Fakirin tabibi: Lahana
Karadeniz’de “hamsi kar yiyince, lahana kırağı yiyince güzelleşir, lezzetlenir” denirmiş. Vardır bir hikmeti. Çünkü kadim, bir kişinin tecrübesi değil, toplumun ortak birikiminin neticesidir.
Mâdem kadimden söz ettik birkaç örnek daha verelim. Eskiler tarlalardaki gelincik çiçeklerini yolmazlarmış. Çünkü gelinciğin olduğu yere, süne ve böcekler gelmezmiş. Ayrıca içinde azıcık gelincik tohumu olan buğdayın rayihası bir başka olurmuş. Diğeri ise bağ bahçenin çevresine sarımsak ekerlermiş eskiler. Sebebi ise yılanlar, köstebekler ve başka bazı canlılar kokusunu sevmedikleri bu tarlaya, bağa, bahçeye girmezler, böylece talan engellenirmiş.
Bir misal daha ekleyelim o vakit… Herkesi zehirleyen pestisitleri attığınızda ölenlerden biri de uğur böcekleri. Onlar ölünce, yaprak bitleri istila eder bitkiyi.
Oysa uğur böcekleri yaprak bitlerini yiyerek beslenir. Bu bahse bir gün devam ederiz inşaallah, gelin biz geçen haftadan kalan lahana bahsimize devam edelim. Şüphesiz toplumlarda bir bitkinin özelliklerini keşif, on hatta yüz yıllar almıştır. Nesilden nesile aktarılan bu bilgi sayesinde kadim gelenek oluşmuş. Bugün laboratuvarlarda ‘keşfedeceğiz’ diyerek didindikleri ve çoğu kez bir neticeye varamadıkları bilgi, eski insanların pek çoğu için sıradan şeylerdi.
Bir başka derdimiz ise kadim alfabemizin değiştirilerek uyduruk bir dil ortaya çıkarılmasıyla geçmiş hazinelerin hepsinin uçup gitmesi. Şimdi ise üç beş doğru/yanlış bilgi kırıntısına sahip kimselerin allame (bilim adamı) kesildiği bir zamanda yaşıyoruz. O eserlere erişebilsek, neler nelerle karşılaşacağız bir bilseniz…
Belki içimizden birileri meraklanır diye yazıyoruz. Konunun lahana ile doğrudan ilişkisi yok gibiyse de var aslında.
KIYMETİNİ BİLSEYDİNİZ YATAĞINIZA LAHANA SERERDİNİZ
İşte eski eserlere gittiğimiz zaman kadim gerçeklerden biriyle karşılaşıyoruz. O da lahanayı öve öve bitirememiş olmaları. Hiçbir eser veya tabip yoktur ki, lahana bahsi açıp, ondan sitayişle bahsetmemiş olsun. Hele ki, ağır yaralardaki tedavi etkisinden söz etmeyen ve lahanaya bir ‘kurtarıcı’ olarak sarılmayan yok.
Kapanmayan yaranıza, ağrıyan yerinize, romatizmanıza ütülenmiş lahana yaprağı koyduğunuzu görüp de ‘bırak bu kocakarı ilacını’ dendiğini duyarsanız sakın kulak asmayın! Ona kulak vermek bir yana, o kişinin hiç bir sözüne itibar etmeyin! Bugün dizinden aşağısında duyduğu ıztırap için lahananın faydasını bilseydi insanlar, yataklarının her yerine lahana serer de öyle yatarlardı.
- DULAVRATOTU ÜZERİNDEN YOBAZLIK
- Biliyorsunuz geçen haftalarda ıspanak üzerinden dulavratotuna saldırmışlardı. Maksatları anlaşıldı, şimdi topluca ‘tıbbî bitkiler yasaklansın’ diyorlar bazı satılık adamlar. Bunlar hem cahil, hem ahmak, hem de hadsizler. Bildiğiniz yobaz bunlar. Modern tıbbın yobazları… Rockefeller tıbbının köleleri… ‘Allah ıslah etsin’ deyip devam edelim konumuza.
FAKİRİN İLACI
Eskiden gemiler limanlara yaklaştıklarında hemen koşup lahana tedarik ederlermiş. Sebebi, uzun süren deniz yolculuklarında ortaya skorbüt (C vitamini eksikliği) hastalığı. Çünkü bu derdin devası her zaman ve her yerde bulunan, dayanaklı lahanadaymış da ondan.
Özellikle şimdilerde yaşadığımız hava kirliliği veya salgınlar gibi farklı nedenlerle ortaya çıkan boğaz iltihaplarında lahana suyuyla yapılan gargaraların yararını bilseydi insanlar, bunlar için eczanelere koşmazlardı. Sesiniz mi kısıldı, lahana suyu ile gerçek kara kovan balını karıştırıp hemen yiyin.
Lakin acele etmeyin, ağzınızda biraz fazla tutmalı, yani tutabildiğiniz kadar uzun kalmalı.
Kansızlık, kanlı veya kansız ishal, siroz, romatizma, idrar tutamama gibi dertlerden mustaripseniz, lahananın her türlü yemeğine yumulun. ‘Yumulalım da neyine’ diyorsanız, sarmasına, salatasına, turşusuna, çorbasına, yörenize has başka ne yemeği varsa hepsine…
ASABÎ MİSİNİZ SİZE DE LAHANA
İster fıtrî nedenlerle, isterse de dünyevi meseleler yüzünden asabileşmişseniz, bir psikiyatra gidip zehirleri kendinize reçete ettireceğinize; adaçayını demleyin, lahanayı haşlayın. Bir yandan lahana yiyin, bir yandan da adaçayınızı yudumlayın, sonra sizi tatlı bir uyku saracak ve uyandığınızda zinde bir insan olarak kalkacaksınız. Çok mu gerilimlisiniz, gireceğiniz bir imtihan sizi tedirgin mi ediyor, sürekli yorgunluk mu çekiyorsunuz, size ‘depresyonda mısınız’ diyorlar, bunalım mı takılıyorsunuz, geceleri uyuyamıyor veya sık sık mı uyanıyorsunuz?
O halde siz de aynı işlemi yapın.
MİKROPLAR LAHANADAN KAÇAR
Yaranız var, onunla bununla temizliyorsunuz. İşte size daha etkili bir çözüm. Haşlanmış lahana ile yaralarınızı pansuman yapın. Yarayı zeytinyağında bekletilmiş lahana yaprağı ile kapatıp sarın. Yapın ki, daha hızlı nasıl iyileştiğini de görün. Ha inanmıyorsanız da uzak durun, eczaneye koşun. Bunu deneyenler görecektir ki, lahana mikropları yok edip yaranın iyileşmesine hız verdirecek.
Cinsel organlarında sancısı olan karınlarının hemen altına, öksürük ve hırlaması olan göğsünün tam üstüne, migreni olan şakaklarına, varisi olanlarsa varis bölgelerine ısıtılmış lahana yaprağı sarmalılar. Sadece bu dertlere yakalanmışlar mı? Elbette hayır! Kas ağrısı olanlar, siyatikliler, hemoroitliler, guta yakalananlar, âdetleri sancılı geçenler sizler de...
LAHANANIN MEVSİMİ
Aslına bakarsanız, onun bir mevsimi yok. Her mevsimde bulabilirsiniz. Ancak en besleyicileri, ilkbahardakiler ile kış aylarında, soğuk, kırağı, çiğ ve hatta kar altında kalmış yuvarlak lahanalar… Kırmızısının salatası ise sirke, limon eklenerek sofraların vazgeçilmezi olmalı.
- BİR LAHANA KÜRÜ
- Allah muhafaza, siroz, dizanteri, kanlı veya kansız ishal ve diğer bağırsak hastalıklarına yakalanmışsanız, bir litre su içine iyice yıkanmış iki yeşil lahana yaprağını atın, biraz kaynatıp, günde 2-3 fincan için. İlkbaharda ise lahana ile bahar temizliği yapın. Bu ölçüyü beş fincana kadar çıkarın… Lahanayı haşlarken kapağı mutlaka kapalı olmalı ve haşlama bitene dek kapak açılmamalı. Dahası kapak sımsıkı kapatılmalı ki, buharla besinler uçmasın…
LAHANAYLA BANYO MU?
Bir litre suya birkaç lahana yaprağı koyun. Biraz kaynatın. El ve ayaklarınızı bu suya koyun, biraz bekletin ve farkı görün.
Şifa olsun!