Başkasında kendini okumak

Hepimizin bildiği ama gözardı etmeyi tercih ettiği gibi insan aynada kendisini değil, en iyi ihtimalle kendisinin aksini görür. Sağı solu karışır aynada insanın. Demek ki insan aynaya, aslında orada kendisini görmek için değil, çarpıtılmış kendisini görmek için bakar.
Hepimizin bildiği ama gözardı etmeyi tercih ettiği gibi insan aynada kendisini değil, en iyi ihtimalle kendisinin aksini görür. Sağı solu karışır aynada insanın. Demek ki insan aynaya, aslında orada kendisini görmek için değil, çarpıtılmış kendisini görmek için bakar.

Modernitenin getirdiği bu yeni destan türünün adı biyografi... Biyografi: can-yazı... Hem bir canın yazılı hâli, hem de artık bu hassesini kaybetmiş bir canlının bir şekilde yaşayabildiği yazı... Yazılası hayat... Yaşanmayı ve akabinde de yazılmayı hakketmiş, temsil değeri yüksek hayat. Koca bir hayatı bünyesinde barındırabilen yazı... Yazılmaya değer hayat, yaşanmaya değer yazı...

İşin garibi biyografinin belli bir miktar revaç bulmasının avam nezdindeki asıl sebebini bu hususla irtibatlandırma mecburiyetindeyiz.
İşin garibi biyografinin belli bir miktar revaç bulmasının avam nezdindeki asıl sebebini bu hususla irtibatlandırma mecburiyetindeyiz.

Biyografi okumanın, kendine başka bir açıdan ve farklı bir açıyla bakma anlamına geldiğini hesaba katmadan, sırf merak icabı ve hatta meselenin magazin seviyesinde kalmakla iktifa eden zamane insanının, bir başkasının mahremine sarkma azmini tahfif büyük hata.

Mühim bir soru: Zamanımızın insanı onca gazeteye, televizyona ve hatta sanal âleme rağmen bu magazinel merakını niçin doyuramamakta? İşin garibi biyografinin belli bir miktar revaç bulmasının avam nezdindeki asıl sebebini bu hususla irtibatlandırma mecburiyetindeyiz. İyi ama zaten çoğu insandaki biyografi ilgisi, hayatına tanıklık edilen kişinin yaşantısı üzerinden kendisine münasip ibretler devşirmekten çok, kirli çamaşır görme merakının tahrikinden kuvvet devşirmiyor mu? Ayna aramıyor modern insan, kendi kahramanlığını ilân etmek maksadıyla kellesini koparacağı devasa canavarlar arıyor.

  • Bizzat kendi elleriyle imâl ettiği putu vakti-saati geldiğinde afiyetle yemekten farkı ne bunun? Yine de epey derinlerde bir mekanizmada seyrettiği için bu husus kolaycana red ve hatta inkâr edilir. Hâlbuki çağdaş zamanlarda biyografinin handiyse olmazsa olmazlarından biri de işin bu tarafı: dedikodusu edilecek malzemeleri teşhir. Sahte putkırıcılık!

Mahremiyet Suistimali

Eğri oturup doğru konuşalım, belki de az önce andığım şu merak mevzuundan mıdır, başkalarının mahremiyetine sarkmanın hem ayıplığından, hem günahlığından mıdır bilinmez, (Belki meseleyi buradan ele alıp işin özünü mahsus örtme gayretim de ayrıca dikkate değer.) biz tarih boyunca pek çok farklı alanda nice kahraman yetiştiren ama buna rağmen biyografi yazmaya tevessül etmeyen bir neslin ahfadıyız. Nedendir bilinmez ama böyle: Bizde biyografinin mahiyetinin, kıymetinin ve ne işe yaradığının gereğince anlaşıldığını söylemek zor. Hele hele yakın geçmişimizde insanımızın önüne sürülen nice sahte kahramanın aslının-astarının ne idüğünün tespiti meselesinde biyografi bilgisinin ne kavi bir ehemmiyet arzettiği pek az kişi tarafından kavranabilmiş. Demin zikrettiğim mahrem meraklılarına yalan;yanlış malzeme tedarik eden şarlatanları görmezden gelmek en iyisi.

  • Biyografinin bir başka kötüye kullanımıysa şu rekabet hissinin tatmininde ortaya çıkmakta. Bu çeşit okur bir biyografi eserinde, mevzubahis şahsın hayatının kıvrımlarının ve o kıvrımlardan ortaya nasıl bir bütünlük çıktığının izini sürme davasını gütmeyi aklının ucundan bile geçirmez. Umurunda bile değildir bu husus. Onun için varsa yoksa hayali bir bilek güreşi. Hakemsiz ve hükmü kendisinin dilediğince verdiği, aslen hileli bir rulet oyunu.

Ve gizliden gizliye de şu: Peki ben bu ayırt edici hususiyetlerinin ne kadarını ondan devşirebilme imkânına sahibim?

Rekabet ve Kısmet

Bu tür biyografi meraklısı, okuduğu kitabın kahramanıyla birlikte kahramanlıklar eder; üzülür, sevinir ve en önemlisi de nice zoru başarır.
Bu tür biyografi meraklısı, okuduğu kitabın kahramanıyla birlikte kahramanlıklar eder; üzülür, sevinir ve en önemlisi de nice zoru başarır.

Bu saikle bir biyografinin sayfalarında gezinmeye başlamaya taaccüp etmemiz ve hatta o kişiyi yadırgamamız şart mı? Hem bir karşılaştırma gayreti, ne diye her daim batıla hizmet etsin? Doğru, bir iç rekabettir bu. Ama her rekabet illâ ki ruhu kemirecek bir sefalete evrilmek mecburiyetinde değil ki? Bazen kimileri bu rekabet üzerinden de kendi hakikatini keşfetmeye yardımcı ipuçlarına ulaşabilir. Kısmet bu. O yüzden bu tür biyografi meraklısı, okuduğu kitabın kahramanıyla birlikte kahramanlıklar eder; üzülür, sevinir ve en önemlisi de nice zoru başarır. Birlikte!

Sığ bir özdeşleşme arzusuna mı bağladım işi? Ne münasebet! Tersine, biraz dikkat ettiğimizde katarsisin, özdeşleşmeyle gelen arınma meylinin insanın en mühim sırlarından biri mertebesindeki hususiyeti taşıdığını iddia ediyorum. Ve ekliyorum: İnsan ancak katarsisle kendisileşir. İnsanın insana aynalığının hakikati de tam burada sırlanmış zaten. Yaşanıp bitmiş bir hayattaki insanilikleri, gayri insanilikleri, zaafları, erdemleri, körlükleri, gözükaralıkları, gözü keskinlikleri temaşa üzerinden, deyim yerindeyse davasını tamamlamış ve ‘sırlanmış’ bir ayna üzerinden kendine bakma mükellefiyeti.

Kendini Başkasında Görmek

Hakiki biyografi merakının sebebi başka elbette: Herkesin yaptığını yapmayanların değil, kimselerin yapmaya cesaret edemediklerini yapan kişilerin hayatının sırrı ne?

Bilerek veya bilmeyerek aslında biyografi yazarının da, okurunun da izini sürdüğü mesele bu. Başkaları oturdukları yerde pineklemeye devam ederken bu adamı toplumunun önüne sürükleyen hususiyetleri neler? İşte bundan dolayı biyografisi yazılan kişiler, çoğunlukla bir alanda, o güne kadar yapılmamışları yapan veya yapılmışları başka türlü yapan isimler. İnsan sıradanı göremez çünkü; her yerdekini. Sıradan göze görünemeyecek kadar küçültülmüştür. Hep farklının peşinde at koştururuz bu yüzden de; bulamayınca da bir şekilde icat ederiz. Biyografi işte bu icadın vücut bulmuş edebi türü.

  • Modernitenin getirdiği bu yeni destan türünün adı biyografi... Biyografi: can-yazı... Hem bir canın yazılı hâli, hem de artık bu hassesini kaybetmiş bir canlının bir şekilde yaşayabildiği yazı... Yazılası hayat... Yaşanmayı ve akabinde de yazılmayı hakketmiş, temsil değeri yüksek hayat. Koca bir hayatı bünyesinde barındırabilen yazı...

Yazılmaya değer hayat, yaşanmaya değer yazı...

Aynalık Eden Hayat

İnsan insanın aynası... Peki ama insan aynaya baktığında kendisini görebilir mi? Katiyen!

Hepimizin bildiği ama gözardı etmeyi tercih ettiği gibi insan aynada kendisini değil, en iyi ihtimalle kendisinin aksini görür. Sağı solu karışır aynada insanın. Demek ki insan aynaya, aslında orada kendisini görmek için değil, çarpıtılmış kendisini görmek için bakar. Sonra da o çarpıtılmış kendi gerçekliğini dilediğince ve istediği kadar yeniden çarpıtmak maksadıyla.

Buna rağmen gene de insan insanın aynası elbette. Ancak insan! İşin garibi aynadaki insanı çarpıtabildiğimiz kadar karşımızdaki insanı çarpıtabilemeyiz. Gündelik gerçekliğin mutad mekanizmasının engeline takılırız çoğun. Alışkanlıklar gereği model bellemeye meylettiğimiz kişinin hakikatini, kendimize dair hakikatten daha sahih kabullenmeye yatkınız.

  • Öyleyse madem insan insanın aynası, biyografi okumak, başkasını ayna kılarak kendine bakmak. Kendi bilinmezlerini, görünmezlerini, karmaşalarını başkasının yaşantısı üzerinden idrak edebilme ihtimaliyle cirit oynamak. Yine de ister en süfli meraklarımızı tatmin gayesiyle, isterse de ötekindeki beni temaşa maksadıyla olsun biyografi okumak demek, cana can katmak demek. Başkalarının canlarından can devşirmek.

Biyografinin kıymet hükmü de burada: Kendini bilme gayesi doğrultusunda insanın şahsi hakikatini keşif gayesine matuf iç âlem seyahatine kısmi rehberlik etmek.