Filistin Müzesi

​Filistin Müzesi
​Filistin Müzesi

Ramallah’ta konuştuğum kişilerin büyük bir kısmı “Siz ne kadar şanslısınız. Kudüs ve Aksâ’yı görüp ziyaret ettiniz. Şu yaşıma geldim, Mescid-i Aksâ’yı görme hayaliyle yaşadım fakat bir kez olsun göremedim” diyordu. Batı Şeria’da yaşayıp, 10 dakika mesafede olan Kudüs’e gidemeyen sayıları hiç de azımsanmayacak binlerce insan var böyle.

Hafta sonu gazeteci arkadaşlarla birlikte Batı Şeria Birzeit’te bulunan Filistin Müzesi’ni ziyaret etmeye karar verdik. Kudüs’ten başlayan rotamız 45 dk. sürdü. Birzeit bölgesi normal şartlarda aracınızla Kudüs’ten 20-25 dakika içinde ulaşabileceğiniz bir mesafede bulunuyor. Fakat mâlumunuz işgal güçlerinin Batı Şeria ve çevresine kurmuş olduğu kontrol noktaları bölgeye girişleri zahmetli hâle getiriyor.

Filistinli olmadığınız sürece Filistin topraklarında ulaşımınız Filistinlilere göre çok daha hızlı ve konforlu. Aksi halde ziyadesiyle kontrollere tâbi tutuluyorsunuz. Bu bölgede yaşanan fizîkî harbin dışında yoğun bir psikolojik harbin de yaşandığını gösteriyor.

Asıl tehlike Yahudi işgalciler

Birzeit’e ulaşmak için kullanacağınız yollar sınırlı. Ramallah üzerinden gitmek genelde tercih ediliyor. Ramallah’ı pas geçerek de ulaşabilirsiniz ama süre çok uzuyor. Gideceğiniz yollar üzerinde ise terör yapılanması İsrail’in kontrol noktaları bulunuyor. Fakat burada asıl tehlikeli olan Yahudi işgalciler. Yahudi işgalciler bildiğiniz üzere bölgeye dünyanın farklı bölgelerinden getirilen azgın Yahudiler.

Genelde Avrupa ve Amerika vatandaşı olan bu kişiler radikal grupları temsil ediyor. İsrail, Filistinlileri bölgede bir bahaneyle evlerinden çıkartıp gerektiğinde mahkeme kararıyla evin yıkımına karar vermek suretiyle işgal sürecini işletiyorlar. İşte tam bu noktada yukarıda bahsettiğimiz Yahudi işgalci teröristler (Jewish Settlers) İsrail tarafından evlerinden zorla çıkarılan Filistinlilerin mülklerine el koyup yerleşiyorlar.

İşgali ve işgalciyi teşvik ediyorlar

Yahudi yerleşimci teröristler gördükleri herkese saldırı girişiminde bulunuyor. Yani akıllara “Acaba bunlarla diyalog kurulamaz mı” gibi bir şey gelmesin. Bu duruma şahit olanlar iyi bilir ki, bunlar sizin Yahudi olmadığınızı fark ettikleri an saldırıya başlıyorlar.
Yahudi yerleşimci teröristler gördükleri herkese saldırı girişiminde bulunuyor. Yani akıllara “Acaba bunlarla diyalog kurulamaz mı” gibi bir şey gelmesin. Bu duruma şahit olanlar iyi bilir ki, bunlar sizin Yahudi olmadığınızı fark ettikleri an saldırıya başlıyorlar.

İsrail, bunları Avrupa ve Amerika’dan getirmek için birçok kolaylık sağlıyor. Bunlar terör devleti tarafından kendilerine ihtisas edilen evlere herhangi bir ücret ödemiyor. Askerlikten muaflar. Ayrıca elektrik, su ve gaz gibi temel giderler için kendilerinden herhangi bir bedel alınmıyor. Bunların yanı sıra kendilerine İsrail tarafından yardım ve destek adı altında düzenli aylık ödemeler yapılıyor.

Bu durum, aslında İsrail’in iç çatışmalarının kaynağı ve yumuşak karnı. 7 Ekim’den sonra aylardır Tel Aviv sokaklarında Netanyahu yönetimine karşı ülke genelinde yüz binlerce kişi tarafından protestoların temelinde biraz da bu var. İsrail’in millî gelir seviyesini yükselten, yatırımların gelmesini sağlayan özellikle yazılım ve startup şirketlerinin seküler sahipleri ve çalışanlarıyla, ülkenin tabiri caizse kaymağını yiyen, vergi ve temel ihtiyaç ödemelerinden muaf tutulan hatta ve hatta askerlik dahi yapmayan aşırıcı Yahudiler arasında ciddi bir hoşnutsuzluk var. Özetle Yahudi işgal çeteleri hem kendi toplumlarıyla hem de Filistinliler ile sürekli sorun halinde yaşayan bir kanser hücresi gibiler…

Biz de denk geldik

Bu gangsterlerle alâkalı bu kısa bilgileri vermemin nedeni coğrafyadaki psikolojiyi ve yaşanılan durumu daha iyi yansıtabilmek. Filistin Müzesi yolunda Hizma’dan Beit İl’e giderken maalesef bunlara denk geldik. Bunlar yabancı gördükleri herkese saldırı girişiminde bulunuyor. Yani akıllara “Acaba bunlarla diyalog kurulamaz mı” gibi bir şey gelmesin. Bu duruma şahit olanlar iyi bilir ki, bunlar sizin Yahudi olmadığınızı fark ettikleri an saldırıya başlıyorlar.

Nitekim biz de bu durumdan nasibimizi aldık. Aracımız bunlar tarafından taş yağmuruna tutulunca hızlı bir şekilde rotamızı değiştirmek durumunda kaldık. Aksi hâlde çok daha kötü neticeler doğabilirdi. Bahsi geçen bu grup sivil olmasına rağmen İsrail tarafından silahlandırılmış vaziyette. Meşru müdafaa (Self Defense) adı altında yer yer birçok mâsum insanı gözlerini kırpmadan öldürüyorlar.

Onlar size saldırınca sizin onlara karşılık vermeniz işi daha da zora sokuyor. Zira karşılık verdiğiniz takdirde silahlarıyla sizi vurabilirler ve bu yüzden hiçbir ceza da almazlar. Şâyet öldürülen kişi medyatik biriyse veya siyasi bir gücü varsa düşük bir ihtimal göstermelik bir dava süreci yürütülür, hepsi o kadar.

Filistin müzesine nihayet ulaştık

Sıcaklığın 36 derecelerde olduğu uzun ve stresli bir yolculuğun ardından Birzeit’te bulunan Filistin Müzesi’ne ulaştık. Müze, şehrin tepe noktalarından birine kurulmuş durumda. Hemen yanında meşhur Birzeit üniversitesi bulunuyor. Filistinli 30 ailenin katkısı, ayrıca Filistin bankası ile birçok vakıf ve derneğin desteği sayesinde açılan müze yaklaşık 30 milyon dolara mal olmuş.

18 Mayıs 2016 tarihinde ise açılışı yapılmış. Müzenin mimâri yapısını Grand Egyptian Museum’u inşa eden Heneghan Peng firması üstlenmiş. Müze, Filistin’in dünü, bugünü ve yarını perspektifinde bir köprü vazifesi görüyor. Filistin’e dair pek çok eserin sergilendiği müze, 29 Ağustos 2019'da Ağa Han Mimarlık (Aga Khan Award for Architecture) ödülüne layık görülmüş.

Müze birkaç bölümden oluşuyor. İç alanlarında dolaşabileceğiniz birkaç oda mevcut. Keskin geçişleri, modern görünümü, ışık oyunlarıyla ruhunuzu dinlendiren bir yapısı var. Ayrıca geniş bir bahçeye sahip. Bahçenin içinde sanat eserleri sergileniyor. Konum itibariyle tepe noktada olması panoramik bir görüntü ile şehri görebilme imkânı veriyor. Kudüs, Tel Aviv ve sahil kesimi rahat bir şekilde görüş alanınızda kalıyor.

  • Deniz var girmek, Kudüs var gitmek yasak
  • Bahçe kısmında sanat eserleri hakkında yetkililerden bilgi alırken bir ayrıntı dikkatimi çekti. Görevli arkadaş seyir terasında çevredeki bölgeleri tanıtırken “gördüğünüz gibi deniz buradan net şekilde görünüyor, bu daralmış ruhlarımıza esenlik veriyor fakat oraya gidip sahilden izlemek istediğimizde ve suya girmek istediğimizde bunun imkânsız olduğu gerçeğine çarpıyoruz” deyiverdi.
  • Çünkü çevresi duvarlarla çevrili olan Batı Şeria’dan çıkmamız imkânsız imiş. Bazı anların gerçekten tarifi çok zor. O anlardan birini yaşamış olduk. Kendi toprağınızda denizi görüyor ama o denize giremiyorsunuz, uzaktan hasretle bakmaya mecbur ediliyorsunuz. Üstelik sıradan bir yabancı olsanız o denize girebileceğinizi biliyorsunuz. Filistinli olmak işte böyle bir şey.
  • Nitekim aynı durumu Mescid-i Aksâ ve Kudüs için de geçerli. Ramallah’ta konuştuğum kişilerin büyük bir kısmı “Siz ne kadar şanslısınız. Kudüs ve Aksâ’yı görüp ziyaret ettiniz. Şu yaşıma geldim, Mescid-i Aksâ’yı görme hayaliyle yaşadım fakat bir kez olsun göremedim” diyordu. Batı Şeria’da yaşayıp 10 dakika mesafede olan Kudüs’e gidemeyen sayıları hiç de azımsanmayacak binlerce insan var böyle.
  • Filistin müzesi 100’den fazla sanatçının yaklaşık 300 eserine ev sahipliği yapıyor. Sanat koleksiyonu, etnografik koleksiyon, tablolar ve çeşitli sanat eserleri müzenin tamamına yayılmış durumda. 2016 yılında açılan müze her yıl ortalama 21 bin kişi tarafından ziyaret ediliyor. Gelen ziyaretçilerin büyük kısmı turistlerden ve yabancılardan oluşuyor. Müze ziyaretçilerine kapılarını aralarken aynı zamanda birçok aktiviteye de ev sahipliği yapıyor. Okullar ve üniversiteler rutin geziler düzenliyor. Ayrıca sosyal faaliyetler kapsamında yapılan aktiviteler azımsanmayacak derecede yoğun.
  • Müzenin iç kısmında farklı konseptte odalar mevcut. Her köşede Filistin’e ait bir eser sizi karşılıyor. Duvarların bir kısmında ekranlara yansıtılan Filistinli şehitlerin isimleri ve fotoğrafları, bir kısmında yıkıntıları resmeden siyah beyaz kare resim çalışmaları, her biri ayrı hüznü içeren resimlerin bir araya gelerek puzzlen bütününü oluşturması ve ziyaretçiye verilmek istenen fotoğrafın tamamının ortaya çıkışı. Ayrıca Filistin’e ait yöresel kıyafetlerin sergilendiği bölüm de mevcut. Müze, kültür ve tarih cihetinden geçmişe ışık tutuyor.
  • İki manzara
  • Müzeyi ziyaretim esnasında dikkatimi çeken iki manzara hâlen zihnimi meşgul etmeye devam ediyor. Müzenin geniş odasında sergilenen yıkıntıların oluşturduğu bütünleyici bir sanat çalışması var. Eser Filistin’deki saldırılarda yıkılan evlerden toplanan enkazlar ile inşa edilmiş. Yıkılan evlerden geriye kalan molozlardan (beton, taş, demir vb.) bir araya getirilerek oluşturulmuş. Salonunun ortasında sergilenen bu eser, yıkıntıların arasından verilen ışık efektleri ile ortama başka bir hava katıyor. O enkaz manzarası iç acıtıyor, yürek burkuyor.
  • Diğer manzara ise müzenin bahçe kısmında yer alan iki kepçenin göğe doğru yükselişi. Bu eserle vurgulanmak istenen temanın ne olduğunu sorduğumda aldığım cevap, Filistin’in kısa bir özeti gibiydi. İsrail’in keyfi olarak yıkmış olduğu evlerden birinde yaşayan kız çocuğunun ellerini simgeliyordu. “Bu manzara, mâsum ellerini göğe açan ve Allah’a dua eden küçük kız çocuğunu resmediyor” dediler.
  • Her adımda yoğun duygular hissetmenize neden olan bu coğrafya insanda derin yaralar açıyor.