Çanlar İran için mi çalıyor?

Çanlar İran için mi çalıyor?
Çanlar İran için mi çalıyor?

Suriye savaşı dondurulduğu yerden devam edip neticelendikten hemen sonra çok yönlü bir kâr zarar muhasebesi başladı. Henüz gelişme yeni ve hâdiseden daha çok pay alma derdinde olan aktörler de bir o kadar fazla. Bu yüzden herkes kendi penceresinden konuya bakıp değerlendiriyor. Çelişkili fikirler fazla ama hemen herkesin ittifak ettiği nadir konulardan biri, Esed'ın devrilmesiyle birlikte İran'ın tarihi hezimete uğramış olduğu. İran'ın kaybettiği yerde huzur ve barışın kazandığı gerçeği dikkate alınırsa olanların Suriye halkı için çok hayırlı olduğunu da söylemek lazım. İran'ın aldığı yenilginin genişliği ve derinliğinin doğru anlaşılması Suriye'nin, hatta bütün bölgenin istikbalini doğru tahlil etmek açısından kıymetlidir. Bu yüzden alttaki satırlarda Tahran'ın aldığı darbenin ebatını biraz açıp neden Suriye'den sonra sıranın kendisine geleceğini anlatmaya özen göstereceğiz...

Mücahitlerin zafere giden son yolculuğu başladığında Tahran en az Şam kadar panikledi. Bu yüzden İran Dışişleri Bakanı, Esed ile görüşerek "güçlüyüz" mesajı vermeye çalıştı. İranlı bakanın her şey yolunda mesajı vermesiyle Hakan Fidan'ın yeni başkan Heyet Tahrir Şam (HTŞ) lideri Muhammed Colani (Ahmet el-Şara) ile bir araya gelmesinin arasında sadece üç hafta var. İran olacakları mı göremedi yoksa acizlikten sessiz kalmak dışında başka bir yol mu bulamadı başka bir konu ama yenilginin boyutunu anlamak için yaşadıkları hazımsızlık bile yeterli.

Esad ve Ali Hamaney.
Esad ve Ali Hamaney.

Devrim Lideri Ali Hamaney hiç olmadığı kadar kızgın ve kontrolü kaybetmişe benziyor. Nadir olarak Hamaney'in Suriye'deki yeni gelişmelerle ilgili ilk konuşması önceden yapılan duyuruya rağmen canlı servis edilmedi. Bu not burada dursun ancak yaptığı açıklamalarda hiç olmadığı kadar plansızlık ve çâresizlik içinde bulunduğunu görmek mümkündü. Önce Esed ordusunu suçladı, ardından "İran püskürtmeye kâdirdi ama başarısız Esed ordusu meydandan kaçtı" dedikten sonra İsrail klişesini tekrarlayarak "karadan ve havadan önümüzü kesmişlerdi, yardım edemedik" dedi. Nihayetinde ise muhaliflerin başarısını küçümseyip, Türkiye'yi İsrail ve ABD planı doğrultusunda hareket etmekle yaftaladı.

Yetmedi, bir kaç gün sonra yaptığı konuşmada bu sefer İran'ın Suriye hatta bölge ülkelerdeki varlığını inkâr ederek "vekil gücümüz yok" bile dedi. Tüm bu tutarsızlıklar zaman aşımıyla birleşince İran'ın Suriye cinayetindeki ortaklığının üstüne inceden bir takiyye tozu serpildiği ortaya çıkıyor. Bu yüzden İran'ın Suriye'deki varlığının gerçek amacını hatırlamak lazım.

İran, Suriye'ye müdahalesini iç kamuoyuna, Hz. Hüseyin'in aile fertlerine ait mezarları korumak için "Türbenin koruyucuları" iddiasıyla açıklıyordu. Dış kamuoyuna ise mevcut yönetimin talebi üzerine doğrudan savaşan taraf olarak değil de daha ziyade danışmanlık hizmeti veren taraf olarak izah ediyordu. Ancak İranlı yetkililerin Esed yönetimini halka karşı korudukları itirafları mevcut. Bunlardan birinde, İran'ın Suriye'deki Zeynep Üssü Komutanı Rahim Noi Akdem, 31 Aralık 2021 tarihinde Ali Hamaney'in komutanı Kasım Süleymani'yi "Beşar Esed ayakta kalmalıdır" talimatıyla Suriye'de görevlendirdiğinin altını çizmişti. Diğerindeyse, 2 Ocak 2021'de İran'ın Suriye'deki Topçu Güçlerinin komutanı General Mahmud Çaharbaği, yönetimin propaganda dilini bir kenara bırakıp, İran'ın henüz devrimin ilk aylarında sivil muhalif halka karşı askeri varlığını gösterdiğini söylüyordu.

Çaharbaği diğer silah arkadaşı gibi açık bir şekilde Kasım Süleymani'nin muhalifleri bastırarak Esed rejimini ayakta tutmak için Hamaney tarafından bilhassa görevlendirildiğini ifade ediyor. Hatta başka bir konuşmasında Suriye'de edindikleri tecrübelerden İran'daki halk ayaklanmalarını bastırma noktasında yararlandıklarını bilhassa ifade etmişti.

Sadece askerler değil siyasiler de aynı şeyleri söylüyordu. Mesela 2 Ekim 2019'da eski İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Tahran'da İran rejiminin en önemli madalyasını yani İran Liyakat madalyasını Esed'e takdim ediyor, muhalifleri nasıl bastırdıklarını süslü cümlelerle anlatıyordu. Dolayısıyla İran yönetimi amasız ve fakatsız Suriye devriminin karşısında yer almış, zâlim Esed'i ayakta tutmak suretiyle Suriye halkının kanını dökmüş câni bir ülkedir. Suriye devriminin başarıya ulaşması elbette İran'ın hânesine bir mağlubiyet olarak yazılacaktır.

Direniş cephesinin akıbeti ne olacak?

Anayasaya göre tüm silahlı güçlerin başkomutanı Hamaney, Suriye mağlubiyetini bir türlü hazmedemedi. Suriye yıllar sonra huzura kavuşmak için en umutlu anı yakalamışken Hamaney olanları "Suriye halkının güvenliği ve huzuru bozuldu" şeklinde yorumluyor. Bunlar ilk etapta kendi dünyasında sayıklayan aksi bir ihtiyarın hezeyanları gibi gelebilir ama karşımızda sıradan biri yok, İran'ın 1 numaralı ismi var.

İran'ın Suriye'deki Zeynep Üssü Komutanı Rahim Noi Akdem, 31 Aralık 2021 tarihinde Ali Hamaney'in komutanı Kasım Süleymani'yi "Beşar Esed ayakta kalmalıdır" talimatıyla Suriye'de görevlendirdiğinin altını çizmişti.
İran'ın Suriye'deki Zeynep Üssü Komutanı Rahim Noi Akdem, 31 Aralık 2021 tarihinde Ali Hamaney'in komutanı Kasım Süleymani'yi "Beşar Esed ayakta kalmalıdır" talimatıyla Suriye'de görevlendirdiğinin altını çizmişti.

İran her alanda derin bir hayal kırıklığı içerisinde. Eski Güvenlik ve Dışişleri Komisyonu başkanı Heşmetullah Felahetpişe, Suriye'de harcanan 30 milyar doların akıbetini sorgulayıp, İran'ın maddi zararına dair bir ipucu vermişti. Karşı cevap gecikmedi. Suriye geçici hükumeti, İran'dan bu miktarın on mislini yani 300 milyar dolarlık bir tazminat talebi için uluslararası mahkemelerde dava açma hazırlığı içinde.

Bölgeden gelen haberlere göre, İran yeni yönetim ile 180 derecelik bir U dönüşü yaparak irtibat kurmaya can atsa da işi kolay değil. Hamaney'in son konuşmalarından birinde İran'ın vekil gücünün varlığını külliyen inkâr etmesi durumun özeti mahiyetindedir. Zira Lübnan'dan Suriye'ye, Irak'tan Yemen'e tüm direniş cephesi ciddi darbeler almıştır. Üstelik ve belki de en önemlisi İran bölgede en azından Şii azınlıkların cazibe merkeziyken bugün tam tersi bir durumdadır.

Aslına bakarsanız, coğrafyadaki rejimler adaletsizlik ve yozlaşma sarmalından kurtulursa İran aradığı fitne zeminini bulamayacaktır. Mesela Suriye'de tüm gurupları kapsayan bir eşit sistem tesis edilirse İran'a yer olmayacaktır. İran bunun gayet şuurunda olup tam da bu yüzden her yerde olduğu gibi Suriye'de de huzurun bozulması için elinde geleni ardına koymama azminde.

Sıra ne zaman İran’a gelecek?

Türk kanallarının kadrolu müdavimi eli çubuklu dayılar: “Bölgede kartlar yeniden dağıldı.” “Büyük planın perde arkası” gibi klişelerle cümle kurarken şu sıralar “Suriye'den sonra sıra İran'da” ezberini de kullanmaya başladılar. Süreçten gafil oldukları gerçeği bâki olsa da bu defa dedikleri gerçekten tutabilir. Sathi ezberlerden sıyrılıp İran'ı olduğu gibi ele aldığımızda büyük değişimlere gebe olduğunu görmek için müneccim olmaya gerek yok. Yarım asrı aşan bir süredir ayakta kalan Esed'in tahtını deviren sebepler Hamaney'in tahtını da pek âlâ devirebilir. Aslında mantık basit; günümüz dünyasında insanlara varlık içinde yokluk çektirip hüküm süremezsiniz.

Dünyanın en zengin doğalgaz ve petrol rezervine sahip ülkelerinden biri olan İran, ülke genelinde hânelere elektrik ve doğalgaz sağlama noktasında ciddi sıkıntılar içinde. Halk, açlık ve sefaletin pençesinde. Tüm engellemelere rağmen dünyayı görüp ülkesiyle kıyaslayan genç nesil ise bu duruma itiraz ediyor. Yönetim, çarkı döndürmek için elzem olan temel reformları yapmaktan bile aciz. Halkın mevcut durumun iyileşmesine dair en ufak bir umudu kalmadı.

Dünyanın en zengin doğalgaz ve petrol rezervine sahip ülkelerinden biri olan İran, ülke genelinde hânelere elektrik ve doğalgaz sağlama noktasında ciddi sıkıntılar içinde. Halk, açlık ve sefaletin pençesinde.
Dünyanın en zengin doğalgaz ve petrol rezervine sahip ülkelerinden biri olan İran, ülke genelinde hânelere elektrik ve doğalgaz sağlama noktasında ciddi sıkıntılar içinde. Halk, açlık ve sefaletin pençesinde.

Kaybedecek bir şeyi olmayan halk, gerekirse ölümü göze alıp kendisine dünyayı dar eden mollanın amel defterini dürecek güce sahip. Tablo bu iken rejim minimum ferasetten yoksun bir şekilde insanların hayat standardını değil, giyim kuşamını kendine dert edinmiş durumda. Rejim düne kadar direniş cephesi mavrasıyla savunma doktrinini “Suriye'de savaşmazsak Tahran'da savaşmak zorunda kalacağız” sloganıyla dile getiriyordu.

Ancak günün sonunda Suriye elden çıktı ve bu slogan çöktü. İsrail'in dilediği adamı, dilediği vakit hem de Tahran'ın tam ortasında vurduğu gerçeğiyle baş başayız. Tahran'ın "intikam" sözlerinin ne mânâya geldiğini ise bütün dünya görmüş durumda. Sözün özü, iç siyasetteki sıkıntıları dış siyasetin "direniş ekseni" teranesiyle bugüne dek bir şekilde bastırabilmiş bir İran rejimi vardı ama bugün itibariyle artık onun da yerinde yeller esiyor. Molla rejimini artık daha zor günler bekliyor.

Tesadüfe bakın ki konjonktür de bugün rejimin aleyhine. Rusya gibi stratejik dostların da başı bir hayli dertte, dolayısıyla İran'da olan bitene kayıtsız kalmaları gayet mümkün. Asırlardır sıcak denizlere ulaşma hayaliyle yanıp tutuşan Rusya'nın Akdeniz'deki yegâne müttefiki Esed rejimini bile yüzüstü bırakması İran açısından tabloyu yeterince anlatıyor kanaatindeyiz. Kaç asırlık hayalini Suriye'de toprağa gömmüş bir Rusya için İran neresi, Hamaney de kim?

Yıllarca Suriye halkının devrimini on binlerin kanına girerek erteleyen İran, Esed'i ayakta tutarak İran halkının da değişim arzu ve hevesini kırmayı başarmıştı. Şimdiyse masa tersine döndü. İran halkları, Esed'in devrilmesinden müthiş bir özgüven kazanmış durumdalar. Diktatör rejimlerin devrilebildiğini gördüler. Bu çok önemli bir kazanım.

Yarın bir gün İran'da zaten yıllardır beklenen köklü değişim hayata geçtiğinde muhtemelen Tahran'ın Türkiye'de üslenmiş propaganda unsurları ortalığı vaveylaya verecekler:

“ABD tuşa bastı”

“İsrail İran'ı bölmek istiyor”

“İran düşerse, Türkiye düşer” diye höykürüp duracaklar.

Tahran rejimini Tahran'da yaşayan bir İranlıdan daha çok düşünen birileri var Türkiye'de. Evet, şaka gibi ama aynen öyle...

Ezcümle Suriye'den sonra sıra İran'da mı?

Evet!

Çünkü İran bugüne dek mukadder olanı ertelemek için kaç ülkeyi harcamış ve kendi kaderinden kaçmaya çalışmıştı.

Bu kez kaderinden kaçabilmesi zor görünüyor.

ÇANLAR İRAN İÇİN ÇALIYOR!

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım