Eğitimimiz ne kadar millî?

Eğitimimiz ne kadar millî?
Eğitimimiz ne kadar millî?

Bu zamana kadar değişen sınav isimleri nasıl fayda sağlamadıysa değişen müfredat da fayda sağlamayacaktır. Millî Eğitim Bakanlığı müfredattan önce sistemin neden değiştirilmesine ihtiyaç duyulduğu, ihtiyacın kimler tarafından nasıl belirlendiğini kamuoyuyla paylaşmalıdır. 12 yıllık zorunlu eğitime geçilmesiyle beklenen faydanın, ilköğretimin 5 yıldan 4 yıla düşürülmesinde beklenen faydanın gerçekleşip gerçekleşmediğini de kamuoyuyla paylaşmalıdır. Zorunlu eğitim hak değil, eğitim hakkının gasp edilmesidir.

Devletleri savunma güçleri muhafaza edecektir fakat bu muhafaza maddidir. Devletlerin uzun süre hayat bulabilmeleri mânevî varlıklarına bağlı. Toplumun mânevî varlığı yeknesak değilse birbirlerine bağları da olmayacaktır. Toplum ananevi varlığı ile ayakta durur, güç bulur, devamlılık arz eder.

Türkiye savunma sanayisinde göstermiş olduğu millî gelişmeyi eğitimde maalesef gösterememiştir. Millî Eğitim Bakanlığı yeni müfredat çalışması ile içinde bulunduğu durumu düzeltme çabasına girişmiş fakat müfredat değişikliği maalesef durumu düzeltme çalışması olmaktan çıkıp, öğrencinin iş yükünü hafifletme çabasına dönüşmüştür.

Ana hedef öğrencinin kaç saat hangi dersi alacağından çok dersin içeriğinin nasıl olması gerektiğidir.

Çelişkiler yumağı

Derslerin muhtevası ne ve nasıl olacak? Ayrıca ilgili dersi verecek öğretmenin bu konudaki yeterliliği ne seviyededir?

Öğretmenlerimiz verdikleri derslerle ilgili olarak zamanın ihtiyaçlarını takip edebilmekte midir?

Aday öğretmenlerin pek çoğu KPSS için uzun hazırlık dönemine girdikleri ve hayatlarını çoktan seçmeli sistem üzerine inşa ettiklerinden dünya ile bağlantıları kesilmiştir. Dünyayı takip edemeyen, disiplinler arası çalışamayan, bilgiyi analiz edemeyen öğretmenlerle ders muhtevaları nasıl halledilecek?

Akaid dersine gelen öğretmenlerimiz Hadis-i Şerifleri reddederken, siyer öğretmenlerimiz hadislerin kıymetini anlatabilecek mi?

Fen bilgisi öğretmenimiz evrimi anlatırken, biyoloji öğretmenimiz hayatımızdaki mucizevî varlıkların mevcudiyetinde Allah-ü Teâlâ’yı anlatabilecek mi? Mülâkat sistemi bu yaramıza merhem olabilecek mi?

12 yıllık eğitim Anayasa’ya da aykırı

Eğitim sisteminin diğer meselesi Anayasa’ya aykırı olduğunu düşündüğüm 12 yıllık zorunlu eğitim yaklaşımıdır. Anayasamız eğitim ve öğretim hakkı ve ödevi başlığı altında kimsenin eğitim ve öğretimden mahrum bırakılamayacağını ayrıca ilköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunlu ve parasız olduğunu düzenlemiştir.

Düzenlemede ilköğretimin zorunlu olduğu belirtilmiştir. Fakat 30/03/2012 tarih ve 6287 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la yapılan değişiklikte ilköğretimin ilkokul ve ortaokul, liselerin ise ortaöğretim olarak tanımlanması, dolayısı ile Anayasa’ya aykırı bir düzenleme yapılmıştır. İlköğretim sekiz yıllık eğitim dönemini kapsamaktadır. İlköğretimin beş yıldan dört yıla indirilmesi nasıl fayda sağlamadıysa, lisenin zorunlu eğitime dâhil edilmesi de fayda sağlamadı. Fayda sağlamadığı aşikâr olan bir uygulamada ısrarcı olunmasında iyi niyet aranmalı mıdır?

Eğitim kullanımı hak sahibine bırakılmalı

Şayet eğitim bir hak ise kullanımı hak sahibinin iradesine bırakılmalıdır. Çocuğun yüksek yararı gözetilecekse çocuğu ebeveyninden daha iyi tanıyacak kimse yoktur. Okula gitmek istemeyen çocukları zorla okulda tutmaya çalışmak; okul mevcudiyetinin gereksiz artmasına, eğitim veriminin düşmesine, aileye ve devlete maddi külfete sebep olmaktadır.

Çocuk liseden mezun olduğunda 18 yaşını doldurmuş oluyor. Okula istemediği zaman gitmeme lüksüne sahip olduğunu düşündüğü için zorunlu mesai hayatının şartlarını yerine getirmekte zorluk çekiyor, iş hayatına devam edemiyor. Okul ile aidiyet bağı kuramadığı için çalıştığı kurum kültürüyle de aidiyet bağı kuramıyor. Ayrıca el emeği gerektiren işler için el yatkınlığı kazanma becerisi yaşı geçtiği için sağlanamıyor. Atalarımız ne kadar güzel ifade etmiş “ağaç yaşken eğilir.”

Okumakta zorlanan çocuğun geleceğini heba etmeyin

Liseyi okumakta zorlanan, zorlanmaktan kastım akademik başarısızlık değil, çocuğun öğrenmeye karşı ilgisinin olmayışı. Hülasa zorla liseyi bitiren, çalışabilmesi için bir zanaat yeteneği olmayan, evde oturup sosyal medya hesaplarında gününü gün eden ya da sabaha kadar bilgisayar oyunlarından kafalarını kaldıramayan gençlerimizin sorumluluğu sadece ebeveynine ait olmasa gerek.

Her yere açılan üniversitelerden mezun olan gençlerimiz de benzeri meselelerle karşı karşıya kalıyorlar. Bazı üniversitelerimizin bazı bölümleri maalesef eğitim verecek alan hocalarına sahip değiller. Bu bölümlerden mezun olan gençlerimizin alana dair liyakatleri de yetersiz kalmaktadır. YÖK de durum değerlendirmesi yapmalıdır. Gençlerimizin eğitim kurumlarında harcadığı emeklerinin, ebeveynlerinin yatırımlarının, devletin maddi yatırımları ve geleceğinin daha verimli hâle getirilmesi için çalışılmalıdır.

İlköğretim döneminin beş yıldan dört yıla indirilmesinin nasıl bir fayda sağladığı da muamma. Çocukların algılama yetenekleri bir sene içerisinde çok değişir, çocuk ilköğretimde bir ya da iki farklı öğretmenle eğitim dönemine devam ederken birden bire on, on iki öğretmenle eğitimine devam etmeye başlıyor.

Çocuk öğretmenlerinin hepsini tanıma, duygu durumlarını analiz etme, kullandıkları yöntemleri anlama açısından algılama yeteneğini tamamlamamış olduğundan, eğitim döneminde başarısız oluyor ya da ezberci yöntemin kölesi olmaya başlıyor. Kız çocukları daha çabuk olgunlaştıklarından okul hayatlarında bu dönemde daha başarılı oluyorlar.

Hülasa çocukların yüksek yararı ve millî bir değer oluşturabilmek için;

• 12 yıllık zorunlu eğitimden vazgeçilerek gençlerin tüketen değil üreten olmaları sağlanmalı.

• Çocukların algılama yeteneklerinin artması için ilköğretim tekrar beş yıla çıkarılmalıdır.

Bu zamana kadar değişen sınav isimleri nasıl fayda sağlamadıysa değişen müfredat da fayda sağlamayacaktır. Millî Eğitim Bakanlığı müfredattan önce sistemin neden değiştirilmesine ihtiyaç duyulduğu, ihtiyacın kimler tarafından nasıl belirlendiğini kamuoyuyla paylaşmalıdır. 12 yıllık zorunlu eğitime geçilmesiyle beklenen faydanın, ilköğretimin 5 yıldan 4 yıla düşürülmesinde beklenen faydanın gerçekleşip gerçekleşmediğini de kamuoyuyla paylaşmalıdır.

Zorunlu eğitim hak değil, eğitim hakkının gasp edilmesidir.