Faylarını resmî kararla 43 km ‘taşımışlar’
Deprem uzmanı dediğimiz kişilerin bilim adamı değil birilerinin adamı olması nedeniyle bu ülkede akıl almaz şeyler yapıldı. Her ne kadar bugün çok tartışılmasa da yakın zamana kadar belediye encümen kararıyla hatta bakanlar kurulu kararıyla faylar taşınıyordu. Bu kararlara imza atanlar son aşamada siyasiler olsa da raporları hazırlayıp siyasilerin önüne koyanlar da bazıları hâlâ etkin ‘bilim’ adamlarıydı.
Belediye meclisi kararıyla…
“Adana'da bir belediyenin, 1998 yılında Meclis kararı ile deprem fay hattının yerini değiştirdiği açıklandı. Oraya torpilli konut yapabilmek için, bir kararla fay hattının yerini iki kilometre kadar yana almışlar…”
Bu akıl almaz haber o zamanlar gazetelerde boy boy yayınlandı. Mecliste siyasiler tartıştı. Köşe yazarlarının yazıları internette hâlâ ulaşılabilir hâlde duruyor. Yine o yıllarda Radikal gazetesinde çıkan bir haberde, fay hattına yapılan yüksek katlı yapıların nedeninin sorulduğu ve şu cevabın verildiği yazıyor; “Biz fay hattını belediye meclisi kararı ile daha aşağıya aldık.”
‘Burada fay yoktur’
Adana’da fay taşınması meselesi ‘münferit bir hâdise olabilir’ düşüncesi akıllara gelebilir ama öyle değil. Bu kafa memlekette yerleşmiş bir kafa. Birinci Nihat Erim hükümetinin İmar ve İskân Bakanı Selahattin Babüroğlu bir hatırasını şöyle anlatıyor:
“Dışarıdan 1. Nihat Erim Hükümetine İmar ve İskân Bakanı seçildim. 23 Nisan 1971 günü Erzurum’dan Erzincan’a otomobille geldim. Fırat’ın güneyinde ve fay hattının güneyinde çok katlı binaları gördüm. Ankara’ya döndüğümde, İmar ve Planlama Genel Müdürü Halim Emin Karahasanoğlu’na neden Fırat’ın güneyinde çok katlı bina yapılmasına izin verildiğini sordum. Bana, Efendim belediyesine sorduk; “Biz fay hattını Belediye Encümeni kararı ile Fırat”ın daha güneyine aldık? Yanıtını verdi” dedi.”
Büyük deprem yaşanan Adapazarı’nda bile “Burada fay yoktur” diye direten bir başkan görev yapmıştı. Benzer olaylar Konya’da ve Eskişehir’de de oldu ve kim bilir daha başka nerelerde?
‘İmar planına uymayan fay taşınsın’
Mimar Turhan Altıner, yıllar önce başından geçen bir hatırasını Milliyet Gazetesinde yazmıştı. İbretlik gelişme şöyle:
“1969 yılında İller Bankası İmar Planlama Dairesi'nde genç bir mimar olarak çalışmaya başlamıştım. O zamanlar nüfusu 2 bini geçen herhangi bir yerleşme, belediye örgütü kurabiliyor ve nüfus başına İller Bankasından para alabiliyordu... Yalnız her yeni belediyenin imar planının olması şarttı. Halbuki imar planları o kadar ilkel seviyede yapılıyordu ki... Yerleşimin mevcut dokusu hiçbir zaman dikkate alınmıyordu çünkü bunun için oldukça ciddi bir uğraşa, sağlıklı halihazır haritalara, anketlere, arazi çalışmalarına gerek vardı. Üstelik ne mevcut imar yasası ne de planlar halkın gerçek içsel ihtiyaçlarına cevap verebiliyordu. En büyük kent sorunlarının yaşanmakta olduğu metropollerimizin bile çok büyük bölümlerinin halihazır haritaları yoktur. Ben imar planı önerisini denetlemek üzere Konya ilinin küçük belediyelerinden birine gönderilmiştim. Yerini incelediğimde, belediye meclisinin isteği doğrultusunda yeni ticaret merkezi olarak önerilen bölgede oluşmuş bir fay tespit ettim. Yani, arazide bir jeolojik kırık vardı. Faydan dolayı depremden zarar görebilecek bir yerdi. Bir raporla, önerilen ticaret merkezinin yerini doğru bulmadığımı beyan ederek yeni yer bulunmasını istedim. Bir süre sonra belediyeden çalıştığım daireye bir cevap yazısı geldi. Belediye meclisi, raporum üzerine toplanmış ve karar vermişti.: "Mimarın sözünü ettiği fay hattının şehrimiz dışına çıkarılmasına..."
Bakanlar kurulu kararıyla…
Bugünlerde bol bol kimin adamı olduğu belli olmayan bazı sözde bilim adamlarını ekrana çıkararak hükumete her fırsatta yüklenen bir gazeteci, 1999’daki büyük Marmara depreminden sonra sansasyonel bir yazı yazarak Bakanlar Kurulu kararıyla Marmara'daki fayın 45 kilometre aşağıya alındığını yazmıştı.
19 Kas 1999’da Hürriyet gazetesinde yayınlanan yazıda “Marmara'daki fay dünya tarihine, Bakanlar Kurulu kararı ile 45 kilometre daha güneye taşınan ilk fay hattı olarak geçti” ifadeleri yer alıyordu. O bugün bu yazıyı yazan Fatih Altaylı’nın bu kadar vahim bir konuyu neden bugün gündeme getirmediğini tahmin etmeye gerek yok.