Amerikan rüyası soluksuz bıraktı
Irkçılıkla mücadelede yasalar önünde önemli yol alınmış olması, Amerikalı siyahların tarihî hafızasını silmeye yetmiyor. Ekonomik ve sosyal eşitsizlik hâlâ devam ediyor. Siyah nüfusun işsizlik oranı beyaz nüfusun iki katı. George Floyd hâdisesinde olduğu gibi polis şiddetinde ölen siyahiler, beyazların üç katı. Haliyle bu da zaman zaman isyanlara ve sokak çatışmalarına zemin hazırlıyor.
… Bana özgür soluk almayı özlemiş,
yorgun, yoksun
Halk yığınlarını getir
Kucak açmış kıyılarının havasını
koklamayı
Onları, evsizleri gönder bana
Fırtınaya tutulmuşları,
Altın kapının yanında kaldırıyorum
ışığımı!
Emma Lazarus
- Meşhur Amerikan özgürlük anıtının kaidesindeki dizeler, kitlelere “Amerikan Rüyası”nı sunarken, dünyanın her tarafından bu rüyaya kapılan göçmenler New York limanının göçmen istasyonu Ellis Adası'na akın etmişti. Özgürlük Heykeliyle buluştuklarında onları karşılayan “American dream” değil de Amerikan ayrımcılığı olacağını bilemezlerdi. Hasta, özürlü, fakir, kısacası “istenmeyenler” listesi öyle kabarıktı ki, özgür soluk almaya geldikleri yerde soluksuz kaldılar. George Floyd’un son sözü “nefes alamıyorum”, aslında “America the beautiful”un özetiydi.
Minnesota'da 25 Mayıs'ta sokak ortasında bir polisin boynuna diziyle bastırması sonucu Floyd'un yaşamını yitirmesi, ülkede dalga dalga yayılan protestolara yol açarken, protestolarda birçok iş yeri yağmalandı ve araçlar kundaklandı. Tarih boyunca “amacının dünyaya özgürlük ve daha çok demokrasi getirmek” olduğunu iddia eden, öte yandan çoğu zaman açıktan ülkeleri karıştırmaktan çekinmeyen ABD, dünyaya sözüm ona özgürlük yağdırırken, kendi içinde eşitlik sağlamayı bir türlü beceremedi. ABD polisi genelde siyahların ölümüne sebep olmaya devam ediyor. Irk ayrımcılığı teoride bitmiş olsa bile, Afro- Amerikalıların birikmiş sorunları ve ekonomik çıkmazları zaman zaman ortaya çıkan karışıklıkların tetikleyici sebepleri.
‘Antifa Terörü’
Irkçılıkla mücadelede yasalar önünde önemli yol alınmış olması, Amerikalı siyahların tarihî hafızasını silmeye yetmiyor. Ekonomik ve sosyal eşitsizlik hâlâ devam ediyor. Siyah nüfusun işsizlik oranı beyaz nüfusun iki katı. George Floyd hâdisesinde olduğu gibi polis şiddetinde ölen siyahiler, beyazların üç katı. Haliyle bu da zaman zaman isyanlara ve sokak çatışmalarına zemin hazırlıyor.
Salgın sürecindeki işsizlik ve ekonomik sebepler de eklenince, Floyd’un ölümü küçük bir protesto olayıyla kalmadı. Boston’dan San Francisco’ya binlerce protestocu bulundukları şehirlerde sokaklara inerek, ülkedeki ırkçılığa ve polis şiddetine karşı tepkilerini dile getirdi ve getirmeye de devam ediyor. Trump, bu eylemcilerin Antifa grubundan ve radikal sol kötü insanlar olduklarını ifade etti. Hatta Antifa’yı terör örgütü ilan edeceğini duyurdu.
Eylemleri Beyazlar Mı Yönetiyor?
Kelime kökeni itibariyle "antifaşist" ifadesinin kısaltılmış hali olan Antifa hareketi, ilk olarak 1930'lu yıllarda Nazi Almanyası'nda ortaya çıkmıştı. Hareketin ana fikri, "Yeterince tepki gösterilseydi Adolf Hitler ve Naziler asla Almanya'nın başına gelemezdi" ideolojisine dayanırken, grup için "sol eğilimli", "anti-faşist" ve "militan siyasi aktivistler" gibi nitelendirmelerde bulunuluyor.
2000'li yılların başından itibaren bir süre kabuğuna çekilen hareket, Trump'ın başkan seçilmesinin ardından yeniden sokaklara çıkmaya başladı. Antifa'nın, terör örgütü YPG/PKK ile "DEAŞ'la mücadele" adı altında iş birliği yaptığı ve hareketin Suriye'nin kuzeyinde terör örgütünden eğitim aldığı yönündeki haberler de uluslararası basında yer aldı. Anlaşılan o ki, şu sıralarda Amerikan sokaklarını siyahi örgütlerden ziyade, beyazların kurduğu Antifa yönetiyor.
Amerikan Kâbusu
Kölelik tarihinden itibaren siyahi hareketlerin muazzam bir geleneği var. 20. yüzyıl, siyahların insani haklarını talep etmekle geçti çünkü. Bu da bireysellikten ziyade, birlikte olunca bir şeyleri değiştirebildiklerinin kanıtı. Zira “Amerikan rüyası” siyahlar için tam bir kâbustu.
Kadim Afrika kıtasının evlatları, Amerika kıtasında gözyaşı ve zulümden başka bir şey görmedi. Tarihte “köleliği bitiren adam” olarak anılan ABD’nin 16. Başkanı Abraham Lincoln, 1863 yılında köleliği resmen kaldırdı. Ancak kölelik sebebiyle oluşan olumsuz durumun iyileştirilmesi ve hakların kazanımı için yeni bir mücadele kaçınılmazdı.
- Kölelik yasal olarak kaldırılmıştı ama siyahiler ekonomik özgürlükleri olmadığı için yine köle gibi çalışıyor, ekonomik özgürlüklerini kazansa bile bu sefer halk nezdinde aşağılamalar yaşanıyordu. İkinci sınıf vatandaş tanımı o yıllardan insanoğluna miras. Oy kullanma hakkı olmayan, sosyal alanlarda yerleri ayrılan, kısacası ten rengi farklı olduğu için toplumda sosyo-kültürel, ekonomik ve siyasî alanda hep ikinci olmuş bir ırk. Sözde siyahî bir başkanın seçilmesine kadar gelinen süreç epeyce meşakkatli. Ve bu süreçte öne çıkan isimler ve hareketler, hatta yapılan eylemler hâlâ hafızalarda.
Özgür Köleler Örgütleniyor
Siyahların pamuk tarlalarından kentlerde işçi olarak çalışmaya geçişi, direnişin birçok biçimini ortaya çıkardı.
Özgür kölelerin şartlarının ne olacağıyla ilgili yeni bir savaş başlamıştı. 1950'li yıllara kadar, beyaz egemenliğine itiraz etmek deme, linç edilmeye kadar çeşitli tehlikeler barındırıyor, bazı hakları teoride kabul edilse bile, pratikte uygulanmıyordu. Siyahların haklarını savunan çeşitli siyasi teşkilatlar işte bu ortamlarda doğdu.
Siyahları Geliştirme Millî Derneği (NAACP)
Bunların en eskisi, Siyahları Geliştirme Millî Derneği NAACP'ydi (National Association for the Advancement of Colored People). Kolektif bir linçin ardından 1909 yılında kurulan bu reformcu örgüt, ayrımcılığın en isyana sürükleyen görünümüne karşı kampanyalar yaptı, mahkemelere başvurdu. Yönetiminde burjuvaların yer aldığı NAACP, 1946 yılında 500 bin üye sayısına ulaştı. Şiddet kullanmayı reddeden örgüt, modern çağda sivil haklar mücadelesini başlatan ilklerdendi.
Dünya Siyahları Geliştirme Derneği (UNIA)
O yıllarda bir diğer direnişçi hareket ise Marcus Garvey’in kurduğu Dünya Siyahları Geliştirme Derneği UNIA (Universal Negro Improvement Association). Garvey, Afro-Amerikalıların ancak ekonomik güçlerini sağlamlaştırarak kendilerine saygı gösterilmesini talep edebileceklerini savunuyordu. Bu amaçla yola çıkarak işletmeler zinciri kurdu. Çok başarılı olamasa bile siyahların arasında ünü yayıldı. Garvey, 1925 yılında tutuklanarak iki yıl boyunca dolandırıcılık gerekçesiyle hapsedildi. Daha sonra da Jamaika'ya sürgün edildi. Dernek önemini kaybederek zayıfladı ve bir süre sonra da kapandı.
Artık Cesur Olma Vakti
Siyahî hareketleri anlatırken, Rosa Parks’ı anmadan olmaz. Rosa Parks isimli bir terzi, 1955 yılının Aralık ayında Alabama'daki Montgomery'de, otobüste bir beyaza yerini vermediği için tutuklanır. 43 yaşındaki bu terzi hayatını değiştiren o gün hakkında daha sonra şunları söyleyecektir: “Artık boyun eğmekten yorulmuştum.”
Medenî haklar için mücadele eden bir isim olan Parks’ın hareketi, bir anda büyük bir boykota dönüşür. Şehir otobüsleri boykot edilir ve her gün 50 bin siyah, işine gitmek için kilometrelerce yol yürür veya bisiklet kullanır. Bu durum bir hafta veya iki hafta değil, 381 gün sürer. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, belediyenin toplu taşıma araçlarındaki ayrımcılığı yasaklama kararı alır.
Bu süreçte otobüs boykotuna öncülük eden Baptist kilisesinin yeni papazı Martin Luther King Jr., ülke çapında tanınan bir şahsiyet olarak öne çıkacaktır. King, güçlü varlığı ve üstün hitap yeteneği sayesinde, halkın dikkatini bu eylemlere çekmeyi başarmış ve Kuzey’deki beyazların desteğini de kazanmıştı. Şiddete değil, iktidarla diyaloga inanıyordu ve artık siyahların cesareti artmıştı.
Başlangıçta otobüsleri, mağazaları boykot etmek gibi şiddete başvurulmayan ses getiren barışçıl eylemlere giriştiler. Daha sonra, 1961 yılından itibaren, Beyaz ve Siyahlar "Özgürlük Yolculuğunda" (Freedom Rides) eylemini başlattılar. “İş ve Özgürlük için Washington Yürüyüşü” ülkenin o güne dek tanık olduğu en büyük toplu siyasi gösterisi olacaktı. Kiralık otobüs ve trenler ülkenin dört bir yanından gelen yürüyüşçüleri taşıdı. Martin Luther King’in akıllardan çıkmayacak “Bir Hayalim Var” başlıklı konuşması o gün yapıldı. Ama hayaller gerçeğe dönüşmekten hâlâ çok uzaktı. 10 yıllık barışçıl mücadele artık yeterli gelmiyordu.
İslam Milleti: Savunma İçin Şiddet
Bir yandan Medeni Haklar için mücadele sürerken, diğer yandan siyahların şiddet kullanmama üzerine hesap yapmayı bırakmaları gerektiği fikri, 1960'lı yılların ikinci yarısında çeşitli biçimlerde ifade edildi. Bunlardan bir tanesi de Nation of İslam (İslam Milleti) örgütüydü. İslam Milleti, en yoksul siyahları bir araya getiriyor, insanlara bir anlamda özgüven aşılıyor ve onları kendilerini savunmaya yönlendiriyordu.
Wallace Fard Muhammed tarafından kurulan, Elijah Muhammad tarafından yönetilen İslam Milleti, yayılmaya başlamadan önce, 1930'da Detroit'te bir tarikat gibi örgütlenmeye başlamıştı. Başlangıçta sadece birkaç yüz üyeye sahipken, 1960'lı yılların başında haftalık gazetesi 500 bin satıyordu.
- Dünya ağır sıklet şampiyonu genç boksör Cassius Clay, 1962 yılında İslam Milleti Örgütü'ne katıldığında, adını Muhammet Ali olarak değiştiriyor ve "Bu değişim, beni, köle efendileri tarafından aileme verilen kimlikten özgürleştirdi" açıklaması yapıyordu.
İslam Milleti Örgütü "İslam’ın Meyveleri" adlı kendi özel milislerini oluşturdu. Bu örgüt, NAACP'ın kaçındığı şeyleri gerçekleştirip, yoksul gençleri ve hatta varoşlardaki çeşitli kanunsuz işlere karışmış suçlu gençleri de örgütledi.
‘Seni Bize Yanlış Tanıtmışlar Malcolm’
Siyah Müslümanların en etkili isimlerinden biri olan Malcolm X, hapishanede Müslüman olmuş ve İslam Milleti Örgütü’yle tanışmıştı. İlk iş, soyadını değiştirdi. Köle düzeninin ürünü olduğuna inandığı “Little” adını atarak kendini o meçhul isimle, “X” diye tanıtmaya başladı. Karizması ve hitabet yeteneğiyle kısa sürede İslam Milleti’nin en etkin üyelerinden biri haline geldi. Birçok yerde camiler kurup, hareketin üye sayısını inanılmaz rakamlara ulaştırdı.
Sadece savunma amaçlı olmak kaydıyla da olsa, şiddetin sözcülüğünü yaptığı için, fanatik bir önder izlenimi vermişti ama bugün Malcom X’in mesajları daha iyi anlaşılır oldu. 20 Mayıs 1962’de Los Angeles’ta yaptığı bir konuşma internet ortamında bugünlerde yeniden keşfedildi. Milyonlarca kişi tarafından paylaşılan video kaydının altına yazılan, “Seni bize yanlış tanıtmışlar”, “Biz seni radikal sanıyorduk”, “Malcolm, idolümüzsün”, “Keşke bugün yaşıyor olsaydın” gibi yorumlar, Malcolm X’in haklı davasının yeni nesilde de karşılık bulduğunun delili.
- İslam Milleti’yle fikir ayrılığına düşen Malcolm X, 1964 yılının Mart ayında hareketten ayrılıp Afro-Amerikan Birliği’ni kurdu. Mekke’ye yaptığı hac ziyaretinden sonra adını “Hacı Malik el- Şahbaz” olarak değiştirdi. Adı gibi, siyah ayrımcılığıyla ilgili görüşlerini de radikal bir şekilde değiştirdi. Artık beyazların şeytanlığına inanmadığını ve dünyada kardeşlik ve barışın sağlanabileceğini savunuyordu. 1965 yılında vurulduğunda, sadece Amerikalı siyahları değil, tüm dünya Müslümanlarını yasa boğdu.
Kara Panterler
Malcolm X şehit edildiğinde, ırkçı uygulamalar, işsizlik, hayatın her alanında ayrımcılığın doğurduğu isyanlarda siyahlar ölmeye devam ediyordu. "Black Power" (Siyah Gücü yahut Siyah İktidar) sloganı doğrudan bu getto isyanlarından doğdu. Yasal eşitliği elde eden siyahlar, ekonomik ve siyasi güçlerini arttırmak için birleşiyorlardı. Amaçları hiçbir zaman iktidarı devirmek olmadı.
"Black Power" derinlikli bir hareketti. Örgütlerinden en önemlisi Kara Panterler (Black Panthers) oldu. Huey Newton ve Bobby Seale tarafından, 1966 yılında Kaliforniya'nın Oakland kentinde kurulan "Öz Savunma İçin Kara Panter" hareketi, İslam'ı savunmasa da Malcolm X'in geleneğine katıldı.
Siyah Öfke Geriliyor
Panterler silah taşımak ve Malcolm X’in kendini savunma felsefesini uygulamak için anayasal haklarını kullanmaya karar verdiler; mahallelerde gezen devriye grupları kurdular.
En fakir tabakalardan gençleri örgütlüyor, kendilerini nitelendiren siyah deriden üniformalar giyip, siyah bere, eldiven ve siyah gözlük takarak kendi tarzlarını oluşturuyorlardı. Silahlı Kara Panterler, polis bir siyahı tutukladığında, görünür bir biçimde ellerinde bulunan ceza kanununun maddelerini okuyor ve polisi zorlayıp tutuklama yapmaktan vazgeçiriyorlardı.
80’li yıllara gelindiğinde partinin teşkilatları polis tarafından dağıtılmış, birçok örgüt lideri tutuklanmış ve ofislerine el konmuştu. Kara Panter Partisi tarihteki yerini alırken, etkileri günümüzde de devam eden siyah hareketlerine ilham kaynağı olmayı sürdürüyor. Kara Panter Partisi’nin dağıtılmasıyla birlikte siyah hareketler gerileme eğilimine girdi. İslam Milleti gibi örgütler ise daha ılımlı fikirler benimseyerek günümüze kadar dayanmayı başardı.
Kimse Size Özgürlük Vermez
Afro-Amerikalıların hak mücadelelerine baktığımızda, ötekileştirme ve ayrımcılığın en kötü, hoyrat, sert ve acımasız biçimleri 1960'lı ve 1970'li yıllarda gerilese bile bitmiş değil.
Bugün hâlâ siyahlar ağırlıklı olarak siyah mahallelerinde yaşıyor. Siyah hareketlerinde yer alan birçokları baskı ve şiddeti hayatlarıyla ödedi. Kadrolar tasfiye edildi, kimisi hak talep etmenin bedelini demir parmaklıklar arkasında ödemeye devam ediyor. Amerika’da siyahilerin hak arayışlarının deneyimiyle bir siyah bilinci bugün de mevcut. Georg Floyd eylemleri bunun bir göstergesi. Şimdi bütün gözler Amerika’ya çevrilmiş durumda. Her ne kadar Trump’la derin Amerika hesaplaşıyor görünse bile, bu eylemler 21. yüzyılda siyahların hayatına bir şey katacak mı, bunu da zaman gösterecek. Malcom X’in dediği gibi: “Kimse size özgürlüğü veremez. Kimse size eşitlik, adalet ya da başka bir şey veremez. Erkekseniz gidin ve kendiniz alın.”