Amerika ve İran Pakistan’dan ne istiyor?
Kendisi doğuştan İranlı olup, sonradan ABD vatandaşı olan Vali Nasr'ın (Seyyid Hüseyin Nasr’ın oğlu) Şii Dirilişi: İslam İçindeki Çatışmalar Geleceği Nasıl Şekillendirecek? (The Shia Revival: How Conflicts Within Islam Will Shape the Future - 2006) adlı kitabında anlatıldığına göre Amerikan politikası, Irak, Suriye ve Yemen'de olduğu gibi Şii devrimlerini ateşlemek, Şiilerin İslam ülkelerini yönetmesini sağlamak üzerine kuruludur ve diğer İslam ülkelerinde de Şiilerin bu güçlü pozisyona gelmesi hedeflenmektedir. Amerika, Irak'ta, Yemen'de ve Lübnan'da yaptığına benzer bir iç savaşı Pakistan'da da başlatmayı mı deniyor?
8 Şubat'ta gerçekleştirilen Pakistan seçimleri herhangi bir siyasi partinin tek başına hükümeti kuramaması ve Pakistan hükümetinin kaderini belirleme konusunda üstünlüğün ABD, İngiltere ve İran'ın elinde kalmasıyla neticelendi. Seçim sonuçları şöyle:
İmran Han liderliğindeki İnsaf Partisi (PTI):
Parlamentoda 93 sandalye kazandı. 172 sandalyeden güvenoyu alması gerektiğinden bu sayı hükümet kurmak için yeterli değil. Parlamento toplam sandalye sayısı 342 olduğundan partinin dışarıdan 79 parlamento temsilcisinin desteğine ihtiyacı var ki bu çok yüksek bir rakam.
Diğer yasal engellerin yanı sıra yargı, partinin seçimlere katılmasını engelledi ve adayları seçime bağımsız olarak katılmaya zorladı. Parti resmî olarak Meclis'te bulunmuyor ve Meclis'teki temsilcilerinin hükümet kurabilmek için başka bir partiye katılması gerekiyor. Partinin lideri İmran Han'a ise 3 ayrı davadan hapis cezası verildi.
İlk olarak Pakistan'ın Washington büyükelçisinden gelen, Amerikalı yetkililerin büyükelçiye İmran Han hükümetini devirme niyetlerini bildirdiği mektubu yayınlandığı için devlet sırlarını ifşa ettiği iddiasıyla 10 sene hapse mahkûm edildi. Bu durum Pakistan adli makamları için oldukça büyük bir garabet.
İkincisi, mahkeme İmran Han'ı, mânevî rehberi Büşra Bibi ile yasadışı bir şekilde evlenmek suçlamasıyla 7 yıl daha hapis cezasına çarptırdı. Büşra Bibi önceki kocasından boşandıktan sadece 45 gün sonra iddet süresini tamamlamadan onunla evlendiğini söylediği için bu ceza verildi.
Üçüncü olarak ise İmran Han ve eşine, işadamlarından ve yabancı kişilerden yasadışı hediye alma suçlamasıyla ayrıca 14'er yıl hapis cezası verildi.
Netice olarak İmran Han'ın yerine İnsaf Partisi'nin yeni başkanı olarak Gohar Ali Han getirildi. İran kökenli Benazir Butto'nun ailesinin partisi olan solcu Halk Partisi'nden gelen bir politikacı olan Gohar Ali Han, İmran Han'ın partisinin hükümet kurma engelini aşabilirse başbakan olacak. Üniversite eğitimini İngiltere'de almış, ardından Amerika'ya giderek orada yüksek lisans yapmış, sonra Pakistan'a dönmüş bir kişi. Aynı zamanda İmran Han'ın avukatı.
İmran Han'ın partisinin bağımsız parlamenterlerinin 1 sandalye kazanan ve İran'la güçlü ilişkileri olan Şii partisine (Majlis Wahadut ul Muslimeen & Jamat e Islami) katılarak hükümeti kurma fırsatı var.
Nitekim İmran Han, milletvekillerinin meclise bu Şii Majlis Wahadut ul Muslimeen & Jamat e Islami partisi çatısı altında katılmasına karar verdi.
İmran Han, 2 sandalyeli Vatansever Belucistan Partisi, 1 sandalyeli Rabıta Partisi, 1 sandalyeli Belucistan Halk Partisi ile ittifak da kurabilir.
Navaz Şerif liderliğindeki İslami Rabıta Partisi
75 sandalyeye sahip muhafazakâr parti, hükümeti kurmak için parlamentoda 97 temsilcinin desteğine ihtiyaç duyuyor. Parti, Suudi Arabistan ve BAE ile yakından bağlantıları olan Şerif ailesinin hakimiyetinde. Ailenin reisi Navaz Şerif birkaç kez Başbakan olarak görev yaptı.
1998'de Pakistan'da laikliğin yayılmasına, devlet okullarında derslerin İngilizce olarak öğretilmesinin arttırılmasına, Urduca dilinin kısıtlanmasına ve İslâmî aktivistlerin tutuklanmasına öncülük eden General Pervez Müşerref'in liderliğindeki askeri darbeye mâruz kaldı.
Navaz Şerif darbe sebebiyle Körfez'e kaçtı, orada Suudi Arabistan ile Emirlikler arasında yer değiştirerek zaman geçirdi ve Pakistan'a döndüğünde yargı onu yolsuzluk davalarından mahkûm etti, bu yüzden İngiltere'ye kaçtı ve kardeşi Şahbaz’ın iktidara gelişi sonrası geçen ay Pakistan'a döndü.
Halk Partisi (Benazir Butto Ailesi)
54 sandalye kazandı ve hükümeti kurabilmek için dışarıdan 118 parlamento temsilcisinin desteğine ihtiyacı var. Parti sol görüşlüdür ve Pakistan'daki Şiiler, Sihler, Hindular ve diğerleri gibi etnik ve dînî azınlıkları temsil etmekte. Parti, Pakistan'ın eski Başbakanı Zülfikar Ali Butto'nun (1973-1977) liderliğindeki bir grup solcu tarafından kurulmuştu. Ali Butto, İranlı Nusrat İsfahani ile evlenmiş ve bu evlilikten daha sonra Pakistan Başbakanı olacak olan Benazir Butto doğmuştu. Partinin İran'la güçlü bağları var ve İmran Han'ın avukatı olan Gohar Ali Han yakın zamanda Halk Partisinden ayrılarak İmran Han'ın yerine İnsaf Partisi lideri oldu.
Milliyetçi Hareket Partisi (Karaçi'deki Muhacirler)
Bu partide 17 sandalye kazandı. Bölünme sırasında Hindistan'dan kaçan bir grup tarafından kurulan, silahlı eylemlere karışan laik bir partidir ve merkezi Karaçi şehrindedir. Partinin kurucusu şu anda İngiltere'de kaçak durumda.
Cemaati Ulema-e-Islam
5-4 sandalye kazanan Jamiat Ulema-e-Islam, Suudi Arabistan ve Emirlikler ile güçlü ilişkileri olan Sünni İslami bir partidir. Navaz Şerif liderliğindeki İslami Rabıta Partisinin müttefikidir.
Şujaat Hussain Partisi
Parlamentoda 3 sandalye kazanan Şujaat Hussain Partisi, bir Şii partidir ve İran'la güçlü ilişkilere sahip. Ayrıca İmran Han ve partisiyle de güçlü ilişkileri var.
Bazı partiler, seçimlere 20 sandalye için hile karıştırıldığını iddia ediyor. Seçim günü internetin kesilmesi de bu iddiayı destekliyor.
Amerikan müdahalesi
Yukarıdakilerin hepsinden, İmran Han liderliğindeki İnsaf Partisi'nin hükümeti kurmasını engellemeye yönelik bir ABD kararının olduğu açık. İki yıl önce İmran Han'a yapılan ve hükümetini deviren parlamento darbesi, onu hapse attırıp seçimlere katılmasının engellenmesi, ayrıca partisinin de seçimlere katılmasının engellenmesi ve sair şeylerin hepsi bu karar kapsamında yapılan işler.
Burada akıllara, Amerika'nın Pakistan'a yönelik tutumuyla ilgili bir soru geliyor. Bağımsızlıktan bu yana tüm Pakistan hükümetleri askeri darbelere mâruz kaldı veya parlamento yoluyla devrildi. Pakistan'ın 1948'deki kuruluşundan bu yana yabancı ülkelerin müdahaleleri, ordu ve yargı darbeleri nedeniyle hiçbir hükümet anayasal süresini tamamlamadı.
Pakistan’ı Irak’a benzetmek istiyorlar
ABD Başkanı Biden'ın 2022'de Pakistan'ın nükleer silahlara sahip tehlikeli bir ülke olduğunu açıkça söylemesinin ardından Amerika ile ilişkiler tek taraflı gerilime sahne oluyor. Bu, Amerika'nın Irak'ı işgal etmesinden, Irak'ın İran ve milislerine devredilmesinden önce Irak'a yöneltilen suçlamanın aynısıdır. O derece ki İmran Han, hükümetin devrilmesinden önce Amerika'nın Pakistan'ı yeni bir Irak'a, kendisini de yeni bir Saddam Hüseyin'e dönüştürmek istediğini açıkça beyan etmek zorunda kalmıştı.
Bu durum ülkeyi tehlikeye atıyor, iç savaşın ya da dış işgalin eşiğine getiriyor.
Amerikan Valisi Paul Bremer'in anılarında ve el-Cezire ve el-Arabi'nin de aralarında bulunduğu televizyon röportajlarında belirttiğine göre Amerikan ordusu Irak'ı; Şiilerin iktidara getirilmesi ve Sünni Müslümanların yönetiminden düşürülmesi için işgal etmişti.
Nitekim Biden yönetimindeki ABD, İmran Han'ı ziyaret etmeyi, hatta aralarında bir telefon görüşmesi yapmayı bile reddetti. Biden ayrıca Pakistan'ın 2021'deki Demokrasi Zirvesi'ne katılımını da reddetti. Hâlbuki İmran Han seçimlerle iktidara gelmişti. Biden, Irak dışında hiçbir İslam ülkesinin bu zirveye katılmasına izin vermedi ve de Sünni çoğunluklu hiçbir İslam ülkesinin katılımına izin verilmedi.
İngiliz kültürüne sahip eski bir kriket oyuncusu olan İmran Han, hayatının çoğunu Britanya'da geçirdi. 1995 yılında zengin Yahudi Goldsmith ailesinden İngiliz Jemima Goldsmith ile evlendi, 2004 yılında ise boşandılar. ABD'yi Pakistan ile iyi ilişkiler kurmaya defalarca davet etti, ancak ABD ona hiç aldırış etmedi.
ABD, Pakistan'da kırılgan hükümetler istiyor
Ukrayna savaşının patlak vermesinden günler sonra Şubat 2022'de İmran Han'ın Rusya'ya yaptığı ziyaret, ABD'nin İmran Han hükümetini devirmesi için bahane olarak kullanıldı. Aynı ABD, Rusya ile sıcak ilişkiler kuran, silah, gaz ve Rus ürünleri ithal eden Modi liderliğindeki Hindistan hükümetine ise destek oluyor. Yani ABD; İmran Han'ın şahsına değil, bütün Pakistan devletine yönelik bir tutumunun varlığını doğrulayacak şekilde hareket ediyor. ABD, Pakistan'da kırılgan hükümetler istiyor. Ta ki, ülke daima en ufak bir rüzgârda tehlikeye giren, iç savaşın eşiğine gelen veya dış işgale maruz kalan bir durumda olsun.
Saddam Hüseyin rejimine dikkat edin. Arap milliyetçiliğini temel alan laik bir hükümetti ve bakanların yarısından fazlası Şii idi. O derece ki ABD, Saddam Hüseyin döneminde yetkili olan 55 kişinin tutuklanması için kırmızı bülten çıkardı ve listedeki yetkililerin çoğunluğu Şii idi. Buna rağmen ABD, Şiilere yönelik zulmün varlığını iddia ederek din savaşlarını körükledi.
Kendisi doğuştan İranlı olup, sonradan ABD vatandaşı olan Vali Nasr'ın (Seyyid Hüseyin Nasr’ın oğlu) Şii Dirilişi: İslam İçindeki Çatışmalar Geleceği Nasıl Şekillendirecek? (The Shia Revival: How Conflicts Within Islam Will Shape the Future - 2006) adlı kitabında anlatıldığına göre Amerikan politikası, Irak, Suriye ve Yemen'de olduğu gibi Şii devrimlerini ateşlemek, Şiilerin İslam ülkelerini yönetmesini sağlamak üzerine kuruludur ve diğer İslam ülkelerinde de Şiilerin bu güçlü pozisyona gelmesi hedeflenmektedir.
Vali Nasr devamla şöyle diyor: ''Şiiler; sol ve bazen de milliyetçi partiler adı altında siyaset yaptılar. Ancak bu partiler hızla Sünni partilerine dönüştü. Doğru olan; açık Şii hareketleri oluşturmaktır.'' Ki gerçekten de Lübnan'da, Yemen'de, Bahreyn, Pakistan, Irak ve başka yerlerde aynen böyle oldu.
Özetle Amerika, Irak'ta, Yemen'de ve Lübnan'da yaptığına benzer bir iç savaşı Pakistan'da da başlatmayı mı deniyor?