört bilim adamının da kafasının kesilmesine karar vermişti.
Kleber'in öldürülmesiyle birlikte Mısır'daki Fransız kuvvetleri barınamadı, aylar sonra geri çekilmek zorunda kaldı. İnfaza tanık olan Fransız doktor Dominique Jean Larry, 1803'te yazdığı kitabında, Süleyman Halebi’nin gururlu duruşundan ölene kadar vazgeçmediğini kaydetmiştir.
- Süleyman Halebi’nin onuru kurtarılmayı bekliyor
- Fransız işgal güçleri Süleyman Halebi’nin kafatasını ve hançerini Fransa'ya nakletmişlerdi. Bu hançer hâlâ Carcassonne'daki bir müzede, kafatası ise Paris'teki İnsan Müzesi'nde "bir suçlunun kafatası" ismi altında sergileniyor. Mısırlı yazar Alfred Farag, 1965'te bir oyunda Halebi’yi anarak tekrar gündeme getirmiş ve adı Halep'te bir mahalleye verilmiştir.
- Osmanlının yiğit evladı, mücahit Süleyman Halebi’nin kafatası daha ne vakte dek Fransa'da bir müzede sergilenecek? Aynı dönemde Fransa’da insan müzesine konan Cape Townlı Sarah Bartmaan’ın cesedi, 2002 yılında Nelson Mandela’nın diplomatik girişimleriyle Paris’ten getirilmiş, anavatanına gömülmüştü. Mandela sadece Barthmaan’ın cesedini değil Güney Afrika’nın onurunu da kurtarmıştı.
- Bir Osmanlı vatandaşı olan Süleyman Halebi’nin izzetini korumak, Osmanlı Devleti’nin varisi olan Türkiye Cumhuriyetine düşer. Sn. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a sesleniyorum. Ölümü pahasına Osmanlı toprağı Mısır’ı savunan ilim talebesi Şehid Süleyman Halebi, defnedilmek üzere ülkesine dönmeyi bekliyor.