Dergiler ölür ‘Gerçek Hayat’ yaşar

Ahmet Zeki Gayberi
Ahmet Zeki Gayberi

Haftalık dergi olup hem politikadan, hem sosyal meselelerden hem kültür-sanat ve dış gelişmelerden okuru haberdar etmek gibi bir misyonu bunca yıldır sürdürebilmek en azından meşakkatli bir iş.

GİRİŞ

Türkiye’nin ‘akıl tutulması’ yaşadığı karanlık günlerin adıydı ‘28 Şubat.’ O günlerde yaşanan mantıksızlıklar, sürekli ‘distopik’ film ve dizi izleyen bugünün gençleri için dahi ‘absürt’ geliyor. Anlatınca, çok uzak bir tarihten, elektrik ve internetin olmadığı imkânsız bir gelecekten bahsediyormuşuz gibi hayretle dinliyorlar.

Hele o günlerde, iktidardan indirilen başbakana MGK toplantılarına girerken omuz atıldığını, dindarlara ‘yarasalar’ diye bağıranların başbakan yapıldığını, Meclis’te başörtülü milletvekiline ‘dışarı!’ sloganları ile ‘had’ bildirildiğini, başörtülü öğrencilerin okul kapılarında coplanıp yerlerde sürüklendiğini, İHL ve Meslek lisesi mezunu yüz binlerce gencin üniversitelere sokulmadığını anlatmaya çalışmak tamamen beyhude.

GELİŞME

İşte o günlerde ‘Gerçek Hayat’ diye bir dergi çıkmaya başladı. Antiemperyalist ama muzip, öfkeli ama ironik ‘gençler’, kimi zaman sahte hayatları, kimi zaman hayatın sahteliğini tiye alan ‘ilginç’ bir mecmua neşrediyordu. ‘Hayatın gerçekleri’ denilenlere karşı ‘Gerçek Hayat’ önerilerinde bulunuyordu.

Haftalık dergi olup hem politikadan, hem sosyal meselelerden hem kültür-sanat ve dış gelişmelerden okuru haberdar etmek gibi bir misyonu bunca yıldır sürdürebilmek en azından meşakkatli bir iş. Hazırlanan etkili dosyalar, yorumlar, röportajlar, ümmetten haberler vs. her hafta dolu dolu bir gündemi yüklenmek zor zanaat.

Tüm dergiler kapanırken 'Gerçek Hayat' bir şekilde akışını sürdürdü.
Tüm dergiler kapanırken 'Gerçek Hayat' bir şekilde akışını sürdürdü.

Hele zaman içinde Gerçek Hayat dergisinden kimlerin gelip kimlerin geçtiğini saymaya kalksak sayfalar yetmez.

Gelelim benim Gerçek Hayat macerama. 2007 yılında derginin başına geçen ve ta ‘muhabirlikten’ arkadaşım Ali Adakoğlu’nun ‘Hacım bizde yazsana’ teklifine balıklama atladım. Zira mesleğe 1994 yılında Nehir dergisi ile başlayan biri için çok cazipti teklif. Milat gazetesi macerası başlayana dek 5 yıl sürdü Gerçek Hayat’la yol arkadaşlığımız.

‘Ha o süreçte seni en derinden etkileyen hadise neydi?’ diye sorulursa, daha 24 yaşında derginin Yazı İşleri Müdürü olan genç kardeşim Ömer Faruk Yücel’in Rahmeti Rahman’a kavuşmasıydı derim. Allah mekânını cennet etsin…

‘Zeitgeist’ derler ya ‘zamanın ruhu’ yani. Her zaman bir şekilde buna ayak uydurarak ayakta kalmayı bildi Gerçek Hayat.
‘Zeitgeist’ derler ya ‘zamanın ruhu’ yani. Her zaman bir şekilde buna ayak uydurarak ayakta kalmayı bildi Gerçek Hayat.

SONUÇ

Gelelim bugüne. Gerçek Hayat, haber, edebiyat hatta mizah dergilerinin bir bir yok olduğu bir zaman diliminde ısrarla ve inatla ‘bir şeyler’ söylüyor hâlâ. ‘Anlayana’, ‘anlamayana’ hatta ‘anlamak istemeyene’ bile ‘dertlerimizin’ bitmediğini haykırıyor.

Gerçek Hayat, ‘dijital basın’, ‘sosyal medya’, ‘interaktif platformlar’ gibi yeni medya enstrümanlarının sağlı sollu darbeleriyle sersemleyen zihinlerimize, matbu dergicilikle bir şeyler aktarmaya, tarihe not düşmeye çabalıyor.

‘Zeitgeist’ derler ya ‘zamanın ruhu’ yani. Her zaman bir şekilde buna ayak uydurarak ayakta kalmayı bildi Gerçek Hayat.

“- Abi ya, tüm dergiler kapanıyor” denilen günlerden geçerken de sahiden tüm dergiler kapanırken de Gerçek Hayat bir şekilde akışını sürdürdü. ‘Demek ki her dergi ölmüyormuş’ dedirten yayınlar yaptı. Bugün de Kemal Özer yönetiminde yaptığı gibi…

Yolu açık olsun. Nice binli sayılara…