‘Ah bu kadınlar yok mu...’
Ticaretimizin çoğu İslâm’a uygun değil çünkü ahlâkımız İslam ahlâkı değil. İşimiz İslâm’ın istediği gibi değil çünkü eğitim sistemimiz böyle değil. Müeyyidelerimiz caydırıcı değil çünkü Allah’ın ahkâmına ters ve hatta onunla savaşıyor. Müesseselerimiz lafta ahilik teşkilatı ise de gerçekte hiç bir âlâkaları yok çünkü niyetler halis değil, bilgiler kifayetsiz, akıl Batı ve bâtıla ait.
‘Ah bu kadınlar yok mu hepsi aynı’ veya ‘bu erkekler var ya hepsi aynı’ türünden genellemeler büyük hatadır. Gazetecilerin tümü şöyledir, siyasetçilerin hepsi böyledir, polis değil mi, şu usta milleti yok mu şeklindeki toptancı genellemeler de aynıdır.
Fakat son zamanlarda makasın daralması nedeniyle sanki milletçe genellemelere doğru ilerliyoruz gibi. Buna rağmen içinde bir kişi bile iyi olsa -ki ne bir kişisi çok fazla- böyle genellemeler zulümdür, kul hakkıdır, iyelerle kötüleri aynı kefeye koymadır.
Biz bu toptancılıkları Batılıların ve Doğuluların hepsi için de yaptık. Gazze mücadelesi göstermiştir ki bu genelleme de haksızlıktır.
İspanya'da Sosyal Haklar Bakanı İone Belarra ile İrlanda Başbakanı Leo Varadkar’ın çıkışı ve başlarına gelenler bunun en güzel iki misalidir.
‘Muhafazakâr feminist’ bir dernek tüm erkekleri ayıya benzeten ve tepkileri üzerine çeken bir reklam afişi yayınlamıştı. Yine kadın cinayetleri haberlerindeki genellemeler ve kadın haber sunucularının erkeklere yüklenen ajitatif yorumları da son derece çirkindir, iyilere haksızlıktır.
Bazı faşist kafalar veya Türkiye’nin iç huzurunu hedefleyenlerin Arapları suçladıklarını görürüz. Bu bir kavme yapabileceğimiz en büyük ta’ndır ki insanlığın en şereflisi Hz. Muhammed Mustafa Aleyhisselam bir Arap’tır. Sahabenin çoğu Arap’tır. Arapların tümünü kapsayan genelleme ve yapılan hakaret, Allah’ın Rasülü’ne kadar uzanır ki, Allah muhafaza!
Yahudilerin kahir ekseriyetinin aç gözlü, hıyanet içinde, fitneci ve zalim olmasına rağmen Filistin/Gazze cihadı göstermiştir ki sayıları az da olsa bazı Yahudiler, siyonist terör örgütü İsrail’e lanet etmiş, onların yaptıklarından utandıklarını beyan etmişlerdir. Hatta terörist İsrail ve mensupları aleyhinde videolar çekmiş, makaleler ve kitaplar kaleme almışlardır. Bir genelleme yapılacaksa ki bunu en çok İsrailoğulları hak eder bunu bile yapmanın bazı mahzurları olduğunu gördük.
“Ey kadınlar topluluğu! Sadaka verin ve çokça istiğfar edin. Çünkü Ben cehennem ehlinin çoğunluğunu sizin teşkil ettiğinizi gördüm” (Müsned, Abdullah İbn-i Ömer rivayeti) Hadis-i Şerifi bize kadınların erkeklere nispeten daha ziyanda olduğunu gösterir. Ama bu hiçbir zaman bütün kadınları kapsamaz. Bu yüzden ‘Ah bu kadınlar yok mu hepsi aynı’ şeklindeki erkeklerin ta’nı Hz. Hatice (r.a.), Hz. Âişe (r.a.), Hz. Fatıma (r.a.), Hz. Rukiye (r.a.), Hz. Ümmü Gülsüm (r.a.), Hz. Hafza (r.a.), Hz Meryem (r.a.), Hz. Havva (r.a.) gibi muazzez ve mübarek annelerimizi ve de iyi bütün kadınları dahil eder ki, sözün sahibi bunun hesabının altından kalkamaz.
Yine ‘bu erkekler var ya hepsi aynı’ diyerek tüm erkekleri zalim ve cani gibi gösteren söz ve davranışlar da Hz. Muhammed (a.s.v.), diğer peygamber efendilerimiz ve iyi bütün erkeklere uzanır ki, bir kişi için bundan daha büyük bahtsızlık ve zulüm olur mu?
- Ne olacak bu meslek erbabı?
- Aynı şekilde bütün meslek erbaplarının kötü olduğunu kimse söyleyemez. Ama bir gerçek var ki iyileri, işinin ehli olanları oldukça azalmıştır. Evinize bir ‘usta’ çağırmaya görün de seyredin ahvalinizi. Bir sanatkâra işiniz düşmeye görsün bakın nelerle karşılaşacaksınız. Siz de bizim gibi evinizi taşıyın da kırılmadık eşya nasıl bırakılmazmış görün. Yalanlar, kötü işçilikler, işten anlamama, fahiş fiyat, zamanında gelmeme, gelip yarım bırakıp gitme, bin liraya anlaştığınız işi öderken bir kaç katına çıkarma dahil bir çok menfiliği sıralayabilirsiniz.
- Şimdiki bahane ‘iyi ustalar deprem bölgesinde.’ İyi de deprem olmazdan evvelini de biliyoruz. Bu bozulma aslında insan kalitesinin bozulmasının bir neticesi. Meslek teşkilatlarının işe yaramadığının bir göstergesi.
- Bir mesleğin erbabı çocuklukta başlayan iş disiplini ve ahlâk eğitimiyle ortaya çıkar. Buna helâl kazanıp helâle harcamayı de eklemek gerekir. Hz. Peygamber (a.s.v.) pazarları denetlemesi için muhtesip ve muhtesibeler tayin etmişti. Medine Pazarı’nı da bizzat kurarak, Müslüman tüccar ve meslek erbabı yetiştirmişti. Anadolu’da kurulacak olan fütüvvet teşkilâtının temelleri de Efendimiz ve sahabesi tarafından atılmıştı.
- İslam’ın yayılışı hatta fetihler bile Müslüman tacir ve meslek erbabı sayesinde olmuştu. Müslümanlar dürüst tüccarlara vadedilen cennete erişmenin peşine düşmüştü. Ahilik Teşkilatı da bunun için vardı. Sultan fermanları bu sebeple yayınlanmıştı.
- Gel gör ki gün geçtikçe insan İslam’dan uzaklaştı. Beşerî eğitim sistem ve kanunları ne insan yetiştirebildi ne de insanın ayağını sabit kılacak müeyyideler koyabildi. Çünkü bu beşerin işi değildi. Şeytan her zaman görevini yerine getiriyor ve insanı yoldan çıkarmaya çalışıyordu. Allah’ın koyduğu kâidelerin dışına çıkıldığında - ki şeytanın en büyük emeli budur - her şey bozuldu.
- İnsan bozuldu, eşya bozuldu, ahlâk yerde sürünmeye başladı. Pek çoğumuzun hali böyle. Allah’tan hepimiz böyle değil de genelleme yapmıyoruz şükür.
- Çocukları ahlâkî bir eğitimden geçirmeden, iyi örnekleri çoğaltamayız. Helal-haram ayırımını sağlamadan ahlâklı bir nesil inşa edemeyiz. Ağaçları yaşken eğitmeden gerçek meslek erbabı kılamayız. Meslek teşkilatlarını kanuni bir zorunluluk değil, ahlâkî bir mecburiyet haline getirmeden memleketi düzeltemeyiz.
- Ticaretimizin çoğu İslâm’a uygun değil çünkü ahlâkımız İslam ahlâkı değil.
- İşimiz İslâm’ın istediği gibi değil çünkü eğitim sistemimiz böyle değil.
- Müeyyidelerimiz caydırıcı değil çünkü Allah’ın ahkâmına ters ve hatta onunla savaşıyor.
- Müesseselerimiz lafta ahilik teşkilatı ise de gerçekte hiç bir âlâkaları yok çünkü niyetler halis değil, bilgiler kifayetsiz, akıl Batı ve bâtıla ait.
- Dolayısıyla insanlar memnun değil, mutlu değil hem alın terinin karşılığı alınmıyor hem de alınlar gerçekte terlemiyor.
- Ahlâkımız dahil tüm hallerimiz düşmanımızınkine benzedi.
- Kısacası bu gidiş hayra değil.
Hz Peygamber ikaz buyurmuştu
Bir Hadis-i Şerifte Rasülullah (a.s.v.) “Kişinin namazına, orucuna bakmayın; konuştuğunda doğru konuşup konuşmadığına, kendisine emanet edildiğinde emanete ihanet edip etmediğine, menfaati söz konusu olduğunda da nasıl davrandığına bakın” buyurmuş.
Hz. Ömer (r.a.)’den gelen rivayette ise “Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayın. Konuştuğunda doğru söylüyor mu? Kendisine bir şey emânet edildiğinde emânete riâyet ediyor mu? Dünya ile meşgul olurken helâl-haram gözetiyor mu ona bakınız.” (Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, 6, 288; Şuab, 4, 230-326)
Sadece meslek erbabı, tâcirler, siyasetçiler, kadınlar, erkekler değil genelimiz böyle değilse vah ki vah bize. Ateşe koşarak gitmek insan işi olabilir de insana yakışmaz. Allah hepimiz işinin erbabı, hakkı, hakikati, adâleti, iyiliği muhafaza edenlerden, iyi nesiller yetiştiren ve iyi düzenler kuranlardan eylesin. Âmin!