Bürokrasiyi tersten yazan adam:Recep Yazıcıoğlu
Süper Vali, Efsane Vali, Yasakçı Vali… Bunlar Recep Yazıcıoğlu için söylenen ve gittiği yerlere kendinden önce ulaşan sıfatlar. Onun en büyük farkı, yaptığı işlerden ziyade, halkın bürokrasiye bakışını değiştirerek açtığı ufuk oldu. “Bugün git yarın gel” mantığına meydan okuyan Yazıcıoğlu, hızlı karar verebilme, risk alabilme özellikleriyle gittiği her şehri hizmete boğdu. Erzincan’a yaptırdığı köprüyle kitaplara ve filmlere konu olan Yazıcıoğlu, bir araba kazası sonucu erken yaşta ebediyete uğurlandı. Geriye, sıra dışı bir hayat, gelecek nesillere örnek olacak bir görev anlayışı ve uzun yıllar dillerden düşmeyecek ismini bıraktı. Ölüm yıl dönümü dolayısıyla rahmetle anıyoruz.
“Devletin kutsalı olmaz. Kutsal olan insandır, millettir, duygudur. Üç-beş kişinin bir araya gelip kurduğu yönetim organizasyonunun adı olan devletin nesi kutsal” diyerek bürokratik oligarşinin içini boşaltan biriydi “Süper Vali” Recep Yazıcıoğlu. Karadeniz’in hırçın ve ele avuca sığmaz çocuğu… Trabzon’un Sürmene ilçesinde dünyaya gelen Yazıcıoğlu’nun ilkokul çağlarında en samimi arkadaşı Adnan Kahveci ve sonradan eşi olan dayı kızı Meryem’di. Meryem hem okul arkadaşıydı, hem de aile arasında sözü kesilmiş beşik kertmesi. Küçük yaşlardan itibaren onu korur kollar, gözünden bile sakınır. Annesi ve kardeşleriyle birlikte Muğla Milas’a tayini çıkan babasının yanına taşınma zamanı geldiğindeyse, geride çok sevdiği memleketini ve yüreğini bırakır.
Gidince unutmaz hiçbir şeyi bu süper insan. Ankara Hukuk Fakültesini kazandığı halde aklı dayısının kızındadır. Mektup yazar, ziyaret eder ama genç kız olan Meryem’in talipleri vardır. Bir gün dayısından şöyle bir mektup alır; “Camiye dahi gidemiyorum, yolumu kesiyorlar, hem beni hem de Meryem'i rahatsız ediyorlar, kızı kaçıracaklar gel ne yapıyorsan yap.” Apar topar memlekete giden Yazıcıoğlu, hayatının hızına yakışır bir şekilde çabucak evlenir.
Kapıyı vurmadan girebilirsiniz
Okul henüz bitmediğinden bir süre Ankara-Muğla arasında git gel yapan Yazıcıoğlu, nihayet mezun olur ve Aydın’a kaymakam vekili olarak atanır. Bugün git, yarın gel memur kafasıyla tanışması ve sistemin değişmesi gerektiğine karar vermesi işte bu görevi sırasında olur. Kaymakamlık eğitimlerinin ardından, ilk görev yeri Rize Kalkandere’ye kaymakam olarak tayini çıkar. Karadeniz’in çocuğu, yine kendi gibi Karadenizlilerle birliktedir, ancak bir sürü sıkıntıyla karşılaşır. Belinde silahı, altında iş makinesiyle yol yapımına karşı çıkan halkın arasına dalar. Tabii bu tarz bürokrata alışık olmayan sistem, onu oradan oraya sürer.
Adana, Ağrı, Çanakkale, Hatay, Çorum, Bolu kaymakamlık yaptığı yerler. Gittiği her yerde farkını ortaya koyar ve aslında yapması gerekeni yapar. Halktan biridir o, kimseyi küçük görmez, herkesin derdiyle ilgilenir. “Kapıyı vurmadan girebilirsiniz” yazısını Çorum’un Alaca ilçesinde kaymakamlık görevindeyken yazdıran Yazıcıoğlu, kendisi de kapıyı vurmadan devlet dairelerine teftiş yapmasıyla ünlenir. Tebdili kıyafet yaparak dolaşmasını eşi ölümünden sonra şu ifadelerle anlatır: “Evden normal elbiselerini giyinip çıkardı. Ama tebdili kıyafetler giyinerek halkın arasına karıştığını, kahveleri bastığını, okullara gittiğini duyardım. ‘Köyleri, kahveleri bastığın ilginç kıyafetlerin varmış öyle mi’ diye sorardım. Sadece gülümser ‘kafanı takma böyle şeylere’ der geçerdi.”
Delisi de velisi de ona âşık
Kaymakamlık yaptığı Akçakoca’da kahvehaneleri kıraathanelere dönüştürerek, ilçede okuma seferberliği başlatması ve buna benzer dikkat çeken etkinlikleriyle Yazıcıoğlu’nun namı o zaman Başbakan olan Turgut Özal’a kadar ulaşır. Müsteşarını göndererek, Yazıcıoğlu’nun yaptıklarını takip ettirir ve müsteşarından olumlu sonuçlar aldıktan sonra ismini valiler kararnamesine yazdırır. O zamanlar henüz 36 yaşında olan Recep Yazıcıoğlu, Türkiye’nin en genç valisi olarak Tokat’a atanır. Yazıcıoğlu çalışmalarına vali olduktan sonra da hız kesmeden devam eder. Olumsuz koşullarda okuyan öğrencilerin okullarını onarır, inşaatlarda bizzat kendisi çalışır. Daha önce böyle bir vali görmeyen halk, önce yadırgar, fakat sonra çok sever.
Tokat onun ilk valilik yaptığı yerdir, ancak yıllar sonra en son görev aldığı Denizli’deyken Tokat’a bir ziyaret gerçekleştirir. O ziyarette bulunan Ekonomi Bakanı danışmanı Mehmet Yüksel, o günleri şu ifadelerle anlatıyor: “Tokat valisiyken Denizli’yle Tokat’ı kardeş şehir yapmış. Denizli belediye başkanına birlikte neler yaptıklarını, görüşüp görüşmediklerini sorduğunda hiç görüşmediklerini öğrendi. Vefatından birkaç ay önce birlikte bir Tokat ziyareti yaptık. Otobüsten iner inmez oralarda meczup olarak tanınan Yusuf isminde biri karşıladı onu. Gördüğümüz kadarıyla velisiyle, delisiyle herkesle barışık bir insandı. Tokat’ta ziyaretler yaparken, halkın özlemine ve ona karşı besledikleri sevgiye tanıklık ettik.”
İsmi kendinden önce giderdi
Resmi dairelerde belirli saat ve yerler dışında çay, sigara, kahve içmeyi, kahvehanelerde oyun oynamayı, içkili yerlerde belirli bir miktardan sonra alkol almayı yasaklayan Yazıcıoğlu, Süper Valinin yanı sıra 4. Murat olarak da anılmaya başlar. Tokat’tan sonra Aydın’a atanan Yazıcıoğlu, “yasakçı vali geldi” sözleriyle karşılaşır. Aydın’da tebdili kıyafet yaparak ziyaret ettiği ve vatandaşa davranışından memnun kalmadığı bir başhekimi görevden alması ise “Efsane Vali” olarak tarihe geçmesine sebep olan olaylardan sadece biri. Mehmet Yüksel “Denizli’ye atandığı duyulduğu andan itibaren, ‘vali bey gelmiş, tebdili kıyafetle devlet hastanesine baskın yapmış’ söylentileri duyuldu. Kendisine sorduğumuzda, ‘ben Denizli’ye ilk geliyorum, haberim yok’ dedi. Kendi gelmeden ismi önden geliyordu. Bu tür efsanelerle bütün kamu kurumları teyakkuza geçti” diyerek Yazıcıoğlu’nun namının kendinden önce yürüdüğünü belirtti.
Bugün git yarın gel mantığını bitirdi
Ve Erzincan… Yazıcıoğlu’nun ismi en çok burada yaptıklarıyla tüm Türkiye’ye duyulur. Erzincan’daki görevinin ilk yıllarında 1992 Erzincan depremi yaşanır. Bu felaket karşısında günlerce uyuyamaz ve halkla birlikte kolları sıvayarak 8 ayda şehri ayağa kaldırır. İşin peşinden koşar, bizzat işe dahil olur, pratik kararlar alır, inisiyatif alarak bu kararları uygular, milletvekili veya bakan peşinde koşmakla uğraşmaz, böylece işler hiç aksamadan tamamlanır.
Denizli’de valilik yaptığı dönemlerde Denizli Ticaret Odası Başkan yardımcısı da olan Mehmet Yüksel, Yazıcıoğlu’nun Süper Vali olma özelliklerini sorduğumuzda şu ifadeleri kaydeder: “Sayın Recep Yazıcıoğlu bürokraside işlerin uzaması, bugün git yarın gel mantığı yerine, pratik aldığı kararlarla istenirse her şeyin yapılabileceği mantığını getirdi. Olaylar karşısındaki dik duruşu, kararlı, hareketli ve olaylara anında çözüm bulabilme yeteneği, her şeyin kanunlar gerekçe gösterilerek ertelenmemesi gerektiğini, yine kanunlar çerçevesinde ama yapılabilir olduğunu, daha da önemlisi, bir bürokratın inisiyatif alabilme özelliği olması gerektiğini, risk alabilmesi ve konusuna hakim olması gerektiğini yaşayarak öğretti. Yaygın kanı olarak bürokratlarda ‘kardeşim kanun böyle yazıyor, bir şey yapamayız’ anlayışıyla mevcut kanunların arkasına sığınarak olayları öteleme ve işleri çözümsüzlüğe doğru götüren bir yapı var. Sayın Valimizin gündeme en çok gelmesinin sebebi de bu tip olaylarda risk ve inisiyatif alıyor olması onu diğer bürokratlardan farklı kılmıştı. Mesela kamu işleriyle ilgili alınacak kararlarda uzun sürecek yazışmalarda bir taraftan işi başlatır, bir taraftan da o yazışma işlemleri devam ederdi.”
Kitaplara ve filmlere konu olan köprü
Yazıcıoğlu’nun aldığı inisiyatiflerden biri de Erzincan’da yaptırdığı, kitaplara ve filmlere konu olan Köprü. Devletin 70’li yıllardan beri vaat ettiği, 1 trilyon maliyet çıkarttığı köprüyü, 300 milyara tamamlamak için gece gündüz demez çalışır. 1993 yılında PKK’nın Başbağlar Köyü’nde yaptığı katliam Sivas’ın misillemesi olarak belirtilse de, yer olarak Başbağlar’ın seçilmesinin sebebi şehirle ulaşımın köprü yokluğundan dolayı kısıtlı olmasıdır. Tam 22 köyün çeyrek asırlık eziyeti, bu köprüyle 1997 yılında Recep Yazıcıoğlu sayesinde sona erer.
Sadettin Tantan döneminde bazı emniyet müdürlerinin vali yapılmasına “Polisten vali olmaz” diye tepki göstermesi, merkeze yani kaba lisanla kızağa çekilmesine sebep olur. Üç buçuk yıl Ankara’da kalır. Kendisine gelen siyasi teklifleri reddeder. Ve nihayet hasret biter, son görev yeri olan Denizli’ye 2003 yılında vali olarak atanır. Gelir gelmez işe koyulur, heyecanla projeler üretmeye başlar. Denizli’nin herhangi bir köy kahvesinde onu görenler artık bu duruma aşina olmuştur. O dönem Yeşilyuva Beldesi Belediye Başkanı olan Ahmet Bakırtaş, “Bir Pazar sabahı saat dokuzda valinin köy kahvesinde oturduğu haberini aldım. Apar topar yanına gittim. Salda Gölünde yüzüp öyle gelmiş bizim köye. Köylülerle bir saate yakın sohbet etti. Oradan Yatağan Belediyesi’ne geçti. Hafta sonu demez, tatil demez, her an karşınıza çıkabilen bir valiydi. Böyle bir vali görmek mümkün değil. Halk her an için derdini anlatacak bir valiye sahip olduğu için çok memnundu. Görsen, bu validir demezsin, öyle birisiydi. Vali dedin mi şaşaalı bir karşılama, sıraya girilecek, hoş geldin denilecek, böyle şeylere alışığız biz. Ama Recep Bey konuşmasıyla, yaklaşımıyla tam bir halk insanıydı” diyerek valiye olan özlemini dile getirdi.
Bir gece ansızın gelebilirdi
Doğaya olan tutkusu herkes tarafından bilinen Yazıcıoğlu, gördüğü her suda yüzebilir, her dağda yürüyebilirdi. Denizli’de iş adamlarını her hafta sonu dağ yürüyüşüne çağırırdı ama her hafta ekip değişirdi. Çünkü Vali’nin hızına kimse yetişemez, ertesi hafta gitmek istemezlerdi. Yazıcıoğlu’nun bu tür yürüyüşlerinde spor yapmasının yanı sıra, o bölgeyi tanıma amacı da vardı. Yine o dönem AK Parti Denizli il başkanı olan milletvekili Şahin Tin, Gökpınar Barajı’nda su sporları yapmak, orayı ticaret ve konuttan ziyade, eğlence yeri olarak düzenlenmek için çalıştığını söyledi. “Bir sürat teknesi alıp, orada su kayağı yapma kararı almıştık Vali’yle. Ama ömrü buna yetmedi. Denizli son görev yeri olmasına rağmen hiçbir bıkkınlık, yorgunluk yoktu kendisinde. Yenilikler yapmaya devam ediyordu. Dile getirilmeyecek olan konuları dile getirip çözüm arayışlarında bulunuyordu. Onunla çalışmak çok rahattı. Çünkü fikirlere, tartışmalara açık, illa ki benim dediğim olacak diye dikte etmezdi. Şehrimizde bulunan Keloğlan Mağarası’nı şehre turist çekmek için açmıştı. Açılışında ‘Kel olanlar Keloğlan Mağarasına gelsin, saçları çıkar’ şeklinde bir espriyle reklam yapmıştı. Bir gece vakti onunla parkta karşılaşabilir, yanına oturup rahatça sohbet edebilirdiniz. Aykırı bir bürokrat olduğu için sürekli tartışılır, fikirlerini beğenmeyenler oradan oraya sürerdi.”
Karnından değil yüreğinden konuşur
Sekiz ay görev yaptığı Denizli’de artık gözünden dolayı sağlık problemleri yaşayan Süper Vali Yazıcıoğlu, muayene olmak için Ankara’ya gitmek ister. Şahsi işleri için makam aracını kullanmayan Yazıcıoğlu’nu dönemin Denizli Ziraat Odası Başkanı Haldun Tellioğlu kendi arabasına davet eder. Çaycısının kullandığı araç Ankara yakınlarında aşırı hız nedeniyle kaza yapar, Tellioğlu olay yerinde, Yazıcıoğlu ise 5 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra 8 Eylül 2003 yılında ebedi istirahatgâhına çekilir. Ölümüyle Tüm Türkiye’yi üzüntüye boğan Vali’nin basite indirgeyerek söylediği şu sözler, aslında onu Süper Vali yapan özellikleridir: “Ben öyle aman aman şeyler söylemiyorum. Söylediklerim 5 yıllık kalkınma planlarında yazan, hükümet programlarında yer alan, Meclis'ten geçmiş ama hayata geçememiş konular. Karnımdan değil yürekten konuşuyorum.”