Batı Trakya’nın kalbi Türkiye ile atıyor
FETÖ dünyanın dört bir tarafına sirayet etmiş bir virüs. 15 Temmuz’da aldığı darbenin etkisiyle iyice gözü döndü. İslam dışı güçlerle iş birliği yapıp Müslümanları hedef gösteriyor. Batı Trakya insanını ajanlıkla suçlamaları bir yerlere mesaj niteliğindedir. Buradaki insanlar onca haksızlığa, mağduriyete rağmen kanunsuz işlere bulaşmamış, kanunlar çerçevesinde hakkını aramıştır.
Yunanistan ile Türkiye arasındaki gerginlik had safhaya ulaşırken adalar meselesi ülkenin gündemine oturdu. Herkes adaları konuşurken biz başka bir meseleye, Batı Trakya’ya dikkat çekmek istiyoruz. Ciddi bir Türk azınlığın yaşadığı bölge, iki ülke arasındaki gerilimin en net hissedildiği yer çünkü. Batı Trakya neresi, Batı Trakyalı Türkler kim, Yunanistan onlara nasıl davranıyor, son gerginlik hakkında ne düşünüyorlar? Daha pek çok meseleyi Gerçek Hayat okurları için oradan hatırı sayılır bir isimle, güvenlik kaygıları nedeniyle maalesef ismini veremeyen bir Batı Trakya Türkü ile konuştuk
1923 yılında Yunanistan ile Türkiye arasında nüfus mübâdelesi yapıldı. Fakat Batı Trakya’daki Türkler ile İstanbul’da yaşayan Rumlar bundan istisna tutuldu. Günümüz İstanbul’unda çok az Rum yaşasa da Batı Trakya’daki Türkler ciddi bir varlık teşkil ediyor. Öncelikle Batı Trakya hakkında bize bilgi verir misiniz?
Batı Trakya bölgesinde yaşayan ve Lozan Antlaşması ile hakları korunan Türklerin en yoğun yaşadıkları şehir Gümülcine. Burası 1913’te kurulan Batı Trakya Türk Cumhuriyeti ile anılıyor.
İskeçe’deki Türk Birliği adına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açılan davayı kazandı fakat Yunan hükümeti tarafından tabela hâlâ yerine konulmadı.
Batı Trakya Bağımsız Hükümeti Balkan Savaşları sonrasında Batı Trakya’da Türkler ve Pomaklar başta olmak üzere çoğunluğu Müslüman ahali tarafından kurulan 3 ay yaşamış bir devletti. Gümülcine, İskeçe ve Evros vilayetinde yaşayan Türkler, 1923 Lozan Antlaşmasıyla azınlık hakkını kazandıklarında, Türkiye, Yunanistan’da kalan vatandaşlarını korumak amacıyla garantör ülkelerden ilki oldu. Türklerin en yoğun yaşadığı bölgelerden biri de İskeçe. Her ne kadar burada ciddi bir nüfus mevcutsa da Yunanistan bunu görmezden gelebiliyor. İskeçe ve Gümülcine’de Türk Birlikleri, 90’lı yıllarda bölge valileri tarafından kapatılmış ve tabelaları yerinden sökülmüştü. O dönemden bugüne faaliyetlerini Yunanistan’a göre gayri resmi olarak devam ettiren birlikler, İskeçe’deki Türk Birliği adına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açılan davayı kazandı fakat Yunan hükümeti tarafından tabela hâlâ yerine konulmadı. Sebep olarak da ilginç bir şekilde Batı Trakya’daki azınlığın etnik bir kimliğe değil, dinî bir kimliğe sahip olması gösteriliyor. Dedeağaç Trakya bölgesinin bir liman kenti olup Evros’un da en büyük şehri. Dedeağaç’ın içinde ve bazı köylerinde hatırı sayılır bir Türk nüfusu bulunuyor. Yine Evros vilayetine bağlı kentlerden, az sayıda da olsa Müslüman Türk vatandaşların yaşadığı, Bursa’nın yanı sıra Edirne öncesinde Osmanlı’ya kısa bir süre için başkentlik yapmış olan Dimetoka şehri var. Batı Trakya hakkında bu şekilde kısa bir bilgi verebilirim.
Yunanistan’da azınlık olmak iki kat zor
Batı Trakya’nın Yunanistan’a bırakılması Türkiye olarak kanayan yaramız. 1923’ten bugüne neredeyse yüzyıl geçti. Bu süre zarfında Yunanistan ile neler yaşandı, nasıl bir yüzyıl yaşadınız?
Bu zaman zarfında Yunanistan’da yaşayan Müslüman Türk azınlığın yaşadıklarını şöyle özetleyebiliriz: Bir an için düşünün. Kendinizi her ne şekilde tanımlıyorsanız, (Alman, Arap, Türk, Müslüman, Hristiyan, ateist...) Bin yıldan fazladır yaşadığınız ülkenizde, devlet size “siz o değilsiniz” veya “sizin tanımladığınız şekilde bir topluluk bu ülkede yoktur” diyor.
Azınlık olmak her yerde zordur ancak Yunanistan’da azınlık olmak iki kat zor.
Bir milleti ayakta tutan öz değerleridir, dinidir, etnik kimliğidir. Yunanistan bunu çok iyi bildiğinden bunlarla hep uğraşa gelmiştir. Buradaki halkın Türk, Pomak ve Romen olarak üçe ayrıştırılması da bu siyasetin bir parçasıdır. Yıllarca Pomakların Büyük İskender’in torunları olduğu ve Türkler tarafından zorla Müslümanlaştırıldıkları propaganda edildi. Tabi ekonomik, ticari baskılar da unutulmamıştır. Ekonomik alanda her ne kadar şartlar bugün değişse de günümüzde Batı Trakya, Türkiye’nin 80’lerdeki güneydoğusu gibi geri kalmış durumda. Genelde azınlık geçimini tütün, pamuk tarımı ve hayvancılık ile sağlıyor. Özellikle Türkiye ile Yunanistan ne zaman gerginlik yaşasa baskılar daha da artıyor. Mesela Kıbrıs Barış Harekâtından sonra Türk kelimesinin kullanılması yasaklanmış, okul tabelalarından silinmişti. Hatta iş o dereceye varmıştı ki, Yunanlılar bile Türk kahvesi derken, kahve bir anda Yunan kahvesi oluverdi.
1987 Krizi’nde Türklerin ellerinden silahları alındı
Buradaki azınlığın Yunanlı olduğunu iddia ediyorlar ama buna kendileri de inanmıyorlar. 1987 yılındaki Ege Denizi Krizi’nde askerde olan Müslüman Türklerin ellerinden silahları alındı.
Bu dönemde bir komutan Müslüman Türkleri kastederek “sizler burada Yunansınız” ifadesini kullandı. Daha ilginç bir örnek vereyim, aynı dönemde Yunan bir köylü G3 karabina (tüfek) ile dolaşıyor ve çok iyi tanıdığı Müslüman dostuna “bak dostum savaş çıkarsa seni ben öldüreceğim, bu da sana iyiliğimden, çünkü başkası sana işkence yapar” diyor. Burada yaşayan her Müslüman Türk’ün buna benzer anıları vardır. 87’de ben askerde idim, Türkiye lehine, Yunanistan aleyhine bir şey yapmamızdan çekindikleri için bizden silahlarımızı aldılar. Bunun canlı şahidiyim ben.
Kur’an okuyamayan kişileri Kur’an eğitmeni diye atıyorlar
Bir azınlık olarak ne kadar özgürsünüz? Türkçe eğitim alabiliyor musunuz? Din eğitimi ne durumda? Size karşı bir asimilasyon politikası yürütüldüğünü söylemek mümkün mü?
Lozan’da lehimize alınan pek çok kararın uygulanmadığı bilinen bir gerçek. Bunların başında müftülükler, vakıflar ve cemaat seçimleri geliyor.
İskeçe ile Gümülcine’de seçilmiş ve atanmış, Dimetoka’da ise sadece atanmış beş müftü bulunuyor. Atanmışların halk nezdinde kabul görmediği açık ve halkın kahir ekseriyeti seçilmiş müftülerden taraf. Her ne kadar eksiklikleri olsa da buradaki insanlara hizmet eden, onlarla iç içe olanlar yine bu insanlar.
- 2007’de çıkartılan 240 din eğitmeni veya diğer adıyla imam yasası ile kifayetsiz, liyakatsiz kişileri memur olarak almaları Yunan tarafının gerçek niyetini ortaya koyuyor. Kur’an okuyamayan kişileri Kur’an ve din eğitmeni diye göreve almışlardı.
Medine, Mısır, Türkiye mezunu hocaları emekli edip yerlerine bunları getirmelerinde şüphesiz kirli bir siyaset yatıyor. Gümülcine’deki tek İmam Hatip statüsündeki okulun din müfredatı çok zayıf. Ayrıca Türkçe yerine Yunanca okutuluyor bu dersler. Vakıflar idaresine halk seçimiyle değil kendi istedikleri elemanları atamaları ve vakıf mallarını istedikleri yerlere dağıtmaları ihlallerden bir diğeri. Anaokullarında Türkçe eğitime müsaade edilmemesi de cabası. Bu ve buna benzer uygulamalar, Yunanistan’ın bir türlü eritemediği azınlığı asimile etme politikaları. Eskiden Yunan okullarına alınmayan çocuklarımıza üniversite kapılarının açılmasıyla mesele başka bir boyut kazandı. Her partinin azınlığı ben daha kolay, daha çabuk asimile ederim yarışında olduğu bilinen bir gerçek.
Fetö virüsü yunanistan’da çok aktif
Yunan medyasındaki bir haberde, MİT'in Batı Trakya Türklerini Yunanistan aleyhine casus olarak kullandığı yazıyordu. Haberin kaynağı da FETÖ’nün Nordic Monitor’u. Batı Trakya Türklerini tasfiye için zemin hazırlığı mı bu?
FETÖ dünyanın dört bir tarafına sirayet etmiş bir virüs. 15 Temmuz’da aldığı darbenin etkisiyle iyice gözü döndü. İslam dışı güçlerle iş birliği yapıp Müslümanları hedef gösteriyor.
Azınlık insanını ajanlıkla suçlamaları bir yerlere mesaj niteliğindedir. Buradaki azınlık onca haksızlığa, mağduriyete rağmen kanunsuz işlere bulaşmamış, kanunlar çerçevesinde hakkını aramıştır. Öte yandan Yunanistan buraya kaçan ve sığınan Fetöcülere kucak açmış, korumuş ve korumaya da devam etmektedir. Bizler hainlik yapmadık ama Yunanistan için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Bugün bunu yapan Yunanistan, dün de Bosna’daki savaşta Sırplardan taraf olmuş, Müslümanların katline ortak olmuştu.
Avrupa’nın şımarık çocuğu
Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ın atacağı ilk kurşunun adaların statüsünü de değiştireceği söyleniyor. Dikkatler iki kulaç mesafemizdeki Meis Adası üzerine toplanmış durumda. Batı Trakya bu durumdan nasıl etkilenir?
Yunanistan, Avrupa Birliği’nin şımarık çocuğu maalesef. Avrupa’ya güvenerek hak sahibi olmadığı şeyleri arsızca talep edebiliyor.
Bugün Doğu Akdeniz’de yaşananlar bununla açıklanabilir. 74’te neredeyse Kıbrıs’ı kaybedecekti. Bunun sebebi de yine başka kuvvetlere güvenmesiydi. Ama beklediği gibi olmadı. Yunanistan’ın bunlardan ders alması gerekiyor. Yunanistan ciddi problemleri olan bir ülke. Yaşanacak bir çatışmadan kesinlikle zararlı çıkacaktır. Batı Trakya azınlığının kalbi hep Türkiye ile attı ama Türkiye geçmişte 12 adalar konusunda olduğu gibi maalesef Batı Trakya konusunda da çok büyük hatalar yaptı. Yine de açık konuşmak gerekirse Batı Trakya insanının bugün en az yüzde 90’ı Türkiye der.