Bu aşı artık tutmaz!
Birileri hâlen aşıların insanları öldürebileceği gerçeğini sorgularken, İngiltere’den belgeli bir cevap geldi. Gareth Eve isimli İngiliz, sosyal medyadan eşinin ölüm belgesini yayınladı. Resmî onaylı belgede, Gareth’in eşi Lisa’nın, Astra Zeneca aşısı nedeniyle öldüğü açıkça belirtiliyor. Üzerinden iki yıldan fazla geçmesine rağmen insanlık korona denilen Çin virüsünden de ona karşı geliştirildiği iddia edilen aşılardan da kurtulamadı. Oysaki geçtiğimiz mayıs ayında dünya ne kadar da güzel gelişmelere sahne olmuştu. Virüs neredeyse tamamen gündemimizden çıkmış, günlük vaka tabloları sadece meraklısının izlediği modası geçmiş bir diziye dönüşmüştü. Maske artık bir sağlık sorunu değil okyanusları dolduran bir çevre meselesi olarak anılmaya başlanmış, aşı ise kötü bir anı olarak mâzideki yerini almaya başlamıştı.
Fakat yine olmadı. Tam pandemi tiyatrosu bitti, perde indi derken, oyunun tüm oyuncuları perdenin arkasından el ele fırlayıp izleyenlerini kim bilir kaçıncı kez selamlamaya başladı. Tabii bu tiyatronun amigoları da yine kim bilir kaçıncı kez elleri patlarcasına sahnedeki oyuncuları alkışlamaya... Ama bu sefer durum biraz farklı. Artık insanlık tarihinin sayfalarında 3 yıllık bir pandemi tecrübesi ve bu dönemi sağlıklı bir şekilde okuyup anlayabilecek kitleler var. Zâten aşı ve pandemi savunucularının 3 yılda dağ gibi yığdıkları çelişkiler yumağına son zamanlarda ekledikleri mütemmim cüzler de her şeyin daha anlaşılır olmasına büyük katkı sağladı:
- ABD Başkanı Biden, geçtiğimiz ay yaptığı bir konuşmada, kanser olduğunu ağzından kaçırdı. Çocukken yaşadığı evin yakınlarında petrol rafinerilerinden kaynaklanan zehirlerin etkilerinden bahsederek, “İşte bu yüzden ben ve birlikte büyüdüğüm diğer birçok insan kanser hastasıyız” dedi. Tabi ki Beyaz Saray, başkanın bu sözlerine hemen açıklık getirdi ve ‘daha önce geçirdiği kanserden bahsediyor’ diyerek koskoca ABD başkanına bunak muamelesi yaptı. Bu açıklamanın kimseyi tatmin etmediği görülünce de bilindik senaryoya başvuruldu: Biden, korona oldu.
- Beyaz Saray’da karantina altına alınan Biden’ın 4 kez aşı olduğu biliniyor. İşin çok bilinmeyen kısmı ise Biden’ın korona olduğunu açıkladığı 21 Temmuz’un bir yıl dönümü olduğu. Biden, 21 Temmuz 2021’de yaptığı bir konuşmada aynen şöyle söylemişti: “Bu aşıları yaptırırsanız, kovid olmazsınız!”
- ABD Başkanı Biden yaşadığı bu çelişkili durumun içinde yalnız değil. Pek çok ülke, aşılamayı tekrar gündemine aldı. Bunlardan biri de Yeni Zelanda. 5 milyonluk nüfusuna bugüne kadar 8 milyon test yapan ve halkının 4 milyondan fazlasını aşılayan ülkede vakalar yeniden patladı. 20 Temmuz’da korona nedeniyle ölen 34 kişi, ülkede yeni rekor olarak kaydedildi.
- Aşıların yan etkisi olmadığı yönündeki açıklamaların da artık pek itibar edeni kalmadı. Hatta ABD’li ünlü kardiyolog Peter McCullough, ABD Gıda ve İlaç İdaresi FDA’nın aşı hasarlarını bilerek görmezden geldiğini ve korona aşılarının hemen piyasadan çekilmesi gerektiğini söyledi. ABD hükümetinin buna cevabı ise ünlü doktoru twitter’da sansürlemek oldu.
- Birileri hâlen aşıların insanları öldürebileceği gerçeğini sorgularken, İngiltere’den belgeli bir cevap geldi. Gareth Eve isimli İngiliz, sosyal medyadan eşinin ölüm belgesini yayınladı. Resmî onaylı belgede, Gareth’in eşi Lisa’nın, Astra Zeneca aşısı nedeniyle öldüğü açıkça belirtiliyor.
- Twitter ve diğer sosyal medya devlerinin korona dönemindeki sansürleri zaten biliniyor. Ama artık mızrak çuvala sığmıyor. İngiltere’de Sağlık Bakanlığı, bazı kritik noktalarda bulunan defibrillatörleri ülke geneline yayarak neredeyse her sokak köşesine bir tane koydu. Defibrillatör, kalp krizi sırasında hastaya elektro şok uygulayan o ünlü cihaz. Ve Bu durum, dünyada korona aşıları sonrası salgın haline gelen kalp krizlerinin kanıtı olarak yorumlandı.
- İngiltere tabii ki bu önlemleri boşuna almıyor. Başbakan Boris Johnson’ın istifasını açıklamasından birkaç saat önce sessizce yayınlanan resmi bir rapor; Covid-19 ölümlerinin İngiltere’de son birkaç ayda üç aşılı nüfus arasında çarpıcı bir şekilde arttığını, aşısızlar arasında ise önemli ölçüde azaldığını gösterdi. Nisan ve mayıs aylarında tüm korona bağlantılı ölümlerin %94’ünü en az 3 aşılılar oluşturdu. Rakam vermek gerekirse: Bu iki ayda 4 bin 935 ölüm gerçekleşti. Aşılılar bu ölümlerin 4 bin 647’sini oluşturuyor. Ölenlerin 4 bin 216’sı en az 3 aşılı. Aşısız olduğu halde ölenlerin sayısı ise sadece 288.
- New England Journal Of Medicine tarafından yayınlanan bir araştırma; korona virüsün omikron varyantına yakalanan bir kişinin ürettiği antikorların 1 yıl vücudu koruduğunu ortaya çıkardı. Yine aynı araştırmaya göre aynı virüse karşı yapılan üçüncü doz aşının koruma süresi ise 1 ay.
- Birileri yeniden aşı furyası başlatmaya çalışırken, aşı firmaları da toplu imhalara başladı. WSJ, aşı üreticisi Moderna’nın yakın zamanda alıcı bulamayınca yaklaşık 30 milyon doz korona aşısını çöpe attığını yazdı. Habere göre Pfizer-BioNTech’in de en az bir o kadar aşısı çöpe gitti.
- Bu arada ne yapmaya çalıştığı hâlen net olarak bilinmeyen Çin’in, Liwan bölgesinde bir apartmanda bazı kişilerin korona testlerinin pozitif çıkması sonucu apartman sakinleri bir karantina merkezine götürüldü. Ancak bazı kişilerin evlerinde saklandıkları şüphesiyle 10 Temmuzda en az 84 eve zor kullanılarak girildi. Kapıların kırılarak evlere girilmesinin görüntüleri bilim kurgu filmlerini aratmadı.
- Söz konusu gelişmeler DSÖ hastalıkların sıklık ve yayılma düzenini inceleyen epidemioloji birimi direktörü Profesör Ulrich Keil, “Domuz gribi salgını ilaç üreticilerinin kârlarını artırmak için bu şirketlerle ortak olarak üretilen bir korku kampanyasıydı” şeklindeki 2010 yılında yaptığı açıklamayı akla getirdi.
Dr. Keil sözlerini şöyle sürdürmüştü: “DSÖ, SARS ve kuş gribi konusunda da tüm tahminlerinde yanıldı. Kamu sağlığını ilgilendiren onca şey varken domuz gribi konusunda halkta büyük bir panik yaşanmasına sebep olduk ve bu tamamen abartılmış bir korkuydu. DSÖ’nün kararları ülkelerin sağlık bütçelerine çok büyük yük getirdi. İnsanların ölümüne sebep olan en önemli etkenlerin hipertansiyon, sigara, yüksek kolesterol, obezite, egzersiz yapmama, sebze ve meyve tüketiminin azlığı olduğunu çok iyi biliyoruz. Hükümetler, DSÖ’nün tavsiyesi doğrultusunda bu alanlara yatırım yapmaları gerekirken küresel bir salgın yaşanması yönündeki deliller çok zayıf olmasına rağmen domuz gribine yatırım yapmak zorunda bırakıldı.”
Avrupa Konseyi Aile ve Sağlık Komisyonu Başkanı Wolfgang Wodarg, gelişmeyi “yüzyılın en büyük tıp skandalı” olarak tanımıştı.
Bakalım koronaya dair resmi itiraflar ne zaman gelecek…