Akan kanın izi haritada
Ortadoğu’da akan kanın sorumluları ve israilin nihai planı, netanyahunun BM’de elinde tuttuğu iki farklı haritada gizli. BM kürsüsünden, aralarında Müslüman ülkelerin de olduğu işbirlikçilerini ifşa eden netanyahu, arz-ı mevud hayalinin yanı sıra "Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru" projesini hayata geçirmenin peşinde. Bu projeyle Türkiye üzerinden geçmesi planlanan Kalkınma Yolu engellenmek istenirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan "Türkiyesiz bir koridor olmaz. Doğudan batıya trafik için en uygun hat Türkiye üzerinden geçmek durumunda" itirazı geldi.
Terör oluşumu elebaşısı netanyahu, BM Genel Kurulunda kürsüye çıktı. Ortadoğu’daki ülkeleri gösteren ve israil tarafından farklı renkler ile işaretlenmiş iki haritayı elinde tutan soykırımcı kâtil, kürsüdeki konuşmasını âdeta şova dönüştürdü. Türkiye’nin BM Daimî Temsilcisi Büyükelçi Ahmet Yıldız’ın öncülüğünde Türk heyeti, baş terörist netanyahu, BM Genel Kurul hitabına başlamadan önce salondan ayrıldı. Birçok delegasyon, Türk heyetine eşlik ederek salonu boşaltırken, kürsüde olan netanyahuya salonda kalanlar seslerini yükseltti.
Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı Kerim Han tarafından “savaş suçu” işlediği gerekçesiyle hakkında tutuklama kararı alınması istenen netanyahunun BM’e hitap etmesine izin verilmesi ise eleştirilere neden oldu.
Elinde tuttuğu iki farklı harita ile yaptığı katliama kılıf bulmayı hedefleyen netanyahu aslında Ortadoğu’daki iki yüzlü ülkeleri ifşa etmişti. Örtülü anlaşmalar ile büyük bir senaryoya imza atan ABD ve israil, gizli ortaklarını ideal uğruna masada satıyor muydu? Herkes bu sorunun cevabını arar olmuştu. Çünkü haritalardan birinde “The Blessing” yani Türkçe karşılığı “şükran ve lütuf” bir diğerinde ise “The Curse” “lanet ve küfür” yazıyordu.
Biraz daha açarsak, israilin yardım aldığı ve lanet okuduğu iki farklı Ortadoğu vardı karşımızda. “Ne var bunda?” diyebilirsiniz ama durum biraz karışık. Her fırsatta İslamiyet’i ve Müslümanları hedef alan israilin şükran sunduğu ülkelerin Müslüman olması hatta bazılarının şeriat ile idare edilmesi ihanetin hangi boyutlarda olduğunun göstergesiydi. Açıkçası Müslüman gibi gözüken münafıklar, bir başka Müslümanın kanını döken bir yabancıya destek vermiş hatta bununla da yetinmemiş alkış tutmaktan geri kalmamıştı.
israil’i destekleyen kimlerdi?
Kim miydi bu ülkeler? Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır, BAE, Sudan, Bahreyn ve beşte bir kadarı Müslümanlardan oluşan Hindistan.
Büyük oyun Ortadoğu’da artık açık oynanıyordu. Kartlar masada açılıyor, yüzyıllardır gizliliğini koruyan sırlar artık poker masasında etrafa saçılıyordu. İsrail bunu bilerek yapıyordu. Bir yandan yüzyıllardır perde arkasından görüştüğü Müslüman ülkeleri deşifre ediyor, diğer yandan “Buraya kadarmış hakkınızı helâl edin diyordu.” Çünkü bundan sonra Ortadoğu artık kanayan bir kazan, stratejik ortaklar da tehlikeli birer potansiyel düşman ağırlığını koruyordu.
Şükran ve lânet
israilin lânet ettiği ülkelere gelirsek haritada üzeri siyah renkle boyanmış İran, Suriye, Irak ve Lübnan. Türkiye burada es geçilmiş. Aslında kulislerde konuşulan “En büyük ve en kuvvetli düşman Türkiye” düşüncesine haritada yer verilmemiş. Belki de bunun nedeni, “Düşmanımın düşmanı benim dostumdur” anlayışından kaynaklanıyordur. Çünkü İran ve Türkiye birçok alanda dostluk anlayışından uzak bir tutum sergilemiş, İran’ın terör örgütü PKK’yı destekleyici bazı anlayış içerisinde olduğu, bunu da açıkça sergilemekten çekinmediği istihbarat raporlarına yansımıştı.
Suriye ve Esed ile çalkantılı dönemde terörist gruplar açıkça desteklendi. PKK elebaşı Abdullah Öcalan kanlı cinayet planlarını Suriye’nin başkenti Şam’da yaptı, örgütü yıllarca buradaki sözde karargahından idare etti. İki ülke ilişkileri pamuk ipliğine bağlıydı ve sonunda koptu. İç savaştan kaçan binlerce Suriyeli Türkiye’de kendilerine sıcak yuva buldu.
Aslında İsrail ve ABD’nin Ortadoğu’daki “Böl, parçala, yönet” denklemi çok zor değildi. Bunun nedeni ise yıllar öncesine dayanıyordu. Kuşaklar öncesi ataları gereğini yapmış, Ortadoğu’daki Müslümanları mezheplere bölmeyi başarmış, içlerine sonsuz bir nefret ve kor ateşi düşürmüştü. Birbirine düşman mezhepler tarafından Müslüman ülkelerin arasına adeta nefret duvarları örülmüştü. Ne yazık ki netanyahu, BM toplantısında elinde tuttuğu haritada tüm dünyaya gösterdiği ve israilin en büyük destekçileri arasında maalesef ki Ortadoğu’nun en etkili Müslüman ülkeleri vardı.
Büyük soru ise bugün İran’a karşı ihanet içerisinde olduğu söylenen Müslüman ülkeler, Türkiye için de aynı düşünceyi taşıyor muydu? İsrail ile muhtemel bir savaşta Müslüman kardeşlerinin yerine, siyonist rejimin yanında mı yer alacaklardı? Kapitalizmin lideri ABD ile cephede Müslümanlara karşı omuz omuza savaşacaklar mıydı? İşte bu sorunun cevabı baş terörist netanyahunun iki elinin arasındaki haritadaydı: Teşekkür ve lânet edilen ülkeler…
İran, İsrail ile yaşadığı zorlu süreçte tavrını net bir şekilde ortaya koydu. İran istihbaratı muhtemel bir savaş halinde, ABD ve israil füzelerinin Ürdün, BAE, Suudi Arabistan ve Katar semalarından ülkelerine ateşleneceği bilgisine ulaştı. Adı geçen ülkeleri arka kapı diplomasisi ile uyaran İran, “Sizin topraklarınızı veya semalarınızı kullanıp İran’a füze gönderirlerse sizi vururuz” uyarısında bulundu.
Aslında büyük ağabey ile küçük biraderinin Ortadoğu’da istediği olmuştu. Müslüman ülkeleri birbirlerinin topraklarını vurmakla tehdit etmişti. Şimdi ise sırada sadece fitili ateşlemek kalmıştı. Ortadoğu karışır, olamaz denilen olur, büyük israil kurulur. Denklem bu kadar basit. Çünkü bu ihtimal karşısında bir tek dik duran ve Müslümanların hakkını savunan ülke olarak Türkiye gösteriliyor.
Arap Baharı etkisi
Dış güçler tarafından fonlanan ve 2010 yılında ilk fitilin ateşlendiği yer Tunus olarak gösterilse de asıl hedef, Ortadoğu’da çift kimlikli olarak eğitilen lider kadronun göreve getirilmesi için oluşturulan bir kurguydu. Tunus, Mısır, Yemen, Cezayir, Sudan, Libya, Suriye, Ürdün, Irak’ı hedef alan sözde uyanış, ABD ve israil himâyesindeki para baronlarının düğmeye basmasıyla başladı.
“Hibrit savaşları”nın başarılı bir şekilde sergilendiği gelişmeler öncesinde ülke yöneticileri ile halk arasına aşılması imkânsız duvarlar örüldü. Çıkan halk ayaklanmaları ile birlikte Tunus ve Mısır’ın liderleri devrildi. İddiaya göre İran Şii Hilal için gerekli zemini bulmuş, Yemen ve Lübnan’da Şii milisleri örgütlemişti. Suriye’yi ise bir yıl sonra ortaya çıkan iç savaş vuracaktı.
Ürdün ise israile olan yakınlığı ile Arap baharından yara almadan kurtulmuştu. Birleşik Arap Emirlikleri ile Suudi Arabistan, darbe ile başa gelen liderleri ve hareketi desteklerken, kendi ülkelerinde baskıyı arttırdı yani büyük birader ile kardeşi olan israil nasıl tavır alınmasını istediyse onu yaptı. Şimdi ise baş katil netanyahu elinde tuttuğu “şükran” haritası ile teşekkürlerini sunmayı ihmal etmiyor.Teşekkür mü ediyor, yoksa Körfez’deki müttefiklerini mi açıklıyor? Bu alçak soykırımcı oyun içinde oyun oynamayı seviyor.
Hedef ticaret yolları
Soykırımcı netanyahunun işaret ettiği oyun içinde oyun, Türkiye'nin dışarıda bırakıldığı, "Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru" isimli proje. Hindistan'ın Mumbai limanından kalkan gemilerin Dubai üzerinden demiryoluyla Suudi Arabistan, Ürdün ve İsrail rotasını takip ederek Avrupa'ya bir nakliye rotası oluşturulmasını öngörüyor. Avrupa'ya Yunanistan'ın Pire limanı üzerinden giriş yapması planlanan koridorun Almanya'nın kuzeyindeki Hamburg limanına kadar ulaşması bekleniyor.
Terörist netanyahudinin kırmızı ok ile BM’de gösterdiği ikinci haritada bu yola vurgu yapılıyor. Zaten Müslüman kardeşlerinin öldürülmesine göz yuman ve israilden teşekkür alan bölge ülkelerinin neyin karşılığında bu oyunun içerisinde yer aldığı da açıkça görülüyor: Makam, hayat garantisi ve para…
ABD yönetimi projeyi, Pekin'in yaklaşık 10 yıl önce uygulamaya başladığı ve Çin'i dünyaya bağlamayı hedefleyen Kuşak ve Yol Girişimi'ne bir alternatif olarak görüyor. Yani aslında Türkiye üzerinden geçmesi planlanan Kalkınma Yolu projesine alternatif bir başka yol, ABD desteğiyle uygulamaya sokulmak isteniyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yeni Delhi dönüşünde bir grup gazeteciye yaptığı açıklamada, "Türkiyesiz bir koridor olmaz. Türkiye, önemli bir üretim ve ticaret üssü. Doğudan batıya trafik için en uygun hat, Türkiye üzerinden geçmek durumunda" ifadeleriyle projeye itirazını dile getirdi.