Fillerle eşekler tepişmesindeAmerikalı Müslümanların tercihi
“Müslümanlar Geliyor!” afişlerini sağa sola yapıştıran Trump taraftarları, Müslümanları Biden’dan medet ummaya itiyor. Hâlbuki İslamofobi Trump’la başlamadı ve nefret suçları Biden’la sona ermeyecek.
3 Kasım ABD için büyük gün. İmparatorluk kudreti epeydir şaibeli hâle gelse de seçim sonuçları pek çok ülke için kendi başkanlık seçimlerinden bile daha önemli olmayı sürdürüyor. Hamleleri ve potansiyeliyle Türkiye’yi tedirgin eden bir başkanlık sergilediyse de Trump, alenen Türkiye düşmanlarının adayı olan Biden’a nispetle ehven-i şer. Lakin Amerikan Müslümanları nezdinde ise durum hiç de öyle değil. Neden?
Doğrusu Amerikalı Müslümanlar eskiden beri demokrat. Cumhuriyetçilerle yıldızları pek barışmadı. Gerçi oğul Bush dahi, 2000 seçimlerine girerken Demokratlardan daha fazla mavi boncuk dağıtmış, Michigan’da bir camiyi ziyaret etmişti. En büyük dönüm noktası olan 11 Eylül’den sadece 6 gün sonra Washington’da İslamic Center’da görüntü vererek “İslam barıştır; bu teröristler İslam’ı temsil etmiyor” diyebilmişti.
Ne var ki, hassaten Irak işgalinde sergilenen vahşetten sonra Müslüman seçmenler Cumhuriyetçilerle aralarına iyice mesafe koydu. Doğrusu onlar da Müslümanlara... ABD’nin ‘gerçek düşmanları’ diktatörler değil, Müslümanlardı. Medeniyetler Savaşı tezine iman etmiş ekipler Ortadoğu’ya ölüm kusarken ABD içinde de Müslümanlara yönelik cadı avı başlatmışlardı.
Müslüman mahallesinde durum
Demokratlar, bu tür İslamofobi söylemlerinden nispeten uzak dursa da Müslüman seçmene “açıktan kur yapmış da değillerdi.” Clinton, Müslüman cemaatlere hitaben hiçbir konuşma yapmadığı gibi hiçbir camiden içeri de adım atmamıştı.
Hüseyin Obama Müslümanlara hitaben sadece 2009’da Kahire’de bir konuşma yapmış, o da bir kez olsun camiden içeri adımını atmamıştı. Ta ki, 2016’da bir terör saldırısından sonra taziye kabilinden Baltimore’da İslamic Societiy’ye uğrayıncaya değin. (Tabi Trump’ın imalı biçimde, “Demek ki orada rahat hissediyor, gidebileceği pek çok yer vardı, camiyi seçti” demesi pahasına.)
- Obama döneminde Müslümanlar umduklarını bulamasa da işler iyice kötüye gitmemişti. Ama Trump’la birlikte endişe verici gelişmeler yaşandı. Müslümanlar, ikinci döneminde Oğul Bush’a verdikleri notun aynısını şimdi Trump’a veriyor. Anketlerin söylediğine göre, yüzde 68’i endişeli, yüzde 45’i ise öfkeli. Umutlu olanlar yüzde 26, mutlu olanlar ise sadece yüzde 17.
Bu rakamlar Müslüman seçmenin öteden beri verdiği oylarla da örtüşüyor. Müslüman mahallesinde Demokratların oranı genellikle üçte ikidir, yüzde 66 civarı. Cumhuriyetçilerse yüzde 13. Kalanlar, tercihini belirtmeyen veya başka yönelimleri olanlardır. Trump’la yarışında Müslümanlar yüzde 78 oranında Hillary Clinton’ı desteklemişti. Müslüman kadınlar arasında bu oran yüzde 88’e varmıştı.
‘Bence İslam bizden nefret ediyor’
İşbaşına geçtikten sonra ise Trump karşıtlığı tırmanışa geçti. En büyük memnuniyetsizlik elbette ki siyahî Müslümanlar arasındaydı. Trump’ın ırkçı ifade ve imaları baştan beri hoşnutsuzluk sebebiydi. İşbaşındayken siyahlara karşı polis şiddetinin iyice azgınlaşması, azınlık içinde azınlık olan siyahî Müslümanları Trump’tan bir an evvel kurtulmak yönünde tahrik etti.
Trump, İslam’ı Amerikan toplumunun meşru bir parçası olarak hiçbir zaman görmedi. Bağnaz taraftarlarının bakışını da iyice keskinleştirdi. Bu yüzden Müslümanlardaki ayrımcılığa uğrama hissi onun iktidarında gün be gün ziyadeleşti. Onun İslam aleyhtarı beyanlarının listesi hiç de kısa değildi.
- “Bence İslam bizden nefret ediyor” ifadesi,
- “Hastalık, hasta insanlar” demesi,
- Müslüman göçmenleri yaralı yılana benzetmesi,
- Müslüman vatandaşların asimile olmadıkları serzenişi, tamamını fişleme fikri… Hepsi tek başına ürkütücü, toplamı ise dehşet vericiydi.
Sadece söylem düzeyinde de değil; Trump icraatta da husumetini saklamadı. 1996’da Clinton’un başlattığı, her yıl tekrarlanan Beyaz Saray’daki iftar geleneğini zoraki sürdürdü ve davetliler listesinde büyükelçilerden başka kimseyi görmek istemedi.
USAID’in dinî özgürlük danışmanlığına İslam karşıtı beyanlarıyla ünlü Mark Kevin Lloyd’u atamış birinden söz ediyoruz. Lloyd, Çin’in Doğu Türkistan’daki soykırımını açıktan alkışlayan biri. Trump ise hem Çin’e, hem Uygurlara aynı anda düşman olabilen stratejisiz, ablasının dediği gibi “ilkesiz” biri.
1 milyon Müslüman oyu
Seçim kampanyası boyunca Müslümanların ABD’ye girişini tamamen yasaklayacağını duyurmuştu, dediğini de yaptı. Hepsi için olmasa da 7 İslam ülkesinden girişleri durdurdu. Yasaklılar listesini uzatma hevesinden vazgeçmiş de değil. Bu hasmane hamle Müslüman seçmenle Trump’ın yolunu kesinkes ayırdı. Arap Kadının Sesi grubunun sözcüsü şöyle diyordu:
Ben Yemenliyim ve bu Müslüman Yasağı’ndan doğrudan etkilenmeyen bir tek Yemenli aile tanımıyorum.
Buna mukabil “Başkan olma şerefine nail olursam Müslüman Yasağı’nı 1. gün kaldıracağım” diyen bir Biden var. Geçtiğimiz hafta Emgage Action’ın tertiplediği 3 bin Müslüman seçmenin katıldığı iki günlük sanal konferansta Biden, “Trump'ın aşağılık Müslüman Yasak’ıyla bu ülkedeki siyah ve kahverengi topluluklara saldırısını ilk hissedenler Müslüman topluluklar olmuştur.
Bu kavga, kalıcı baskı ve hakaretler yaklaşık 4 yıldır sürmekte” dedi. Bunlar tam da Amerikalı Müslümanların duymak istedikleri sözlerdi ve karşılığında 1 Milyon Müslüman Oyu vaadinde bulundular.
“Modern Amerikan tarihinin en önemli seçimi” için Müslümanlar hiç olmadıkları kadar hazır. Örgütsüzlük ve öndersizlik zaafıyla malûl camia için bu yeni bir durum. 4 milyona yaklaşan nüfuslarıyla Amerikan toplumunun sadece yüzde 1’ini teşkil etseler de Müslüman oyları gittikçe kritik bir önem kazanmaya başladı. Ohio, Florida, Michigan, Virginia gibi eyaletlerde Müslüman oylar yüzde 25 arttı. Bu seçimde daha da artacak.
Yamalı bohça
Devede kulak gözükseler de nüfus oranları her geçen gün artıyor. 2050’de 10 milyona ulaşıp nüfusun yüzde 2.6’sı olmaları öngörülüyor. Bu da Yahudileri sollayıp ABD’deki ikinci büyük din konumuna yükselmeleri manasına geliyor.
Trump asimile olmadıklarından şikâyetçi olsa da “Müslüman olmaktan gurur duyuyorum” diyenler ile “Amerikalı olmaktan gurur duyuyorum” diyenlerin oranı neredeyse aynı: yüzde 97’ye yüzde 92. İki gururu birlikte yaşayanlar yüzde 89. Sadece Müslüman olmaktan gurur duyup da Amerikan olmaktan gurur duymayan yüzde 6. Tam tersi ise yüzde 1.
Amerikan Müslüman nüfusu tam bir yamalı bohça fakat temelde iki ana unsura dayanıyor: 20. asrın ortalarında Müslümanlaşan siyahlar ve göçmenler. Bu ikisi arasında kültürel değerler ve din anlayışı bakımından derin uçurumlar var ve aşılması kolay gözükmüyor. Nation Of Islam gibi türedi bir peygambere inanan inhiraf etmiş topluluklarla Sünni çoğunluklu göçmenlerin uyuşması zor. Gerçi bunların oranı yüzde 3’e kadar gerilemiş durumda.
- Amerikan doğumlu siyahî Müslümanların yüzde 45’i kendisini Sünni olarak tanımlıyor artık. Göçmenler arasında Ahmedîler denen sahte peygambere inanan 15 bin kişilik bir cemaatin varlığı da ayrı bir sorun.
Bu yamalı bohçada hiçbir etnik grup çoğunluğu oluşturmuyor. 10’da 4’ü Ortadoğulu, 10’da 3’ü Asyalı, 10’da 2’si başta Somali olmak üzere (90 bin) Afrikalı. 90’lardan itibaren 150 bin kişilik Boşnak nüfus da anılmaya değer. Bunların çoğunun Müslümanlığı bayram namazı kılmaktan ibaret olsa da neticede Müslümanlar ve bu tartışma yığınında bir tarafı temsil ediyorlar.
Vakur ve izzetli günlerin gelmesi için
Bunların yarısı şimdi eşcinselliği kanıksamış durumda. 2007’deki anketlerden bu yana “sakındırılmalı” diyenler yarı yarıya azalmış, “kabul edilmeli” diyenler iki kat artmış.
Liberal değerlere tutunarak varlıklarını meşrulaştırma çabasının bir sonucu bu. Mesele şu ki, liberal demokrasinin kalesi ne liberal ne demokrat. ABD, kuruluşundan itibaren dinî hissiyatın ve Hıristiyanî kimliğin baskın olduğu bir yer. Son çeyrek asırdır vurgusu azalmış gözükse de batı demokrasileri içinde dinî kimliğin en önemli olduğu ülke.
“Şayet Hıristiyan çoğunluklu bir ülke değilse kendini evinde hissetmeyen” bir çoğunluk arasında yaşamanın elbet bir bedeli var. Bu bedeli en çok Müslüman kadınlar ödüyor ve bu da oy pusulalarına doğrudan yansıyor. “Müslümanlar Geliyor!” afişlerini sağa sola yapıştıran Trump taraftarları, Müslümanları Biden’dan medet ummaya itiyor. Hâlbuki İslamofobi Trump’la başlamadı ve nefret suçları Biden’la sona ermeyecek.
Amerikalı Müslümanlar Türkiye’nin tarihî ve güncel misyonu hatırına sübyancı Siyonist Biden’a tavır alacak veya onu düzeltecek bir duruştan da kuvvetten de mahrumlar. Azgın fillere karşı uysal gözüken eşekleri tercih ettiler. Bunlar tepişirken çimler gibi ezilmedikleri, vakur ve izzetli oldukları günlerin gelmesi için önlerinde uzun bir yol var. Türkiye’nin daha fazla eşlik etmesi gereken.