Bu kez yol açıktır Türk’ün bayrağına
Kafkasya Türkleri, Cevat Han’ın muazzam mücadelesinden iki yüzyıl sonra kalıcı bir zafere doğru yürüyor. Kafkas İslam Ordusu’nun zaferiyle bir devlet ortaya çıkmıştı. Bu zafere iştirak eden askerlerin aziz hatırası Azerbaycanlıların gönlünde yetmiş yıl boyunca yaşadı. Sovyetlerin dağılmasıyla ortaya çıkan bugünkü Azerbaycan, 1918’de atılan temeller üzerine bina edilmişti. Ermeni işgaline karşı verilen mücadelenin etkileri gelecek zamanlarda daha iyi görülecektir.
Sömürgeci Avrupa devletlerinin kolonyalist yayılma ve işgal süreci 19. yüzyılda zirve noktasına ulaşmıştı. Bu dönem bizim tarihimizi de derinden etkilemiştir. Osmanlı devletinin tasfiye edilmesi ve geniş topraklarının paylaşılmasına “Şark Meselesi” denilmişti. Bu paylaşım birkaç büyük gücün üstesinden gelemeyecek kadar kapsamlıydı. Büyük güçler, Osmanlı ülkesinde yaşayan kültürel toplulukları da etkin bir şekilde sürece dâhil etmek için milliyetçilik ideolojisinden faydalanır. Bu sebeple farklı güçler ittifak kurdukları toplulukları destekler.
Bu, elbette geniş Osmanlı coğrafyasının paylaşılması sürecinde yaşanan rekabetle alakalı bir durumdu. Aralarındaki sert rekabete rağmen Osmanlı coğrafyasının azınlık topluluklarından Ermenileri, neredeyse büyük güçlerin tamamı destekledi. Amerika Birleşik Devletleri’nin Osmanlı coğrafyasındaki azınlıklara yönelik eğitim faaliyetleri 19. yüzyılın birinci çeyreğinde başlar.
19. yüzyılın sonlarında büyük güçler arasındaki rekabetin artmasıyla birlikte İngiltere, Fransa, Almanya gibi devletlerin Rusya ile birlikte Kafkasya’ya ilgileri arttı. Bakü petrollerinin keşfedilmesiyle Ermenilere yönelik destek çok daha hayatî bir meseleye dönüştü. Hatırlanacağı gibi Kafkas İslam Ordusu, Kafkasya Türklerini Ermeni zulmünden kurtarmak için Azerbaycan’a yöneldiğinde müttefikimiz Almanlar tarafından durdurulmak istenmişti.
Ermenilerin 1918’de işlediği cinayetler anlatılırken Anadolu ve Kafkasya Türklerinin aynı anda katliama mâruz kaldığına dikkat edilmemiştir. Coğrafî bütünlüğü kültürel devamlılık içinde düşünmek gerekirdi fakat her iki tarafın meseleleri ayrı fasıllar hâlinde düşünülmüştür. Bu açıdan Kafkas İslam Ordusu’nun zaferini askerî boyutu ile sınırlamak doğru değildir.
Ermeniler de diğer topluluklar gibi kolonyalist Avrupa devletlerinin etkisine açıktı. Konunun daha iyi anlaşılması için Avrupalıların aynı yöntemleri Amerika ve Afrika kıtasında uyguladıklarını hatırlamalıyız. Afrikalıların köleleştirilmesi ve sömürgeleştirilmesi, Amerika kıtasının istila edilmesi ve diğer kıtalarda Avrupalıların mutlak üstünlük kurma sürecinde de yerel unsurlarla işbirliği çok önemliydi. Ermeniler Avrupalı devletlerle kurdukları ilişkilerin kendilerine birçok açıdan fayda sağlayacağını düşünmüşlerdi. Bulgaristan örneği onları da harekete geçirmiş, Osmanlı topraklarında devlet kuracaklarına inanmışlardı. Bugünkü Bulgaristan’da Bulgarların nüfus oranı düşüktü fakat Rusya’nın desteği ile başarı sağlanmıştı. Benzer bir durum Ermeniler için de geçerli olabilirdi. Eğer Cihan Harbi başlamasaydı bu hedefe varabilirlerdi. Avrupa devletleri Doğu Anadolu vilayetlerinde yapılacak ıslahata nezaret edeceklerdi. Bunun da Ermeniler için Osmanlı topraklarında yeni bir devlet anlamına geleceğini tahmin etmek zor değildir.
Kafkas İslam Ordusu katliamı durdurdu ve Azerbaycan, ilk Müslüman cumhuriyet olarak ortaya çıktı. Kuşkusuz bu, büyük bir zaferdi. Kendi tarihimiz olduğu hâlde üzerinde çok durulmamıştır. Kafkasya Türklerinin yardım talebinin müzakere edildiği ortamda Halil Menteşe, Enver Paşa’ya “gidelim ve orada bir İslam devleti kuralım” der. Aynı kadro birkaç yıl sonra Türkiye’yi kuracaktır. Birtakım uygulamalardan hareketle kesin ve değişmez yargılara ulaşıldığı için devrin sorunlarını farklı açılardan tartışmak mümkün olmamıştır. Osmanlı Arap coğrafyasında kaybederken Kafkasya’da zafere ulaşır. O dönemde böylesi bir zafer şaşırtıcıydı. Fakat 1918 gibi çok zayıf olduğumuz bir yılda, Kafkasya Türkleri ile birlikte zafere ulaşmamız anlamlıdır. Bu zaferi Batı kolonyalizmine vurulan bir darbe olarak gördüğümüzde değerini daha iyi anlayabiliriz.
Bakü’yü Ermenilerle birlikte Rus Bolşevikler ve İngilizler işgal etmişti. Türk ordusu, Çanakkale ve Kutülâmare’den sonra Bakû’da da İngilizlerle karşı karşıya gelmişti. Gence’den Bakü’ye kadar yaya olarak savaşa savaşa giden Kafkas İslam Ordusu, düşmanla mücadele ettiği kadar yazın sıcağı ile de boğuşuyordu. Eylül başlarında Bakü’ye dayandıklarında İngiliz komutan dünyada hiçbir gücün Türkleri durduramayacağını söylemiştir. Son saldırı başladığında İngilizler, Bakü’yü terk ederler. Coğrafyamızın aslî unsuru olmalarına rağmen Ermenilerin bu olaydan ders çıkarmadıklarını söyleyebiliriz. Yabancı bir gücün temsilcisi olmakla kaybedecekleri açıktır. Bir dönem kazançlı olsalar bile bu geçici bir üstünlüktür.
- Ne yazık ki, doksanlarda aynı olaylar tekrar yaşandı. Ermeniler bu sefer de geçmişte olduğu gibi katliam yapmaktan çekinmedi. Hatta sivilleri bilerek katlettiklerini Ermeni liderleri söylemişlerdir. Azerbaycanlılarda dehşet duygusu uyandırmak istediklerini beyan etmişlerdir. Bu sefer de bölge dışı güçlere sırtlarını dayadılar ve kaybedecekler.
Kafkasya Türkleri, Cevat Han’ın muazzam mücadelesinden iki yüzyıl sonra kalıcı bir zafere doğru yürüyor. Kafkas İslam Ordusu’nun zaferiyle bir devlet ortaya çıkmıştı. Bu zafere iştirak eden askerlerin aziz hatırası Azerbaycanlıların gönlünde yetmiş yıl boyunca yaşadı. Sovyetlerin dağılmasıyla ortaya çıkan bugünkü Azerbaycan, 1918’de atılan temeller üzerine bina edilmişti. Ermeni işgaline karşı verilen mücadelenin etkileri gelecek zamanlarda daha iyi görülecektir. Fakat kısa vadeli muhtemel etkileri de düşünmeden edemeyiz. Türkiye’yi meşgul etmek, Doğu Akdeniz’den uzaklaştırmak, Libya’ya yoğunlaşmasını engellemek gibi beklentilerle hareket edenler sukut-ı hayale uğramış olmalılar. Avrupalı devletlerin ve Amerika’nın mutlak güç olduğuna inanan ve coğrafya aleyhine onlarla işbirliğine gitmekte sakınca görmeyenler bundan sonra daha dikkatli olacaklardır. Bu da az bir başarı değildir.
Bu kez yol açıktır Türk’ün bayrağına!