Eğer Müslümansanız, Türkiye’de yaşamayı bir başka seveceksiniz
Eğer benim gibi Müslümansanız, Türkiye’de yaşamayı bir başka seveceksiniz. Çünkü her köşede görkemli minarelere sahip kocaman camiler bulacaksınız. Günde 5 kez okunan ezanı bir mucize gibi ruhunuzun derinliklerinde terennüm edeceksiniz.
Rengârenk adını taşıyan yeni bir bölümle karşınızdayız. Bundan böyle her ay ülkemize yeni renkler, yeni soluklar katan “gurbetçi” kardeşlerimizle birlikte olacağız. Dünyanın dört bir yanından gelip ülkemizde öğrenim gören, çalışan yahut evlenip yurt yuva bağlayan herkese kapımız açık. Hikâyesini paylaşmaya değer bulan herkes, bu bölümün bir sonraki karakteri pekâlâ olabilir. Ülkemizi, toplumumuzu, geleneklerimizi, günlük yaşantımızı başkalarının gözünden görmenin farkında olmadığımız nice hakikate ayna tutacağına; düşünce ufkumuza derinlik ve zenginlik katacağına inanıyoruz. Diğer yandan hiç tanımadığımız nice kültüre kapı aralamanın paha biçilmez deneyimi de cabası.
Bu ay Kamerunlu Hamidou İbrahimou kardeşimizi misafir ettik. Kendisi dokuz çocuklu geniş bir ailenin çocuğu. Babası ziraat mühendisi, annesi ev hanımı. İki yıldır eşi ve 3 yaşındaki kızı ile Ankara’da yaşıyor. Hacı Bayram Üniversitesi’nde, Siyasal ve Sosyal Bilimler alanında doktora yapıyor. Buyurun, söz kendisinde...
Düşünün, henüz 18 yaşındasınız ve ailenizden binlerce kilometre uzakta, başka bir diyardasınız. Daha önce ailesini hiç terk etmemiş biri için gerçekten tam bir cesaret ve sabır testi bu. Zaman geliyor, sabrınız da cesaretiniz de darmadağın oluyor. Çünkü uçakla 10 saati aşan bir ülkeden gelmişsiniz. O nedenle yurt dışında eğitim almak kolay bir hadise değil.
Kültür şoku yaşamak
Evet, bir kültür şoku söz konusu. Genç biri olarak yabancı bir ülkede, o ülkede yaşanan başka bir gündelik hayatı paylaşmak durumundasınız. Bu bir açıdan kültür keşfi olarak sevimli bir iş gibi dursa da başlarda bu hissi yaşamanız mümkün değil. Ancak belli bir adaptasyon sürecinden sonra keyifli bir keşfe dönüştüğünü görüyorsunuz.
Yeme içme kültürü çok farklı mesela. Biz Afrika’da sebze, balık ve etlerden oluşan çok baharatlı yemeklere alışkınız. Türklerin damak zevki ise bambaşka. Zâten bu damak zevkine ne kadar çabuk alışırsanız o kadar rahat ediyorsunuz. Türk mutfağı çok zengin gerçekten. Kebap, börek, baklava, künefe veya lokum gibi hayli otantik lezzetleri mevcut. Türkiye’de ilk keşfedip tadına vardığım içecek ise ayran.
Dil engeli
Türkiye, iklimi, manzarası, sakinlerinin nezâketi ve kültürü göz önüne alındığında hayatın keyifli olduğu bir ülke. Adımınızı attığınız anda karşınıza çıkan ilk engel Türkçe oluyor, çünkü iletişim bu aşamada en büyük sorun. Bazı Türkler biraz İngilizce biliyor olsa da çoğu sadece Türkçe konuşuyor. Bu engel, Türklerin genellikle arkadaş canlısı olmasıyla bir nebze telafi edilebiliyor. Türklerin bir yabancıya yardım etmeye hazır insanlar olması çoğu zorluğu kolaylaştırıyor.
Dil engelini aşmanın tek yolu ise Türkçe öğrenmekten geçiyor. Şu gerçeği akılda tutmak lazım: Türkçe dilbilgisi İngilizce ve Fransızcaya göre çok farklı. İlk başlarda bu durum Türkçe öğrenmenin zor olduğu duygusu veriyor. Fakat matematik ve mantık konusunda iyiyseniz, Türkçe'nin ne denli çabuk öğrenildiğine siz de şaşıracaksınız. Türkçe öğrenmeye başlayan birisi, genelde bir yıl gibi bir zamanda kendini ifade edecek seviyeye geliyor. İlk üç aydan sonra karşılıklı diyaloglara girebildiğinizi görüyorsunuz.
Eğitim seçeneği fazla
Türkiye'de hem devlet hem de özel olmak üzere çok sayıda prestijli üniversite var ve öğrencilere çeşitli seçenekler sunuyor. Bu nedenle dünyanın her yerinden çok sayıda öğrenciyi cezbediyor. Eğitim kalitesi, kayıt kolaylığı ve düşük maliyetler bilhassa aileleri sınırlı bütçelere sahip Afrikalı öğrenciler için ülkeyi cazip kılıyor.
Türk üniversitelerinin standardı Avrupa üniversitelerine eşdeğer olmakla birlikte maliyeti Batı üniversitelerine göre çok daha ucuz. Türkiye'de dilerseniz eğitiminizi İngilizce, Fransızca ve tabii ki Türkçe yapma imkânınız var. Şahsi görüşüm, “gerçek Türkiye” yi en iyi deneyimleyenlerin, ülkenin dilinde yani Türkçe eğitim alanlar olduğu şeklinde.
Herkes burslu okumuyor
Yabancı öğrenciler açısından öncelikle şu durumu bilmek lazım. Herkes devlet tarafından burslu okumuyor maalesef. Sadece aileleri tarafından finanse edilen öğrenciler var ve sayıları hiç de az değil. Harcamaları devlet tarafından karşılanan bursiyerler genellikle öğrenim hayatında pek sorun yaşamazlar. Ancak, devlet bursu almayan öğrenciler düzenli olarak para sorunları ile karşı karşıyadır. Birincisi, bazı özel üniversitelerde eğitim son derece pahalıdır. İkincisi, sağlık sigortası bulunmayan ve sağlık sorunu yaşayan bir öğrencinin, hastane masrafları belini bükebilir. Bunlara ek olarak kira giderini ve diğer faturaları da düşünmek lazım. İşte bu zor şartlarda bir öğrenci kendini yalnız ve üzgün hissedebilir, okuldaki performansı olumsuz etkilenebilir.
Zorluklarla mücadele rehberi
Türk arkadaşlar edinmek, çözüm seçeneklerini çoğaltmanın tartışmasız en iyi yolu. Öte yandan Türkiye, çok sayıda çalışma fırsatı sunan açık bir ülke. Aylık bütçesi kısıtlı olan öğrenci para kazanmayı öğrenmek durumunda. Nitekim Türkler yabancıları ve yabancı dilleri sever, bu nedenle Fransızca, İngilizce veya İspanyolca özel dersler vermek çok kârlı olabilir. Mali özerkliğe sahip olmak, öğrencinin zorlukların üstesinden gelmesine ve güven kazanmasına imkân sağlar.
Türkiye’de öğrenim görmek, zenginleştirici ve paha biçilmez bir deneyimdir. Bu deneyimin sonunda hem insani hem de entelektüel açıdan daha zengin bir şahsiyet kazanılır, yarınlara daha sağlam adımlarla yol alınır.
Fırsatlar kapıda
Türkiye, hem doğu hem batı kültürüne sahip bir ülke. Ayrıca yabancı bir öğrenci için en az bir ek dil öğrenimini destekliyor. Bugün birçok Türk şirketi Afrika'da yatırımlar yapıyor. Türkçe, İngilizce, Fransızca veya Arapça konuşan çok dilli çalışanlara ihtiyaç duyuyor. Türk işgücü piyasası da Türkçe bilen yabancılara ticaret, bilişim, turizm ve çeviri hizmetleri gibi pek çok alanda fırsatlar sunuyor.
Türk halkının samimiyeti başka
Türk halkının en bariz vasfı nedir dense kesinlikle samimiyetidir derim. Yabancılara karşı açık ve anlayışlı, hatta bazen mahcup ve utangaçlar. Bir yabancı, zor durumda ise Türklerin yardımına her zaman güvenebilir. Elbette her toplumun içinden istisnalar çıkabilir ama genel Türk karakteri arkadaş canlısı ve şakacıdır.
- En tuhaf alışkanlıkları ise dost olduğunuz bir Türk’ün sizi futbol maçına davet etmesidir diyebilirim. Çünkü Türkler futbola biraz gereğinden fazla ilgi gösteriyorlar sanki. Yeni bir binaya taşındığınızda kapınızı çalıp size pasta veya başka bir ikram ile hoş geldin demeleri gerçekten çok hoş. Fakat biraz meraklı tipler olduklarını da belirtmek gerekiyor. Özelinize varıncaya değin çok fazla soru soruyorlar. Zamanla alışıyorsunuz tabi.
Eğer benim gibi Müslümansanız, Türkiye’de yaşamayı bir başka seveceksiniz. Çünkü her köşede görkemli minarelere sahip kocaman camiler bulacaksınız. Günde 5 kez okunan ezanı bir mucize gibi ruhunuzun derinliklerinde terennüm edeceksiniz.