Eskiyen ve yenilen Kemalizm, 27 Mayıs’la hayat buldu

27 Mayıs’ın tek sebebi Adnan Menderes’in çizgi dışına çıkması değildir. Kemalist proje eskidiği için, yenilenmektedir.
27 Mayıs’ın tek sebebi Adnan Menderes’in çizgi dışına çıkması değildir. Kemalist proje eskidiği için, yenilenmektedir.

27 Mayıs sonrası 55 yıl Cumhuriyet hayatiyetini, Türkçülük, İslamcılık, Kürtçülük ve Sosyalizm akımlarının çatışmalarının belirlediği bir dünyada devam ettirir. İşte Kemalizm’in 60 sonrası varlık zemini-iklimi budur.

1920-30’lu yıllarda Mustafa Kemal liderliğindeki Kemalizm’in inşa edici bir niteliği mevcuttur. Batıcılık ile kurucu elitler, bir bütün olarak Türkiye toplumunu zaman ve mekân gibi temel kiplikler de dâhil olmak üzere, yukarıdan aşağıya, sağdan sola yeniden tanımlamışlardır. O dönemde devlete karşı tanımlanan tehditlerden Sosyalizm, Türkçülük, Liberalizm gibi siyasal akımların toplumsal taban bulmasının önü alınmaktadır. Çünkü Cumhuriyet elitlerinin kurucu-inşa edici hususiyeti ve işlevi henüz devam etmektedir. Modern Batı Dünyası için de bu kurucu-inşa edici sürecin devamı gerekmektedir. Ve muhalif siyasi akımlara ciddi bir dış destek de yoktur. Dolayısıyla Kemalizm’in ilk döneminde muhalif ideolojik-siyasi akımlar gelişme imkânı bulamamıştır. Cumhuriyet elitlerinin inşa edici hususiyeti ve işlevi esas itibariyle 50’lere doğru büyük ölçüde tükenir.

TÜRKÇE İBADET TUTMAYINCA

Bu noktaya gelirken bazı hususları hatırlamakta yarar var. Mesela Atatürk’ün Falih Rıfkı’ya söylediği gibi, dil devriminde mantığın sınırları aşılır. Dolayısıyla Öz Türkçecilik akımı inkıtaya uğrar. Ayrıca Celal Bayar’ın dediği gibi anadilde ibadet reformu gerçekleşemeyince, Türkçe ezanın tek başına çok fazla bir anlamı kalamamıştır. DP döneminde Arapça ezan okuma yasağının kaldırılması bu sürecin tabii bir sonucudur. Yine İnönü döneminde de Latince okutulan liselerin açılmasına kadar Batıcılığın mantıkî sınırları zorlanır ve verebileceği sonuçları verir. Toplumda İslam’ı bilen hocalar, imamlar azalmıştır. Aslında var olan imam-hatip okulları açılmamış, insanlar neredeyse defin merasimi yapacak hoca bulmakta güçlük çeker hâle getirilmiştir. Daha ileri gitmek herhâlde mümkün olmaz. Grekoromen uygarlığından gelmediğimiz hâlde bu kadar sûni ve iradi bir Batılılaşma çabası verebileceği neticeleri ve ürünleri verir. Ve belli bir mesafe alınır.

BİR BİR TASFİYE ETTİLER

2. Dünya Savaşı sonrası DP’den önce İsmet İnönü ile Türkiye, yüzünü ABD NATO Anglo-Sakson dünyaya döner. Bundan sonra sağ cenaha bir iktidar şansı doğar. Bu liberal sağ iktidarı şansını, DP, Bayar ve Menderes ikilisi değerlendirir. Esasen ortada Nuri Demirağ’ın Milli Kalkınma Partisi ve Solda Zekeriya Sertel’in Adnan Menderes ile beraber Görüşler dergisini çıkarma teşebbüsü vardır. Burada Bayar, Menderes ve Atatürk’ün Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras yazacak diye ilan edilir. Dergi bir sayı çıkabilir. Tan Gazetesi başına yıkılan Zekeriya Sertel, bertaraf edilir. Nuri Demirağ da iflas ettirilir. Milli Kalkınma Partisi de bu şekilde tasfiye edilir. Anlaşıldığı kadarıyla sağda ve solda kontrol dışı oluşuma müsaade edilmemektedir. DP, esasen bu Kemalist, modernist projenin dışında değildir. Onun daha mâkul yorumudur. Ve de Türkiye sağının Sultan II. Mahmut döneminden beri dayandığı eşraf zümresinin tabiatı gereği halkla uzlaşma cihetine yönelir.

SAĞ SİYASET KEMALİZM’İ HALKLA BULUŞTURDU

DP ve Menderes iktidarı Cumhuriyet’i halkın değerleriyle bağlaşık, birleşik, barışık hâle getirir. Sonradan Adnan Menderes biraz çizgi dışına çıkar. Zaman ilerleyince birçok başka etkenle beraber Menderes Türkiye’nin uluslararası siyasette farklı imkânlarını da değerlendirmeyi düşünür. Bu, Menderes’in AB’nin çekirdeği Kömür ve Çelik Topluluğu’nun dışında kalmamak istemesidir. Irak ve Suriye’deki gelişmelere müdahil olmak siyasetidir ve ayrıca Sovyetler Birliği ile de ilişkiler geliştirmeyi düşünmesidir. Özellikle Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun bu husustaki düşünce ve teşebbüsleri ile Kıbrıs meselesinde takip ettiği başarılı siyaset önemlidir. Sovyetler Birliği ile geliştirilen ilişkilerin esası ekonomiktir. Ama öyle de olsa, düşünülen bu teşebbüslerin neticesi, İngiltere ve ABD’nin cunta oluşumlarını desteklemesi olur. Bu 27 Mayıs’ın uluslararası arka planıdır. Sonrasında ortaya konulan kaotik plan İngilizlerin eseridir; fakat Türkiye’de ABD’nin ağırlığı giderek artmaktadır.

KEMALİST PROJE ESKİDİ VE YENİLDİ

Ancak 27 Mayıs’ın tek sebebi Adnan Menderes’in çizgi dışına çıkması değildir. Kemalist proje eskidiği için, yenilenmektedir. Kemalizm’in özellikle ilk hızlı inşa edici yılları, 20’li 30’lu 40’lı yıllardır. Türkçülük, İslamcılık, Kürtçülük ve Sosyalizm akımlarının o yıllarda genişlemesine kitleselleşmesine izin verilmez. Bu hareketler bu yıllarda, bir aydın hareketi, bazen de aydın fantazisi düzeyinde kalırlar. 27 Mayıs’ın esas sebebi kurucu ve inşa edici işlevini kaybetmiş olan Kemalizm’e yeni bir varlık alanı kazandırmaktır. Bu yeni bir alan tanımlanmasıdır ve bu şekilde Kemalizm’e yeni bir zeminde, yeni bir hareket, yeni bir varlık alanı kazandırılır. Bu hareket alanının şu şekilde tarifi mümkündür:

FETÖ VE PKK’NIN TOHUMLARINI KEMALİSTLER ATTI

27 Mayıs sonrası olan hadise özellikle mezkur ideolojik akımların kitleselleşmesinin önünün açılması, belki de kitleselleşmelerinin sağlanması ve bunun gerçekleştirilmesidir. 27 Mayıs sonrası 55 yıl Cumhuriyet hayatiyetini, Türkçülük, İslamcılık, Kürtçülük ve Sosyalizm akımlarının çatışmalarının belirlediği bir dünyada devam ettirir. FETÖ ve PKK gibi oluşumların tohumları da o günlerde atılır. İşte Kemalizm’in 60 sonrası varlık zemini-iklimi budur. Yani 27 Mayıs sonrası siyaset ve siyasetin sosyolojisi yeniden tanımlanmıştır. Ve bunun neticesinde günümüze kadar devam eden bir kaos süreci tanımlanmış, oluşturulmuş, tetiklenmiş, geliştirilmiştir. Başlangıçta kimi 27 Mayısçıların da İkinci Cumhuriyet dediği, bu Cumhuriyetin yeni evresinin çatışmaları üzerinden hayatiyet bulmasının sebebi açıktır.

Cumhuriyetin ilk sürecinin, Atatürk ve İnönü dönemindeki kurucu ve inşa edici işlevinin önemli ölçüde azalmış olmasıdır. 27 Mayıs’ın görünürdeki bilinen aktörlerinin haricinde, iç ve dış aktörler ve akıl merkezleri birimleri tarafından planlanması da kuvvetle muhtemeldir. Bu durum, Türkçülük, İslamcılık, Kürtçülük ve Sosyalizm akımlarındaki iradi müdahaleleri, konspiratif süreçleri, bu süreçlerin arka planını da bize açıklar. Çünkü bu, eşyanın olağan akışının değiştirilmesidir. Bu süreçlerin arka planındaki karanlık konspiratif müdahalelerin sebebi budur. Ve bu akımların sosyolojik dayanaklarında bir aşağıya iniş gözlenir. Hem Türk milliyetçiliğinde hem Kürt milliyetçiliğinde, İslamcılıkta ve Sosyalist Sol’da 20-30-50 sene öncesinde var olan elitler, 60 sonrası mevcut değildir. Bu ayrıca üzerinde durulması gereken bir husustur. Bu durum, bu akımların yaşadığı müdahaleler ve konspiratif süreçlerin sonucu olmalıdır.