Avrupa ırkçılığı siyonizmin emrinde
Siyonizmin Avrupa kıtasına dönük ‘yeni aşırı sağ’ planını Antony Lerman 2011 yılında ifşa etti. İngiltere özelindeki ifşa ise 2018 yılında The Guardian gazetesinin araştırmasıyla geldi. Dört gazetecinin işbirliğiyle Josh Halliday, Lois Beckett, Caelainn Barr ve Carmen Aguilar García imzalarıyla 7 Aralık 2018’de yayınlanan araştırma “Tommy Robinson'ın arkasındaki gizli küresel ağ ifşa edildi” başlığıyla çıktı. Tommy Robinson o sıralar ırkçı tavırları nedeniyle mahkemeye çıkarılmış ve mahkemeye hakaret ettiği için hapis cezasına çarptırılmıştı. İngiltere bu hâdiseyle çalkalanıyordu. Aşırı sağın parlayan yıldızı olarak lanse edilen Robinson, göçmen ve bilhassa İslam karşıtı sözleriyle biliniyordu. "Somalililer geri kalmış barbarlardır" diyordu. Ona göre İngiliz Müslümanları “beyazları öldürmek, sakatlamak ve yok etmek isteyen düşman savaşçılar”dı. Mülteciler ise “ülkede önüne gelene tecavüz ederek yol alıyor”du.
- “Özgürlüğün ışıkları sönüyor. Yetkililer bizi susturmaya çalışıyor. O, bir hakimin önüne çıkarıldı ve beş saat içinde ceza aldı. Hakim, tutuklanması ve hapse atılması için medya yasağı koydu, hatta İngiliz medyasını davayla ilgili makalelerini silmeye zorladı. Bu tür önlemler Kuzey Kore ve Suudi Arabistan'da yaygın bir uygulamadır. Batı demokrasisinin ve hukukun üstünlüğünün beşiği olan İngiltere'nin nasıl hızla tiranlığa doğru gittiğini görmek üzücü.”
- Geert Wilders - 2018 yılında Tommy Robinson’un hapis cezası alması üzerine verdiği tepki
Gençliğinde İsrail’e göç edip hızlı bir siyonist lider olarak nam yapan, daha sonra orada şahit olduklarıyla tam tersi bir çizgiye yerleşip terör devleti İsrail’i ve siyonizmi kıyasıya eleştiren Antony Lerman, 2014’teki Gazze saldırısından sonra The New York Times’a şöyle yazmıştı:
"Bugün herhangi bir ehemmiyete sahip tek siyonizm var. O da yabancı düşmanı ve başkalarını dışlayıcı, dini Mesihçilikten ilham alan Yahudi etnik milliyetçiliği...”
11 Eylül ile değişen konsept
İsrail’i ve siyonizmi ‘içeriden’ bilen biri olarak Lerman’ın müthiş tespitleri var. ‘Yeni antisemitizm’ diye bir kavram geliştirip bunun 11 Eylül 2001 sonrası nereye evrildiğini, bu tarihî hâdisenin 10. yıldönümünde ‘Open Democracy’ sitesine yazdığı “11 Eylül ve antisemitizme ilişkin ortak anlayışın yıkılması” başlıklı makalede gayet veciz bir şekilde ifade etmişti:
“İkiz Kuleler yıkıldığında ve Bush yönetimi tepkisini hızla 'teröre karşı savaş' ilan etmek olarak çerçevelendirdiğinde, Başbakan Ariel Sharon liderliğindeki ulusal birlik hükümetinin liderliğindeki İsrail’in, “İslamcı terör”ün kurbanlarından biri olarak, hatta daha önceki kurban olarak, kendisini ABD ile daha da yakın bir şekilde özdeşleştirmeye çalışması kaçınılmazdı. Kısmen Amerika ve İsrail'i ve ayrıca genel olarak Yahudileri ortaklaşa şeytanlaştıran el-Kaide ideolojisi, siyonist sağa, 'yeni antisemitizm'in artık Yahudiler için holokosttan bu yana en büyük tehdidi oluşturduğu yönündeki argümanı için daha da fazla gerekçe sağladı.”
Aynı makalede ‘yeni antisemitizm’ konusunu detaylandırırken açtığı parantez ise o güne dek bilinen ezberleri ters yüz ediyordu. Makalenin alt başlıklarından birini “Aşırı sağ, İsrail ve 'Avrupa'nın İslamlaşması'na karşı mücadele” oluşturuyor, Avrupa aşırı sağı ile İsrail belki de ilk kez birlikte anılmış oluyordu. Lerman, siyonistlerin 11 Eylül ile ortalığı bürüyen İslam düşmanlığından maksimum verim almak için Avrupa aşırı sağını kendilerine göre yeniden formatlayıp piyasaya sürmesine kamuoyunun dikkatini çeken ilk isimlerden biriydi.
Avrupa ırkçılığı rota değiştiriyor
Bu tespit niçin mühimdi? O güne dek Yahudi karşıtlığıyla nam yapmış, yani antisemitizm ile anılan Avrupa ırkçılığı, nâm-ı diğer aşırı sağ rota değiştiriyor, siyonistler ile el ele verip İslam karşıtlığında birleşiyordu. Lerman böylece ‘yeni antisemitizm’ kavramını daha iyi anlayabilmek için ‘yeni aşırı sağ’ üzerine odaklanılması gerektiğine işaret ediyordu.
“Aşırı sağ, israil ve 'Avrupa'nın İslamlaşması'na karşı mücadele” başlığı altında şöyle diyordu:
“Antisemitizm böylece esas olarak Müslüman kaynaklardan kaynaklanan İsrail karşıtı söylem olarak yeniden düzenlendi. Bu söylem, daha önce Fransa, İngiltere ve Almanya gibi nispeten büyük Yahudi nüfusa sahip Avrupa ülkelerindeki çeşitli medya biçimlerinde önemli bir yer tutuyor ve bazen İsrail’e destekleri nedeniyle Yahudilere yöneltiliyordu, zira Yahudi ve İsrailli sıklıkla aynı şey olarak görülüyordu.
Müslümanlara atfedilen antisemitik hâdiselerdeki artışla birlikte, dinlerarası diyalog ve toplumlararası uyum meselesini gündeme getiren Yahudi kuruluşların liderleri, Müslümanların arasındaki İslamcı unsurları Yahudi güvenliği için doğrudan bir tehdit olarak gösterdi. Bazıları İslamcı unsur filan da demedi, doğrudan Müslümanları hedef aldı. Netice itibariyle mevzu, Slavoj Zizek'in tabiriyle İsrail’in Avrupa kamuoyunda 'Müslümanların yayılmasına karşı ilk savunma hattı' olarak görülmesine dek ilerledi.”
Yeni düşman göçmenler ve bilhassa Müslümanlar
Fakat dediğimiz gibi Yahudi karşıtlığından ilham alan Avrupa aşırı sağı bu hâliyle işe yaramazdı, siyonizme göre yeniden dizayn edilmesi gerekiyordu. Lerman bu süreci de şöyle anlatıyordu:
“Bu arada aşırı sağ bir kendini temizleme sürecinden geçiyordu. Antisemitik geçmişini küçümseyerek holokost inkarından uzaklaşıyor ve genel olarak 'göçmenler'e, bilhassa Müslümanlara yönelik düşmanlığa odaklanıyordu. 2000'lerin İtalya’sında Gianfranco Fini liderliğindeki neo faşist Millî İttifak 'eski' antisemitizm anlayışı için özür dilemek ve İsrail’e desteğini ifade etmek için İtalyan Yahudi toplumuyla bir araya geldiğinde artık ortak düşmanın Müslümanlar olduğu yönündeki yeni bir aşırı sağ stratejisi ortaya çıktı.
Fransa ve Avusturya'da Yahudilerin aşırı sağ gruplarla açıkça özdeşleştiğine dair bazı deliller ortaya çıksa da, bu hiçbir zaman dikkat çekmedi. Fakat daha mühimi, aşırı sağın gün be gün daha İsrail yanlısı bir söylem geliştirmesi oldu. Ve bu söylem, İsrail’deki sağcı siyonist partiler ile Yahudi diasporasındaki sempatizanları tarafından olumlu karşılık gördü.
Hollandalı popülist Geert Wilders, İslam karşıtı Özgürlük Partisi'nin lideri olarak 2008'de İsrail’i ziyaret etti ve bunu birkaç kez tekrarladı. Avusturya Özgürlük Partisi, Belçika Flaman Çıkarları, İsveç Demokratları ve yeni kurulan İslam karşıtı Alman Özgürlük Partisi olmak üzere dört aşırı sağ partinin liderleri 2010 yılı sonlarında İsrail’i ziyaret ettiğinde yerleşimci liderler ve aşırı sağ siyonist politikacılar tarafından sıcak bir şekilde karşılandı.”
The Guardıan’ın ifşası
Siyonizm’in Avrupa kıtasına dönük ‘yeni aşırı sağ’ planını Lerman 2011 yılında bu satırlarla ifşa etti. İngiltere özelindeki ifşa ise 2018 yılında The Guardian gazetesinin araştırmasıyla geldi. Dört gazetecinin işbirliğiyle Josh Halliday, Lois Beckett, Caelainn Barr ve Carmen Aguilar García imzalarıyla 7 Aralık 2018’de yayınlanan araştırma “Tommy Robinson'ın arkasındaki gizli küresel ağ ifşa edildi” başlığıyla çıktı.
Tommy Robinson o sıralar ırkçı tavırları nedeniyle mahkemeye çıkarılmış ve mahkemeye hakaret ettiği için hapis cezasına çarptırılmıştı. İngiltere bu hâdiseyle çalkalanıyordu. Aşırı sağın parlayan yıldızı olarak lanse edilen Robinson, göçmen ve bilhassa İslam karşıtı sözleriyle biliniyordu. "Somalililer geri kalmış barbarlardır" diyordu. Ona göre İngiliz Müslümanları “beyazları öldürmek, sakatlamak ve yok etmek isteyen düşman savaşçılar”dı. Mülteciler ise “ülkede önüne gelene tecavüz ederek yol alıyor”du.
Okyanus ötesinden gelen destek
The Guardian’ın yaptığı araştırma, asıl adı Stephen Yaxley-Lennon olan İngiliz aşırı sağcı Tommy Robinson’un şu kişiler ve kuruluşlar tarafından fonlandığını ortaya koymuştu:
- ABD-Philadelphia merkezli Middle East Forum, Robinson'un Londra'da organize ettiği göçmen ve bilhassa İslam karşıtı gösterileri için yaklaşık 60 bin dolar verdiğini kabul etmişti. Daha sonraki bir gösteriye ABD’den Londra’ya gelen üst düzey bir yetkili de iştirak etmişti.
- ABD'li teknoloji milyarderi Robert Shillman, Robinson'un 2017'de aşırı sağcı bir Kanada medya sitesi olan Rebel Media tarafından aylık 5 bin pound maaşla işe alınmasını sağlamış, bu aylığı bizzat kendi cebinden karşılamıştı.
- ABD-New York merkezli Gatestone Enstitüsü, Robinson’a destek çıkan makaleler yayınlamıştı.
- ABD-Kaliforniya merkezli David Horowitz Özgürlük Merkezi, yine Robinson'u savunan yazılar yayınlamış ve onun lehine ABD'li politikacılar nezdinde lobi yapmıştı.
- Sahte pasaportlu bir suç makinası
- Tommy Robinson, 27 Kasım 1982 günü Stephen Christopher Yaxley olarak doğdu. Daha sonra üvey babası Thomas Lennon’un soyadını da ekleyince Stephen Cristopher Yaxley-Lenon olarak kayıtlara geçti. 2013'te ABD'ye yasadışı bir şekilde giriş yapmak için arkadaşı Andrew McMaster'ın adını ve pasaportunu kullandı, bu yüzden 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. Sonradan Paul Harris adına başka bir pasaportu daha olduğu anlaşıldı.
- 29 Temmuz'da İngiltere’yi ayağa kaldıran Southport şehrindeki bıçaklı saldırının hemen ardından ülkeyi terk edip Kıbrıs Rum Kesimi’ne kaçtığı anlaşılan Tommy Robinson’un İrlanda pasaportu taşıdığı ortaya çıkınca bu kez İrlanda ayağa kalktı. İrlandalı parlamenterler sadece İngiltere’yi değil kendi ülkelerini de huzursuz eden ırkçı isyanların baş müsebbibi olarak gördükleri Robinson’un İrlanda pasaportunu nasıl elde ettiğini soruşturmak için hükümeti göreve çağırdı.
- Robinson’un annesi İngiltere’ye göç etmiş bir İrlandalı. Bir ihtimal bu bağlantıyı kullanıp pasaport elde edebileceği söylense de Haziran ayında Kanada göçmen bürosu tarafından evrakta usulsüzlük şüphesiyle gözaltına alındığında doğum yerini İrlanda olarak belirtmesi yine bir sahtecilik ihtimalini akla getiriyor. Çünkü Robinson, Londra’nın 50 kilometre kuzeybatısında yer alan Luton kasabasında doğdu. İrlanda doğumlu olan kendisi değil annesi.
- Nitekim İrlandalı parlamenter Paul Murphy’nin yorumu şöyle:
- "İngiltere ve İrlanda genelinde ırkçı şiddeti kışkırtan birinin İrlanda pasaportuyla seyahat ediyor görünmesi hiç de hoş değil. Kanada belgelerinde doğum yerini yanlış bir şekilde İrlanda olarak belirtmesi iki kat daha sıkıntılı. Şayet pasaportunda da öyle yazıyorsa, bu pasaport sahtedir yahut düzgün değil hileli bir şekilde ona verilmiştir. Bu durumda pasaportun iptali gerekir."
- Siyonistlerin mamasıyla beslenen Robinson için sahtecilik sıradan bir hâdise. Uyuşturucu bulundurmaktan dolandırıcılığa, polis memuruna saldırmaktan tacize varıncaya değin tam bir suç makinası var karşımızda çünkü.
Radikal İslam sorun, ılımlı İslam çözüm
The Guardian, aşırı sağcı Robinson’a destek veren kişi ve kurumlar ile temasa geçip bu tavırlarının sebeplerini sormayı ihmal etmedi.
Middle East Forum’un başkanı Daniel Pipes’ın, The Guardian’a cevabı şöyle oldu:
"Radikal İslam sorun, ılımlı İslam çözümdür. Kurumumuz, İslam'a ilişkin konuları özgür, şeffaf ve kamuya açık bir ortamda tartışma hakkı için mücadele ediyor. Robinson, Mayıs 2018'de beş saat içinde tutuklandı, yargılandı ve 13 aylık bir cezaya çarptırılıp hapse atıldı. Bu karar, Magna Carta'nın yurdu olan İngiltere’den ziyade bir muz cumhuriyetinde alınmış bir karara benziyor."
Horowitz’in cevabı tek kelimeyle iğrençti:
"Tommy Robinson, Müslüman çeteler tarafından yürütülen ve utanç verici hükümetiniz tarafından örtbas edilen genç kızlara yönelik tecavüz salgınını ifşa etmek için hayatını riske atan cesur bir İngiliz."
Gatestone Enstitüsü ise The Guardian’a verdiği cevapta İslam karşıtı olduklarını kesin bir dille reddetmekle kalmadı, sitesinde bir makale yayınlayarak "Müslümanlara karşı olmak ne kelime, bilakis Müslüman yanlısıyız" dedi. Bu da yetmedi, enstitünün sözcüsü de bir açıklama yaparak "Gatestone, bir ifade özgürlüğü platformudur. Müslümanların makaleleri de dâhil her yıl yüzlerce makale yayınlar ve katkıda bulunanların yorumlarını onaylamaz" demek zorunda kaldı.
Foncuları kim fonluyor?
The Guardian gerçek bir gazetecilik örneği sergileyip işin ucunu bırakmadı. Robinson’u destekleyen kurumların vergi beyannamelerini bile didik didik ederek meseleyi tam mânâsıyla açığa kavuşturdu.
The Guardian’ın tespitine göre Middle East Forum, Gatestone ve David Horowitz Özgürlük Merkezi son iki yıl içerisinde Müslüman nefretiyle bilinen isimlerden 5 milyon dolar civarında bir bağış almıştı. Bu bağışların bir kısmı da İngiliz aşırı sağcı Tommy Robinson’a aktarılmıştı.
Birkaç örnek gerekirse;
- Mesela Middle East Forum, Müslümanlara karşı iflah olmaz düşmanlığıyla bilinen American Securities Management'ın eş başkanı Nina Rosenwald’un vakfından 792 bin dolar aldı.
- David Horowitz Özgürlük Merkezi, yine azılı İslam düşmanı beş zenginden 1 milyon 638 bin 290 doları kasaya koydu.
- Gatestone Enstitüsü ise Mercer Aile Vakfı başta olmak üzere birçok bağışçıdan 2 milyon dolardan fazla bağış aldı
Kurumlar bir şekilde cevap vermişti ama ilginçtir, mülti milyarder Rosenwald, Shillman ile Mercer ailesinden The Guardian’a tek bir cevap gelmemişti.
The Guardian bu arada Robinson’un çevrimiçi bağışlar yoluyla yüz binlerce pound topladığını ve Facebook bağış butonunun bu noktada bayağı aktif olduğunu keşfetti. Oysa bağış butonu sadece hayır kurumları için tasarlanmıştı. Robinson yüz binlerce pound bağış toplayana dek “uyuyan” Facebook’un The Guardian’ın uyarmasıyla bağış butonunu kaldırması bir hayli mânidâr, bunu da not edelim.
- Robinson’un ikizi Wilders
- Robinson 2018 yılında hapis cezası aldığında ilk tepki verenlerden biri, Hollandalı aşırı sağcı Geert Wilders olmuştu. Wilders, “özgürlüğün ışıkları sönüyor, yetkililer bizi susturmaya çalışıyor” diyerek Robinson ile aynı çizgide olduklarını dosta düşmana ilan etmişti. Wilders ile Robinson’un çok ortak yönü var, neredeyse ikiz gibiler. Sivri dilleri, tahrik edici üslupları, küstah tavırları ve elbette katıksız İslam düşmanlığı ile tıpatıp aynılar. Aynı yerden beslendikleri, dolayısıyla aynı mecralardan emir aldıkları için olabilir mi?
- The Guardian’ın ‘Tommy Robinson’u besleyenler listesi’nde yer alan David Horowitz’in adını Geert Wilders’in destekçileri arasında da görüyoruz nitekim. Horowitz’in Wilders’e yaptığı yardımlar resmi rakamlar ile 150 bin doları geçiyor. Bu arada Wilders’in partisi dâhil Avrupalı ırkçı partilerin Horowitz’in vakfıyla ilginç bir benzerliği var. Horowitz’in vakfının adı Freedom, yani özgürlük. Wilders’in partisi de Freedom Party. Avusturya ve Almanya örnekleri de aynı adı taşıyor. Horowitz’in Özgürlük Vakfı, Wilders’in Özgürlük Partisi’ne kol kanat geriyor. Sadece bununla da kalmıyor, Wilders’i ABD’ye çağırıp konferanslar verdiriyor. Tahmin edileceği gibi İslamdüşmanlığını ayyuka çıkaran konferanslar bunlar. Wilders’e verilen destek, Horowitz ile de sınırlı değil. Robinson’u besleyenler tayfasındaki diğer bir isim, Middle East Forum’un lideri Daniel Pipes da Wilders’e omuz verenlerden.
O manşeti niçin atamadı?
Hakkını elbet teslim edelim, The Guardian müthiş bir gazeteciliğe imza attı ama manşeti doğru atamadı. Belki de manşeti doğru bir şekilde atmaktan korktu. Neden diyecekseniz, şimdiye kadar saydığımız tüm kişilerin/kurumların yolu illâki siyonizm ve İsrail ile kesişiyor.
Aslında The Guardian’ın manşeti şöyle olmalıydı:
“Tommy Robinson'ın arkasındaki gizli siyonist küresel ağ ifşa edildi”
The Guardian’ın atamadığı manşeti bir yıl sonra Yahudi gazetesi The Times of Israel atacak ve şöyle diyecekti:
“İSRAİL YANLISI AMERİKAN GRUPLARI NİÇİN AŞIRI SAĞCI, İSLAM KARŞITI BİR İNGİLİZİ DESTEKLİYOR?”
- İsrail Avrupa’nın Savunma hattı imiş
- Antony Lerman 2011 yılında ne demişti?
- “Netice itibariyle mevzu, Slavoj Zizek'in tabiriyle İsrail’in Avrupa kamuoyunda 'Müslümanların yayılmasına karşı ilk savunma hattı' olarak görülmesine dek ilerledi.”
- 18 Nisan 2016 tarihli sosyal medya paylaşımında, göndere çekilmiş İsrail bayrağının altına Wilders ne yazmıştı:
- “Hepimiz İsrail’i destekleyelim. Daima. İsrail hepimiz için savaş veriyor.”
- Ve son olarak... Robinson, 4 Ağustos’ta İsrail’in Kanal 13 televizyonuna ne söyledi:
- “15 yıldır her zaman cihat saldırıları oluyor ancak 7 Ekim'den bu yana her hafta başkentimiz Londra’nın Hamas ve cihat yanlısı gruplar tarafından ele geçirildiğini ve bunların sokaklarımızda nefreti körüklediğini görüyoruz. Problem ise polisin bunlara karşı çıkmaması. Batı'daki, Avrupa’daki insanlara sesleniyorum: 7 Ekim itibariyle 1400 Yahudi'yi öldürdükten, tecavüzler edip yağmaladıktan sonra nasıl da cesaretlendiklerini görün. Kendilerinden ne denli emin olduklarına bakın. İsrail'i aşarlarsa ne yapacaklarını düşünüyorsunuz? Eğer tüm Yahudileri öldürür, savaşı kazanıp İsrail'i ele geçirirlerse, orada durmayacaklar. Doğrudan Avrupa’nın üzerine gelecekler. Ve zaten Avrupa'dalar.”