Bu kez idamlık Ali değil, insanlık

Şimdi herkes aşılara yönlendirilirken, acaba kovid-19’a yakalanıp tedavi gören veya farkında olmadan atlatanların sperm ölçümleri yapılsa karşımıza hangi netice çıkacak? Çin’de yapılan ölçümler, bu virüsün erkekleri özellikle de gençleri kısırlaştırdığını gösteriyor. Bu virüse daha çok erkeklerin ve toplumda en çok görülen A kan grubu taşıyıcılarının yakalanması da mı tesadüf?
Şimdi herkes aşılara yönlendirilirken, acaba kovid-19’a yakalanıp tedavi gören veya farkında olmadan atlatanların sperm ölçümleri yapılsa karşımıza hangi netice çıkacak? Çin’de yapılan ölçümler, bu virüsün erkekleri özellikle de gençleri kısırlaştırdığını gösteriyor. Bu virüse daha çok erkeklerin ve toplumda en çok görülen A kan grubu taşıyıcılarının yakalanması da mı tesadüf?

Sizi idam edeceğiz, fakat timsahın ağzında mı, yılan, akrep sokması veya çıyan ısırığıyla mı öleceğinize siz karar verin!Bir başka ifadeyle Pfizer-Biontech, GlaxoSmithKline (GSK)-Vir Biotechnology, Sinovac Biotech, Oxford-AstraZeneca, Moderna’s, Johnson&Johnson, Gamaleya-Sputnik V aşılarından birine mecbur edilmek…

Çoğu ilaç firmalarının temsilcisi veya yakınlığı olan Bilim Kurulu üyeleri aşı konusunu ele almış. “Mecburiyet olmasın ama vatandaşımızı ikna edelim” kararı vermişler.

Bu da yetmeyip, mahremiyetin ihlâli ve hürriyet kısıtlayıcı bir fişleme türü olan HES’e, aşı olanlar işlenecekmiş. Mefhum-u muhalifinden bu cümlenin mânâsı “aşı olmayanları da fişleyeceğiz ve bazı haklardan mahrum edeceğiz” demektir.

Ayrıca nedense “ikna etmek” kelimesi, aklımıza 28 Şubatçıların “ikna odaları”nı hatırlattı. Benzer usûllerle ikna edileceğimizi anlamak güç değil.

  • Çünkü aşı olmayı reddedenleri bekleyen kara günler var. HES kodunda olduğu üzere; işe, kamuya, uçağa, trene, gemiye, otobüse alınmayacaklar. Demek ki “yeni normal” buymuş. Belki de, daha “yeni normal”in ilk basamağı…

Kuş gribi ve domuz gribi sürecinden ders çıkaranlar korona sürecinde işi sıkı tutuyor. O gün sadece kanatlı türlerini itlaf, Donald Rumsfeld’in Tamiflu’su ve Neil Bush’un Ross civcivlerini insanlığa çivilemekle yetinmişlerdi.

Bu iki yoklamaya, insanlar ve devletler yeterli tepki koymadılar. Aksine bilim çevreleri ile bürokrasiler çoktan işbirliği yapmış, oyunda siyasiler ve toplumlar da üstlerine düşeni yapmakta beis görmemişlerdi.

“Her on yılda bir demokrasiye darbe arası” diye, Türkiye için mühim bir tanımlama vardır. Küresel düzenin ağababaları da her beş yılda bir insanlığa, her defasında dozunu artırmayı ihmal etmeden sözde salgın arası verdiriyorlar.

Kendileri dışında ilaç geliştirmek isteyenlerin önüne bin bir engel çıkaranlar, bu uğurda süreçleri zorlaştırıp maliyetleri artıranlar, nebatî mürekkep ilaçlar yerine biyoteknolojik molekül ilaçları dayatanlar, yeni bir çip dönemine geçmenin arifesindeler.

Çip denilince akla bir bilgisayarın işlemcisi gibi kocaman bir parçacık tahayyül edenler ve ‘öyle şey mi olur’ diyerek alay edenler bilmeli ki, aşı ve ilaç çiplerinin hacmi saç kılının onda biri büyüklüğünde olup, gözle görmek neredeyse imkânsız.

FDA’ın ilk resmi onayını, 2011 yılında Novartis’in “sensor based drugs/sensör bazlı ilaçlar” projesine verdiğini bilmeliler. Şimdi bu teknolojiden çoook daha ilerideler.

Öte yandan Sağlık Bakanlığı, sağlık bürokrasisi, üniversiteler ve tıp çevrelerinin, küresel tıp mafyasına ait aşı, ilaç ve medikal ürünlere gösterdiği ilgi, PR elemanı olma ve reçete etme çabasını, gerçek / sahih / zararsız olanlarını geliştirmeye harcasaydı, bugün ne Doğu Türkistan’daki Müslüman Uygurlara soykırım uygulayan Çin’in, ne de İslam’ı düşman seçmiş ve Türkiye’yi önlerinde en büyük engel olarak gören Batılıların aşılarını kullanmak durumda kalırdık.

Bizden olanı reddeden, meslektaşlarının gayret ve ürettiklerini küçümseyen hatta önünü kesenler, Almanya’daki Selaniklilerin aşısı karşısında dut yemiş bülbüle dönüyorlar. Soykırımcı zâlim Çin’in test tamamlanmadan rüşvetle onay alınmış aşısına karşı da hürmette kusur etmiyorlar.

Şimdi herkes aşılara yönlendirilirken, acaba kovid-19’a yakalanıp tedavi gören veya farkında olmadan atlatanların sperm ölçümleri yapılsa karşımıza hangi netice çıkacak? Çin’de yapılan ölçümler, bu virüsün erkekleri özellikle de gençleri kısırlaştırdığını gösteriyor. Bu virüse daha çok erkeklerin ve toplumda en çok görülen A kan grubu taşıyıcılarının yakalanması da mı tesadüf?

Ayrıca bu işin merkezinde dünya nüfusunu azaltmak isteyen iblisi/hannasın olması, batıdaki emekli olmuş yaşlıların, bakımevlerinde kalanların hemen hepsinin öldürülmesine ne diyorsunuz?

Biz aşı olmayacağız, gerisi ise sizin bileceğiniz bir mesele…

Vesselam!