Ayasofya'yı anlamak
Şahsen ben İskoçya'daki evimden Ayasofya’daki canlı yayını izlerken oraya gelen cemaatin hissettiği coşkuyu neredeyse kendi iliklerimde hissettim. Hele de bir kadın BBC'ye "Çocukluğumuzdan beri bu anı bekliyoruz" dediği zaman. İşte o an dayanamadım, gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Müslüman dünya adına bu kez üzüntüden değil, sevinçten ağlamaya başladım. Kim olursanız olun, siz de sevinin ve dua edin. Çünkü Ayasofya’nın açılması dünyadaki bütün Müslümanlar için mübarek bir gündür.
Bugünün İslam dünyasına baktığımızda bitmeyen savaşlar, çatışmalar, kıtlıklar ve ayakta kalma mücadelesi içinde acı çeken bir coğrafya görüyoruz. Bizi mutlu eden pek az hadise var.
İşte bu manzarada Ayasofya’nın açılışıyla birlikte yüz binlerce kişinin aynı mekânda secdeye durması ayrı bir önem arzediyor. 1500 yıllık yapının 1931’de ibadete kapatılıp, 1934 yılında da müzeye çevrildikten sonra tekrar gerçek kimliğine dönmesinden bahsediyorum.
Türk mahkemesi asırlardır cami olarak hizmet veren yapının müzeye çevrilmesinin yasa dışı olduğuna hükmetti. Mahkeme kararından hemen sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan caminin tekrar ibadete açılacağına söz verdi ve her zaman olduğu gibi sözünü yine tuttu.
Caminin içerisinde 500 kişi, dışarıda ise yüzbinler vardı. Bu tarihi ana ait görüntüler dünya televizyonlarında yayınlandı, milyarlarca insan tarafından izlendi.
Dört minareden dört müezzin ezan okudu. 9 asır bir Hıristiyan mabedi olarak kullanılan yapı, Osmanlı fethinden sonra tekrar ezanlara kavuştu, tekrar Müslüman cemaate ev sahipliği yaptı.
- Ayasofya’nın gerçek kimliğine kavuşarak yeniden İslam mâbedine dönüşmesi, acılar içindeki Müslüman dünyayı sevindiren bir hâdise olarak kayıtlara geçti. Oysa İstanbul’u yöneten seküler muhalefet partisi Müslüman dünyanın sevincine odaklanacağı yerde meseleyi yine siyasetin karanlık çukuruna çekmeye çalıştı. Biliyorsunuz, kedi uzanamadığı ciğere murdar der.
Birkaç yerden gelen sahte gözyaşları ise ciddiye alınacak gibi değil.
Mesela kendi ülkesindeki İslam mâbetlerine karşı hoşgörüsüz yaklaşımıyla bilinen Yunanistan’ın tepkisi bu cinsten. Sen camileri kapat, yık yahut amacı dışında kullan; bir de kalkıp Ayasofya konusunda Türkiye’yi eleştirmeye giriş. Tam bir ikiyüzlülük.
Şahsen ben İskoçya'daki evimden Ayasofya’daki canlı yayını izlerken oraya gelen cemaatin hissettiği coşkuyu neredeyse kendi iliklerimde hissettim. Hele de bir kadın BBC'ye "Çocukluğumuzdan beri bu anı bekliyoruz" dediği zaman. İşte o an dayanamadım, gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Müslüman dünya adına bu kez üzüntüden değil, sevinçten ağlamaya başladım.
Kim olursanız olun, siz de sevinin ve dua edin. Çünkü Ayasofya’nın açılması dünyadaki bütün Müslümanlar için mübarek bir gündür.
Türkiye Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın şu sözlerini önemsiyorum.
“Fatih Sultan Mehmet, bu muhteşem yapıyı kıyamet gününe dek bir cami olarak Müslümanlara adadı.”
İstanbul’u fetheden Fatih’in anısına bir kılıçla hutbeye çıkması ise görülmeye değerdi.
1991 yılından bu yana Ayasofya bünyesinde küçük bir mekân namaz ibadeti için tahsis edilmiş olsa da, 1930’lu yılların öncesinde olduğu gibi camiden ezanların duyulması ve tekrar muazzam kalabalıklara ev sahipliği yapacak olması ayrı bir önem taşıyor.
Çünkü uzun zamandır süren bölünmüşlük ve parçalanmışlıktan sonra belki de İslam Ümmeti ilk kez bu denli bir birlikteliğe imza atıyor ve ilk kez toplu şekilde bir sevince iştirak ediyor.
ALLAHU EKBER!