Darbecileri yargıladık, ya ideolojilerini ne yaptık?
Türkiye darbelerden, darbe tehditlerinden kurtulmak istiyorsa, darbelerin ideolojik zeminini, bataklığı kurutmak zorundadır. Bunun yolu, Atatürkçülüğü resmî ideoloji olarak Anayasa’ya yerleştiren CHP ilkelerinin (6 ok) temizlenmesinden geçer. İkinci adım, yakın dönem tarihimizle ilgili objektif tarih müfredatı hazırlanarak, köhnemiş inkılâp tarihini devreden çıkarmaktır. Bunları yapamayan bir iktidar kendi bindiği dalı kesiyor demektir.
Gazze’de insanlık dışı soykırım sürerken, Türkiye’de güçlü bir İsrail aleyhtarlığı dalgası yükseldi. Buna karşılık Türkiye’deki Mossad-CIA unsurları, bazı “türkçü”, “milliyetçi”, “kürtçü” kesimleri harekete geçirdi. Bunlar koro halinde “Gazze’den bize ne!” diye höykürdüler. Bu insanlıktan çıkmış mahlûkat, her yerde sesini yükseltmeye çalıştı, fakat muazzam bir kitlenin karşısında höykürmeleri davulcu kavarası mesabesinde kaldı.
Fakat dış istihbarat unsurlarının bu operasyonunun burada kaldığı/kalacağı sanılmamalıdır. Onlar bazı etki ajanlarını, güç sahiplerini veya el altındaki medyatörlerini de harekete geçirdiler.
Yeni bir parti kurmuş eski bir bakan, iktidar partisini kapatmaktan başlayıp, Diyaneti, imam hatipleri kapatmaya kadar bir dizi Atatürkçü eylemden bahsetti.
Bir düşünür eskisi, T24’te, CHP’nin iktidardan düşmesinden sonra bütün iktidarların cumhuriyet değerlerine bağlı kaldığı, buna mukabil mevcut iktidarın bu değerleri hiçe saydığını yazdı ve cumhuriyetin birtakım kafalar kesilerek kurulduğunu hatırlattı.
Tuzla Piyade Okulu’ndaki darbeci teğmenler
Derken… Tuzla Piyade Okulu’nda bazı “atatürkçü” teğmenlerin namaz kılan askerleri fişlediği, darp ettiği haberleri basına yansıdı. Bu hadisenin bir şeylerin habercisi olduğundan şüphe edilemez.
Nitekim babadan darbeci, Mossad’la sıkıfıkılığı çok iyi bilinen ırkçı görünümlü parti liderinin de bu işlerde parmağı olduğu anlaşıldı. 28 Şubat’ı hortlatmak isteyenler, eski “Batı Çalışma Gurubu”nu ihya yolunda mı yürüyorlar acaba?
Darbelerin kılıfı: Atatürkçülük
Türkiye’de yerleşik darbeler geleneğini bilenler, ülkemizde bütün darbelerin Atatürkçülük iddiasıyla yapıldığını, darbe öncesi mevcut iktidarların Atatürk düşmanı olduğunun propaganda edildiğini, “ilke” ve “inkılâplar”ın elden gittiğinin öne sürüldüğünü de hatırlarlar.
1960 darbesinden 28 Şubat 1997 müdahalesine böyle kalın bir çizgi var. Daha sonra 15 Temmuz nâkıs darbesinde de aynı izden gidilmiştir. Bütün darbecilerin İsrail’le sıkı fıkı olduklarını, İsrail’in varlığını Türkiye’deki rejimin varlığı için şart olduğunu hissettirmekten geri kalmadıklarını unutmamamız gerekiyor.
Atatürkçülük bütün darbelerin arkasında değilmiş gibi yapmak
Türkiye, 12 Eylül ve 28 Şubat darbecilerini geç de olsa mahkeme edebildi. Darbeciler çeşitli cezalara çarptırıldı. Sağlık durumu uygun olsa idi 12 Eylül darbesinin başı Kenan Evren’in hapis yatmak zorunda kalacağı günleri görecektik. 15 Temmuz darbesinden sonra da yargılamalar yapıldı ve cemaatçi yapı tasfiye edildi. Peki, bütün bu süreçlerde darbecilerin arkasına sığındıkları Atatürkçülükle ilgili ne yapıldı?
Atatürkçülük bütün darbelerin arkasında değilmiş gibi yapıldı!
Bu görmezden gelmenin birtakım sonuçları olabileceği üzerinde hiçbir zaman durulmadı.
Atatürkçülük bir dönem ideolojisi olarak kurgulanmıştır, bir savaş sonrası ideolojisidir. Mağlubiyetleri galibiyetmişçesine zihinlere kazımak maksadıyla oluşturulmuş bir ideolojidir. 1933’den beri Türkiye “inkılâp tarihi” denilen mürettep devlet yalanları ile yatıp kalkmaktadır. İnkılâp tarihi öğretimi gerçeklerden uzak muhtevası ile ilkokuldan başlayarak beyin yıkama maksatlı sürdürülmektedir.
Kemalizm fikrinin mimarı bir Yahudi
Bu ideolojinin oluşmasında Yahudi asıllı fakat “Türkçü” görünümlü kişilerin de mühim rolü vardır. Bunlar arasında Moiz Kohen, namı diğer Tekin Alp’ın kemalizmin ilk ideologlarından olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır. Ona bu Türkçe adı İttihatçıların fikir babası Ziya Gökalp’ın vermesi de ayrı bir garabettir. Bununla kalmamış, ona İktisadiyat Cemiyeti’ni kurdurmuş, İktisadiyat Mecmuası’nı yayınlamasını sağlamıştır.
Moiz Kohen’in Kemalizm’i 1936’da yayınlandıktan sonra CHP tarafından çok sayıda satın alınıp Halkevlerinde dağıtılmış, hatta Cumhuriyet gazetesi üzerinden verilen destekle Fransa’da da Fransızca olarak yayınlattırılmıştır.
Gerçekte bugünün insanına Atatürkçülüğün vereceği bir şey yoktur. Bir zamanlar dünyada çok rağbet gören kavramlar artık terk edilmiştir, ideolojiler çağı kapanmıştır, bir zamanların astığı astık, kestiği kestik diktatörleri ömürlerinin sonunu zillet içinde geçirmiştir.
Türkiye’de de altı okla ifade edilen kavramların medlulü kalmamıştır. Bu bilindiği için bir tek laiklik üzerinden konuşma sürdürülmektedir. Cumhuriyetin laiklik ilkesini diline dolayanların gerçek laiklikten adeta haberi yoktur.
Kemalizmden laikliğe nanik
Bir ülkede dine müdahale varsa, ibadetlere karışılıyorsa, din baskı altında tutuluyorsa ve din öğretimi men ediliyorsa, o ülke lâik bir ülke olamaz. Bu itibarla tek partinin lâiklik iddiası din düşmanlığını örtmek maksatlıdır. Hatta tek parti devrinde lâikliğe müthiş bir nanik yapılmıştır: Diyanet İşleri Başkanı Rifat Börekçi, CHP Ankara il başkanı olarak tayin edilmiştir! Bu konuda Atatürkçülük yiyip içen kesimden bugüne kadar bir tek açıklama gelmemiştir.
Günümüz için ölü bir ideoloji olan Atatürkçülük yanında, güçlü bir “Atatürkçülük kültü” zihinlere yerleştirilmiştir. Bazı kesimler inanma ihtiyacını bu kültü benimseyerek gidermektedir. Bunların heykeller önünde, Anıtkabir ziyaretinde yaptıkları akılla mantıkla izah edilecek şeyler değildir. Bunlar için hakiki mürşit ilim değil, kült haline getirilmiştir.
15 Temmuz 2016’nın üzerinden 8 yıl geçmiştir. Öyle anlaşılıyor ki, yeni yetişen askerlere Atatürk kültçülüğü zerk edilmeye devam edilmektedir. Bunlar arasından “Filistin için savaşmam!” diyenler de çıkabilir! Bunların milletin değerleriyle bağdaşmaz tutum alışları için zemin müsaittir. Bu memlekette “yarın şeriatı getirecekler” lafını ciddiye alan hayli boş kafalı vardır. İşte böyle bir vasatta Türkiye’nin İsrail’in insanlık dışı soykırımına karşı şiddetle karşı çıkan, dünya kamuoyunu ayağa kaldıran bir Cumhurbaşkanını hoş karşılamadığı tahmin edilebilir. İşte bu kesimin ABD-İsrail operasyonu bir darbe zemininde kullanılması her zaman mümkündür.
Türkiye darbelerden, darbe tehditlerinden kurtulmak istiyorsa, darbelerin ideolojik zeminini, bataklığı kurutmak zorundadır. Bunun yolu, Atatürkçülüğü resmî ideoloji olarak Anayasa’ya yerleştiren CHP ilkelerinin (6 ok) temizlenmesinden geçer. İkinci adım, yakın dönem tarihimizle ilgili objektif tarih müfredatı hazırlanarak, köhnemiş inkılâp tarihini devreden çıkarmaktır. Bunları yapamayan bir iktidar kendi bindiği dalı kesiyor demektir.