Devrim - Darbe sarmalındaki Sudan
Sudan’ı bekleyen senaryoların birçoğu kargaşa ve istikrarsızlık sokağına çıkıyor. Ekonomik krizin yanında sivi-asker arasındaki güvensizlik ülkenin geleceğine dair olumlu projeksiyonları engelliyor. El-Burhan ve ekibi, “İsrail ile normalleşme, Batı ile yakınlaşma” formülüyle ekonomik kalkınmayı önceledi ama ciddi bir başarı kaydetmiş değil. Üstelik halk bu formüle tepkili. Hartum yönetimi, İsrail’in takdirini kazanmak için Hamas’ın ülkedeki mal varlıklarına el koysa da İsrail ile normalleşmenin kısa vadede gerçekleşmesi uzak ihtimal.
2021 yılında dünya siyasetinde birçok askeri darbeye şahit olundu. Myanmar’da cunta tecrübesiz yönetimi devirdi ve sivil yöneticileri hapsederek 2021 yılının darbeler defterini açtı. Afrika kıtasında benzer senaryolar Mali, Gine ve Çad’da hayata geçirildi. Ortadoğu ise Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in hamleleriyle 2021 yılında anayasal/popülist darbe ile tanıştı. Said başbakanı görevden aldı, meclisi feshetti ve olağanüstü yetkiler alarak demokratik sürece darbe vurdu
Her ne kadar bu dört ülkedeki süreçten farklı olsa da Sudan’da da benzer bir süreç yaşanıyor. 25 Ekim tarihinde ülkenin en üst düzey askeri yetkilisi ve Egemenlik Konseyi başkanı General Abdülfettah el-Burhan’ın talimatlarıyla tasfiye süreci başlatıldı. Kimilerine göre darbe olarak adlandırılan bu süreç, Sudan darbe tarihinde ne bir ilk ne de son olacak gibi duruyor.
- - 1958, 1969, 1985, 1989, 2019’da başarılı,
- - 1959’da iki defa,
- - 1966, 1970, 1971, 1975, 1976, 1977, 1985, 1990, 2008, 2021’de birer defa başarısız,
- - 1969’da üç, - 1991, 1992, 2004’te iki,
- - 1970, 1973, 1981,1984, 1990, 1996, 2007, 2012’de birer defa engellenen...
Toplamda 35 darbe serüveni tecrübe eden Sudan’ın yönetim tecrübesi hayli çetin geçiyor. Başbakan Abdullah Hamduk ile 11 üyeli Egemenlik Konseyi’nin üyelerinin ve danışmanlarının dâhil olduğu 16 kişinin gözaltına alınmasıyla başlayan süreç, olağanüstü hâlin ilan edilmesiyle meşrulaştırılmaya çalışıldı
Ekonomik kırılganlık ve devletsizlik
Sudan’da iktidarı 1989’da darbe ile ele geçiren Ömer el-Beşir’i deviren protestoların temeli ekonomik problemlerdi. Halk ciddi olarak temel gıda maddelerine erişemiyordu. El-Beşir mezkûr ekonomik sorunlara çözüm üretemedi. Nitekim içerideki ekonomik problemler doğrudan el-Beşir rejiminin ideolojisi ve dış politikasıyla bağlantılıydı. El-Beşir birçok silahlı harekete müsamaha gösterdiği için ABD tarafından terörü destekleyen ülkeler listesine alınmış ve uzun süre ambargolara maruz kalmıştı. Bu durum el-Beşir’i dış aktörlerin yardımına muhtaç hâle getirmişti. Suudi Arabistan ve BAE gibi aktörler fırsatı kaçırmadı, Sudan’da aktif siyaset izleyebilme şansı yakaladı.
- El-Beşir döneminde ekonomik problemlerin çözülmeyişi, Darfur krizinde işlenen suçların adâlet önünde yargılanması gibi motivasyonlar Sudan halkını sokağa itmişti. Sudanlılar bu süre zarfında barışçıl eylemlerle lastik yakarak sokakları kapattılar. El-Beşir Körfez’den beklediği desteği alamadı. Bu yalnızlık, Batı’nın ‘istenmeyen adamı’ el- Beşir’in iktidardan indirilmesini kolaylaştırdı. Fakat Sudan’daki geçiş süreci halkın talep ettiği şekilde gerçekleşmedi.
Sudan halkı sadece el- Beşir’in iktidardan gitmesini talep etmiyordu. Aynı zamanda demokratik geçişin sağlanmasını ve halkın refah düzeyinin yükseltilmesini umuyordu. Fakat Nisan 2019’da el-Beşir’in devrilmesi sonrasında Sudan ekonomisi daha kötüye gitti. Halkın demokratik talepleri de el-Burhan tarafından donduruldu.
Kırılma 2011 yılında başladı
Sudan’daki ekonomik problemler 2011 yılıyla birlikte daha fazla görünür hâle geldi. Güney’in ayrılmasıyla birlikte petrol dâhil doğal kaynakların yüzde 75’i merkezi yönetimden kopunca ekonomik kırılmanın ilk aşaması ortaya çıktı. Nitekim petrol gelirlerindeki bu azalma, kamu harcamalarına ve döviz rezervlerine doğrudan olumsuz yansıdı. Bağımsızlık referandumunda öne sürülen ‘ayrılma gerçekleştikten sonra ekonomi düzelecek’ argümanı da suya düşmüş oldu. 2011’de 1 dolar 2.4 cüneyh civarında seyrederken 2018’de karaborsada 60 cüneyhe çıktı. 2022 itibariyle ise 500 cüneyh gibi astronomik bir rakama ulaştı.
- • Benzer sorun petrol ve ekmek piyasasında da yaşandı. Mesela el-Beşir döneminde 1 litre benzin yarım (0.5) Sudan cüneyhi iken yeni dönemde bu rakam 300 cüneyhe çıktı.
- • Ayrıca bazı kabile reisleri geçiş hükümetiyle anlaşmazlık yaşadı ve buğday-un satışlarını kesti. Hâlihazırda başkent Hartum’da ekmeğe erişmek oldukça güç hâle geldi.
- • Benzer şekilde memur maaşları da istenilen seviyeye ulaşmadı.
- • El-Beşir döneminde 400 dolar civarında olan memur maaşları şu an 60 dolara kadar geriledi.
Mursi Mısır’ına benzer şekilde halk el-Beşir dönemini mumla arıyor. Daha beter bir dikta yönetimi ve daha kötü ekonomik şartlar altında hayat mücadelesi veriyor. Bu durum da protestoların sürmesine neden oluyor.
Devlet ortada yok
Öte yandan ülkede kronikleşmiş devletsizlik probleminden bahsetmek mümkün. Söz konusu durum el-Beşir dönemine has bir durum değil. Örneğin 2019 sonrası geçiş hükümetinin eğitim bakanı belirleyememesi yönetim krizinin olduğunu ortaya koyuyor.
ülkenin başkenti Hartum’da irili ufaklı 150’ye yakın silahlı grubun varlığını sürdürmesi güvenlik zafiyetlerini ispatlar nitelikte.
Benzer şekilde internet, elektrik, su gibi temel ihtiyaçların sağlanamaması Sudan’ın yönetim krizi içerisinde olduğunu ispatlıyor. Bu kriz ham madde, verimlilik, üretim, erişim gibi problemlerden ziyade devleti yönetme noktasındaki zihniyet eksikliğinden kaynaklanıyor. Öte yandan ülkede devrimi getirecek entelektüel donanımın sınırlı olması devrim darbe sarmalında Sudan halkının demokratikleşmesini engelliyor.
Her ne kadar Hasan Turabi gibi târîhî tecrübeye sahip olsa da Sudan’da mevcut siyaset fikir üretemiyor. Muhalefet kanadının zayıf olmasının da temel sebebi de ülkenin sosyolojik zeminindeki kaymalar.
Bu bir iç mücadele
Ekim-Ocak arası yaşanan gelişmeleri iç aktörler arası mücadele ve dış aktörlerin Sudan’daki siyasete yön verme çabaları üzerinden okumak mümkün.
1956 yılındaki bağımsızlığından bu yana yaklaşık her iki yılda bir netice getiren darbeleri tecrübe eden Sudan siyasetinde asker kendine ‘kurtarıcı’ rolü atfediyor. Bu durum, el-Burhan’ın attığı adımların anlaşılmasını kolaylaştırıyor. Görülen o ki, el-Burhan’ın temsil ettiği Geçiş Konseyi’nin askeri kanadı, Hamduk’ın temsil ettiği sivil kanadı tasfiye ediyor.
Nitekim el-Burhan’ın açıklamaları sonrası Başbakan Hamduk sivil itaatsizlik çağrılarında bulundu. Hamduk’un başını çektiği sivil kanat ordunun ülke siyasetindeki etkinliğini azaltma peşindeydi. El-Burhan ve ekibiyse iktidarı bırakma yanlısı değil. Batı’dan gelen baskılar sonucu Hamduk Kasım 2021’de
serbest bırakılmış olsa da 2 Ocak 2022’de istifa ettiğini açıkladı. Ekonomik kriz ve sivil-asker arasındaki çatışmalar sonucu demokratikleşme tecrübesini tam anlamıyla yaşayamayan Sudan’da Hamduk’ın istifası krizin derinleşeceğine ve el-Burhan’ın elinin güçleneceğine dair bir işaret.
Dış aktörler de hesaba katılmalı
Öte yandan ülkede yaşananların dış aktörler bağlamında değerlendirilmesi mümkün. Birkaç önemli ziyareti zikredelim o vakit. İlk sırada, darbenin ikinci ismi Muhammed Hamdan Dagalo’nun İsrail’e yaptığı ziyaret var. İsrail ile normalleşme sürecinde BAE ile yakın iş birliği bilinen Dagalo, İsrail ile görüşerek tasfiye sürecini hızlandırmış oldu. Nitekim İsrailli gazeteci Edy Cohen, yaşanan son süreçte el-Burhan ekibini destekleyen mesajlar yayınladı.
İkinci olarak, el-Burhan kısa süre önce İsrail ile iyi ilişkilere sahip olan BAE ve Mısır’a ziyaret gerçekleştirdi. Dolayısıyla tasfiye sürecinde İsrail’in parmağı olması muhtemel. Bununla birlikte ABD’nin de tavrı da önemli. ABD Kızıl Deniz özel temsilcisinin el-Burhan ile görüşmesinin hemen ardından tasfiye sürecinin gelmesi dikkat çekici. Fakat burada ABD’nin Hamduk’un serbest bırakılması yönündeki çağrılarını ve 700 milyon dolarlık yardım paketini askıya alma açıklamasını gözden kaçırmayalım.
BMGK’da Sudan ile ilgili ortak bir bildiri üzerinde uzlaşıya varılamayışı da Rusya-Çin ekseninin Sudan’daki süreçte rol oynayabileceğini gösteriyor. Nitekim el-Burhan döneminde Rusya’nın bazı limanları askeri üs için kiralaması ve Çin’in yatırım projeleri gündeme geldi. El-Burhan’ın ABD ile Rusya- Çin ekseni arasında denge kurmaya çalıştığı söylenebilir.
Ehlileştirme ve kargaşa senaryosu
Sudan’ı bekleyen senaryoların birçoğu kargaşa ve istikrarsızlık sokağına çıkıyor. Ekonomik krizin yanında sivil-asker arasındaki güvensizlik de ülkenin geleceğine dair olumlu projeksiyonları engelliyor. Ülkedeki temel sorunlar çözülmüş değil. El-Burhan ve ekibi, İsrail ile normalleşme ve Batı ile yakınlaşma formülüyle ekonomik kalkınmayı öncelese de baskıcı unsurların varlığı ülkenin kaderini olumsuz etkiliyor. Halkın sert tepkisine çarpan İsrail ile normalleşmenin kısa vadede gerçekleşmesi uzak ihtimal. Hartum yönetimi, İsrail’in takdirini kazanmak için Hamas’ın ülkedeki mal varlıklarına el koysa da vaziyet bu minvalde.
- ABD’nin İsrail ile normalleşme karşılığında Sudan’ı terörü destekleyen ülkeler listesinden çıkarması, ülkenin uluslararası siyasette yeniden konumlanması demek. IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası sistemin temel unsurlarıyla yapılan görüşmeler de ‘haydut devlet’ Sudan’ın ‘ehlîleştiğine’ işaret.
El-Burhan seçimlerin 2023 yılında yapılacağını açıkladı. Ülkenin devrim-darbe ikilemi arasındaki sıkışmışlığını büyük oranda iç ve dış aktörlerin pozisyonları belirleyecek. Biden iktidarı tıpkı Obama’nın Sisi’ye yaptığını yapacak, “ABD’nin çıkarlarını bölgenin istikrarına karşı önceleyecek” kanaati hâkim durumda. ABD’nin pasif angajmanı Rusya ve Çin nüfuzunu artırabilir. Bölgede askeri dikta yönetimlerini görmek isteyen BAE ve Suudi Arabistan’ın da süreçten nemalanacağı beklenebilir. Her ne kadar ekonomist olsa da Hamduk’un ülkedeki finansal krizi çözemeyip istifa etmesi bu iki aktörün Sudan’da daha aktif olmasına yarayabilir.